Neredeyse harabeye dönmemiş yerleşim yerinin kalmadığı Gazze’de yüz binlerce insan, temel ihtiyaçlardan mahrum bırakılıyor. 2024 yılında savaşın Gazze üzerindeki demografik ve insani etkileri, daha da vahim boyutlara ulaştı. Gazze Şeridi’ndeki insani krize dair son bilgileri derledik.
2024, Gazze Şeridi’nde yaşanan çatışmaların ve insani krizin daha da vahim bir hâl aldığı yıl olarak tarihe geçti. İsrail ile Hamas arasında yeniden alevlenen çatışmalar, bölgeyi tam anlamıyla bir yıkımın eşiğine getirdi. Binlerce insanın hayatını kaybettiği, yüz binlercesinin evsiz kaldığı Gazze’ye uluslararası toplum odaklanmış olsa da çözüm arayışları sonuçsuz kaldı. Bölgedeki insani kriz, çatışmanın doğrudan etkileri kadar, insani yardım erişimindeki kısıtlamalar nedeniyle de derinleşiyor.
Gazze’deki Yıkımın Demografik Yansıması: Nüfusun Yüzde 6’sı Yaşamını Yitirdi
Filistin Merkezi İstatistik Bürosu tarafından (PCBS) son paylaşılan verilerine göre, 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze nüfusu yaklaşık 160 bin kişi azalarak 2 milyon 100 bine indi. Bu rakam, bölge nüfusunun yaklaşık yüzde 6’sına tekabül ediyor. PCBS, 55 binden fazla kişinin öldüğünü ve 11 bin kişinin ise kayıp olduğunu bildiriyor. Bu rakamlara ek olarak, yaklaşık 100 bin Filistinli, bölgedeki yoğun saldırılar nedeniyle Gazze’yi terk etmek zorunda kaldı. İsrail Dışişleri Bakanlığı bu verilerin doğru olmadığını iddia ederken, Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisinin (OCHA) tahminlerine göre de Gazze’de yaklaşık 2 milyon 100 bin kişi mevcut durumda yaşamını sürdürüyor.
OCHA ve PCBS’nin raporları, bölgedeki insani krizin boyutlarını gözler önüne seriyor: İsrail’in Gazze’ye yönelik hava ve kara saldırılarında çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere 45 binden fazla kişinin yaşamını yitirdiği kaydedildi. Bölge halkının yüzde 90’ı yerinden edilmiş durumda ve temel gıda, temiz su, ilaç gibi insani ihtiyaçlara erişim büyük ölçüde kısıtlı. Ayrıca, Gazze’nin altyapısına verilen büyük zarar, halkın zaten kötü yaşam koşullarını daha da kötüleştiriyor. Bölgedeki elektrik, su ve sağlık hizmetlerinin neredeyse tamamen durması, Gazze’yi hayata kalmanın çok zor olduğu bir yer hâline getiriyor Hastaneler, ilaç ve ekipman eksikliği nedeniyle kapasitelerinin üzerinde çalışırken birçok yaralı ve hasta, ihtiyaç duyduğu tıbbi tedaviye ulaşamadan hayatını kaybediyor.
Yıkımın Ağır Sonuçları: Yerinden Edilmeler, Barınma Krizi ve Açlık
Gazze’deki yerinden edilmiş kişi sayısının bölge nüfusuna oranı, modern tarihin en ciddi insani krizlerinden birini temsil ediyor. BM’ye göre yaklaşık 1,9 milyon kişi, evlerini terk etmek zorunda kaldı. Çoğu kişi geçici kamplarda, derme çatma barınaklarda ya da tamamen açık alanlarda yaşam mücadelesi veriyor. Bu koşullar, özellikle kadınlar, çocuklar ve yaşlılar için ciddi sağlık ve güvenlik tehditleri oluşturuyor. Kış aylarıyla birlikte barınma sorunu daha da ağırlaşıyor. Isınma ekipmanlarının yetersizliği, soğuk hava nedeniyle ölümlere yol açıyor.
Sınır Tanımayan Doktorlar (MsF) Almanya Genel Müdürü Christian Katzer, 3 Ocak 2025’te Deutschlandfunk radyosuna verdiği röportajda Gazze‘de sadece savaşta acı çekmekle kalmayan, aynı zamanda kışın yağışlı ve soğuk havasından da etkilenen insanların durumu hakkında bilgi verdi. Röportajda Katzer, Gazze’ye yollanan insani yardımların engellendiğinden ve sağlık sisteminin sistematik olarak tahrip edildiğini vurguladı.
Bölgedeki şiddet, yalnızca can kayıplarına değil aynı zamanda, ekonomik ve sosyal bir çöküşe de yol açıyor. Gazze’de, halkın büyük bir kısmı derme çatma barınaklarda yaşıyor. Çoğu aile, barınma ve beslenme gibi temel ihtiyaçlarını karşılayamaz durumda. Örneğin, Deyr El Balah’taki fırınların büyük bir kısmı faaliyetlerini durdurdu ve kalan az sayıda fırında ekmek için uzun kuyruklar oluşuyor. İnsanlar, çöp yığınlarında yiyecek artıkları aramak zorunda kalıyor. Bu durum, bölgedeki kıtlık tehlikesinin ne denli ciddi olduğunu gösteriyor. Ayrıca eğitime erişim de tamamen durmuş durumda. Çocukların büyük bir kısmı, okul binalarının yıkılması ya da güvenlik endişeleri nedeniyle eğitimden mahrum kalmış durumda.
İnsan Hakları İhlalleri ve Soykırım İddiaları
2024 yılı başında Güney Afrika’nın İsrail’e soykırım suçlamasıyla açtığı davanın geçici tedbirleri kapsamında Birleşmiş Milletler Uluslararası Adalet Divanı (ICJ), İsrail’in Filistinlilere yönelik eylemlerini durdurması gerektiğine hükmetti. İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) ve Uluslararası Af Örgütü ise, İsrail’in Gazze’deki faaliyetlerinin “soykırım eylemleri” oluşturduğunu belirtiyor. HRW’nin raporuna göre, İsrailli yetkililer, Gazze’nin su ve elektrik kaynaklarını keserek, altyapıyı hedef alarak ve temel malzemelerin girişini engelleyerek bölge halkını açlık, susuzluk ve hastalıklara maruz bıraktı. HRW, bu sistematik politikaların, uluslararası hukuka göre insanlığa karşı işlenen suçlar arasında değerlendirildiğini dile getiriyor.
HRW’nin raporunda, İsrail’in eylemlerinin bir devlet politikası olarak sivil nüfusa yönelik yaygın bir saldırı teşkil ettiği ifade ediliyor. Özellikle çocuklar, kadınlar ve yaşlılar arasında yetersiz beslenme ve sağlık hizmetlerinin eksikliğinden kaynaklanan ölümler artış gösteriyor. Gazze’nin kuzeyinde son 2,5 aylık sürede yalnızca 12 yardım tırının girişine izin verilmesi, bölgedeki insani yardım çalışmalarını büyük ölçüde engellemiş durumda. BM, Gazze’de yaşayan insanların yalnızca yüzde 23’üne yağmur ve soğuk hava koşullarından korunmaları için destek sağlayabildiğini belirtiyor. Ayrıca bölgede salgın hastalıkların artışı dikkat çekiyor. Kolera, tifo ve diğer su kaynaklı hastalıklar, temiz suya erişimin kısıtlı olduğu yerlerde hızla yayılmaya başladı.
Filistin, Dünyada Silahlı Çatışmaların En Fazla Yaşandığı Ülke
İsrail hükûmeti ise tüm bu iddiaları reddediyor ve askeri operasyonlarının hedefinde Hamas militanları olduğunu öne sürerek kendini savunuyor. İsrail Dışişleri Bakanlığı, HRW ve diğer insan hakları örgütlerini “İsrail karşıtı propaganda yapmakla” suçlarken, savaş boyunca insani yardım akışını kolaylaştırmak için çaba gösterdiklerini iddia etti. Ancak bağımsız kaynaklar, bu açıklamaların sahadaki gerçeklikle uyuşmadığını vurguluyor.
Gazze Şeridi’ndeki durum, dünya genelindeki çatışmaların giderek artan şiddeti ve insani maliyetleriyle birlikte küresel bir kriz tablosunun parçası olarak görülüyor. Silahlı Çatışma Konumu ve Olay Verileri (ACLED) adlı küresel veri bankasının tespitine göre Filistin toprakları, 2024 yılında dünyada silahlı çatışmaların en yoğun yaşandığı bölge. ACLED’in tahminlerine göre, Filistin’de son bir yılda günde ortalama 52 silahlı olayı yaşanırken, nüfusun yüzde 81’i çatışmalardan doğrudan etkileniyor.
Ekim 2024’te İsrail devletinin Gazze’nin kuzeyinde “Generallerin Planı” adı verilen ve bu bölgeyi insansızlaştırmayı hedefleyen bir stratejiyi uygulamaya geçirdiği iddia edilmişti. İsrail ve uluslararası medya kuruluşlarına yansıyan haberlerde, İsrail ordusunun Gazze’nin kuzeyini terk etmeyen sivilleri meşru hedefler hâline getirmeyi ve aç bırakma yoluyla soykırım ve etnik temizlik uygulamayı amaçladığı bildirilmişti.
Çözümsüzlük Hâli
Uluslararası yardım kuruluşları, Gazze’de yaşanan insani trajediyi durdurmak için dünya liderlerini harekete geçmeye çağırıyor. Açlık ve yoksulluk odaklı çalışan sivil toplum kuruluşlarının önemli bir uluslararası çatı örgütü olan Oxfam, İsrail’in uluslararası hukuku ihlal ederek açlığı bir savaş silahı olarak kullandığını ve buna rağmen uluslararası toplumun yetersiz kaldığını belirtiyor. Kuruluş, insani yardım sisteminin çöküşün eşiğinde olduğunu vurgulayarak, ateşkesin sağlanmasının acil bir gereklilik olduğunu ifade ediyor. Avrupa Birliği ve Arap Ligi’nin Gazze konusunda ortak bir politika geliştirmek için girişimlerde bulunuyor olsa da bu çabalar henüz somut sonuçlar vermedi.
Uzmanlara göre, Gazze’deki insani krizin çözümü için bölgeye yönelik kapsamlı bir kalkınma ve yardım stratejisinin uygulanması, altyapının yeniden inşası ve Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkının tanınması, krizin çözümü için gerekli adımları oluşturuyor. Ayrıca, uluslararası toplumun baskısını artırarak İsrail-Filistin çatışmasını sona erdirmek için taraflar arasında doğrudan ve anlamlı bir diyalog başlatılması yönünde çağrılar hâlâ karşılık bulmayı bekliyor. (AA/P)