Yeni yayımlanan “Avrupa İslamofobi Raporu 2023” eğitimden istihdama, siyasetten medyaya uzanan kurumsal ırkçılığın aşırı sağın yükselişiyle pekiştiğini tespit ederken, hükûmetlerin sessizliğinin sorunu daha derinleştirdiğini vurguluyor.
Yıllık olarak hazırlanan “Avrupa İslamofobi Raporu”nun 2023’ü konu alan son edisyonu yayımlandı. ABD ve Avrupa’da bulunan birçok enstitü ve kuruluş tarafından desteklenen raporda, Uluslararası İslamofobi ile Mücadele Günü’nün Avrupa ülkeleri tarafından tanınması, İsrail’in Gazze’deki katliamlarının Avrupa’da Müslüman karşıtlığını yükseltmesi, Batı’daki ana akım medya ve sosyal medyada Müslümanlara yönelik dezenformasyon, kurumsal ayrımcılık, Avrupa ülkelerindeki İslam ve göçmen karşıtı olaylar gibi konular ele alındı.

Avrupa Ülkeleri İslamofobi Konusunda Doğru Cevap Vermiyor

Raporda ele alınan İslamofobinin güncel istatistiki kapsamını ele almak amacıyla Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansının (FRA) Ekim 2024’te yayınladığı veriler değerlendirildi. Müslümanların ayrımcılıkla en sık karşılaştıkları ülkeler yüzde 71 ile Avusturya, yüzde 68 ile Almanya ve yüzde 63 ile Finlandiya olarak sıralandı. En fazla ayrımcılığın yaşandığı alanlar ise istihdam, eğitim, barınma, kılık kıyafet ve iş hayatı oldu.

Avrupa’da artan ırkçılık ve ayrımcılığın temel sebeplerinden biri olarak aşırı sağ siyasetin yükselişinin gösterildiği raporda, ayrıca hükûmetlerin ayrımcı politikaları ve medyada Müslümanları hedef gösteren dilin de bu durumu körükleyen unsurlar olduğu vurgulandı. Raporda, ırkçılık ve ayrımcılıkla tanışmanın erken yaşlara kadar indiği ifade edilerek, Belçika’daki Flaman Öğrenci Çatı Örgütünün yaptığı araştırmaya göre, ortaokul öğrencilerinin yüzde 47’si okullarında ırkçılık olaylarına tanık oldu, yüzde 18’i ise doğrudan ırkçılığa uğradıklarını belirtti. Göçmen kökenli öğrencilerde bu oran yüzde 49’a kadar yükseldi. Slovakya’da ise Müslümanlar çoğunlukla fiziksel ve sözlü saldırılara maruz kaldıklarını bildirdi.

Müslüman öğrenciler, yalnızca dinî inançları nedeniyle okullarda fiziksel ve sözlü saldırılara uğramakla kalmadı aynı zamanda hükümet uygulamaları nedeniyle de eğitim hayatlarından uzaklaştı. Fransa’daki okullarda başörtüsü yasağı ve Kosova’da başörtüsü taktığı için Müslüman kızların okullardan uzaklaştırılması gibi olaylar, bu ayrımcılığın örnekleri arasında yer aldı. Bu tür uygulamalar nedeniyle Müslüman öğrencilerin okulu erken yaşta bırakma oranı yüzde 30’a kadar çıkarken, bu AB genelindeki ortalamadan 3 kat daha yüksek seyretti.

Medya ve Siyaset Ayrımcılığı Tetikliyor

Raporda, 2022-2023 yılları arasında Arnavutluk, Avusturya, Belçika, Bosna Hersek, Danimarka, Estonya, Fransa, Almanya, Yunanistan, Macaristan, İtalya, Norveç, Polonya, Portekiz, Sırbistan, Slovakya, İspanya, İsviçre ve Birleşik Krallık gibi ülkelerde siyasetçilerin, İslam karşıtı söylemleriyle Müslüman toplulukları, camileri ve mescitleri hedef aldığına dikkati çekildi.

FRA’nın temsili anketinin sonuçlarına göre, Avrupa’da Müslümanların yüzde 35’i ayrımcılık nedeniyle ev satın alamadıklarını ya da kiralayamadıklarını belirtirken, engelli Müslümanlarda bu oran yüzde 46’ya kadar çıktı. Avrupa’nın birçok ülkesinde her gün yazılı, görsel ve dijital medyada Müslümanları kötüleyen, hedef gösteren ve nefret söylemini körükleyen içeriklere yer verildi. Medya, siyasetçilerin ayrımcı söylemleri ve hükümetlerin uygulamaları ile Avrupa’daki İslamofobiyi besleyen en önemli kaynaklardan biri olarak öne çıktı.

Raporda, Avrupa’daki aşırı sağcı partilerin İslamofobiyi siyasi kazanımlar için kullanmasının siyasi ve kurumsal ayrımcılığı artırdığına dikkati çekildi ve farkı uzmanlar tarafından ülkere dair ayrı analizler yapıldı. Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerden Belçika, Avusturya, Finlandiya, Danimarka, Almanya, Fransa, İsveç, Portekiz, İspanya, Romanya, Slovakya, İtalya ve AB üyesi olmayan Norveç, İngiltere, İsviçre, Kosova gibi ülkelerde yaşayan Müslümanlarla yapılan görüşmelerle son bir yıl içinde ırkçı ve ayrımcı motivasyonla gerçekleşen adli vakaların takip edildiği belirtildi. Irkçılığa maruz kaldığını bildiren Müslümanların sayısı 2023’te yüzde 47’ye yükselirken, bu rakam 2016’da yüzde 39 olarak kaydedilmişti.

Almanya’da Müslüman Karşıtı Vakalarda Rekor Seviye Görüldü

Almanya‘da CLAIM Alliance 2023 yılında toplam 1926 İslamofobik vaka yaşandığı kayda geçildi. kaydetmiştir. Bu rakam, 2022’ye kıyasla yüzde 114’lük bir artış olduğu anlamına geliyor. Kaydedilen vakalar arasında camilere yönelik kundaklama girişimleri, silahlı saldırılar ve fiziksel saldırılar yer alıyor. Vaka sayısındaki bu büyük artışla ilgili özellikle şu hususa raporda dikkat çekiliyor: 1926 vakanın büyük çoğunluğunun 7 Ekim 2023 tarihinden sonra yaşandı.

Raporda, Gazze Şeridi’ndeki çatışma ve insani krizin etkisiyle artan olay sayısının, yetkililer ve siyasetçiler tarafından az ilgi gördüğüne dikkat çekildi. Rapor bu artış eğiliminden, Müslüman karşıtı söylemleri siyasi amaçlarla kullanan Almanya için Alternatif Partisi (AfD) gibi aşırı sağcı partilerin yükselişi bir faktör olarak değerlendirildi.

Müslüman Karşıtlığının Kurumsallaştığı Fransa’nın 2023 Yılı

Raporun Fransa başlığını kaleme alan Liverpool Üniversitesinden Kawtar Najib, Gazze’deki katliamlarda Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un İsrail yanlısı açıklamalarının ülkedeki Müslümanlara karşı uygulanan kurumsal ırkçılığın görünür hâle gelmesine neden olduğunu belirtti.

Najib, Fransa hükûmetinin başörtüsünü okullarda yasaklamasının ülkedeki Müslüman öğrenciler ve ailelerini endişelendirdiğini ifade etti. Müslüman kızların okula gitmek istemediğini söyleyen Najib, bu uygulamanın ülkedeki Müslüman karşıtlığının kurumsal bir hâle geldiğini gösterdiğine dikkati çekti.

Fransa hükûmetinin, Müslüman kadınların giydiği elbiseleri (nikap, çarşaf ve burka) yasaklamaya çalışmasının da Müslüman karşıtlığı ile açıklanabileceğini dile getiren Najib, sosyal medya ve ana akım medyanın Gazze katliamlarını yorumlarken Müslüman karşıtı stereotip ve ayrımcı kelimeler kullanmasının normalleştiğine değindi.

Najib, 27 Haziran 2023’te 17 yaşındaki Nahel Merzouk’un trafik çevirmesi sırasında öldürülmesinin ardından, ilk başta vuran polis memurunun tutuklanmamasının Müslümanları endişelendirdiğini ve hükümet karşıtı barışçıl eylemler yapıldığını söyledi. Najib ayrıca, polis sendikasının eylemler sırasında Fransa’daki siyahi, Arap ve Müslümanlara yönelik söylenen ırkçı “haşereler ve vahşiler ordusu” sözüyle açıklama yapmasının rapora geçtiğini aktardı.

Avusturya’da Müslüman Karşıtlığını Arttıran Dış Finansman

Avusturyalı siyaset bilimci Farid Hafez, raporda öne çıkan konuların başında Birleşik Arap Emirlikleri’nin kendi “düşmanlarını” karalamak ve itibar suikastı yaptırmak için belirli gruplara para verdiğinin ortaya çıkması olduğunu ve bunun Avusturya’da Müslüman karşıtlığının artmasına yol açtığını söyledi.

Avusturya’da Müslüman karşıtı grupların BAE tarafından finanse edildiğinin belirlenmesinin ardından bu olay hiç yaşanmamış gibi kapatılmaya çalışıldığını aktaran Hafez, hiçbir gazetenin ya da siyasetçinin olay ortaya çıkınca konuşmamasının ülkedeki kurumsal İslamofobinin bir göstergesi olduğunu anlattı.

Hafez, 7 Ekim’de başlayan İsrail’in Gazze’deki katliamlarının ardından ülkede bir çok değişiklik olduğunu söyledi. Avusturya okullarında radikallik karşıtı atölyeler düzenlenerek İslamofobik söylemlerde bulunuldu ve Filistin’i destekleyen eylemler yapılmasın diye okullara polisler yerleştirildi. Savaş karşıtı ve ateşkes için yapılan protestolar polis güçleri tarafından bastırıldı. Eylemler, Hamas yanlısı bir duruş olarak tanımlandı.

Avusturya’nın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda ateşkese karşı oy kullanan 10 ülke arasında yer aldığı da raporda hatırlatıldı.

İsviçre’de Göçmen Karşıtlığı Yükseldi

Raporun İsviçre kısmını hazırlayan araştırmacı Nadia Lahdili, ülkedeki göçmen karşıtlığının arttığını ve bunun da Müslüman karşıtlığına neden olduğunu söyledi. Lahdili, 2023 yılında İsviçre’de, 876 ırk ayrımcılığı ve 62 Müslüman karşıtı vaka da dahil olmak üzere bin 1058 İslamofobi kapsamında giren olay kaydedildiğini ifade etti.

İsviçre’de en fazla iş yerlerinde ve kamu kurumlarında Müslüman karşıtlığına rastlanıldığını dile getiren Lahdili, özellikle başörtülü kadınların iş yerlerinde yükselmesinin engellendiğini ve İslamofobik saldırılara maruz kaldığını aktardı.

Lahdili, yapılan araştırmalarda başörtüsü veya burka giymenin çoğu zaman aşırıcılık belirtileri olduğuna ve İsviçre değerlerine bir tehdit olarak yorumlandığına değindi. Seçim dönemi İslami giyimin politikacılar tarafından istismar edilerek Müslümanların damgalandığını anlatan Lahdili, politikacıların toplumdaki kurumsal Müslüman karşıtlığını artırdığını anlattı. İsviçre’deki aşırı sağcılık yükselişte olup 2023 yılında rapor edilen vaka neredeyse iki katına çıktı.

Bosna Hersek’te Batı Avrupa’daki İslamofobiye Benzeyen Vakalar Öne Çıktı

Bosna Hersek’in 2023’te tarihi geçmişe dayanan kalıcı bir İslamofobi ile karşı karşıya kaldığını anlatan Saraybosna Üniversitesinden Hikmet Karcic, ülkedeki olayların Fransa ve İsviçre’de yaşanan olaylarla benzerlik gösterdiğini söyledi.

Radikal Sırp milliyetçisi Milorad Dodik gibi toplumun önde gelen liderlerinin gerilimi tırmandırmasıyla düşmanca söylemlerin, Saraybosna’nın çok kültürlü yapısını zayıflattığına dikkat çekti. Karcic, Sırpların Avrupa’daki aşırı sağcı müttefiklerinden ekonomik destek almak için ülkedeki Müslümanlara karşı geliştirdiği dilin, Sırp olmayan nüfusu radikalleştirmekten başka bir işe yaramadığını ifade etti. Ülkedeki birkaç caminin mühürlendiği belirtilerek bunun kültürel mirası silme çabaları ve cami yapılacak araziye bir otel yapılmasının da ülkedeki İslamofobiyi artırma girişimi olduğunun altını çizdi.

Sosyal medyada Müslüman Boşnaklara yönelik, ulusal kimliğin altını oymayı amaçlayan gönderiler yayınlanmasının vatandaşlar arasında korku ve güvensizliği pekiştirdiği tespit edildi. Kanadalı-Sırp film yapımcısı Boris Malagurski de dahil olmak üzere, Sırp Ortodoks Kilisesi ve önde gelen Sırp siyasetçiler İslamofobinin yayılmasına katkıda bulundu.

 

Bayraklı: “Avrupa Ülkeleri İslamofobiyi İnkâr Ediyor”

“Avrupa İslamofobi Raporu 2023” başlıklı raporun editörü Türk-Alman Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Enes Bayraklı, 2023 raporunun bulgularını değerlendirdi ve 2015’ten beri periyodik olarak hazırladıkalrın raporun bu yıl 28 ülkeyi kapsayan geniş bir çalışmayla okuyuculara sunulduğunu belirtti. Bayraklı, Müslüman karşıtlığının yalnızca bireysel değil, kurumsal bir sorun hâline geldiğini belirtiyor ve Müslüman karşıtlığının giderek derinleştiğine dikkat çekti. Bayraklı, 2023 yılı itibarıyla Avrupa’da ırkçılığın sistematik şekilde arttığını ve bu durumun hükümetler tarafından yasal bir zemine oturtulduğunu kaydederek, şöyle devam etti:

“2023 İslamofobi Raporu’nun en çarpıcı bulgularından biri, İslamofobinin Avrupa’da kurumsallaşması ve yasalarla desteklenmesi. Önceleri yalnızca münferit ülkelerde ya da yerel düzeyde uygulanan başörtüsü ve kıyafet yasaklarının artık birçok Avrupa ülkesinde ulusal ölçekte hayata geçirilmeye çalışıldığını görüyoruz. Bunun yanı sıra Müslümanların dinî pratiklerini kısıtlayan yeni yasalar devreye sokuluyor. Diğer taraftan, Gazze’deki savaş ve devam eden soykırımın, Avrupa’da yaşayan Müslümanların toplanma ve ifade özgürlüğü gibi temel haklarını sınırlandırmak için bir bahane olarak kullanıldığını gözlemledik. Ayrıca nefret söylemleri ve suçlarındaki artış, Müslüman toplulukları daha da savunmasız bırakıyor.”

Bayraklı, raporun, Batılı ülkelerin İslamofobiyle mücadelede yetersiz kaldığını ortaya koyduğunu ifade etti ve İslamofobi kavramı ve olgusuna karşı bir kayıtsızlık tavrı olduğunu ifade etti:

“Avrupa’da İslamofobiyle ciddi bir mücadele yürütüldüğünü söylemek zor. BM, 2022’de 15 Mart’ı Uluslararası İslamofobi ile Mücadele Günü ilan etti. Ancak üzerinden iki yıl geçmesine rağmen, 2023 yılı raporumuzda gördük ki hiçbir Avrupa ülkesi bu günü anmamış ya da bu kapsamda bir etkinlik düzenlememiş. Bu durum, Avrupa’daki devletlerin İslamofobi sorununu kabul etmediğini ve hatta bu sorunu inkâr ettiğini açıkça ortaya koyuyor. Ayrıca Avrupa’daki uluslararası örgütlerin dahi İslamofobi kavramını kullanmaktan kaçındıklarını gözlemliyoruz. Bu kavramın ifade ettiği kurumsal ırkçılık, Müslüman karşıtlığı veya yapısal ırkçılığı önemsizleştirmek için ‘Müslümanlara karşı ön yargı’ ya da ‘Müslüman karşıtı duygular’ gibi farklı terimlere başvuruyorlar. Bu rapor, tam da bu gerçekliği uluslararası düzeyde dikkatlere sunmayı amaçlıyor.” (AA/P)