Her Daim Ümitvârız Biz

Avrupa’daki Türk toplumu, 60 yılı aşkın süredir göç geçmişine sahip olmasına rağmen, çoğu zaman uyum ve temsil konularında pasif bir duruş sergilemiştir. Bugün gelinen noktada, sadece var olmak yetmez; etki yaratmak, temsil kabiliyeti geliştirmek ve geleceği yönetmek gerekir. Bu da ancak idareci zihniyetten yönetsel zihniyete geçişle mümkündür.

Her Daim Ümitvarız Biz

Günümüz örgütsel yapılarında, iş dünyasında, kamu kurumlarında ve sivil toplum örgütlerinde, sıkça duyulan iki kavram vardır: İdareci ve yönetici. Bu iki kavram, zaman zaman birbirinin yerine kullanılsa da aslında farklı anlamlara gelir, farklı bakış açılarını temsil eder ve yönetsel işleyiş, liderlik tarzı, vizyon geliştirme ve insan ilişkileri bakımından önemli farklılıklar barındırır.

Her iki pozisyon da bir organizasyonun işleyişi açısından kritik öneme sahiptir; ancak yaklaşım tarzları, liderlik anlayışları, karar alma biçimleri ve insan ilişkileri bakımından önemli ayrılıklar gösterir. Özellikle modern yönetim anlayışında yöneticilik daha stratejik, dinamik ve vizyoner bir role işaret ederken, idarecilik daha çok işleyişin korunmasına ve düzenin sürdürülmesine odaklanır.

Her Daim Ümitvarız Biz

İdareci, genellikle mevcut kurallar çerçevesinde hareket eden, kurumun işleyişini bozmadan düzeni korumaya çalışan kişidir. İdareciler, risk almaktan kaçınır, değişimi teşvik etmektense mevcut durumu sürdürmeyi tercih ederler. Onlar için istikrar, düzen ve disiplin ön plandadır.

Yönetici ise daha geniş bir perspektife sahip olan, stratejik düşünme yeteneği gelişmiş, yeniliğe açık, vizyoner bireylerdir. Yöneticiler sadece mevcut işleri yürütmekle kalmaz, aynı zamanda geleceği şekillendirmek, ekibini motive etmek ve hedeflere ulaşmak için yaratıcı yollar ararlar. Bir okul müdürü, yalnızca müfredatı takip edip öğretmenlerin ders planlarına karışmadan işlerin düzgün gitmesini sağlıyorsa bu kişi daha çok bir idarecidir. Ancak aynı müdür, öğretmenlerle işbirliği yaparak yeni eğitim modelleri deniyor, okulun akademik başarısını artırmak için stratejik adımlar atıyorsa yönetici rolünü üstlenmiştir.

Her Daim Ümitvarız Biz

İdareciler kısa vadeli hedeflerle ilgilenir. Öncelikleri günlük operasyonların aksamadan sürmesidir. Mevcut durumu korumak esastır. Bu nedenle vizyon geliştirme ya da inovatif yaklaşımlar idarecilerin temel motivasyonları arasında yer almaz. Yöneticiler ise uzun vadeli hedeflere odaklanır.

Vizyon geliştirir, bu vizyonu çalışanlarla paylaşır ve bu yönde ilerlemek için stratejik planlar yapar. Yöneticilerin başarısı, sadece günlük işlerin yürütülmesiyle değil, aynı zamanda değişim yaratma kabiliyetiyle ölçülür. Bir fabrika yöneticisi, makinelerin günlük çalışmasını kontrol ediyor, işçilerin zamanında işbaşı yapmasını sağlıyor ve üst yönetime rapor sunuyorsa, bu kişi idarecidir. Fakat aynı kişi, üretim verimliliğini artırmak için otomasyon sistemleri öneriyor, işçilerin eğitimine yatırım yapıyorsa bu kez yönetici konumundadır.

Her Daim Ümitvarız Biz

İdareciler değişimi bir tehdit olarak görme eğilimindedir. Değişim, mevcut düzeni bozabilecek bir unsur olarak algılanır ve bu nedenle genellikle pasif bir tutum benimsenir. İdareci, değişimin kurum dışından gelmesi durumunda bunu uyarlamakta zorlanabilir. Yöneticiler ise değişimi bir fırsat olarak görür. Yenilikleri takip eder, değişimi yönetir ve bu süreçte organizasyonu adapte etmeyi başarır. Gelişim, dönüşüm ve yenilik, yöneticilerin temel değerleri arasındadır.

Bir kamu kurumunda çalışan bir daire başkanı, her yıl aynı raporları aynı şekilde sunuyorsa ve prosedürlerde hiçbir değişikliğe gitmiyorsa, bu kişi idarecidir.

Aynı kişi, dijitalleşme yolunda adımlar atıyor, iş süreçlerini sadeleştiriyor ve personelin verimliliğini artırmaya çalışıyorsa yönetici kimliğine sahiptir.

Her Daim Ümitvarız Biz

Avrupa’daki Türk Sivil Toplum Kuruluşları gelecekte daha vizyoner, stratejik ve etki odaklı bir yapı hâline gelmesi, yalnızca kurumun dönüşümüyle değil, üyelerinin de “idarecilikten yöneticiliğe” evrilmesiyle mümkün olur. İş insanı derneklerimiz yalnızca “ticaret yapanların bir araya geldiği” değil, aynı zamanda geleceği şekillendiren bir düşünce merkezi (think-tank) hâline getirmek gerekir. Örneğin 2025–2030 için “Geleceğin İş Modelleri”, “İslam Ekonomisi ve Teknoloji”, “Yeşil Sanayi ve Girişimcilik” gibi tematik strateji belgeleri yayınlamalı ve öncelik vermelidir. Çatı Kuruluşları bünyesinde “Liderlik ve Yönetim Akademisi” gibi bir yapı oluşturulabilir. Bu akademide şu başlıklar yer almalı: Stratejik Yönetim, İnovasyon Liderliği, Dijital Dönüşüm, Uluslararası Pazarlara Açılma, Kriz Yönetimi ve Kurumsal Dayanıklılık. Bu akademi üyeleri sadece bilgiyle değil, zihniyetle de dönüştürür. Çünkü yöneticilik, teknik bir görevden çok bir bakış açısıdır. İdareci dernekler yerel kalır. Yönetici dernekler ise küresel rekabet ortamını okur.

Ölçülebilirlik ve Kurumsal Geri Bildirim Mekanizmaları oluşturulmalı. Yönetici yapıların olmazsa olmazı performans ölçümüdür. Avrupa Türk Sivil Toplum Kuruluşları ve komisyonları için yıllık hedefler belirlenmeli ve önümüzdeki dönemde küresel ölçekte etkin bir platform hâline gelebilmesi, üyelerinin yeni çağın yöneticileri olabilmeleriyle doğrudan bağlantılıdır. Bu dönüşüm, sadece bir organizasyon şeması revizyonu değil, derin bir zihniyet değişimi gerektirir. Artık idarecilik dönemi değil, liderlik çağıdır. Avrupa Türkleri bu geçişi planlı, eğitimli ve stratejik bir şekilde yönetirse, sadece üyeleri değil, Türkiye ekonomisi de kazanacaktır.

Kaya Turan Koçak      —◄◄