Göç, bir kez daha en önemli seçim temalarından biri hâline geldi. Büyük ve karmaşık bir konu ve bunun temel sonucu, nüfusun artan pratikliği ve çeşitliliği. Her yıl daha fazla göçmen gelirken, yerli nüfus azalıyor. Bu da insanların yaşadıkları mahallelerde değişiklikler gördükleri anlamına geliyor.

Sosyal ve Kültürel Planlama Ofisi (SCP) bu sabah yaptığı bir çalışmada, siyasi partilerin göçün dışlanmasına çok dikkat ettiğini, ancak çeşitlilik içeren bir toplumda nasıl tanışacağımız sorusuna daha az önem verdiğini ortaya koydu. SCP’ye göre insanlar bu konuda çok endişeli.

Bunlardan biri de Lahey’den Arthur Swanevelt. Son yıllarda mahallesinin çok daha az öpüşmeye müsait hale geldiğini görmüş. “Buraya taşındığımda hala erkek arkadaşımla el ele yürümeye cesaret ediyordum ama artık gerçekten bunu yapmıyorum. Bu akıllıca değil, çünkü yorumlara bakılırsa; yapmak istemiyorum.”

Swanevelt ayrıca topluluk duygusunun çok az olduğuna inanıyor. “Herkesle iletişime geçtim, biliyorsunuz. Çinliler, Türkler, Faslılar ve Hollandalılar. Ama herkesin kendi küçük dünyasında olduğunu fark ediyorsunuz.”

Arthur Swanevelt, Lahey’deki mahallesinde
‘s-Hertogenbosch’lu 19 yaşındaki Bruno Donners için de sokak manzarası değişmiş. Endişeli. “Daha fazla başörtülü kadın görüyorsunuz, Hollandalı dükkanların yerini başka dükkanlar almış, başka diller duyuyor ve başka kültürler görüyorsunuz. Hollanda normları ve değerleri benim için çok önemli. Belirli bir dini kültür çok baskın hale gelirse, eşitlik ve belli bir ölçüde özgürlüğün kaçınılmaz hale geleceğinden korkuyorum.”

Donners, bir fast food restoranındaki işinde Hollandacadan çok İngilizce konuşuyor ve bu da onu rahatsız ediyor. “Yüzyıllardır kendimizi Hollandaca ifade ediyorken neden burada başka bir dil konuşmak zorunda kalayım ki?”

Dil
VVD partisinden Dilan Yeşilgöz, insanların yoğun kümelenmiş mahallelerde yaşamasını “çok kolay” olarak nitelendiriyor. “Çünkü o zaman kapalı balonlar da oluşabilir,” diyor. “Bunun özgür toplumumuza uyduğunu düşünmüyorum.”

Sosyalist Parti’den (SP) Jimmy Dijk de “aktif bir dağıtım politikası”nı destekliyor, ancak insanların ilk günden itibaren Felemenkçe öğrenmeye başlamasının “hayati önemde” olduğunu da belirtiyor.

Parti lideri Henri Bontenbal (CDA) her iki tarafla da aynı fikirde. Dilin hem entegrasyonun başarısızlığında hem de başarısızlığında en önemli faktör olduğuna inanıyor.

“İnsanlar diğer dilleri sevmiyor; bu bir güvensizlik duygusu yaratıyor.” Bu nedenle Felemenkçe öğrenmeye odaklanmanın kısıtlanmasını savunuyor.