Suriye’nin Hama ilinde Şubat 1982’de devrik Baas rejimi güçlerince işlenen katliama çocuk yaşta tanıklık eden Hamalılar, annesiz ve babasız kalmanın acısı ve eksikliğiyle büyüdü.

Fotoğraf: Bakr Al Kasem/AA

Baas rejimi güçleri, 2-28 Şubat 1982’de Hama’da Müslüman Kardeşler Teşkilatını bahane ederek on binlerce sivili katletti.

Yaşları 15 üstü olan binlerce kişiyi alıkoyup götüren rejim güçleri, çocukları da annesiz veya babasız bıraktı, aileleri paramparça etti.

Hama halkı, üstünden 43 yıl geçse de katliamı acı bir hatıra olarak yaşıyor.

Baas rejiminin yıkılmasının ardından Hama halkı, ilk kez tutuklanma korkusu olamadan katliamla ilgili yaşadıklarını anlatmaya başladı.

Hama Katliamı’nda henüz 10 yaşında olan Adnan Yahya Lecemi, rejim güçlerinin saldırısında annesi ve kardeşinin yanı sıra 8 kuzenini kaybetti.

Lecemi, beraber okula gittiği kardeşiyle çektirdiği fotoğrafı odasının baş köşesinde saklıyor.

Adnan Lecemi, annesi ve kardeşinin vurularak hayatını kaybettiği El-Başuriyye Mahallesi’nde AA muhabirine 43 yıl önce yaşanan olayı anlattı.

Annesiz büyüyen Lecemi, “Katliamın ilk gününden itibaren bize saldırmaya başladılar. Biz bu sokakta yaşıyoruz. Ailemizden 10 kişi aynı yerde öldürüldü.” dedi.

İlk günden itibaren ordu birliklerinin kentte rastgele saldırılar düzenlediğini söyleyen Lecemi, “Annem öldüğünde 29 yaşındaydı. 10 kişi öldü. Annemi de hastaneye götürmüşlerdi ancak cesedini bulamadık. Çocukların cesetlerini aracın kasasında, caminin arkasında tuttuk, eve getirmedik, ertesi gün cesetler ortada yoktu. Cesetleri yok ettiler, bulamadık. Nereye götürüldüler bilmiyoruz. Allah onların kalplerini yaksın. Beni annem ve kardeşimden mahrum bıraktılar.” diye konuştu.

Saldırının olduğu yerleri gösteren Lecemi, “Bakın, daha sonra bu sokağın içerisini vurdular. Evden çıkmaya çalıştığımızda ölen insanları gördük. Camiyi bile vurmuşlardı. Çok sayıda insan annesinin, kardeşinin mezarının nerede olduğunu bilmiyor. Birkaç gün sonra döndüğümüzde kent yerle bir olmuştu. Allah bir daha böyle şey yaşatmasın.” ifadelerini kullandı.

Ölen kardeşinin duvara kazıdığı isimler, 43 yıldır ona acısını hatırlatıyor

Çocukların oyun oynarken saldırıda yaşamını yitirdiğini belirten Lecemi, “Bu çocuklar katil miydi? Kenti Müslüman Kardeşler suçlamasıyla yok ettiler. Ölen çocuklardan en büyüğü 13 yaşındaydı, bunlar mı Müslüman Kardeşler’e üyeydi?” diyerek sitem etti.

Kardeşinin ölmeden 2 gün önce evlerindeki duvara isimlerini kazıdığını anlatan Lecemi, “Kardeşim isimlerimizi duvara kazımıştı, (eliyle işaret ederek) Hasan ve Adnan. İsimler hala duruyor. 43 yıldır her gördüğümde (rejime) onlara beddua ediyorum.” diye konuştu.

“Burada yanmış cesetler gördüm”

43 yıl önceki katliamda henüz 8 yaşında olan Temmem Zuhur da Baas rejimi güçlerinin mağdur ettiği çocuklardan sadece biriydi.

Düzenlenen baskında babası rejim güçlerince alıkonulan Zuhur, ailesinin tüm yükünü yıllarca üstlenmek zorunda kaldı.

Zuhur, “Olayların 3. gününde kapımız çaldı ve beyaz üniformalılar gelmişti. Öğle namazından sonraydı, babamı ve komşumuz Ebu Firas’ı aldılar. Şu ana kadar onlara ne oldu bilmiyoruz. Tutuklandılar mı, infaz mı edildiler, bilmiyoruz. Tedmur Hapishanesi’nden çıkanlara da sorduk, kimse bilmiyordu yerlerini.” ifadelerini kullandı.

Katliam sırasında aç ve susuz kaldıklarını belirten Zuhur, şöyle devam etti:

“Birinci kattaydık. Sonrasında altımızdaki dükkanları yakmaya başladılar. Komşulara geçtik. Oradan da Şeria Mahallesi’ndeki halamın evine gittik. Orada birkaç gün kaldık. Şeria’dan Suk Neccarin Mahallesi’ndeki evimize dönerken bu bölgeden (Asi Meydanı’na yakın) geçtik. Burada yanmış cesetler gördüm. Buraya atmışlardı, cesetler çürümüştü. Sayıları çoktu. Ayrıca karnı deşilmiş ve kurşunlanmış çok sayıda ceset gördüm.”

Cesetler karşısında büyük şok yaşadığını söyleyen Zuhur, “Günlerce uyumayı unuttum. Gördüğüm tablo gözlerimin önünden gitmiyor.” diye konuştu.

“Onun yokluğunu hiçbir şey telafi edemez”

Ailesinin en büyük çocuğu olduğunu ve babasının yokluğunda büyük sorumluluk aldığını anlatan Zuhur, “Babamı rüyamda her gördüğümde ağlardım. Yasını bile tutamadık. Sadece tutuklu olduğunu biliyorduk. Şu an rejim yıkıldı ama biz onun öldüğüne inanıyoruz çünkü Tedmur Hapishanesi’nden çıkanlar onu tanımıyordu.” ifadelerini kullandı.

Zuhur, babasının mezar taşının bile olmadığını ve Sireyhin bölgesindeki kabristana adını yaşatmak için mezar taşı dikeceğini kaydetti.

Hamalıların devrik rejim döneminde dışlandığını ve her türlü baskıya uğradığını dile getiren Zuhur, 2011’den sonra rejim güçlerince iki kez alıkonulduğunu anlattı.

Zuhur, babasız büyüdüğü yıllarda çok zorluklar çektiğine işaret ederek, şunları kaydetti:

“Biz yetim büyüdük. Onun yerini kimse dolduramaz. Ömrümüz geçti. Babam öldüğünde 39 yaşındaydı. Onun yokluğunu hiçbir şey telafi edemez. Babasızlığın ve kahrın bedelini bir şey ödeyemez. Eskiden Hama Katliamı hakkında çocuklara bir şeyler anlatamazdık çünkü tanımadıkları insanların yanında anlatır, başlarına bir şey gelir diye korkardık.”

1982’deki Hama Katliamı

Hafız Esed döneminde rejim güçleri, Hama ilindeki Müslüman Kardeşler Teşkilatının rejime karşı başlattığı ayaklanmayı bastırmak bahanesiyle 1982 yılının ocak ayı sonunda şehri kuşatmaya başladı. Kenti çevreleyen yüksek noktalara ve tepelere topçu birlikleri ile tanklar yerleştirildi.

Rıfat Esed komutasında 2 Şubat’ta başlayan katliamda kentteki yerleşimler önce havadan bombalandı, daha sonra yoğun topçu atışlarıyla hedef alındı.

Suriye İnsan Hakları Ağının (SNHR) tahminlerine göre, Hama Katliamı’nda yaklaşık 40 bin sivil, rejim güçlerince saldırılar ve toplu infazlarla katledildi. Ölenlerin nerelere defnedildiği bilinmiyor.

Rejim güçlerinin evlere baskınlar yaparak alıkoyduğu 17 binden fazla sivilden ise bir daha haber alınamadı. Humus’taki Tedmur Hapishanesi’ne götürüldükleri sanılan ve kendilerinden haber alınamayan kişilerin aileleri, yakınlarının öldürüldüğünü düşünüyor.

SNHR verilerine göre, rejim güçlerinin havadan ve karadan düzenlediği saldırılar ve bombalamalarda es-Sahhane, el-Keylaniyye, el-Asida, eş-Şimaliyye, ez-Zenbakiy ve Beyn Hiyrin mahalleleri büyük ölçüde yerle bir olurken el-Barudiyye, el-Başuriyye, el-Emiriyye ve Manah mahallelerinin ise yüzde 80’i tahrip edildi.

Saldırılarla birlikte birçoğu Keylaniyye’de olmak üzere çok sayıda tarihi eser de tahrip edildi. Katliamda 88 cami ve 3 kilise yıkıldı veya zarar gördü.

Camiler, okullar ve fabrikalar alıkoyma merkezlerine dönüştürüldü.