Ethem Emre… Onunla bir araya geldiğimde hep gençler ve gelecek üzerine kaygılarını dinlemişim; onların toplmsal hayattaki dert ve sorunlarının çözümüne  dönük çareler, fikirler ürettiğine ve çalışmalar yürtütüğüne şahitlik ettim. Benzer kaygıları duyduğumdan olacak ki, onunla konuşunca ufkumun açıldığını ve yükümün çoğaldığını hissettim. Onunla son projesini konuşmak üzere gittim ama en çok da yine gençlik ve gelecek üzerine konuştuk. Sohbetimizden, istifade edeceğinizi ve keyifle okuyacağınıza inanıyorum.

 – Sağlığı için Türkiye’de çözüm arayan insanlarımızın ilk uğrayacağı adres burasıdır. Hiç kimseyi muhatap almadan, doğrudan birebir tedaviye dönük, çözüm üreten tek merkez burasıdır. Bu merkez sizi ihtiyacınıza göre uzman birine yönlendirecek. O uzman kişi de sizi dinleyecek, raporunu hazırlayacak ve görüş bildirecek. Birebir ilişkiler, aracısız, komisyonsuz, kaliteli, güvenli bir ortamda tedavi süreci yürütülecek. Türkiye sonrası da bakım ve kontroller yine bu merkezde devam edecek. Türkiye’de ameliyat olan bir hastaya burada rahatsızlığı sonrası tedavi uygulanmıyordu. Bu durum da sona ermiş olacak. Bir insanın bir aylık ömrü bile dünyaya değer. Ama maalesef “senin tedavin mümkün değil, sana yatırım yapmaya değmez” türünden bir yaklaşım sergileniyor. Sen kalkıp hastanın yüzüne karşı “senin hastalığın ilerlemiş, finansal olarak bir katkı sunmamız mümkün değil” diyorsun. O söz sonrası hastanın nasıl bir ruh haline büründüğünü biliyor musun. Bunun da önüne geçmek için gayret edeceğiz. Eskiden “önce insan sonra kurallar” ilkesi geçerliydi. Şimdi tam tersi, “hastanın işi bitti mi bırakın” diyorlar. Kapitalizmin bir kuralı bu. İnsana verilen değer, maddeye verilen değerin altında. Ona rağmen Hollanda sağlığa büyük bütçeler (100 milyarın üzerinde) harcayan ender ülkelerden biridir.

Yani toplumun bilinçlenmesi gelişmesi yolunda önemli girişimlerde bulundunuz ama yalnız kaldınız. Çağırınız duyulmuyor, sebebi nedir?

Duyarlılık gerekiyor. Sorunların bilinmesine rağmen herkes gözünü kapatıyor. Geleceğimiz olan gençler için biraz emek harcamak, gayret etmemiz lazım. Onları da dinleyerek gelecek için bir yol haritası çizmemiz lazım.

Camilerimiz kendi alanlarında dini konularda gereğini yapıyor ama gençlerin toplum içinde bir sürü sorunu var. Eğitimle, gelişmeleri ile ilgili sorunlarını camide çözmek mümkün değil. Gençlik üzerine enstitüler kurmak gerekir. Hollanda’da “Jeugdzorg/Gençlik Merkezi” diye bir kurum var, milyarlar harcanıyor. Orada mı bizim gençliğimize hiçbir şey verilmiyor.

Oradaki uygulamalar, bizim kültüre, yaşam standartlarımıza uymuyor, çok farklı. Bizler buralara müdahale ederek bizim kültürel yapımıza dönük alanlar oluşturmalıydık. Sen bu konuda teklif sunamaz, talep edemezsen devlet de kendi düşünce ve kültür yapısına göre oraları dizayn edecek, o şekilde bir hizmet sunacaktır. İçerisinde bulunmadığın yönetimden de şikâyetçi olmayacaksın. Sağlık kurumlarının çoğunda göçmenlerin oluşturdukları psikoloji ve evde bakım alanında enstitüler var. Ama en önemli kurum bünyesinde maalesef İslami bir bölüm yok. Diğer dinlerin hepsi bu alanda kendi dini değerlerine göre bir yapı oluşturdular ama biz Müslümanlar gençliğimizi yaşadığı sorunlarla baş başa bıraktık. Her tür sorunu olan genç bu merkezlerde kendine bir çıkış yolu buluyor ama maalesef bizim gencimiz eğitimi yarım bırakıyor, ayrımcılığa uğruyor, kötü yollara sapıyor, yanlış alışkanlıklar ediniyor, elinden tutanı olmuyor. Hatta bu aşamadan sonra “sen çocuğunla ilgilenemiyorsun” diye çocuklar ailelerin elinden alınıyor ve tasvip edilmeyen kişilere teslim ediliyor. Çocuğu alan aile de onu bir Müslüman gibi yetiştirmeyecektir. O zaman o çocuğu tamamen kaybediyorsun. Bu alanda büyük bir eksiklik hissediyorum. Bizim nesil bu konuda daha duyarlı, bilinçli olmalı ve elini taşın altına koymalı. Aksi takdirde bu işin kaybedeni biz olacağız.

Ailelerin, “çocuklara birikim yaptık, mal, servet bıraktık” demelerinin çocuklarına hiçbir katkısının olmayacağını bilmeleri lazım. Onları kişilikli, kültürüne, inanç ve değerlerine sahip çıkan, ahlâk ve özgüven sahibi olarak yetiştiremediyseniz sizin bıraktığınız servetin hiçbir değeri yoktur, o mal varlığının ancak bir günlük ömrü vardır. O malı mülkü bıraktığın için sana dua bile edemeyecek zira sen ona o bilinci vermedin. Onca emek bir anda toz olup havaya uçacak. O yüzden yatırımı mala mülke değil geleceğimiz olan evlatlarınıza yapın ve karşılığını da iki dünyada alın.

Bunları sorun olarak gören, bu dertlerle dertlenen ve çözümü noktasında kafa yoran, fikir üreten, çalışmalar yürüten insanlara ihtiyacımız var. Duyarlı insanlarla bu manada yola çıkmak istiyorum ama maalesef bu konuda yalnız kalıyorum. Bilinçli ve bunları dert edinmiş 5-10 kişi bile burada oturup konuşarak pek çok şeyi halledebilir. Bu ofisi bu manada halkımıza açtım, gençliğin din, dil, kültür ve edebiyat alanlarında bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi noktasında pek çok girişimimiz oldu ve halen de devam ediyor.

Sivil toplum kuruluşlarımızın iş yapanlarını tenzih ederek çoğunun kağıt üzerinde bir yapı olduğunu söylemeliyiz. İçerik yok, nitelik yok, liderlik vasfı yok, sorunların varlığından haberleri yok, yok, yok… İnsanlarımızın temel sorunlarında, genel olaylarda bir araya gelemiyorsak, bir çift laf edemiyorsak adına dernek desek ne olur, vakıf desek ne olur. Hiçbir kıymeti yoktur.

Dini, siyasi ve farklı görüşler etrafında bölünmeler de bu alanda ciddi olarak bir sorun teşkil ediyor. Oysa sorunlar hepimizin ve aynı gemideyiz. Kalifiye ve donanımlı  insanları farklı kimlikler ve etiketlerle ötekileştirdik. Siyasi farklılıklar yüzünden işbirliğimizi, kardeşliğimizi zedeledik. Hepsi bizim insanımız.

Geçen hafta Inter Talent vakfı olarak burada Hollandalılara Osmanlı ve Türk tarihi hakkında bir sunum yapıldı. Türk’sün Türkçe yok, tarih bilinci yok, Müslümansın dini bilgin yok, kendini bu toplumda nasıl konumlandırıp, nasıl kabul ettireceksin. Bu şekilde bir hayat sürmeyle kimlik oluşmaz. Aidiyet bilinci gelişmez. Ben bu toplumda kendi kimliğim ile var olmak, hizmet etmek istiyorum diyenleri bari eğitelim, yetiştirelim, kucak açalım. Bu ofis bu gibi düşünen herkese açıktır. Gençleri dinleyelim, hayatlarını hangi şartlarda sürdürüyorlar öğrenelim, onlara ulaşalım ve onlara hareket alanları oluşturalım. Kimliğini bilmeyen kişi asimile olmaya, kaybolmaya mahkumdur. Böyle biri diğer toplum ve kültürlerde de işe yaramaz, zira kendi kimliğini kaybetmiştir. Köklerine bağlı değilsin, dilini konuşamıyorsun, eksiksin. Sadece toplum değil işveren bile senin bu eksikliğini bildiği için dışlıyor, iş vermiyor. Bu alanda bir çalışma başlatılmalı, aksi hâlde gelecek nesiller “kayıp nesiller” olarak tarihe kaydolacaklar.

Sağlık projesine de ben böyle bakıyorum. 

Hollanda Türk Ticaret Odası Derneği’ni kurduğum zaman bir hayalim vardı: Hollanda işyerlerini bir araya getirmek, kümeleştirmek kolektif çalışmaya yönlendirmek. Bunları düşünüyor, hayal ediyorsun, tasarlıyorsun ama karşına doğru ortamlar çıkmayınca ertelemek zorunda kalıyorsun. 10 yıl öncesinden başlayan bu hayal bu yıl gerçekleştireceğiz inşallah. Metin Bey’le istişarelerde bulunduğumuz bir dönemde Cihat Bey’le tanışıp bu düşüncemizi kendisiyle paylaşınca kabul gördü ve yeni bir hizmet anlayışı ve heyecanla sağlık projesini gündeme taşıdık. Nihai olarak da fuar sonrası ilk adımı artık ve 2500 metrekarelik bir alanı Türk sağlıkçılarının hizmetine sunmak için yola çıktık.

“Bu bina sağlığın ilim/bilim merkezi olacak”

Burada farklı branşlarda sektörün temsilcilikleri olacak. Yani hasta ve hastane arasında aracı kalmayacak. İşin en güzel tarafı da bu. Çantacı ve komisyoncular aradan çıkacak, yanlış bilgilendirmeler, suiistimaller ortadan kalkacak. Sağlıkta aracı olmaz. İnsanın sağlığı üzerine komisyonculuk yapılmaz. Yüzde 5’lik fazla komisyon alacağım diye hastayı niteliksiz, vasıfsız ellere teslim ettiler. Ham canlarımızın kanına girdiler hem de güven ortamını bitirdiler. Sağlıkta komisyonculuk ahlâkî bir davranış değil. Para kazanma hırsıyla müşteri toplayıp, getir teslim et, paranı al çek git. Nereye, kimlere teslim ediyor, belli değil.  Biz bu durumu bitirmeye dönük çok önemli bir adım attık. Gördüğünüz o binada farklı ölçüdeki odalarda 50 farklı hastane, klinik temsilcisi, sağlık merkezi kendisine yer bulacak ve hastalarını doğrudan ofislerine ağırlayacak.

Bunun yanı sıra bu bina sağlığın ilim/bilim merkezi olacak. Sağlık alanında önemli buluşmalar, görüşmeler, araştırmalar, konferanslar, seminerler yapılacak. Hollandalı ve Türk doktorlar arasında bir diyalog ortamı sağlanacak, birbirlerine bilgi ve tecrübe aktarımı, işbirliği ortamı sağlanacak. Bundan dolayı burası, Türkiye sağlık merkezi olarak  gelecek nesillerin vatan ile bağlarını güçlendirecek bir işlev de görecek. Türk gençlerinin Türkiye ile bağları gittikçe kopuyor. Türk genci, başka ülkeleri daha güvenli buluyor ve Türkiye’deki babadan kalma yazlığını, evini satıyor, gidip İspanya’dan alıyor. Hem ülke yöneticileri hem de Hollanda’da hizmet veren STK’lar     bunun önüne geçecek çözümler de bulmaları lazım. Gelecek nesil ile Türkiye arasında bir köprü kurmamız lazım. Bizim bu projemizin de bu anlamda bir katkısı olacağına inanıyorum.

Bu merkezin başka nasıl bir faydası olacak?

Hollanda sağlık sistemi eski güçlü ve güvenli hizmeti sunmakta zorlanıyor. Bir kanser hastasına “senin için yapabileceğimiz bir şey yok” diye tedavisini sonlandırıyor. O hasta çare bulmak için Türk iyeye gidiyor. Oradaki doktorlar tedavinin mümkün olduğunu söylüyorlar ve hasta orada tedavi görüyor ancak kişinin sağlık sigortası masrafları karşılamıyor. O da yıllardır yaptığı birikimi harcayarak tedavi masraflarını karşılıyor. İşte bu sağlık merkezinin bir kazanımı ve avantajı da o olacak. Hastanın kendi ev doktoru sigorta şirketini ikna ederek, onun Türkiye’de tedavi olması gerektiğini söyleyince, o masraflar hastanın sigortası tarafından karşılanacak.  Türkiye’de tedavinin kalitesi gittikçe yükseliyor. Bu önyargıları bu sayede kıracağız ve büyük bir güven ortamı tesis edeceğiz. Orada aynı gün her türlü tetkik, tahlil sonucunu alırken, burada önce randevu haftalar sürüyor, sonra da sonuçların gelmesi bir ayı buluyor. Ondan dolayı Türkiye daha cazip.

Bu ofislerin açılmasının ardından ikinci bir aşama olarak da hastanelerin açılmasına zemin hazırlayacağız. Burada yetişen Türk doktorlarının da buralarda görev alarak insanlarımıza hizmet sunmalarını sağlayacağız. Bu konuda tekliflere açığız. Bilgi, birikim ve tecrübesi olanların bizlerle irtibata geçmelerini isterim. Daha güzel bir hizmet sunabilmemiz için yapıcı fikirlere ihtiyacımız var. Yaşlılarımızın sıkıntıları gittikçe artıyor. Ona dönük de çözümler üretmemiz lazım. Keşke herkes sorunlarımızın bir ucundan tutsa da bizler de onlara destek olsak. “Ethem her şeye el atıyor” diye bazen duyumlar da alıyorum. Biz bir yerde bir yangın görmüşüz, bu benim işim değil diyemem, seyredemem, giderim o yangının üzerine bir kova su serperim”. Benim inancım, yaşam felsefem bana bunu öğütlüyor.

Eylül ayı itibariyle bizi neler bekliyor?

Şu anda 20 civarında bir talep var. İlk kiracılarımızı karşılayacağız. Kaliteli olanları, meseleyi ciddiye alanları, hastaya önem verenleri aramıza alacağız. Bu işte sadece kâr ve para düşünenlerden uzak duracağız. İnce eleyip sık dokuyoruz. Zira en ufak bir güven zedelemesi Hollanda’daki imajımıza olumsuz yansır. Zira herkesin gözü üzerimizde olacak. Trük sağlığının  Hollanda’da marka olması onların da işine gelmiyor. Bu durum da bizim işimizi en kaliteli, güvenli bir şekilde yapmamızı gerektiriyor. Saç ekimi, diş ve estetik cerrahide Hollandalılar bile artık Türkiye’yi tercih ediyorlar. Bu sektör bunu kabullenmekte zorlanıyor. Parasının bu ülkede kalmasını ister ama hizmet ve fiyat farkı insanları Türkiye’ye yönlendiriyor. Kaliteye önem vereceğiz, güvenilir olacağız ve insanları kaderlerine terk etmeyeceğiz. Bu proje burada başarılı olursa, insanımızın olduğu diğer Avrupa ülkelerine de yayacağız. Bu projeyle Türk sağlık sektörünün önünü açmış ve Avrupa’ya yaymış olacağız. Devlet desteği de önemli, bunun  da yanımızda olduğunu hissediyoruz.

Cihat Bey de bu konuya hâkim biri. Çok heyecanlı. O Türkiye bölümünü yürütürken bizler de burayla olan ilişkileri sağlıklı bir zemine oturtmak için çaba sarf ediyoruz.

Sayıları 500 bini bulan bir nüfusa sahibiz. 100 bine yakın insanı istihdam eden, 20 bini aşan işletmemiz var. Yüksek okul ve üniversite mezunu binlerce gencimiz, yüksek meslek sahibi olmuş yüzlerce insanımız var ama bunlar geleceğimizi gençliğimizi kontrol etmede yeterli değil. Uzun vadeli ortak bir eylem planı yamadıkça bu nesil elimizden kayıp gidecek. Herkes 100 yılın planını, projesini yaparken bizler maalesef günübirlik koşuşturmacalarla yetiniyoruz.

HTTO Derneği…

– “Yaşantımıza dikkat edelim. Mensubu olduğumuz bir din ve millet var. Yaptıklarımız doğrudan dinimize mal ediliyor. Faturası oraya çıkartılıyor. Irkçılığın bu kadar artmasının sebebi de bu.”

Etrafınızda gelecekten kaygı duyan, insanların  derdini dert edinen biri varsa, korkmayın, ümidinizi kaybetmeyin! İşte o insanlardan biri de Ethem Emre’dir…

Her yıl Hollanda’dan Türkiye’ye bir heyet ile gidiyor, orada belli bir ticari işbirliği anlaşmaların imzalanmasına vesile oluyoruz. Geçen yıllarda Mersin ve Antalya illerinde bu temaslarda bulunmuştuk. Bu yıl da üçüncü tarım heyetini İzmir, Bursa ve Manisa illerinde ağırlayacağız. Bu heyet, büyük ithalat, ihracatçılar, mal alıp satan firmalar. Bunları Türkiye’deki üreticilerle eşleştireceğiz. Türkiye’ye bu manada heyetleri getiren tek kurumuz. Rotterdam olayları sonrası ikili ilişkiler hayli zedelendi, hâlâ düzeldiği söylenemez. Parlamenterler Dostluk Grubu lağvedildi. Rotterdam-İstanbul Kardeş Şehir anlaşması koptu. Diyalog eksikli sürüyor. Bu açıdan bizim bu girişimlerimiz bu ilişkilerin canlanması açısından büyük bir öneme haiz.

RTV Rijnmond üyeliği…

TV Rijnmond medya organında danışma/tavsiye kurulu üyesi oldum. Hollanda Türk basını ile bir tanışma günü düzenleyeceğiz. Birbirinizle ortaklaşa çalışma ortam ve imkanları bulmanız, hedef kitlenizi genişletmeniz için bu birlikteliğin önemli olduğunu düşünüyorum. Sadece yazılı basın alanında değil radyo ve Televizyonlarda da büyük dinleyici ve seyirci kayıpları var. Özellikle nüfusun onda birini oluşturan Türk insanının ikamet ettiği şehrin yerel kanalını izlememesi ve radyosunu dinelmemesi anlaşılır gibi değil. Bu alanda büyük bir sıkıntı var. Bunu da bir araya gelerek çözmek için gayret gösterelim.

Hastanelerin de bu manada oluşturdukları danışma kurulları var. Buralarda da bizim insanımızdan bir kişi bile yok. Oysa bu kurullarda görev yapabilecek donanım ve birikimi olan onlarca insanımız var. Neden bu gibi yerlerde görev almazlar. İşte baştan beri anlattığımız sağlık alanındaki bu sıkıntıların çözümü o kurullarda. Eğer orada bizi temsilen biri olsa, kurula vereceği tavsiyeler doğrultusunda bizler bazı sorunları yaşamıyor olacaktık. O gibi tavsiye kurullarında olmamız ve temsil edilmemiz gerek. Aksi halde ne kadar bağırıp çağırsak da sesimizi kimse duymaz, duyuramayız. “Her işe el atıyor” diye eleştirmek yerine, toplum ve insanlık için iyi bir şeyler yapanları destekleyelim, engel olmayalım. Kıskançlık, çekememezlik var. Ben bu tür girişimlerde bulunanları arayıp tebrik ve takdirlerimi bildiriyor ve yardıma ihtiyacı olup olmadığını soruyorum. Bunlar çoğalmalı ki, arzu ettiğimiz o yeni toplum inşasını birlikte yapalım. Değerlerimize birlikte sahip çıkalım.

  • Türkiye’ye izine gidecekler yola çıkmadan her türlü önemli alsın, sigortalarını düzgün olarak yapsınlar…

Hollanda Türk Hukuku Bürosu Hizmetleri…

Hollanda’da yaşayan Türkiye insanımızın yüzde 70’i bir şekilde Türkiye’ye bağlı. Onların her türlü hukuki işlerini de burada yürütüyoruz. Mal varlığı, miras, boşanmalar gibi alanlarda sıkıntı yaşayan insanlarımız, Türkiye’ye gitmeden güvenilir ve uzman hukukçularımız vasıtasıyla sorunlarına çözüm bulabiliyorlar. Gençlerimizin Türkiye ile bağları şu anda sadece babadan kalma mirasları. Onları da elden çıkarırlarsa memleketleri ile bağları tamamen kopacak. Bunu yapmamaları noktasında çağrıda bulunmak istiyorum. O birikimleri farklı alanlarda yine Türkiye’de değerlendirmelerini isterim. Ülkemizle bir ekonomik bağımız olursa kolay kolay o bağ kopmaz. Cenazelerimiz de artık buraya defnediliyor. Bağlar birer birer kopuyor.

İslam’ın içini boşaltıyoruz…

Yaşantımıza dikkat edelim. Mensubu olduğumuz bir din ve millet var. Yaptıklarımız doğrudan dinimize mal ediliyor. Faturası oraya çıkartılıyor. Irkçılığın bu kadar artmasının sebebi de bu. Beş vakit camide olan birinin yaptığına bakıyorsun, bu asla İslami bir davranış değil diyorsun. Sonradan İslam’ı seçip Müslüman olan Hollandalıların yaşamına bakıyorsun, imreniyorsun. Okumuş, araştırmış ve halen de ilmini arttırmak için çabalıyor. Bizimki miras olarak almış, ne değerini biliyor ne de hakkını veriyor. Yanımda çalışan Hollandalı(Müslüman değil), dün mesai saati içerisinde kendisi için yarım saat bir şey yapmış. Bu durumdan rahatsız olmuş olmalı ki, “Ethem, ben dün mesai saatim içerisinde yarım saat kendi işim için uğraştım, bunu bir şekilde telafi edeceğim” diyerek kendini şikâyet ediyordu.

Söyleşi: Zeynel Abidin