
Gazze’de derinleşen insani krize karşı HASENE, bölgedeki yardım çalışmalarını sürdürüyor. Yapılan çalışmalarla ilgili Camia Haber’e konuşan HASENE Başkanı Bekir Altaş, “Gazze’de olmak bizim insanlık borcumuz. Amacımız sadece bugünü değil, yarınları da inşa etmek.” dedi.
Gazze’de uzun zamandır süren insani kriz, her geçen gün daha da derinleşiyor. Barınma, sağlık hizmetleri, su ve elektrik gibi temel imkânlarının büyük ölçüde ortadan kalktığı bölgede, en temel ihtiyaçlara ulaşmak dahi imkânsız hâle geldi. Bu zor koşullarda uluslararası yardım kuruluşlarının çalışmaları hayati önem taşıyor.
HASENE, uzun zamandır dünyanın farklı bölgelerinde yürüttüğü insani yardım faaliyetlerini dün olduğu gibi bugün de Gazze’de yoğunlaştırmış durumda. Daha önce çadır, gıda ve yetim çocuklara yönelik projelerle bölgede varlık gösteren dernek şimdilerde sıcak yemek, ekmek ve içme suyu dağıtımlarıyla binlerce insana nefes oluyor. Gazze’nin kuzey, güney ve orta kesimlerinde oluşturulan dağıtım noktaları sayesinde, yardımlar ihtiyaç sahiplerine doğrudan ulaştırılıyor.
Yaşanan bu insani dram karşısında HASENE’nin yaklaşımını, yapılan çalışmaları ve önümüzdeki döneme dair planlarını HASENE Başkanı Bekir Altaş ile konuştuk.
“Gazze’de Olmak, Bizim İnsanlık Borcumuz”
Gazze’de yaşananların dünyayı sarstığı bir dönemde HASENE sahada aktif. Bu süreçte sizce en temel ihtiyaç nedir ve HASENE hangi önceliklerle hareket ediyor?
Gazze’de bir insanlık felaketi yaşanıyor. Bizim için öncelik, insanların yaşamlarını sürdürmesini sağlayacak en temel ihtiyaçları karşılamak. Gıda, barınma ve temiz su olmadan hiçbir şeyin anlamı yok. Ama bunun yanında insanlara yalnız olmadıklarını hissettirmek de çok önemli. HASENE’nin çabası, bir ekmekten ya da bir çadırdan ibaret değil; aynı zamanda bir dayanışma mesajıdır.
Gazze’de sahada bulunmak hem lojistik hem güvenlik açısından çok zor. HASENE bu süreci nasıl yönetiyor?
Gazze’de tek başınıza hareket etmek neredeyse imkânsız. Hem güvenlik riskleri hem de lojistik engeller nedeniyle sahada güçlü yerel partnerlere sahip olmak hayati önem taşıyor. Biz HASENE olarak yıllardır bölgede çalışan, güvenilir ve topluma köklü bağlarla bağlı kuruluşlarla iş birliği yapıyoruz.
Bu ortaklıklar sayesinde yardımlarımız doğrudan ihtiyaç sahiplerine ulaşıyor. Kimlerin öncelikli olduğu, hangi bölgelerde açlık veya susuzluk daha yoğun yaşandığı bilgisi, sahada bizimle çalışan partnerlerimizden geliyor. Bu aynı zamanda şeffaflık açısından da çok kıymetli; çünkü bağışçılarımızın desteğinin nerelere ulaştığını net bir şekilde görebiliyoruz.
Özetle, biz sahada yalnız değiliz. Yerel ortaklarımız bizim elimiz, gözümüz ve kulağımız konumunda. Onlarla kurduğumuz bu güven temelli iş birliği, Gazze’de varlığımızı sürdürülebilir kılıyor.
Çalışmalarınızda sadece acil yardım değil, uzun soluklu bir planlama da öne çıkıyor. Bu yaklaşımınızın ardındaki düşünce nedir?
Biz yardımları günübirlik bir çaba olarak görmüyoruz. Gazze’deki ihtiyaçların kalıcı ve çok boyutlu olduğunu biliyoruz. Bugün sıcak yemek ve temiz su ulaştırıyoruz ama yarın hijyen kitlerinden yetimlere desteğe kadar farklı alanlarda da sorumluluk alacağız. Yani biz sadece bir anı kurtarmak için değil, yarınları inşa etmek için de buradayız.
Avrupa’daki Müslüman toplumun ve bağışçıların bu süreçteki rolünü nasıl görüyorsunuz?
Açıkça söylemeliyim ki, Avrupa’da yaşayan Müslümanlar ve gönül dostlarımız bu yardımların gerçek sahipleri. Biz sadece aracıyız. Onların desteği olmadan Gazze’ye tek bir ekmek dahi ulaştıramayız. Bu noktada her katkı, her bağış, her dua çok kıymetli. Bizim çağrımız şudur: Gazze’nin çığlığına kulak verelim ve elimizden ne geliyorsa yapalım.
Gazze’de savaş ve yoksulluk sebebiyle çok sayıda çocuk ailesiz kaldı. HASENE’nin “Refakatsiz ve Yetim Çocuklar Projesi” bu noktada nasıl bir rol üstleniyor? Önümüzdeki dönemde ikinci fazdan bahsettiniz, bu neleri kapsayacak?
Gazze’de savaşın en büyük mağdurları ne yazık ki çocuklar. Binlercesi anne-babasını kaybetti, pek çoğu yakınlarından ayrı düştü. Biz HASENE olarak bu noktada özel bir hassasiyet gösteriyoruz. “Refakatsiz ve Yetim Çocuklar Projesi” ile ilk etapta 5.747çocuk projemizi hayata geçirdik. Onlara düzenli destek sağlamak, gıda ve gelişim süreçlerini takip etmek, en önemlisi de yalnız olmadıklarını hissettirmek temel önceliğimiz oldu.
Önümüzdeki dönemde planladığımız ikinci faz, daha kapsamlı bir desteği içeriyor. Sadece temel ihtiyaçlar değil; psikososyal destek, eğitim materyalleri ve uzun vadeli koruma mekanizmalarını da hayata geçirmek istiyoruz. Çocukların savaşın travmasından uzaklaşıp güvenli bir geleceğe hazırlanabilmesi için daha kalıcı çözümler üzerinde çalışıyoruz.
Şunu açıkça ifade edebilirim: Gazze’nin yarınları bu çocuklar. Onlara sahip çıkmak, sadece bugünü kurtarmak değil, geleceğe umut olmak demektir.
Travmalar demişken tam da bu noktada HASENE’nin geliştirdiği HAMD uygulaması dikkat çekiyor. Psikososyal destek programı olarak tasarlanan bu uygulamanın, özellikle savaş mağduru çocuklar ve aileler açısından nasıl bir rol oynadığını anlatır mısınız?
Özellikle çocukların yaşadığı travmalar, geleceklerini ciddi şekilde etkiliyor. Biz HASENE olarak bu gerçeği görmezden gelemezdik.
Bu nedenle ‘HAMD’ adlı bir psikodestek uygulaması geliştirdik. Online olarak erişilebilen bu platform, uzman psikologlar ve danışmanlar aracılığıyla hem bireylere hem de ailelere destek sağlıyor. Uygulamanın en önemli özelliği, zor durumda olan insanların bulundukları yerden ayrılmadan, güvenli bir şekilde yardım alabilmeleri.
Amacımız, sadece karın doyurmak veya çadır temin etmek değil; insanların ruh sağlığını da korumak. Çünkü biliyoruz ki, travmalar iyileştirilmeden gerçek bir toparlanma mümkün değildir. “HAMD” bu anlamda bir ilk adım. Önümüzdeki süreçte bu uygulamayı Gazze başta olmak üzere farklı kriz bölgelerine de yaygınlaştırmayı hedefliyoruz.
Gazze için gelecek hedefleriniz neler?
Biz Gazze’de olmaya devam edeceğiz. Çadır, gıda, sağlık ve eğitim gibi temel alanlarda projelerimizi genişletiyoruz. İstiyoruz ki Gazze’deki insanlar sadece hayatta kalmasın; onurlu bir yaşam sürdürebilsin. Bu bizim insanlık borcumuz.