
Son yıllarda hemen hemen dünyanın her yerinde bu iki kavramı yan yana duyarız: Z Kuşağı. Peki, Z Kuşağı ne demektir? Bu ve benzeri sorularımıza, eğitimci, araştırmacı yazar Bekir Cebeci ile yaptığımız röportajda cevap bulmaya çalıştık. Engin bilgisinden, deneyim ve tecrübelerinden hayli istifade ettiğimiz Sevgili Bekir Hocamızın öngörü, tesbit ve çözümlerinden istifade edeceğinizi umuyor, söyleşimizi ilgi ve keyifle okuyacağınıza inanıyoruz.
Doğuş : Z Kuşağı deyince ne anlamalıyız?
Bekir Cebeci: Z Kuşağı, 1995-2010 yılları arasında doğan gençlik demektir. Z Kuşağı; sosyal medya ve internet bağımlısı bir kuşaktır. Bu nesil elinde telefon ve internet ile büyüdü. Öyle ki onları internetten ve telefondan koparmak çok zordur.
Dünyanın her yerinde Z Kuşağı elindeki kitabı bırakıp onun yerine elektronik aletleri aldı. Böylece kitap okuma alışkanlıkları azaldı. Bu durum tabii ki derslerine de yansımaktadır. Derslerdeki başarıları beklenenin altında olmaktadır.
Eskiden beri çocuk için şöyle bir altın üçgen çizer anlatırız: Çocuk; ailede, okulda ve çevrede yetişir diye. Şimdi buna bir de dördüncü olarak sosyal medya, internet eklendi.
Z Kuşağı zamanının çoğunu gece ve gündüz sosyal medya ve internete ayırdığı için uykusunu da tam alamamaktadır. Böylece uykusuz kalmaktadırlar. Z Kuşağı, Y Kuşağından sonra Alfa Kuşağından önce gelir.
Z Kuşağının özellikleri nelerdir?
Z kuşağı internetsiz yaşayamaz. Bu nesiller ellerinde telefon tablet ve internet ile büyüdüler. Yani bütün dünyadan haberleri var.
Z Kuşağının tüm üyeleri X Kuşağının çocuklarıdır.
Z Kuşağı; çeşitliliği bir zenginlik olarak görürler. Bağımsız olmaya da öncelik verirler. İstikrarcı ve girişimcidirler. İnsan ilişkilerine büyük önem verirler. Rekabetçidirler. Değişime ve yeniliklere açıktırlar. Fakat bu pozitif bulguların yanında Z Kuşağının negatif yönleri de vardır. Örneğin; Z Kuşağında zihinsel engellilik ve psikolojik sorunlar önceki nesillere göre daha fazla artmıştır.
Dini referanslar çerçevesinden bakıldığında Z kuşağının dine ve dünyaya bakışıyla ilgili düşünceleriniz nelerdir?
Yapılan araştırmalarda Z Kuşağının % 15,7’si namaz kılıyor. Ve dinî vecibelerini yerine getiriyor.% 55,8 ise bu vecibeleri yerine getirmiyor. Z Kuşağının % 28,5 inançsız.
Z Kuşağından bir gençle konuştum. Namaz kılıyor ve güzel ahlâktan ayrılmıyor. Çalıştığı ev satın alacak durumu olduğu hâlde “faiz haramdır” diyor ipotekle ev satın almak istemiyor.
Z Kuşağı, insanlar arasında din, dil, ırk cinsiyet ve mezhep gibi konuları önemli bulmuyor. “Farklı bir dinden insanla evlenirim” diyenlerin oranı % 82,2.
Z Kuşağının % 76,4’ü adalet, demokrasi, düşünce özgürlüğü,
liyakat ve israf gibi konuları önemli buluyor. Bunun için de Z Kuşağı’nın % 78,6’sı Avrupa Birliği’ni destekliyor. (1)
Dünya çapında bütün insanların
% 84’ü bir dine mensup. (2) Öyleyse sorun din değil, ahlâk olmalıdır. Çünkü hangi dinden olursa olsun insanlığın ortak kaderi ahlâktır. Etik değerlerdir.
John Ruskin bu konuda şöyle diyor: “Pek çok din vardır ama ahlâk tektir.”
İşte tek olan bu ahlakı, insanlığın ortak değeri olarak kabullenip yeni nesillere öğretmeliyiz. Aksi hâlde geleceğimiz hiçte parlak değil. Biz yeni yetişen gençlerimize kendi ahlâkî kurallarımızı öğretebiliyorsak görevimizi yapmış oluruz.
Çocuklarımıza ve gençlerimize ahlâkî kuralları öğretebilmemiz için öncelikle çocuk, anne ve baba ile birlikte aynı aile ortamında yaşamalıdır. Çünkü çağımızın bulaşıcı hastalığı olan boşanmalar, çocukların bütün dünyasını yıkıyor. Anne ya da baba da tek ebeveyn ile büyüyen çocukların ağlamalarını susturmak için onların ellerine hemen bir tablet ya da akıllı telefon veriyorlar. Böylece çocuk o sanal âleme dalıp gidiyor. Kaldı ki eğitime anne ve babadan başlamak gerekiyor. Onlara çocuk yetiştirme konusunda kurslar ve seminerler verilmelidir.
Allah Kur’an’da şöyle buyuruyor: “Sizler hiçbir şey bilmez bir durumdayken Allah sizi analarınızın karnından dışarı çıkardı; şükredesiniz diye size kulaklar, gözler, kalpler verdi.” (Nahl suresi 78)
Bu kulaklar, gözler, kalpler ve beyin şükretmenin yanında öğrenmek içindir de aynı zamanda.
Hadislerde de şöyle buyruluyor: “Beşikten mezara kadar ilim öğrenin. İlim Çin’de de olsa gidip alınız.”
Bu ayet ve Hadisler bize eğitim ve önemin önemini anlatıyor.
Erasmus diyor ki: “Kişi insan olarak doğmaz ona verilen şekille o insan olur.” İşte bu şekil de eğitim, öğretim ve ahlâktır eğitimidir.
Yıllar önce rahmetli Erbakan Hocamız boşuna: “ÖNCE AHLÂK ve MANEVİVAT” demedi…
Gerçekten önce ahlâk.
Peki çocuklara tablet ya da akıllı telefon vermeyelim mi? Çocuk ağlıyor ve bunları istiyor. Bunları verince de çocuk susuyor.
Çok güzel bir soru sordunuz. Evet, anne baba işin kolayını bulmuş. Çocuk ağlıyor ver tableti eline çocuk sussun. Bir kere çocuk neden ağlıyor ona bakmalıyız. Çocuk, canı sıkıldığında, acıktığında, susadığında ve de altı ıslandığında ağlar. Ağlamak da güzel bir duygudur. Çocuk için bir istek belirtisidir. Bir de çocuğun beş temel isteği ve ihtiyacı vardır: 1) İlgi, 2) Sevgi, 3) Yemek, 4) Uyumak ve 5) Arkadaş.
Biz öncelikle çocuğun bu isteklerini yerine getirmeliyiz. Bunlar da yerine getirilmediği zaman çocuk ağlar. Çocuğun arkadaş edinip onunla oynaması onu sosyalleştirir. Ama akıllı cihazlara bağımlı olmak onu toplumdan tecrit eder içine kapanık birisi yapar.
Uzmanlar “3 yaşındaki bir çocuk üç dili birden öğrenebilir” diyorlar. O zaman çocukla konuşup başta anadili olmak üzere ona yabancı dil öğretmek en akıllı ve öğretici bir yoldur.
Yine uzmanlar diyor ki; “7 yaşından önce çocukları tablet ve akıllı telefon bağımlısı yapmak her bakımdan çocuk için zararlı. Yaydıkları radyasyon sonucu çocukların başta gözleri olmak üzere birçok organına zarar veriyor. Böylece bu akıllı cihazlar birçok sağlık sorunlarına zarar veriyor.”
Yine bir başka ve önemli konu ortaokul ve liseye giden öğrencilere okulda öğretmenleri evlerde yapılmak üzere ödev verirler. Bu ödevler büyük bir dikkatle yapılmalıdır. Bu ödevleri yapan çocuğun yanında akıllı telefon, tablet hatta televizyon bile olmamalıdır. Çünkü çocuk dikkatini bunlara değil ev ödevlerine vermelidir. Çocuğun başarısını doğrudan etkileyen bu ev ödevleridir.
Bu demektir ki, bu telefon, tablet ve televizyon kullanımı disiplinli bir şekilde belli zaman aralıklarında kullanılmalıdır. Bugün Z Kuşağı dediğimiz telefon, tablet internet bağımlısı gençler için bu bir başlangıçtır. Böyle giderse gelecek bütün nesiller bu cihazların esiri olabilir. O bakımdan velilere çok büyük görevler düşmektedir.
Size göre ahlâk neden bu kadar önemlidir?
Ahlâk insanı insan yapan en önemli değerler topluluğudur. Ziya Gökalp diyor ki: “Millî ahlâkı olmayan kavimlerde, medeniyet olmaz.” Bu demektir ki ahlâk medeniyettir.
John S. Mill: “Ahlâkî duygular doğuştan değil, sonradan kazanılır.”
Ve Montaigne ise bu konuda şöyle diyor: “Adaletin olmadığı yerde ahlâk da yoktur.”
Ahlâk bir eğitimdir. Çocuğa vereceğimiz bu eğitimle çocuğun doğru, dürüst, güvenilir, yalan söylemeyen, çalmayan, verdiği sözü tutan, hiç kimseyi aldatmayan, bütün insanları Yaratandan ötürü seven bir çocuk olması hedeflenir. Bakınız bir Hadis ne buyuruyor?
“Hiçbir baba, çocuğuna güzel bir terbiyeden daha iyi bir miras bırakamaz.”
ABD’nin unutulmaz Başkanı Franklin D. Roosvelt ise bu konuda şöyle diyor: “Bir insanı ahlâken yetiştirmeden sadece zihnen eğitmek, topluma bir bela kazandırmak demektir.”
Ben bu güzel sözlere ekleyecek bir kelime bulamıyorum.
Peki, sizin ahlâk konusunda gördüğünüz en büyük yanlış sizce nedir?
Benim ahlâk konusunda gördüğüm en büyük yanlış yukarıda saydığım değerleri yerine getirmemenin yanında, gayri meşru kadın erkek ilişkileridir. Buna günlük dilde “zina” deniyor. Bütün dinlerde zina yasaktır. Hatta Hıristiyanlıkta şöyle deniyor: “Bir kadına şehvetle bakan her adam, yüreğinde o kadınla zina etmiş olur.” (Matta, 5:28)
Ama ne yazık ki bugünlerde basında “cinsiyet özgürlüğü” denerek bu gayrimeşru ilişkiler özgürlük şemsiyesi altına alınmak isteniyor. Bence bu durum asla “özgürlük” olamaz.
Örneğin bugünkü Hollanda toplumunun yüzde 54’ü ateisttir. Bu bir tercihtir. Buna kimse karışamaz. Çünkü “Dinde zorlama yoktur.” (Bakara Suresi – 256)
Ama ahlâk kurallarının çiğnenmesi, aile yapısının kökten yok edilmesi gibi davranışlar insanlığın geleceğine dinamit koymaktadır.
Bu bakımdan ben eski bir
siyasetçi olarak zinanın mutlaka yasaklanmasını ve yapanlara da ağır cezaların verilmesini öneriyorum.
Ana kucağı terbiye ocağıdır. Aile toplumun temelidir. Aile toplumun köşe taşıdır, diyoruz. Ama aile kurumunu sonuna kadar yaşatmakta sorunlarımız oluyor. Neden?
Öncelikle aileyi koruyup geliştirmeliyiz ve aileyi temel bir eğitim yuvası hâline getirmeliyiz. Çünkü eğer aile yoksa terbiye de ahlâk da tam olarak olmayabilir.
Kaynakça:
1) QNEDIO, 11-08-2020
2) Nr.11, 16 Mart 2016,
Bekir Cebeci ––◄◄