
Bir kaç haftadır Hollanda’nın Surinam’daki kölelik sicilinden dolayı özür dilemesi gündemde. Önce, Hukukun Korunması Bakanı (Minister van Rechtsbescherming) ve kendisi de Surinamlı olan Franc Weerwind’in gönderileceği açıklandı. Hem Surinam hükümeti hem de Stichting Eer en Herstelbetalingen Slachtoffers van Slavernij in Suriname, buradaki mantıksızlığı farklı farklı örneklerle dile getirdiler. Yani Hollanda olarak Surinam Cumhurbaşkanına özür için devlet seviyesinde birini göndereceksiniz, sonra da kendisi de Surinamlı olan bir kabine üyesini seçeceksiniz. Bana sorarsanız burada başka bir şey yatıyor. Örneğin ABD’ye ya da başka ‘hatırı sayılır’ (bu kavramı özellikle seçiyorum) bir ülke ile bu konu yürütülseydi herhalde 10 tane danışmana sorulur, yani kılı kırk yararlardı. Yani sizin hatırınız sayılmıyor. Doğal olarak Surinam da aynen “Bu işler böyle olmaz, aceleye getirilmez. Yukarıda bahsettiğimiz vakıf ise özürün Kral Willem Alexander tarafından dilenmesi gerektiğini söylediler.”
Özür meselesinin temelinde hem ülkenin onuru hem de ekonomik boyutu var. Oysa Hollanda Başbakanı bakın ne açıklama yaptı: “Er is geen sprake van dat Nederland jaren later alsnog miljarden gaat uitgeven om aan achterstallige salarissen te voldoen aan nazaten van mensen die tijdens het Nederlandse koloniale bewind tot slaaf zijn gemaakt.”
“Türkçesi, ‘bizden bir kuruş çalışmaz, sadece kuru bir özür dileriz.” Bakalım Surinamlılar önümüzdeki en az 50 yıl içerisinde ne yapacaklar. Neden 50 yıl, çünkü Hollanda 1863 yılında Batı Endonezya’da, Surinam’da ise 1860’dan itibaren 10 yıl boyunca tedricen kaldıracağını (transitie periode) ilan etmiş. Yani bu pilav daha çok su kaldırır.
Peki bizde ne olmuş? Sansaryan Han’ın hikâyesi.
Ermenilere ait olan bina 1915 yılından sonra kamulaştırılmış. Bir süre de Emniyet Müdürlüğü olarak kullanılan, hatta meşhur isimlerin içeri alındığı, işkence edildiği bir bina olmuş. Sonra Vakıflar Genel Müdürlüğü binayı, restore edilmesi şartıyla bir habere göre 20 yıl, başka habere göre 34 yıllığına kiralıyor. Ermeni Patrikliği yıllar içinde geri alma talebinde bulunsa da alamamış ve 2019 yılında Anayasa Mahkemesine başvuruyor. 14 Aralık 2022 tarihinde Mahkeme Patriklik lehine hüküm veriyor. Aradan 108 yıl geçmiş. Adalet ya da değil, ama sonuçta adalet çok geç geliyor, hem de ne çok. Biz de Hollanda’da yaşayan azınlık olduğumuz için ister istemez dikkatimi çekiyor. Bizim de üyelerimizden, yardımseverlerden topladıklarımızla aldığımız bu binaların despotça elinizden alınsa ne kadar hazin olurdu değil mi? Adalet kimin yaptığına değil fiile bakar. Pratik hayat böyle mi, değil işte.
Savaşlar Ve Savaş Ekonomisi
Rusya-Ukrayna (kim başlattıysa önce o ülkenin adının yazılır) savaşı 24 Şubat’ta 1 yılına girecek. Irak-İran arasındaki savaş 7 yıl, 11 ay, Rusya-Afganistan ise 9 yıl, 1 ay sürmüş. Tarihî bu tecrübelere bakarak bu savaş için de aşağı yukarı 7-8 yıl süreceğini tahmin edecek olursak enerji ve enflasyon açısından yaşadığımız bu kötü günler daha uzun yıllar sürecek gibi. Hatta bazı ekonomistlere göre durum çok daha kötü olacak. Belki bu ekonomik krizi geçmiştekilerden ayıran en ciddi fark bazı
işyerlerinin kapanmasına rağmen işgücü açığından dolayı iş bulanların sayısı işten çıkarılanlardan daha fazla ve her tarafta iş gücü açığı yaşanıyor. Bu da enflasyonun aşağı inmesini zorlaştırıyor diyor ekonomistler.
Fosil yakıtların pahalanması alternatif olarak güneş panelleri talebinde patlamaya yol açtı ve Hollanda bu konuda başı çekiyor. Öte yandan Türkiye-Azerbaycan ve Türkmenistan’daki doğal gaz keşifleri bu ülkeler arasındaki işbirliğini hızlandırdı. Aslında bu demektir ki, bundan bir kaç yıl sonra bu 3 ülkeden gelecek doğal gaz arzı fiyatları inşallah düşürebilecek ve umarız ki her şey savaş öncesindeki fiyatlara dönsün. Ama bunun için bir kaç yıl lazım. Asgari ücrete ise yılbaşı itibariyle %10 zam gelecek. Bu da aşağı yukarı 150 euroya tekabül ediyor. Oysa hem gıda hem de yakıt giderleri bu rakamın 3 katı üstünde. Allah herkesin yardımcısı olsun.
Katar Dünya Kupası
Yani Batı Dünyası açıkçası Katar’ı gözlerden düşürmek, eleştirmek, küçük düşürmek için ellerinden geleni yaptılar. Açıkçası Katar’ın harcadığı paralar göz önünde bulundurunca, sadece pozitif bir imaj için elde edilen imajın hiç de büyütülecek bir şey olduğunu düşünmüyorum. Üstelik Katar’ın AB Parlamentosu’nda pozitif imaj oluşturmak için rüşvet verdiği iddiaları da gündeme geldi. Bir Volkskrant yazarı hayıflanarak, keşke bu şampiyona bittikten sonra gündeme gelseydi diye ne kadar üzüldüğünü bir görseniz.
Neyse kendi adıma, bir açıdan zevkli bir şampiyona izledim. Çünkü Türkiye olmadığından, kazandık, kaybettik, ah vah, sıkıntısı çekmeden rahat rahat izledim. Öte yandan bu heyecanı yaşamak da çok güzel olurdu, itiraf etmeliyim. İnşallah bir dahaki turnuvaya, ama Dünya Kupası’na katılmak nasib olur. Ha oynamayı daha çok seviyorum ve Allah nasib ettiği müddetçe haftada 1 akşam oynamaya devam inşallah. Siz siz olun sporu, en azından yürümeyi elden bırakmayın.
Ergün Madak —◄◄