
Merhaba değerli dostlar.
Er’Rahman olan Allah’ın ismiyle, -Onu rahmetine sığınarak- sohbete başlayalım inşallah.
Bu ayın konusunu “Mağlubiyet” durumu üzerine yazmayı düşünüyorum. Çünkü, “mağlubiyet” kader planı içinde göreceli bir kavram olabileceği için kimi zaman da zaferin de ta kendisi olabilir. Tıpkı aleyhte yenilgi gibi görünen Hudeybiye Anlaşması’nın hayırlı sonuçlar vererek fethe dönüşmesi gibi..
Ve tıpkı aldığı mızrak darbesiyle şehid olurken “kazandım!” diye bağıran sahabe Âmir b. Füheyre (r.a.) gibi.
Çok zaman iyi niyet ve hoş temennilerimiz (bilgi ve tecrübe eksikliği veya nefse uyma gibi vs.) zaaflarımızdan dolayı işe yaramıyor. Hayatın şartları (realite) ile ideallerimiz veya umniye/kuruntularımız başa çıkamıyor ve eziliyor, kaybediyoruz.
“İyi yapalım iyi olsun” dedikçe; “başaralım, aşalım” diye düşündükçe kader bizi imtihan gereği şaşırtıyor. Sonunda bütün benliğimizi, varlığımızı inkâr edip “Hiç”liğimizi anlıyor ve bu sefer de,
“Ya rabbi!..
Sen Aziz’sin ben zelil,
Sen Ğani’sin ben fakir,
Sen Galip’sin…”
Ben insanlara, şeytana ve birde nefsime aldanıp -günahlara dalarak- (tüm şartlar karşısında) mağlup oldum yardım et.” diyoruz.
Hakikat yolunda yan çizmeden yürürken de insan mağlup olduğunu düşünebilir.
Düşünsenize, dokuz yüz elli yıl tüm kuşaklara gece-gündüz, gizli-açık, tek tek -topluca hakkı tebliğ ediyorsunuz da “Nuh” diyorlar “peygamber” demiyorlar. Hatta kendi karınızı bile ikna edemiyor, oğlunuzu bile gemiye bindiremiyorsunuz. Netice, Nuh peygamber: “Ya Rabbî, ben mağlubum (yenik düştüm) artık Sen bana yardım et! ” dedi. (Kamer 10.)
Mağlup olmak!.. Acaba ar gelecek kabullenmesi zor bir şey mi?..
Hep yenmek, hep kazanmak, hep üstün olmak insanı şımartmaz, kibre, şirke sürüklemez mi?..
Her girdiği savaşı kazanan; yenilgi nedir bilmeyen Halid bin Velid’i, “insanlar şirke girmesin” diye Hz. Ömer (ra.) ordu komutanlığından almıştı.
Allah’ın (cc.) bir kanunu bu: “O’ndan başka mutlak ve daimi galip yoktur.”
Enes b. Malik’ten rivayetle…
“Rasûlullah (sav)’ın Adba isminde (yarışta) geçilemeyen bir devesi vardı. Bir ara genç yük devesi üstünde bir bedevi geldi ve (yapılan koşuda bedevinin devesi) Adba’yı geçti. Bu durum Müslümanlara ağır geldi. ‘Adba yenildi!’ dediler. Bunun üzerine Rasûlullah (sav) şöyle dedi: ‘Dünyada yükselttiği her şeyi geri indirmek Allah’ın bir kanunudur!’”
Düşünce ve kararlarımızın sadece bir kısmı ancak bizim takip ve kontrolümüzde gerçekleşiyor.
İş/mesleki tercihler ve hayatımızdaki bu süreç…
Sürpriz hastalıklar ve sevdiklerimizin şok edici ölümleri vd. sorunlar, davetsiz misafirlerimiz değil mi?..
Dünyayı değiştirme hayallerine kalkarken kendi nefsimize bile gücümüzün yetmediğini geç de olsa anladık.
“İnsanlar, teklif edileni ihmal etmekle, tekeffül (zor) edilenin de peşine düşmekle dünya ve ahiretini mahvediyor.”
Allah cc., “İnsan zayıf yaratılmıştır.” (Nisa 28.) buyuruyor.
Mevlânâ’nın da dediği gibi: “Yarısı ayıptan yarısı da gaipten yaratılan” bu zayıf insanın, zaman zaman istenmese de ayıbı, hatası, günahı olacaktır tabi ki.
Kimseyi kınamadan ve duyduğumuza da şaşırmadan ibret alarak yaşamamız lazım.
Bazen öyle bir günah işleriz ki (kötü görünen bu durumda) acizlik ve zayıflığımızı kavrar ve tövbe ederek tevazu ile yolumuza devam ederiz. (Günahımız sevabımız oluverir.)
O günahı işlemek veya maddî-manevî bir takım kayıplar şer gibi görünse de “hiç”liğimizi zayıflığımızı öğretiyor ve bizi bir takım melek gibi günahsız masum görünme pozlarından kurtarıyorsa olgunlaşmak yolunda hayırlı olmuştur Allahû âlem.
Allah, kalbi kırık ve zayıflarla beraberdir.
Gerek futbol gerek başka müsabakalarda eğer kişi fanatik değilse ve merhametli bir yüreğe sahipse, hep yenilenlerin yanında olmak ister değil mi?
Yenilmeyi bazen sevmek veya en azından kabullenmek gerek. Ve beklemek işin sonunu sabırla..
Nasıl ki Hz. Nuh (as.) “mağlup oldum” dedikten sonra demir alıp gemi ile kurtuluş bulduysa, bizim de yenilgi olarak gördüğümüz her bir şey bir müjdeye dönüşebilir.
Merhum Sezai Karakoç’un da değerli şiirinin sonunda vurguladığı o sürekli yenilginin, katlana katlana kocaman bir zafere dönüşme muştusu ile…
(..)
“Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır /
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır /
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır/
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır /
Gögsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır /
Senden umut kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır/
Sevgili
En sevgili / Ey sevgili…”
Murat Altun—◄◄