Uluslararası hukukçular, Avrupa Birliği yönetimini Gazze’deki soykırıma karşı hareketsiz kalmakla suçlayarak Avrupa Adalet Divanına başvurdu. Başvuruya göre AB, pasif tutumuyla uluslararası hukuku ihlal ediyor ve suç ortaklığı sınırına yaklaşıyor. Son haftalarda AB-İsrail Ortaklık Anlaşması’nın askıya alınması için artan beklentilere rağmen henüz somut bir adım atılmamıştı.

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu üyelerinin katıldığı haftalık kolej toplantısı. 17 Temmuz 2025. Fotoğraf: Dursun Aydemir – Anadolu Ajansı.

Avrupa Birliği’nin Gazze Şeridi’ne yönelik devam eden İsrail saldırılarına, yoğun can kaybına ve ağır insan hakları ihlallerine karşı somut adım atmaması, ilk kez hukuki bir davanın konusu oldu. Uluslararası hukukçulardan oluşan JURDI (Uluslararası Hukuka Saygı İçin Avukatlar Derneği), Avrupa Komisyonu ve Avrupa Devlet ve Hükûmet Başkanları Konseyini “soykırımı önleme yükümlülüğünü yerine getirmemekle” suçlayarak Avrupa Adalet Divanına (AAD) başvurdu.

17 Temmuz’da Lüksemburg’daki mahkemeye sunulan dava, şu ana dek AB tarihindeki ilk kurumsal “eylemsizlik davası” olma niteliğini taşıyor. Dava başvurusu, AB’nin kendi antlaşması olan Avrupa Birliği’nin İşleyişine Dair Antlaşma’nın 265. maddesine dayanıyor. Bu madde, AB kurumlarının yasal yükümlülüklerini yerine getirmemesi durumunda yargıya gitme yolunu açıyor.

JURDI: “Kurumsal Eylemsizlik, Pasif Suç Ortaklığıdır”

Bugün yapılan başvuru hakkında açıklama yapan JURDI Başkanı Patrick Zahnd, dava dilekçesinde Avrupa Komisyonu ve Avrupa Devlet ve Hükûmet Başkanları Konseyini Gazze’deki insan hakları ihlallerine ve Uluslararası Adalet Divanının (UAD) 2024 Ocak ayında verdiği ihtiyati tedbir kararına rağmen hiçbir somut adım atmadığını belirtti: “Pasif kalmak da bir tercihtir. Bu, pasif suç ortaklığı anlamına gelir. Gazze’deki sivil halkın yaşadığı felakete karşı şu ana kadar sistematik ve kurumsal bir tepki verilmedi.”

Zahnd’a göre AB üyesi 27 devletin tamamı Soykırımı Önleme Sözleşmesi’ni onaylamış durumda ve bu sözleşme sadece devletleri değil, aynı zamanda uluslararası kurumları da bağlıyor: “AB, uluslararası hukukun çekirdeğini oluşturan insanlık suçlarına karşı sessiz kalamaz.”

Avrupa Devlet ve Hükûmet Başkanları Konseyinin kısıtlayıcı önlemleri kabul etmek için genellikle oy birliği gerektirdiğini hatırlatan Zahnd, buna karşılık, Avrupa Komisyonun ayrı bir yetki alanına ve harekete geçme imkânına sahip olduğunu vurguladı:  “Komisyon, anlaşmanın ikinci maddesini değerlendirip ‘İnsan hakları ihlalleri var, askıya alıyoruz’ diyebilir.”

Zahnd, UAD’nin İsrail’im yasa dışı şekilde işgal etmiş olduğunu teyit ettiği Filistin topraklarındaki ihlallere dolaylı olarak katkıda bulunan sürekli iş birliği ve mali destek yoluyla AB kurumlarının potansiyel suç ortağı olabileceğine de dikkat çekti. Zahnd, açıklamasında, Avrupa Birliği Adalet Divanına acilen karar vermesini talebini iletti: AB yönetimini İsrail ile tüm bağları kesmeye, Gazze’de soykırım riskini kabul etmeye ve Rusya gibi durumlarda olduğu gibi yaptırımlar uygulamaya zorlamaya çağırdı.

Çifte Standart Eleştirisi: Rusya’ya Yaptırım, İsrail’e Şartlı İzleme

JURDI tarafından sunulan 90 sayfalık dava dilekçesi, AB’nin özellikle Rusya, Belarus, Myanmar ve Suriye gibi ülkelere karşı uyguladığı yaptırımlarla karşılaştırma yaparak “çifte standart” uygulandığını savunuyor. Dava metninde, “AB Komisyonu 21 ay boyunca İsrail ile olan Ortaklık Anlaşması’nı askıya almamış, ekonomik yaptırım önermemiş ve soykırım riskine karşı açık bir siyasi tutum sergilememiştir,” ifadeleri yer alıyor.

AB Dışişleri Konseyi 15 Temmuz’daki toplantısında İsrail’e karşı herhangi bir yaptırım kararı almamış, Dış Politika Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas sadece “İsrail’in taahhütlerini yerine getirip getirmediğini yakından izleyeceklerini,” açıklamıştı. Kallas, “Amaç İsrail’i cezalandırmak değil, Gazze’deki durumu iyileştirmek” diyerek, yúptırımdan çok diplomatik diyaloğa vurgu yapmıştı.

Ancak AB’yi dava eden JURDI’ye göre bu diplomatik yaklaşım “hukuki olarak yetersiz” ve Gazze’deki süreçte AB’nin sorumluluğunu ortadan kaldırmamakta.

Dava Başvurusundaki Talepler: “Ortaklık Anlaşması Askıya Alınsın, Yaptırım Başlasın”

JURDI, Avrupa Adalet Divanından AB kurumlarının yükümlülüklerini yerine getirmediğini tescil etmesini ve şu adımları atmaya zorlamasını talep ediyor:

  • AB-İsrail Ortaklık Anlaşması’nın askıya alınması
  • Siyasi, ekonomik ve askeri iş birliklerinin dondurulması
  • AB fonlarının (Horizon Europe, Avrupa Savunma Fonu vb.) İsrail’e aktarımının durdurulması
  • Yaptırım uygulanması ve Gazze’deki soykırım riskinin resmen tanınması

JURDI, başvurusunda AB fonlarıyla desteklenen ve İsrail’in savunma sanayiyle ortak yürüttüğü 15 projeye de dikkat çekiyor. Bu projelerin, Avrupa Savunma Fonu’nun etik ilkeleriyle bağdaşmadığı ve acilen iptal edilmesi gerektiği savunuluyor.

“Avrupa Birliği de Yargılanabilir”

JURDI yetkilileri, 2007 tarihli Bosna-Sırbistan davasına atıf yaparak, “soykırımı önleme yükümlülüğü”nün yalnızca devletlere değil, etkili kurumsal aktörlere de ait olduğuna dikkat çekiyor. Zahnd, şu uyarıda bulundu:

“Eğer Avrupa Birliği, uluslararası hukuku uygulamamakta ısrar ederse, bir gün kendisi de Uluslararası Ceza Mahkemesi önünde ‘soykırımda suç ortaklığı’ndan yargılanabilir.”

JURDI’nin davası, AB’nin Gazze politikasına yönelik artan kamuoyu baskısı ve kurumsal eleştirilerin merkezine oturmuş durumda. Mahkemeden çıkacak karar, hem AB’nin uluslararası hukukla uyumunu hem de kurumların hesap verilebilirliğini belirleyecek kritik bir eşik olabilir.

AB İçindeki Tepkiler: “Avrupa, Gazze’de Soykırımın Sürmesine İzin Veriyor”

AB içindeki kimi yetkililer de mevcut politikadan rahatsız. AB’nin eski Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, 16 Temmuz’da yaptığı açıklamada, AB’nin Gazze’de devam eden savaş suçlarına sessiz kalarak “soykırımın hız kesmeden devam etmesine izin verdiğini” söyledi.

Aynı gün İrlandalı insan hakları hukukçusu Michael Farrell, 14 yıldır üyesi olduğu Avrupa Irkçılığa ve Hoşgörüye Karşı Komisyondaki (ECRI) görevinden istifa etti. Farrell, ECRI’nin Gazze’deki savaşa karşı ateşkes çağrısı yapmamasını ve üye ülkelerin İsrail’e silah satışına sessiz kalmasını eleştirdi. “Avrupa Konseyi üyeleri Gazze ve Batı Şeria’nın yıkımına seyirci kalmamalı” çağrısında bulundu.

AB’nin Ortaklık Anlaşması’nı Askıya Alması İsteniyordu

Mayıs ayının sonlarından beri Avrupa Parlamentosu üyeleri, insan hakları kuruluşları ve bazı üye devletler, İsrail’in Gazze’deki eylemleri nedeniyle AB-İsrail Ortaklık Anlaşması’nın askıya alınması için çağrılarını yoğunlaştırmıştı. 15 Temmuz’daki AB Dışişleri Konseyi toplantısı öncesi Avrupa Dış İlişkiler Servisi tarafından hazırlanan ve kısmen basına sızdırılan bir taslak rapor, İsrail’in insan hakları yükümlülüklerini ihlal ettiğini teyit etti. Ancak AB içinde Almanya, Macaristan ve Çekya gibi ülkelerin muhalefeti nedeniyle askıya alma kararı alınmadı.

10 Temmuz’a gelindiğinde ise; Kaja Kallas’ın diplomatik girişimlerinin sonucu olarak, İsrail ile bölgedeki insani yardımın artırılmasını öngören yeni bir mutabakata varıldığı duyuruldu. Kallas’ın bu açıklamasına ve AB’nin İsrail’e yönelik baskıyı arttırdığı yorumlarına karşılık, İsrail tarafından ise insani yardımın ulaştırılmasında iyileşmeye gideceklerine dair net bir açıklama gelmedi. (AA/P)