Bu ayın konusunun DEPREM olacağı kimseyi şaşırtmamıştır. Gece – gündüz bütün kanallar, gazeteler, sosyal medya bu haberlerle çalkalanıyor. Bu süreçte benim her zaman dikkatimi çeken, bir insan ve insan gruplarının karakteristiği ne ise, yaşanan her olaya, doğal olarak o perspektiften bakıyorlar.

İnsan profilleri:

– Dünyanın her yerinde, insanı sevenler: Kimsenin aidiyetine bakmadan, üstelik kendisi de paraya çok ihtiyacı olmasına rağmen, ‘1 soba parası dahi olsa göndereyim’ diye düşünen Hollandalı, 50 euro aktarıyor Giro 555 hesabına. Bir başka Hollandalı da 555 euro aktarıyor.

– Türkiye’de Instagram’da izlediğim bir depremzede kadın, gözyaşları içerisinde, kendisine verilen montun bir cebindeki açılmamış bisküvi paketini, diğer cebindeki el örgüsü 4-5 çift çorabı gösterirken, ‘sen bizim üşüdüğümüzü nereden biliyorsun’ diyerek ağlıyordu.

– Bir sürü yeni eşya gönderildi. Allah işini düzgün yapanlardan razı olsun. İşini düzgün yapan diyorum çünkü ölçü şu: “Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve yerden sizin için çıkardıklarımızdan Allah yolunda harcayın. Kendinizin göz yummadan alıcısı olmayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın ve bilin ki Allah, her bakımdan zengindir, övülmeye lâyıktır.” (Bakara 267).

Camiye gelen yardımlardan bahseden bir arkadaş, gelen yardımları ayıklamak zorunda kaldıklarını ve oradan da bir sürü ÇÖP çıktığını söyledi. Bu türden haberlerin Türkiye’de de yaşandığını gördünüz.

Kalite düşüyor bakın.

– Marketlerden hırsızlık yapanlar.

– Gelen yardımları kamyon kamyon çalanlar.

– Evlere yağma için girenler.

– Ev kiralarını arttıranlar.

– Battaniye fiyatını üçe katlayanlar…

Bunlar enteresan şeyler değil. Bu tip varlıklar her zaman olacaktır. Yukarıdaki gelen ayet bile, Mescid-i Nebevi’de ilim gören Suffa ehline, yardımseverler gelip hurma dalı asarlar ve öğrenciler onlardan yermiş. Bir seferinde çok kötü bir dal asıldığında bu ayet inmiş. Yani bu tip insanlar, her zaman ve mekânda oldular ve olmaya devam edecekler. Herkes kendi ecrinin karşılığını alacak doğal olarak.

 

Bir Başka Can Sıkıcı Olay

Yeni Şafak’ın Instagram sayfasında, İstanbul’dan bir futbol takımının taraftar grubunun deprem bölgesine gelip, Suriyelileri ve Afganları nasıl aşağıladıklarını ve bunu yine ismini bile buraya yazmak istemediğim, “şovmen” mi yoksa “sövmen” mi denilebilecek bir vekilin önünde yapıldığını da gördük. Hollanda’da yabancı düşmanlığı yapan ırkçılardan bir farkları var mı, yok. Neyse, kervan yürümeye devam ediyor sonuçta.

 

Denetim Meselesi

Valla kendi adıma ancak şunu söyleyebiliyorum: 30 yıldan fazladır Hollanda’dayım. Hem yazı, hem de görsel dünyayı takip etmeye çalışıyorum. Kendi çalıştığım sektörde işlerin nasıl yürüdüğüne özellikle dikkat ettim ve ediyorum. Yıllardır söylediğimiz, Doğu toplumlarında, önce kervan yola çıkıyor ve yolda yürürken, ‘kervan hele yolda düzelir’ mantığıyla hareket ediliyor. Batı’da ise, kervan çıkmadan, kaç deve olacağı, hangi mola yerlerinde duracağı, son durağın neresi olacağı, kimin hangi işi, kaç saat arayla yapacağı, kriz durumu olduğunda hangi mekanizmaların devreye sokulacağı, tüm sistemin denetimin nasıl ve kimler tarafından, hangi aralıklarla yapılacağı, aylarca konuşulur, yazılır, çizilir ve ondan sonra pratiğe geçilir. Oysa bizde, Hollanda’da bile çalışan Türkiyeli bir usta getirin, bir sorun anlatın, ilk söyleyeceği şey, ‘bakarız-hâllederiz’ olacaktır. Kaçın kardeşim size böyle söyleyenlerden.

Dedim ya 30 yıldan fazladır buradayım, herhangi bir tarihin ileriye alındığına, vergi affı gibi olaylarla hiç karşılaşmadım.

1999 depreminden sonra bile yapılan bazı binalar yıkıldı ise çalışma etiği ile ilgili çok ciddi sorunların hâlâ olduğunu gösteriyor. Anlatmak istediğim, hem etik hem de kültürel olarak çalışma dünyasında çok ciddi değişimlere ihtiyacın olduğunu bu deprem ayan beyan ortaya koyuyor. Eğer medyada yapılan bazı haberler yalan ise sözümü geri alıyorum, ama doğru ise, önümüzdeki süreçte bu değişim için çok ciddi ruhsal ve ardından da yapısal değişim kaçınılmaz. Bütün yeni binalar, Yapı Denetim Firmaları’nın kontrolünden geçtiği hâlde yıkıldı ise sorunun ne olduğunu konuşmaya bile gerek yok.

 

Güzel Haber

Kayınvalidem Ankara’da kendi başına yaşıyor. Malatya’da tanıdıkları bir depremzede aile onun evine yerleşmiş, kayınvalidem de en büyük oğlunun evine geçmiş. Bugün duydum, kayınbirader de başka bir aileyi yanına almış. Valla bu tür yardımlaşmaları duyunca, ne kadar aksilik varsa hepsine kulak tıkamak istiyor ve sadece güzel işlerle uğraşan insanlara destek olmak için elimizden geleni yapmak için çalışalım diyorum.

Ergün Madak