“Hollanda Türk toplumunun nerede olduğunu tespit eden ve gelecekte daha iyi bir noktaya nasıl gelebileceğini gösterecek çalışmaların yapılmasını da arzuluyoruz”

Söyleşi serimize devam ediyoruz. Bu sayıda görevde bir yılını doldurmuş olan Lahey Büyükelçimiz Selçuk Ünal’ı makamında ziyaret ederek, görevdeki bir yılının değerlendirmesini yapmasını istedik. Görevde olduğu müddetçe Hollanda Türk toplumu için çok şey yapacağına  inandığımız bu güzel insanla içten bir söyleşi gerçekleştirdik. Onu, göreve geldiği günden itibaren vatandaşlarımızın içerisinde, yanında hep güler yüzüyle, mütevazi kimliğiyle, yol gösterici duruşuyla tanıdık. Bilge, nazik, münevver bir gönül insanı ağırladı bizi. Devlet-Millet buluşmasının mimarlarından olan, bulunduğu makamın hakkını veren, mücadele dolu bir hayata sahip, hizmet ehli bu güzel ve koca yürekli insan ile yapılan sohbetimizden istifade edeceğinizi ve keyifle okuyacağınızı umuyoruz.

Selçuk  Ünal  Kimdir?

Niğdeliyim, Ankara’da doğdum. İlk, orta, lise eğitimimi Ankara’da tamamladım. İTED Ankara Koleji ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde mezun oldum. Sonra da 1992 yılında Hariciyeye intisap ettim. Yurt içinde ve dışında değişik birimlerde görev yaptım. Kanada Büyükelçisi olarak görev yaptığım Ottava’dan dönüşte Bakanlığımızda 4 sene Suriye Genel Müdürü olarak çalıştım. 1 Şubat 2023 günü Hollanda’ya gelerek aynı gün resmen göreve başladım. 32 yıldır bu meslekteyim. Evli ve bir kız çocuğu babasıyım.

Göreve geldiğinizden kısa bir süre sonra büyük bir afet ile sarsıldık, sınandık. Hollanda Türk toplumunun yardımlaşma, dayanışma seferberliğine büyük bir çaba ile öncülük ettiniz. O günlerde aklınızda neler kaldı?

Hiç aklımızdan çıkmıyor ki. 6 Şubat depremi hepimizi farklı bir dünyaya uyandırdı. Süratle çalışmaya başladık. Aynı gün süratle Büyükelçilik Kriz Merkezi oluşturduk. Hepimizin kaybı büyüktü, ama bekleyecek durumda değildik. Ne yapılabileceğini ele aldık. Din Hizmetleri Müşavirimiz vasıtasıyla bütün camilerimize çağrıda bulunduk. Toplanan ayni yardımların önce buraya gelmesini tasarladık. Bu ilk toplanma merkezlerine gelen malzemenin havalimanına yakın farklı depolara ulaşmasını sağladık. Bu depolardan ise kara ve havayolu vasıtasıyla ihtiyaç yerlerine ulaştırdık. İşverenlerimiz, havayolu şirketlerimiz, camilerimiz, dernek ve vakıflarımız bu alanda büyük bir özveri, fedakârlık ve iyi niyetle hareket etti, kapılarını açarak çalışmalarımızı kolaylaştırdı. Tabiatıyla, toplumumuz yüksek bir alicenaplıkla ile yaraları sarmanın gayreti içerisinde oldu. Milletimiz âdeta yardımlaşma, dayanışma seferberliği başlatmıştı. THY, KLM, Corendon ile günlük ve THY’nin sağladığı özel uçuşlarla gönderilen yardımlara ilaveten, Türkiye’ye bu maksatla 12.500 TIR’dan daha fazla sayıda TIR ile ülkemize yardım ulaştırdık. Bu da Avrupa’dan karayoluyla giden toplam yardımların % 10’nundan fazlasına tekabül ediyor. Hepimizin aklında acı tatlı pek çok hatıra kalmış olabilir, ancak toplumumuzun duyarlılığını, alicenaplığını, ne kadar teşkilatlanma gücünün ve hızının olduğunu, bu gücü süratle kuvveden fiile geçirebildiğini gördük. Bunu bildiğimiz için şaşırmadık. Böyle bir dayanışma örneği gösterdiğimiz için şaşıran ve gıpta edenler de oldu. Bu münasebetle bu seferberlik içerisinde olan bütün insanlarımıza, Hollanda Devleti ve halkına da teşekkürlerimizi sunuyoruz.

– Bir yılı aşkın bir süredir görevdesiniz ve sürekli toplumumuzun içerisindesiniz. Hollanda Türk toplumu ile alakalı neler gözlemlediniz, Hollanda’dan ne umdunuz ne buldunuz?

Aslında mesleğe ilk olarak Hollanda’dan da sorumlu Batı Avrupa Dairesi’nde göreve başladım. 30 yıl sonra buraya gelmek büyük bir tevafuk. 1995 yılında Hollanda’dan ülkemizi ziyaret eden Başbakan Lubbers’i karşılayan ekipteydim, mihmandarlığını yapmıştım. Dolayısıyla Hollanda’ya eskiden de olsa bir aşinalığım vardı. Hepimiz Hollanda’yı farklı bir yönüyle tanırız, ama ben daha ziyade Hollanda’yı, Osmanlı İmparatorluğu ve Hollanda Krallığı ile olan ilişkilerinden biliyorum ve o alana da ilgi duyuyorum. Aslında 1612 yılında başlamış gibi gözükse de ikili ilişkiler daha da öncesine gitmektedir. Hollanda Kralı Oranje’nin bağımsızlık mücadelesi verdiği dönemlerde zamanın Osmanlı hükümdarından yardım istemesi ve Osmanlı padişahının bu isteğe olumlu cevap vermesi, bu iki ülke arasında başlayan ve hâlen devam eden dostluğu güçlendirmiş, şu anki duruma getirmiştir. O dönem Osmanlı Bahriyesi buralara kadar geliyor ve Hollanda’nın verdiği Millî Mücadelede yanlarında oluyor, yardım ediyor. İki ülke hiçbir zaman birbiriyle savaşmamış. Her zaman yan yana, aynı safta yer almışlar. Sürekli ticaret yapmışlar. Sadece ticaret değil, aynı zamanda askeri müttefiklik arayışı içerisinde de olmuşlar. Dolayısıyla bu ilişkilerin tarihî boyutu hep önem taşımıştır. Bu ilişkilerin tarihi boyutunun hatırlanması, ön plana çıkarılması gerekir. Zira o dönem bu iki ülke birbirleri için ne kadar önemliyse, bugün de aynı öneme sahipler. Tabii ki tarihe saplanıp kalmayacağız, sürekli geleceğe bakacağız…

– 60 yıllık göç hayatının bundan sonrasında toplumumuz için nasıl bir gelecek öngörünüz olur? Kaygı mı duymalıyız, umutvar mı olmalıyız?

1964 yılından itibaren yasal göç anlaşması ile Hollanda’ya gelen birinci kuşak büyüklerimiz, babalarımız, dedelerimiz ve ardından gelen ikinci ve üçüncü kuşak insanlarımız çok büyük çalışmalar yapmış. Bütün imkânsızlıklara rağmen helal rızık ve alın teri peşinde koşmuş.

İnsanımız çok canlı, dinamik, girişken, çalışkan ve dürüst. Bu hâlleriyle de bu topluma kendilerini kabul ettirmiş, sevdirmiş. Daha sonra aile birleşimi başlamış ve sayımız yarım milyonu geçmiş. Sayısal olarak Hollanda’daki en büyük toplumu oluşturmaktayız. İşçilikten işveren konuma gelmişiz. Her alanda katılım sağlamışız. Bütün mesleki alanlarda, siyasette, ticarette, medyada, kamu alanlarında kendini ispat etmiş insanlarımız var. Yüksek tahsil hayatına devam edenlerimizin sayısı artıyor. 25 binin üzerinde girişimcimiz mevcut. Bunların her birinin önemli sayıda Hollandalıya istihdam alanı oluşturduğunu da biliyoruz. Bunlar 60 yıllık bir süre için çok önemli bir kazanç ve birikim. Bizlere bugünleri hazırlayanları saygıyla, minnetle anmak gerek. Bu refah dönemi onların alın teri, mücadelesi ve çilesi ile yoğrularak oluştu. Bizlere bırakılan bu mirasta, kazançta, birikimlerde onların çok büyük rolü var.

60 yıl önce gelen insanlarımızın da sorunları vardı, bugün de var. Ama o zamanlar sorunlar farklıydı. Günümüzde ise, insanlarımız toplumsal, ekonomik, ailevi, dil, din, etnik ayrımcılığa dayalı dışlanmışlık gibi sorunlar yaşıyorlar. Bu sorunları da şöyle aşabiliriz: Kendi toplumumuzun kendi içerisinde diline, dinine, kültürüne sahip çıkması, ailelerin bu mirası, bu birikimi, bu değerleri gelecek nesillere yaşayarak aktarması gerekiyor. Ancak o zaman kendi içerimizde bütünlüğümüzü koruyabiliriz. Aynı derecede önemli olan bir diğer adım ise, toplumumuzun aynı dürüstlük, çalışkanlık ve teşkilatçılık yapısıyla Hollanda toplumuna katılımı, entegrasyonudur. Burada en önemli konulardan biri de dil. Dil/lisan konusundaki sorunları da biliyor ve takip ediyoruz. Hollanda Türk toplumunun bundan sonraki geleceğini daha aydınlık, sağlıklı ve iyi olacağını öngörüyor ve umuyorum. Zira, kendisini her alanda ispatlamış, sevdirmiş ve belli bir noktaya gelmiş çalışkan bir toplum var karşımızda. Buradan bir geriş dönüş olacağını sanmıyorum. Kendi kültürel değerlerimize sahip çıkarak, o değerleri koruyarak Hollanda toplumuyla bir arada yaşama bilinci, kabiliyeti oluşturursak, o azimle yola devam edeceğimize inanıyorum.

 – Göçün 60. yılı çerçevesinde elçiliğimizin nasıl bir etkinliği, programı olacak?

Bu manada hem bizim hem de STK’ların bir dizi etkinliği olacak. Şubat ayı itibariyle bu tür programlarımızı konserlerle başlattık. Hollanda’nın Ankara Büyükelçisi Joep (Wijnands) Bey ile verdiğimiz ortak mülakat ile bu süreç devam etti. Bakanlığımızın/Büyükelçiliğimizin YTB ile ortaklaşa bazı çalışmaları olacak. Bu konuda herkesin yapacağı çalışma ve program hem bizim hem de toplumumuz için büyük bir öneme ve değere sahip. Çünkü buradaki tek amaç, birinci kuşağı unutmamak, onları anmak, onlara saygı duymak, vefa göstermek ve minnet borcumuzu ödemektir. Onların çalışkanlıklarını, cesaretlerini, girişimciliklerini, emek ve alın terlerini saygıyla yad etmeyi arzuluyoruz. Bundan dolayı Göçün 60’ıncı yılı etkinliklerine Hollandalı dostlarımızın da katılımını sağlayarak layıkıyla anmak istiyoruz. Öte yandan, Hollanda Türk toplumunun da nerede olduğunu tespit eden ve gelecekte daha iyi bir noktaya nasıl gelebileceğini gösterecek çalışmaların yapılmasını da arzuluyoruz.

– Güler yüzünüzle, mütevazi kimliğinizle toplumumuzun içerisinde onlara yol gösterici duruşunuzla anıyoruz sizi. Devletin milletle buluşmasına en güzel örnek olarak karşımızda, yanımızda buluyoruz sizi. Toplumumuzun, sizin gördüğünüz ya da size doğrudan gelen sorunlarımız nelerdir, bu sorunların çözümüne dönük neler yapılıyor? (Emeklilik, askerlik, araç transferi, malvarlığı araştırması vb. gibi)

Bizlere iki türlü sorun yansıyor. Biri, bütün insanların da karşılaştığı, sosyal, ekonomik, işsizlik, bağımlılık vs. gibi sorunlar. Bunlar Hollanda sistemiyle alakalı konular. Ülkemizle alakalı dile getirilen yakınmalar, şikâyet ve sorunlar da dediğiniz gibi, askerlik, araç transferi, yurt dışı emekliliği, uçak biletlerinin pahalılığı gibi hususlar. Biz elimizden geldiğince bu sorunların çözümü için gayret ediyoruz. Vatandaşlarımıza yardım etmenin peşindeyiz. Sorunları ilgili mercilere tavsiyelerle birlikte iletiyoruz. Yine insanlarımızın mağdur olduğu bir konu da Başkonsolosluklara uzak mesafede ikamet eden insanlarımızın istedikleri gibi hizmet alamamalarıydı. Randevu sistemi büyük bir kolaylık sağladı. Buna rağmen Başkonsolosluklarımıza coğrafi anlamda erişim sağlamakta zorlanan vatandaşlarımız için hem Eindhoven hem de Groningen bölgelerinde son 1 yıl içinde 2’şer kez, toplam 4 kere gezici konsolosluk hizmeti sunduk. Vatandaşlarımız aldıkları hizmetten gayet memnun kaldı. Vatandaşlarımızın ayağına hizmeti götürmeye devam edeceğiz ve dile getirilen diğer sorunların çözümü için de gerekli girişimleri sürdüreceğiz.

– İnsanlarımızın elçilikle olan ilişkilerinin bilinmesi için uhdenizde hizmet veren personelin görevleri hakkında bilgi verebilir misiniz?

Hollanda’da önemli bir nüfusa sahip olduğumuz için Büyükelçiliğimizde Türkiye’de hizmet veren hemen hemen bütün kamu kurumları temsil ediliyor. Din Hizmetleri, Ticaret, Hazine, Çalışma, Eğitim, Basın, Kültür ve Turizm, İçişleri, Askeri ve Adalet Müşavirliğimiz hizmet vermekteler. Vatandaşlarımız da hayli bilinçli. Sorunlarının çözümü için kiminle muhatap olacağını biliyor. Arıyor, soruyor, derdini anlatıyor, dinliyor. Müşavirliklerimizin görev alanında giren sorunlarda vatandaşlarımızın bize ulaşmakta sorun yaşadığını düşünmüyorum. Bütün temsilciliklerimizde nöbetçi cep telefonları var. Herkes rahatça ulaşabiliyor. Bunun yanı sıra Konsolosluklarımızda hizmet veren Ataşeliklerimiz de var. Onların sayısının da artmasını istiyoruz.

– Sadece Hollanda değil Avrupa’nın her ülkesinde siyaset ve yönetimler aşırı sağa teslim edildi. Bu durumu nasıl okumalı ve her gün yaşanan ırkçılığa karşı nasıl bir yol izlenmeli, endişe duymalı mıyız?

Her ülke yapılan hür seçimlerle kendi geleceğini kendi belirler. İnsanlarımızın belli bir endişe ve tedirginlik yaşadıklarını duyuyor ve görüyoruz. Korkuya gerek yoktur. Öncelikle hükûmet kurulsun, icraatlarına bakalım. Endişeye gerek yok. Biz buradayız. Vatandaşlarımızın haklarını, hukuklarını, buranın kanunları dairesinde her zaman korumaya devam edeceğiz. Moral bozmak için hiçbir sebep yok. Vatandaşlarımız rahat olsunlar. Gelişmeleri hep birlikte göreceğiz.

– İkili ilişkilerin sağlıklı bir zemine oturtulması için Hollanda’nın ilgili merci ve üst düzey yetkilileriyle sürekli görüşmeleriniz oluyor, bunun nasıl bir geri dönüşümü oluyor?

Hollanda Kralı, Başbakanı, Dışişleri Bakanı ve diğer yetkilileri, göreve başladığım ilk günden beri büyük bir teveccüh gösterdiler. Bize gösterilen bu ilgi aslında Türkiye’ye ve Hollanda’da yaşayan Türk toplumunadır. Karşılaştığım herkesten toplumumuzla alakalı övgü dolu sözler duyuyorum. Hemen hemen hepsi Hollanda Türk toplumunun başarısından, çalışkanlığından, bilinçliliğinden, sebatkârlığından, dürüstlüğünden ve Hollanda toplumuna başarılı bir şekilde entegre olduğundan söz ediyor. Ekonomik bir güç olduğumuzun bilincindeler. Siyaset, kültür, basın, ticari alanlarda da toplumumuzun yükselişinin farkındalar. Bunları duyunca tabiatıyla büyük bir memnuniyetlik ve gurur duyuyorum.

– Elçiliğimizin, Hollanda’da hizmet yürüten Türk Sivil Toplum Kuruluşlarıyla olan münasebeti nasıl? Onların çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

İlişkilerimiz son derece iyi. Hollanda toplumu çok organize bir toplum. Bir çok federasyon, cami, dernek, vakıfın yanı sıra, ticaret merkezli pek çok sivil toplum kuruluşu var. Hepsi de kendi alanlarında çok büyük ve güzel faaliyetler yürütüyor. Hemşehri derneklerimiz de toplumumuzun zenginliğinin bir başka göstergesi. Bu zenginlik içerisinde hepsi de büyük bir çalışma ruhu ve alicenaplık gösteriyor. Ramazan ayında her akşam bir STK’mızın davetine yetişmeye, bayramlarda da bir araya gelmeye çalışıyoruz. Burada tabii ki toplumumuzun diline, dinine ve kültürüne sahip çıkması da son derece önemli. Bundan da sadece mutluluk duyuyoruz.

– Son olarak hem bayram mesajınızı almak hem de toplumumuza çağrınızı duymak isteriz…

Bu yıl önemli bir yıl. Türkiye ve Hollanda arasındaki “Dostluk Anlaşması”nın imzalanmasının 100’üncü yıldönümü. Aynı zamanda Türkiye ve Hollanda arasındaki “İş Gücü Anlaşması”nın imzalanmasının 60’ıncı yıldönümü. Biz bu önemli iki yıldönümünü, Hollanda Türk toplumu, STK’lar ve Hollandalı dostlarımızla anmaya, kutlamaya çalışacağız.

Vatandaşlarımızın şimdiden bayramını kutluyorum. Mübarek Ramazan Bayramı’nın bütün İslam âlemine, Hollanda Türk toplumuna, Hollanda’da yerleşik olup da yüzünü Türkiye’ye çevirmiş olan, Türkiye’ye muhabbetle bakan diğer toplulukların da bayramını can-ı gönülden kutluyorum.

Benim bu yıla has olarak vatandaşlarımızdan özellikle rica ettiğim husus, birinci neslin hatıralarını bir şekilde mutlaka yaşatmalarıdır. Onların efsanevi, destansı hayatlarını gelecek kuşağa aktarmalarıdır. 60 yıl dünya ve insanlık tarihinde kısa bir süre olabilir, ama 60 yıl bir insan ömrü eder. İnsan ve toplum nazarında büyük bir süre. Türk toplumu burada kendine bir yer edinmeye çalıştı. Şimdi gelinen noktayı biz o ilk gelenlere borçluyuz.

Onlar bu ülkeyi hem inşa hem ihya ettiler. Bu borcu da onları layıkıyla anarak ödemeye çalışalım. Zira onlar çok büyük zorluklarla mücadele ederek, imkânsızlıkları, engelleri aşarak burada yer edindiler. En ağır işlerde çalıştılar, yalnızlığı, hasreti bir yük gibi omuzlarında, yüreklerinde taşıdılar, sebat ettiler, çalışkanlıkları, dürüstlükleri ile kendilerini bu ülkeye sevdirdiler, kabul ettirdiler. Bu sebeple onlara sahip çıkmak, hatıralarını yaşatmak, tarihlerini vurgulamak ve gelecek nesillere onları anlatmak bizim asli görevimiz ve borcumuzdur. Bunu yapmak zorundayız.

Zeynel Abidin    —◄◄