Emine Doğrul

Alman araştırmacı Karin Hunn’un Almanya’ya gelen misafir işçilerin tarihçesini kaleme alırken kitabına “Gelecek Sene Döneceğiz…” başlığını uygun görmesi hem gelenlerin hem de ağırlayanların Türklerin, dolayısıyla ana dilleri Türkçe olanların Almanya’daki akıbeti hakkındaki düşündüklerini özetler niteliktedir.

YENİ KİMLİK İNŞASI

Fakat beklenen gerçekleşmemiş ve aksine uzun yıllar, hatta nesiller boyunca Türkiye Türkleri Almanya’da varlıklarını sürdürmüşlerdir. Artık dördüncü nesilde olan bu insanların büyük bir çoğunluğu Alman ya da çifte vatandaşlığına sahip bulunmaktadır. Ayrıca Almancayı en az ana dilleri kadar, hatta daha da iyi kullanabilmekte ve artık kendilerini ‘gurbetçi’ ya da ‘Almancı’ gibi eskimiş, kalıplaşmış fikirlerden uzak bir şekilde tanımlamaktan ziyade yeniden inşa edilmiş bir özgüvenle Avrupalı Türkler olarak tanımlamaktadırlar.

TüRKÇE NE OLACAK?

Tüm bu gelişmeler yeni bir varoluşsal sorunun yanında Almanya’ya adım atılan ilk günden beri akıllarda olan “Türkçenin hayatlardaki yeri ve akıbeti ne olacak?” sorusunu tekrar ortaya çıkarmış ve en az ilk günkü gibi güncel kılmıştır.

Ana dili millî kültür ve değerlerin muhafazasında ve bir azınlığın asimile olmadan içinde bulunduğu topluma uyum sağlamasında azımsanamayacak bir rol oynamaktadır. Eğitim sistemi eyalet yönetimleri altında yönetilen Almanya yurtdışında yaşayan Türk çocuklarına Türkçe eğitimini “Herkunftssprache” yani ‘köken dili’ ya da ‘miras dil dersi’ adı altında vermektedir. Bu eyaletlerin sadece ikisinde Türkçe dersine yer verilmemektedir: Sachsen Anhalt ve Thüringen (Pürckhauer, 2020). Diğer eyaletlerde ise eyalet eğitim yönetim sistemleri ve/ veya konsolosluk eğitim hizmetleri altında okullarda Türkçe dersi verilmektedir. Türkçe çoğu zaman seçmeli ders ya da normal derslerden sonra verilen bir kurs olarak görülmekte ve derse katılım öğrenci ve velilerin seçimi neticesinde gerçekleşmektedir. Bu bağlamda öğrencilerin ve velilerin ana dillerine, Türkçe dersine dair olumlu bir bakış açısı geliştirmeleri, Türkçenin okullarda devam edebilmesi ve değer kazanabilmesi için önem teşkil etmektedir.

2012/13 eğitim-öğretim yılında 12 bin 807 ortaokul öğrencisinin Türkçe öğrenmesi bu dersin popülerliğini ve eğitimdeki yerini göstermektedir. Buna rağmen, Türkçenin Alman eğitim sisteminde resmî bir statüsü yoktur ve potansiyeli büyük ölçüde göz ardı edilmiştir (Küppers vd., 2016).

ANA DİLİN KORUNMASI

Almanya’da uzun yıllardır yaşayan ve artık dördüncü nesle ulaşan Türk kökenli bireylerin, kendi ana dilleri olan Türkçeye ve bu dilin eğitim sistemleri içindeki rolüne nasıl baktıklarını anlamak büyük önem taşımaktadır. Almanya’daki Türk toplumu, zaman içinde çeşitli kimlik ve vatandaşlık biçimlerini benimsemiş olsa da bu süreçte ana dillerinin korunması ve aktarılması, kültürel kimliklerini sürdürme ve topluma uyum sağlama süreçlerinde önemli bir rol oynamaktadır.

EŞİT HAKLARA SAHİP OLMAK

Çok kültürlü bir toplumun refah ve barış içinde yaşayabilmesinin temeli, içinde barındırdığı azınlıkların ve çoğunlukların temel hak ve hürriyetlere eşit bir şekilde sahip olmasından geçmektedir. Bu bağlamda Almanya Federal Hükûmeti, saygın ve emektar Türk toplumuna ana dili ve kültürünü özgürce yaşama, bunun getirisi olarak da ana dili eğitimi imkânını yasal olarak sunmuştur.

ÖZ BENLİK İNŞASI…

Türkçe dersleri geri dönmesi beklenen ilk misafir işçilerin evlatlarının Türkiye’ye geri döndüklerinde zorluk çekmemesi adına başlatılmıştır. Fakat artık en az iki dilli ve kültürlü olan Almanya’daki Türk toplumunun çocukları daha kapsamlı, günümüz ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir şekilde oluşturulmuş Türkçe derslerine ihtiyaç duymaktadır. Dördüncü nesildeki çocukların eğitim dilleri ana sınıfı çağından itibaren, yabancı dil dersleri hariç, tamamen Almanca olduğu ve ana dili eğitimleri sadece ya da çoğunlukla aileden geldiği için artık Almanca daha iyi konuşulan dil hâline gelmiştir. Hâlbuki ana dilini bilmek hem öz benlik inşasında hem de toplumdaki yer ve değerinin farkında olma durumunda ayrıca ve tabii ki ikinci bir lisan olarak günümüzün küresel dünyasında çok büyük önem arz etmektedir.

Ana dilini, ana dili eğitimi vesilesi ile kültür ve geleneklerini bilmek çok kültürlü bir toplumda diğer dil, din ve kültürlere karşı hassaslaştıracak, bulunulan ülkenin toplumuna fayda sağladığı gibi aynı zamanda Türkiye’ye olan bağları kuvvetlendirecek ve bu bağların kopmasına karşı engel teşkil edebilecek önemli unsurlardan biridir. Bu bağlamda dil bir bariyer olmaktan ziyade bir zenginlik olarak algılanacak ve o şekilde hayata teşekkül edecektir.

“DİL EĞİTİMİ EVDE BAŞLAR”

Ana dili eğitimi evde başlar ve her alanda desteklenmesi gerekir. Aileler ve öğrenciler, Türkçenin evde konuşulması, dinlenmesi, okunması ve yazılması gerektiği konusunda teşvik etmeleri gerekmektedir. Özellikle Türkçe kitap okumak ve düzenli okuma alışkanlıklarının kazandırılması üzerinde durulması gereken en önemli noktalardan biridir. Veliler evlatlarının Türkçe dersi alabilmesi için mutlaka organize olmalı, imza toplamalı ve okullarına Türkçe dersi gelmesi için çaba sarfetmelilerdir. Burada ilk ve en önemli merciler daima bulunulan eyaletteki eğitim ataşelikleri olacaktır. Eğitim Ataşeliği Türkçe eğitiminde en büyük rolü oynayan veliler için bilgilendirme seminerleri ya da çocukları ile interaksiyon barındıran Türkçe oyun günleri ya da saatleri düzenleyebilirler.

TÜRKÇE KULLANIMI TEŞVİK EDİLMELİ!

Türkçe dersi öğrencilerin en büyük sorunu olan kelime dağarcığının genişlemesine en çok katkıda bulunabilecek şeylerdendir. Aile içi faaliyetlerle, okul ve STK’larda Türkçenin eğlenceli ve planlı bir şekilde öğretilmesi ve doğru kullanımı teşvik edilmelidir. Eğitimciler, ana dili konusunda toplumu bilinçlendirmeli ve devletin sunduğu imkânların velilere aktarılması için çalışmalıdır. Türkçe eğitimlerinin içeriğinin zenginleştirilmesi, eğlenceli hale getirilmesi ve kaliteli eğitmenlerin yetiştirilmesi önem taşır. Çocukların zayıf oldukları noktaların tespit edilmesi ve bu noktalara yoğunlaşılması, iki dilliliğin desteklenmesi ve yerel dil ve kültürün öğrenilmesi önerilir.

Burada çocukların seve seve kullandığı materyaller dersi ve Türkçeyi sevdirmek için kullanılabilir, örneğin film, dizi izlemek, müzik dinlemek ya da yaşıtları ile konuşmak gibi. Öğretmenler Alman eğitim müdürlükleri ile irtibata geçerek ortak projelere imza atabilirler. Zaten var olduğu gözlemlenen Türkçe öğrenim isteğine olabildiğince daha çok imkân verilmelidir. STK’lar ve resmî kurumlar da Türkçe eğitimini desteklemeli, ders içeriğini zenginleştirmeli ve eğlenceli hale getirmelidir. Türkçe kaynakların sağlanması, kütüphanelerin oluşturulması ve ana dille bağ kurmak adına yarışmalar ve faaliyetler düzenlenmesi Türkçe eğitimine büyük katkı sağlayabilir.

Kaynakça

Hunn, K. (2005). ” Nächstes Jahr kehren wir zurück–“: die Geschichte der türkischen” Gastarbeiter” in der Bundesrepublik (Vol. 11). Göttingen Almanya: Wallstein Verlag.

Küppers, Pusch ve Semerci. (2016). Bildung in transnationalen Räumen /Education in transnational Spaces. Wiesbaden: Springer Fachmedien Wiesbaden 2016.

Pürckhauer, A. (2020). https://mediendienst-integration.de/. Wie verbreitet ist herkunftssprachlicher Unterricht: https://mediendienstintegration.de/artikel/wie-verbreitet-ist-herkunftssprachlicher-unterricht.html

Dogrul, E. (2024). “Almanya’daki iki dilli yetişen Türk çocuklarının Türkçeye ve Türkçe dersine dair görüşleri: Hamburg örneği” Yüksek Lisans Tez

Camiahaber