
(Özel Röportaj) Avrupa’da göç, kimlik ve kültür tarihine yaptığı katkılarla adından sıkça söz ettiren araştırmacı-yazar Şahin Yıldırım, hem akademik hem de kültürel alanda yürüttüğü çalışmalarla Türk toplumunun Avrupa’daki hikâyesini görünür kılıyor. Onun hikâyesi, sadece başarılarla değil, aynı zamanda iki kültür arasında kurduğu sağlam köprüyle de dikkat çekiyor.
Şahin Yıldırım’ın kültürel yolculuğu, 2012 yılında Hollanda–Türkiye ilişkilerinin 400. yılı kutlamaları kapsamında başladı. Hollanda Ulusal Arşivi’nde düzenlenen “Prins en Pasja” sergisinin koordinatörlüğünü üstlenen Yıldırım, Osmanlı–Hollanda ilişkilerinin tarihsel temellerini anlatan bu sergiyle iki ülke arasındaki diplomatik dostluğu yeniden gündeme taşıdı. Aynı dönemde TRT’de yayımlanan 8 bölümlük “Almanya Treni” belgeselinin Hollanda koordinatörlüğünü yaparak Avrupa’daki Türk işçi göçünün izini ekranlara taşıdı.
Bu çalışmaların ardından 2014 yılında yayımladığı “50 jaar, 50 verhalen” (50 Yıl, 50 Hikâye) adlı kitabıyla, Hollanda’daki Türk göçmenlerin yaşam öykülerini bir araya getirdi. Kitap, hem akademik çevrelerde hem de Türk toplumu içinde büyük ilgi gördü. Ardından bu projeyi “Gurbette” adlı gezici sergiye dönüştürerek Türkiye’nin farklı illerine taşıdı. Böylece Avrupa’daki Türklerin göç hikâyeleri Türkiye’deki genç kuşaklarla da buluştu.
2019’da Hollanda’daki Fas kökenli topluluğun ülkeye gelişinin 50. yılı anısına iki araştırmacı ve yazarla birlikte “Een halve eeuw in Nederland” (Hollanda’da Yarım Asır) adlı çalışmayı yayımlayan Yıldırım, göç tarihini sadece Türk toplumu ekseninde değil, tüm göçmen toplulukları kapsayacak biçimde ele aldı.
Karma bir aileden gelen Yıldırım, 2021 yılında Hollanda’daki karma evlilikler üzerine yürüttüğü araştırma sonucunda “Grenzeloze Liefdes” (Sınırsız Aşklar) adlı kitabı kaleme aldı. Eser, farklı kültürlerden insanların bir araya gelişini, aile yaşamındaki uyum ve çatışmaları içten bir dille ele aldı. Yıldırım bu çalışmasıyla büyük ses getirdi ve Hollanda’nın geleceğine dair çarpıcı bir uyarıda bulundu: “2040 yılında çok kültürlü yapısı nedeniyle Hollanda, yeni kimlik sorunlarıyla karşı karşıya kalabilir. Bu döneme şimdiden hazırlıklı olmamız gerekiyor.”
2024 yılına gelindiğinde, Yıldırım ilk kitabını genişleterek “60 jaar, 60 verhalen” (60 Yıl, 60 Hikâye) adıyla yeniden yayımladı. Lahey Belediyesi’nde düzenlediği sergi büyük yankı uyandırdı. Açılışa Türkiye’nin Lahey Büyükelçisi Selçuk Ünal, milletvekilleri ve çok sayıda davetli katıldı. Sergide göçün ilk kuşak tanıklarıyla buluşan Yıldırım, duygulu anlara sahne olan etkinlikte, “Bu hikâyeler sadece geçmişi değil, geleceğimizi de şekillendiriyor” diyerek toplum hafızasının önemine vurgu yaptı.
Tüm bu çalışmaların yanı sıra Yıldırım, Hollanda Eğitim Platformu (NEDOP) bünyesinde yürüttüğü faaliyetlerle de dikkat çekiyor. NEDOP çatısı altında gençlerin iki dillilik, kültürel kimlik ve akademik başarı konularında desteklenmesini sağlayan projelere öncülük eden Yıldırım, Türk kökenli öğrencilerin Hollanda eğitim sisteminde daha görünür ve başarılı olmaları için çalışıyor. Eğitimde fırsat eşitliği, kültürlerarası anlayış ve sosyal uyum konularında sayısız seminere imza atan Yıldırım, “Gelecek, ancak eğitimi doğru temellere oturtarak inşa edilir” sözleriyle bu alandaki vizyonunu özetliyor.
İki yıllık sessizliğin ardından Şahin Yıldırım, 2025 yılında Hollanda’nın en büyük üçüncü etnik topluluğu olan Surinamlıların bağımsızlığının 50. yılı (1975–2025) kapsamında yeni bir projeyle gündeme geldi. Araştırmacı-yazar, “50 jaar onafhankelijkheid van Suriname” (Surinam’ın 50 Yılı) adlı kapsamlı eserini tamamladı. 19 Kasım 2025’te Lahey Belediyesi’nde Hollanda Belediye Başkanı ve Surinam Büyükelçisi’nin katılımıyla yapılacak açılış, Yıldırım’ın kültürel diyaloğa verdiği önemin bir göstergesi olacak.
Şahin Yıldırım, bugün hem bir tarihçi hem de kültür elçisi olarak anılıyor. Onun çalışmaları, göçmen toplumların Avrupa’daki varlığını sadece bir tarih anlatısı olmaktan çıkarıp kültürel bir hafızaya dönüştürüyor. Yıldırım’ın kendi sözleriyle: “Geçmişi anlamadan bugünü şekillendiremeyiz. Benim işim, tarihteki köprüleri yeniden görünür kılmak. Çünkü o köprüler, bizi birbirimize bağlayan en güçlü yapılar.”