
IGMG Güney Hollanda Bölge Eğitim Başkanlığı tarafından düzenlenen Mus’ab bin Umeyr Eğitimciler/Öğretmenler Günü 300 civarında eğitimcinin katılımıyla gerçekleştirildi.
Bu özel güne, Türkiye ve Almanya’dan da âdeta çıkarma yapıldı. Programa, IGMG Güney Hollanda Bölge Başkanı Mustafa Aktalan, IGMG Güney Hollanda Bölge Eğitim Başkanı İsmail Kızılırmak, IGMG Genel Başkan Yardımcısı ve Eğitim Başkanı Abdülhalim İnam, Eğitim Başkan Yardımcısı Ramazan Başlık, Türkiye’den Hacı Bayram Veli Üniversitesi Rektörü ve Millî Eğitim Bakanlığı eski Müsteşarı Prof. Dr. Yusuf Tekin, Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Kızılkaya, Yıldız Eğitim Merkezi Müdürü Mustafa Yüce, Federasyon Eğitim Başkanları ve eğitmenler katıldı.
Bölge Eğitim Başkan Yardımcısı Yılmaz Bilgiç tarafından sunulan program Gorinchem Hedef Gençlik Başkanı Tuğrul Tekir’in Kur’an tilaveti ile başladı.
İsmail Kızılırmak: “Unutmayalım ki, kazandığımız her insanın ecri varsa, kaybettiğimiz her insanın da ağır vebâli vardır”
Programın açılış konuşması Eğitim Başkanı İsmail Kızılırmak tarafından yapıldı. “Bu kutlu yolun yolcularına selam olsun, geleceğin nesillerini yetiştirmek için gecesini gündüzüne katan eğitmenlerimize, öğretmenlerimize selam olsun” diyerek sözlerine başlayan Kızılırmak konuşmasında özetle şunlara değindi: “Bugün burada en kutsal bir mesleği ve kutsal bir görevi kutlamak için bir aradayız. Bu görev, “Peygamber mesleği” olan kıymetli ve ulvî bir eğitim hizmetidir. İslam’ı, hayata hakim kılma mücadelesi veren, mü’minlerin çalışmalarında eğitim en önemli faktördür.
Kıymetli eğitimcilerimiz…
Sizde bütün kapıları açan bir anahtar vardır! Bu anahtarın üzerinde iki şey yazılıdır. Biri sabır, ötekisi nezaket. Buna en yalın ifadeyle “Salih insan” yetiştirmek denir. Unutmayalım ki, kazandığımız her insanın ecri varsa, kaybettiğimiz her insanın da ağır vebâli vardır. Kitaptan ve kütüphaneden uzaklaşıldıkça; cehalet artar! Cehalet arttıkça da sefalet ve felaket artar… Sefaletin ve felaketin olduğu yerde acı, göz yaşı artar, felaket artar, adaletsizlik artar, ahlâksızlık artar. Sizler cehalet karanlığını bilgi, birikim, sabır ve nezaket ışığınızla aydınlığa çevirenlersiniz. Sizler var oldukça dünyada insanlık adına yanan ümit ışığı hep yanacaktır. Herkes sizlere duacı. Kıymetinizi ve yaptığınız işin önem ve ehemmiyetini iyi bilin. O kutsal görevi dava bilinci, sevdası ile yapın. Allah hepinizden razı olsun. Mus’ab bin Umeyr Öğretmenler/Eğitmenler Günü’nüz kutlu olsun. ”
Konuşmanın ardından eğitim faaliyetlerinin perde arkasında yaşananların anlatıldığı bir sinevizyon izletildi.
IGMG Güney Hollanda Bölge Başkanı Mustafa Aktalan: “Mus’ab bin Umeyr demek İslam davasına sahip çıkmak demektir”
Sinevizyonun ardından kürsüye gelen IGMG Güney Hollanda Bölge Başkanı Mustafa Aktalan salonu dolduran yüzlerce eğitimcinin yüzlerinde, gözlerinde gördüğü o hizmet aşkının, ışığının kendisini son derece mutlu ve umutlu ettiğini dile getirerek şunları söyledi: “Bizleri böyle güzel insanlarla, güzel bir günde bir araya getiren Rabbimize hamdü senalar olsun. Bu özel, anlamlı günümüzün hayırlara vesile olmasını diliyorum. Bu güne adını veren Mus’ab bin Umeyr demek, eğitimci demek, insanları irşad eden, ihya eden ve sahip çıkan demektir. İslam davasına sahip çıkmaktır. Onun görev aldığı yer sünnetin tam kaynağıdır. Bizim teşkilatın kaynağı da, yeri de Kur’an ve sünnettir. Büyük bir fedakârlıkla yaptığınız bu hizmetler sizler için sadaka-ı cariye olarak hesabınıza yazılacaktır. 35 yıl önce okuttuğunuz talebelerden biri de bendim. Rabbim bizleri o kutlu yolun yolcuları eyledi. Camilerden, namazlardan uzağa düşürmedi. Ve o rahle-i tedrisattan geçenlerin her biri bugün bizler gibi hem önemli hizmet mevkilerindeler hem de güzel meslek sahibi olarak bu ülkeye ve insanlarına hizmet sunmaktalar. Eğer bizim üzerimizde emekleri olan hocalarımızın bir yanlışlığı olsa belki bizler camiye cemaate küsüp gidecek, bugün buralarda olmayacaktık. O yüzden sizlerin hakkı asla ödenmez. İşinizi en güzel şekilde yapıyor, insan kazanıyor, insanlığa kazandırıyorsunuz. Avrupa’da on binlerce bu yolun yolcusu olan gencimiz sizlerin yönlendirmesi, eğitmesi ve idarecilerimizin desteği ile İslam’ı ve sünneti yayma gayreti içerisindeler. Eğitim bu teşkilatın önemli parçalarından sadece biridir. Bölgemizde 4000’e yakın talebe hafta sonu eğitiminde ders görüyor. Dünya genelinde sayıları yüz binleri aşan evlatlarımız var. Mazlum ve mağdurların yanında olan bir teşkilatız. Böyle Hakk davası ile hizmet eden bir teşkilatın mensubuyuz. Sizlerin desteği ile Japonya’da da bu amaçla hizmet edecek bir külliyemiz açıldı. Orada da İslam’ın nuru insanlığı aydınlatacak. Ondan önce de Kırgızistan’da öyle bir yapıya kavuştuk. Uygur Türklerinin sorunlarını Avrupa Parlamentosu’na taşıyarak gündem oluşturup, dünyaya duyurduk ve önemli yaptırımlar alınmasına vesile olduk. İşte bizler böyle ulvi gaye ile hizmet eden bir teşkilatın mensuplarıyız, elhamdülillah!”
IGMG Genel Başkan Yardımcısı ve Eğitim Başkanı Abdülhalim İnam: “Aidiyet, kimlik ve kişilik bilinci vermediğiniz çocuk, sınıfta kazanılan, sokakta kaybedilen çocuk olacaktır.”
IGMG Genel Başkan Yardımcısı ve Eğitim Başkanı Abdülhalim İnam da konuşmasında özetle şunlara değindi: “Eğitmenlik bir meslek değil, bana göre sanattır, sanatçılıktır. Çünkü eğitmen, öğretmen şekillendiren, aidiyet kazandıran ve geleceğe hazırlayan olduğu için sanatkârlık daha uygun tanımlama diye düşünüyorum. Mus’ab bin Umeyr Eğitimciler/Öğretmenler Günü’nden beklentimiz şuydu: Bu çalışmalarınız takdire şayan bir hizmettir. Bu çalışmaları yürüten en önemli etken eğitimcidir. Siz ne kadar güzel bir eğitim müfredatı ortaya koyarsanız koyun; eğitimci kaliteli değilse, bir dava insanı değilse, emeğini o işe koymuyorsa, terini o yönde akıtmıyorsa, çilesini çekmiyorsa, mesai mefhumu gözetiyorsa, oradan çıkacak ürün sadece kendini düşünen bir nesil olacaktır. Sizler çok önemli bir görev yapmaktasınız. Dava şuuruyla hareket ediyor, geleceği insanlığın inşa ve ihyası noktasında şekillendiriyorsunuz. Belki de Hollanda’nın gelecekteki başbakanını, bakanlarını, bürokratlarını yetiştiriyorsunuzdur. 1961 yılında Sirkeci Garı’ndan Almanya’ya gidecek olan Hasan Amca’nın yanına biri yaklaşıp da, nereye gittiğini sorsa, alacağı cevap, “Ben Anadolu’nun bir köyünden çalışmak için Almanya’ya giden Hasan’ım” olurdu.
Soruyu soran adam; “Hasan aslında sen oralara gittiğinden kısa bir zaman sonra, minareli camiler inşa edeceksin, eğitim merkezleri, okullar açacaksın, üniversiteler karacaksın, senden sonra gelen Müslümanları teşkilatlandıracaksın, onların millî ve manevî duygularını korumaları, yaşamaları için organizasyonlar oluşturacaksın; ta Latin Amerika’da, Japonya’da teşkilatlanacaksın, Afrika, Aysa ve bütün dünyada tanınacak, elini uzatacaksın, kurbanlarını, zekâtlarını elinle mazlum ve mağdurlara ulaştıracaksın, yolun gözlenecek, dualarla karşılaşacaksın, ümmet ruhunu ayağa kaldıracaksın, dünyada pek çok önemli, anlamalı, hayırlı işin başlangıcını sen yapacaksın” deseydi, Hasan Amca ne derdi biliyor musunuz? “Yahu arkadaş sen kafayı mı yedin, ben ne diyorum, sen neler diyorsun. Ben, cebimde beş kuruşum yok, bir traktör, iki tarla almak için Almanya’ya gidiyorum diyorum, sen cami diyorsun, okul diyorsun, eğitim kurumları diyorsun, teşkilat diyorsun, ümmetin ruhunu ayağa kaldıracaksın, Afrika’da yolların gözleneceksin diyorsun. Benimle eğlenmeyi bırak da yoluma gideyim” derdi. Ama oldu işte kardeşlerim. Allah’a binlerce kez şükürler olsun. Avusturalya’da 20 tane okulumuz var. Her bir okulda 3000’e yakın öğrencimiz, 420 eğitmenimiz var. Eğitimciler toplantımızı koskoca salonlarda yapıyoruz. Elhamdülillah. Bunlar sizlerle oldu. O Hasan Amca’mızın iyi niyeti, salih ameli, emeği, gayreti ile oldu. Buradaki insanlarımız çocuklarını daha düzgün bir din eğitimi alsınlar diye Türkiye’ye gönderiyorlardı. Bundan dolayı da çok sıkıntılar yaşandı. Ama çok şükür teşkilatımız 2012 yılında İmam Hatip Liseleri’ni kurarak o sıkıntıları giderdi ve artık Türkiye’ye gitmeden de bu eğitimi almanın zeminin, altyapısını oluşturdu. Avrupa’nın 13 merkezinde kurulan okullarımızda 1000’in üzerinde resmî diploma alan gencimiz ile büyük bir hizmeti gerçekleştirdik. Şu iki tavsiyeyi vererek sözlerimi noktalayacağım: Birincisi, sürekli kendinizi yenileyin. Dünyadaki gelişmelere göre eğitime yön verin. İkincisi, camilerde, teşkilatlarda eğittiğiniz, yetiştirdiğiniz öğrencilerinizi mutlaka Nuh’un gemisine, yani teşkilatın gemisine bindirin. Aidiyet, kimlik ve kişilik bilinci vermediğiniz çocuk, sınıfta kazanılan, sokakta kaybedilen çocuk olacaktır.”
Ahmet Kızılkaya: “Dünyayı kaba gücün değil, ahlâkî kudretin, manevî gücün değiştirebileceğini gördüm”
Programda konuşma yapan Doç. Dr. Ahmet Kızılkaya Hollanda’da Eğitim müşaviri olarak yaptığı döneme ait hatıralarını paylaştı. Gördüğü manzara karşısında mutluluk ve heyecan duyduğunu ifade eden Kızılkaya şunları dile getirdi:
“Yalnızca Avrupa’da değil, İslam toplumlarında ve Türkiye’de büyük etki uyandıran benim de şahsen gıpta ile takip ettiğim Millî Görüş Teşkilatlarının davetlisi olarak huzurlarınızda olmaktan dolayı çok mutlu ve heyecanlıyım. Heyecanlıyım, çünkü Sayın Müsteşarımın karşısında ilk kez bir kürsü konuşması yapacağım. Yine heyecanlıyım, son derece güzide bir eğitimciler topluluğunun karşısında bulunuyorum. Burada bulunduğum dönemlere ait notlarımı paylaşarak ve geç de olsa sizlere olan teşekkür borcumu ifa ederek sözlerimi tamamlamak istiyorum. Ben 2014 yılının Kasım ayında Hollanda’ya Eğitim Müşaviri olarak atanmıştım. Açıkçası burada kısa bir dönem geçirdim ama o kısa dönemde büyük ve sarsılmaz dostluklar edindim, derin tecrübe ve deneyimler edindim. Hayata dair çok şeyler öğrendim. Buraya gelmeden bir gün önce Sayın Müsteşarımızın huzuruna çıkmış ve şu şeklide talimatlar alarak Hollanda’ya uğurlanmıştım: “Ahmet, Hollanda’ya gideceksin ve oradaki kardeşlerimize hizmet edeceksin. Orada bir amir olarak değil, kardeşlerimizin hizmetinde bir memur olarak kapı kapı dolaşacaksın. Çözebileceğin her sorunu çözecek, çözemediğin sorunları da onlarla dertlenip, istişare ederek çözeceksin. Oradaki kardeşlerimizin ahvalinden bizleri günü gününe haberdar edecek ve onlar için yapabileceğimiz ne varsa, onları yapmamız için bizleri doğru şekilde yönlendireceksin. Gücümüzün yettiklerini hemen çözecek, yetmediklerini de not edecek; günü geldiğinde de beraber çözeceğiz, inşallah.” Ben bu talimatlarla ve böyle güzel bir motivasyonla Hollanda’ya geldim. Açıkçası çok kaygılıydım. Sayın Müsteşarımın güvenini boşa çıkarmaktan, sizlere karşı mahcup olmaktan dolayı çok korkuyor, endişe duyuyordum. Ama Rabbim karşımıza çok güzel bir abimizi, İsmail Kızılırmak’ı çıkardı. Kendisiyle tanıştığım ilk andan itibaren, o bitmeyen enerjisi ile beni biran olsun yalnız bırakmadı. Sayın Müsteşarımın verdiği talimatları duymuşçasına beni kapı kapı, okul okul, sokak sokak, il il gezdirdi. Buradaki eksikliklerden ve ihtiyaçlardan haberdar etti. Benim muhataplarımla tanışmama vesile oldu. Bizler de Sayın Müsteşarımı doğru bir şekilde bilgilendirdik ve burada ihtiyaç olan İmam Hatip Lisesi’nin açılmasına, kitap ihtiyaçlarının giderilmesine katkıda bulunduk. Nitekim Sayın Müsteşarımızı o günlerde burada ağırlayarak, sizlerin emekleriyle hayata geçirilmiş olan muhtelif projeleri kendisine gösterebilme imkânını elde etmiş idik. Ve gördük ki, burada şartlar ne olursa olsun insani ve İslami kimliğinden taviz vermeden ayakta kalmaya, kendi kimliğini korumaya, içerisinde yaşadığı toplumla sağlıklı bir şekilde entegre olmaya çalışan çok güçlü ve örgütlü bir müktesebat var. Ben kendi adıma bu müktesebattan çok faydalandım. Özellikle buradaki örgütlenme düzey ve kültüründen, mücadele bilinci ve azminden, bireysel adanmışlık ve kolektif çalışma şuurundan, kendisi gibi kalarak ötekiyle ve diğerleriyle adil ve eşit bir ilişki kurma çabanızdan ve en önemlisi de kendi köklerini kaybetmeden burada kökleşme arzunuzdan çok etkilendim ve çok şeyler öğrendim. Yine fiziksel ve sayısal kuvvete dayalı, ilmi, ahlâkî, manevî ve entelektüel güce istinat eden kudretin değerini kavradım. Dünyayı kaba gücün değil, ahlâkî kudretin, manevî gücün değiştirebileceğini gördüm. Azın çokluk karşısında yine küçük niteliğin bir nicelik karşısında muvaffak olabileceğini gördüm. Sizlerin hayatında bunları gördüm. Bunları elbette biliyor, duyuyor, görüyordum amma sizlerin şahsında ve hayatında bizzat müşahede ederek gördüm, öğrendim. Bunları bana yaşattığınızdan dolayı hepinize kalbi şükranlarımı sunuyorum. Özellikle, rahle-i tedrisinden geçtiğim değerli hocam, Sayın Müsteşarım Yusuf Tekin’e de teşekkürlerimi arz ediyorum. Öğretmenler Günü’nüz kutlu olsun, başarılarınız daim olsun.”
Prof. Dr. Yusuf Tekin: “Yaptığımız mücadelenin anlamlı hâle gelebilmesi için emeğimizi, eforumuzu biraz daha artırmamız gerekiyor”
Konuşmaların ardından Millî Eğitim Bakanlığı eski Müsteşarı Prof. Dr. Yusuf Tekin kürsüye geldi. Tekin müsteşarlığı döneminde yaptıklarını, yapmak isteyip de yapamadıklarını anlattı. Tekin, küresel güçlerin devletlerin eğitim müfredatına nasıl müdahale ettiklerini örnekleriyle anlattığı konuşmasında, o zamanki adı Avrupa Millî Görüş Teşkilatları olan şimdiki oluşumun Türkiye’deki siyasi gidişatı müsbet hâle dönüştürmek için nasıl bir mücadele içerisinde olduklarına şahitlik ettiğini ve o fedakâr girişimleri ağlayarak takip ettiğini dile getirdi. Tekin konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “Bu kurumun sloganı ‘İmanlı ve Ahlâklı Nesiller Yetiştirmek’. Bunu da yaptığınızdan eminim. Sizler nesli tükenmek üzere olan insanlarsınız. Bu nedenle sizlere sahip çıkılmalı, değeriniz bilinmeli. Yaptığımız şeyler hayal ettiğimiz dünyanın kurulması için yeterli değil. Hep beraber biraz daha gayretle çalışalım diyorum. Yaptığımız mücadelenin anlamlı hâle gelebilmesi için emeğimizi, eforumuzu biraz daha artırmamız gerekiyor. Sizlerin hangi zorluklar içerisinde mücadele ettiğinizi çok yakinen takip ediyor, biliyorum. Allah hepinizden razı olsun. Öğretmenler Günü’nüz kutlu olsun.”
Program akışında eğitmenlere de mikrofon tutuldu ve görüşleri, teklifleri, yaşadıkları sorunlar soruldu ve hatırları paylaşıldı.
Katılanların motive olduğu program Tuğrul Tekir ve Kemal Çabuk’un okudukları ilahîlerle devam etti.
Mus’ab bin Umeyr Eğitimciler Günü, beraberce yenilen akşam yemeğinin ardından, okunan Kur’an-ı Kerîm ve yapılan duaların ardından sona erdi.
Haber-Fotoğraflar: Zeynel Abidin
…
Bölge Eğitim Başkan Yardımcısı Yılmaz Bilgiç sunumu ve aralara serpiştirdiği anekdotlarla programa ayrı bir güzellik kattı.
İsmail Kızılırmak, Abdülhalim İnam, Mustafa Aktalan, Yusuf Tekin, Ahmet Kızılkaya, Ramazan Başlık program sonunda hediye takdimi anı…
Kemal Çabuk ve Tuğrul Tekir söyledikleri ilahîlerle programa renk kattılar…
…
…
…
Mus’ab Bin Umeyr kimdir?
İslâm’da ilk öğretmen.
Mus’ab bin Umeyr, hem annesi hem de babası tarafından Kureyş’in asîl ve zengin bir âilesine mensub idi. Zengin oldukları için gâyet râhat bir hayat sürüyordu. Orta boylu, güzel yüzlü, nâzik ve yumuşak huylu, son derece zekî idi. Güzel konuşurdu.
Akl-ı selîm sâhibi olduğundan, putların bir fayda veya zarar veremeyeceğini bilir onlara tapılmasından nefret ederdi. Annesi tarafından en iyi şartlar altında refah ve bolluk içinde yetiştirilmişti.
Güzel yüzlü ve zengin olduğundan Mekke halkı ona gıpta ile bakardı. Peygamber efendimiz bunun için “Mekke’de Mus’ab’dan daha zarîf, daha nârin, daha güzel kimse yok idi. Saçları kıvrım kıvrım idi.” buyurmuşlardı.
Dîninden dönmedi
Bütün bu rahatlıklara rağmen kalbinde büyük bir boşluk hissediyordu Mus’ab bin Umeyr. Bu maksatla sevgili Peygamberimizin bir merkez olarak seçtiği, İslâmı anlattığı ve o zaman Mekke’de müslümanların toplandığı Erkam bin Ebi’l-Erkam’ın evine gitti. Resulullahı görür görmez Müslüman oldu.
İslâmiyeti kabûl ettiği an hayatı da birdenbire değişti. Eski servet ve zenginliğin yerini fakirlik aldı.
Âilesinin sevgili oğullarına yapmadığı eziyet kalmadı. Onu dîninden döndürmek için evlerindeki bir mahzene hapsederek günlerce aç ve susuz bıraktılar. Arabistan’ın yakıcı güneşi altında ağır ve tahammülü zor işkenceler yaptılar.
Fakat Mus’ab bin Umeyr, bu ağır ve acımasız işkenceler karşısında sabır ve sebât göstererek aslâ İslâmiyetten dönmedi. Her seferinde bütün gücüyle haykırıyordu:
– Allahtan başka tapılacak, ibâdet edilecek ilâh yoktur. Muhammed aleyhisselâm O’nun peygamberidir.
İslâmiyet’i kabûl ettikten sonra Mekke’de sıkıntı ve işkencelere mâruz kalan Mus’ab bin Umeyr, Resûlullahın izniyle iki defa Habeşistan’a hicret etti. Bir müddet orada kalıp, her türlü sıkıntıya katlandı.
Daha sonra dönüp, Peygamberimizin yanına geldi. Onun bu gelişini Hazret-i Ali şöyle anlatmıştır:
Resûlullah ile oturuyorduk. Bu sırada Mus’ab bin Umeyr geldi. Üzerinde yamalı bir elbiseden başka giyeceği yoktu. Resûlullah onun bu hâlini görünce, mübârek gözleri yaşla doldu ve:
– Kalbini Allahü teâlânın nûrlandırdığı şu kimseye bakın! Anne ve babası onu en iyi yiyecek ve içeceklerle besliyorlardı. Allah için bunların hepsini terk etti. Allah ve Resûlünün sevgisi, onu gördüğünüz hâle getirmiştir, buyurdu.
İlk öğretmen
Birinci Akabe bî’atında Müslüman olan Medîneliler, Resûlullah efendimize:
“Yâ Resûlallah! İçimizde, İslâmiyet açıklandı ve yayılmaya başladı. Halkı Allah’ın Kitâbına da’vet edecek, Kur’ân-ı kerîmi okuyacak, İslâm dînini anlatacak, İslâmın sünnet ve emirlerini aramızda ikâme edecek, yerleştirecek, namazlarımızda bize imâmlık yapacak bir kimse gönder” diye mektup yazdılar.
Bunun üzerine Resûlullah efendimiz Mus’ab bin Umeyr’i, Medine’ye gönderdi ve ona:
“Medînelilere Kur’ân-ı Kerîm okumasını, İslâmiyetin emir ve yasaklarını öğretmesini, namazlarını kıldırmasını” emretti.
Mus’ab bin Umeyr kısa zamanda Medîne’ye vardı. Orada kendisini büyük sevinçle karşıladılar. Es’ad bin Zürâre’nin evine yerleşti. Ev sâhibi Medîneli ilk Müslümanlardan idi. Orada insanlara dinlerini öğretmeye başladı.
Mus’ab bin Umeyr’in büyük gayretleri ve hizmetleri netîcesinde İslâmiyet, Medîne’de sür’atle yayıldı. Öyle ki, İslâmiyet her eve girmiş, îmân etmeyen kalmamıştı.
Mus’ab bin Umeyr, Medîne’de Es’ad bin Zürâre’nin evinde Kur’ân-ı kerîm öğretiyor ve İslâmiyet’i anlatıyordu. Onun bu hizmetiyle Medîne’de çok kimse Müslüman oldu.