
Amsterdam Türkevi Konuşmaları’nın 20’nci programında, Konya Alperen Ocakları Başkanı Musa Karaçor’un girişimiyle, Musa Avcı ve Yusuf Koç tarafından kaleme alınan “PUSUDAN ÖNCE” kitabı ele alındı.
Muhsin Yazıcıoğlu’nun bilinen ve bilinmeyen yönlerinin yer aldığı kitabın içeriği, Anadolu’nun dört bir tarafı ziyaret edilerek, Muhsin Başkan’la hatırası olan, anlatılmış veya anlatılmayıp sır olan bilgilerden oluşuyor. Kitap, Türkevi Başkanı Veyis Güngör ve gazeteci İbrahim Çitil’in sunumlarıyla, Amsterdam Nizam-ı Alem Süleymaniye Camii Alperen Gençlik salonunda yapılan programla tanıtıldı.
Muhsin Yazıcıoğlu Ontolojisi ve Avrupa’da Türk kimliği
KİTAP: PUSUDAN ÖNCE : SIRLAR- GERÇEKLER-HATIRALAR
Yazarlar: Musa Avcı ve Yusuf Koç
Kitabın yazılmasına nasıl karar verildi? Bu kitap nasıl doğdu?
Üzerinde konuşacağımız kitap “PUSUDAN ÖNCE”, Konya Alperen Ocakları Başkanı Musa Karaçor’un, Muhsin Yazıcıoğlu’nun bilinen ve bilinmeyen yönlerinin bir kitapta toplanması istemesiyle ortaya çıkmıştır. Kitabın hazırlanması için Anadolu’nun dört bir tarafı ziyaret edilmiş, Muhsin Başkan’la hatırası olan, anlatılmış veya anlatılmayıp sır olan bilgilerin toplanması sağlanmıştır. Bu kitapla birlikte, üç ayrı kitap daha roman halinde yayınlanmıştır.
İçeriği
Kitap, bu kitap nasıl doğdu?, Önsöz ile başlayıp, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, Başkanın eşi Gülefer Yazıcıoğlu, Ağabeyi Yusuf Yazıcıoğlu, Ablası ve Eniştesi, Amca oğulları başta olmak üzere, 50 farklı kişinin, arkadaşının, ülküdaşının, tanıdığının, solcunun, alevinin hatırları kitabın içeriğini oluşturuyor.
Bu 50 kişinin içinde Ali Batman, Mahir Damatlar, Tuna Koç, Naci Bostancı, Ökkeş Şendiller, Mehmet Ekici, Hasan Sağındık, Hasan Bölücek, Kemal Tekten gibi kamuoyunun yakından tanıdığı isimler de yer almaktadır.
Kitap Muhsin başkanın, çocukluk dönemi, orta okul ve lise dönemi, Ankara Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi yılları, Yıldırım Beyazıt ve Site öğrenci yurtları dönemi, Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı dönemi, 1980 ihtilalı ve kaçak dönemi ve yakalanışı, Cemal Amca, Mamak yani hapishane ve işkence dönemi, mahkemeler, tahliye oluşu ve SOGEV Vakfı dönemi ve siyaset, seçim çalışmaları yani BBP Genel Başkanlığı dönemi, Balkanlar ve Türkiye dışında yaşayan Türklere ilgisi, şehadeti ve sonrasında yaşananların birinci elden anlatılmasından oluşuyor.
Pusudan Önce başlığını taşıyan bu kitapta; Muhsin Yazıcıoğlu’nun yaşam hikâyesi örneğinde, Türklerin tarih sahnesine çıktıkları andan itibaren sergiledikleri inanış, anlayış, ancak uzun zamandır kaybettikleri ve özledikleri ontoloji, yaşam sanatı ve ahlaki değerler anlatmaktadır.
Bu değerlere girmeden önce, şu soruları sormak istiyorum.
Muhsin Başkan neden geniş kitleler tarafından seviliyor. Cenazesine, Cumhuriyet tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir kalabalık katılıyor. Bir ucu Kocatepe’de bir ucu Taceddin Dergahı’nda olan kalabalık, bize ne söylüyor? Ankara Hamam önünde, Taceddin Dergahında bulunan Muhsin Yazıcıoğlu mezarı neden günün her saatinde, toplumun hemen hemen her kesimi tarafından ziyaret edilmekte?
Muhsin Başkan, neden, rahmetli Ebulfez Elçibey’in, Rauf Denktaş’ın, Şehit Cevher Dudayev’in, Şehit Sadık Ahmet’in, Mustafa Cemiloğlu’nun, Doğu Türkistan, Irak ve Suriye Türklerinin lider isimlerinin çok yakın dostuydu? Bu geniş dostluk nasıl kuruldu? Bir Azerbaycan Türkünün söylediği gibi, “O sadece Türkiye’nin değil, aynı zamanda Türk dünyasının da şehididir diyordu?.”
Bu ve benzeri soruları çoğaltabiliriz elbette. İşte bu soruların tüm cevapları, Muhsin Başkan’ın dünya görüşünde, ontolojisinde, inanışında, hayat anlayışında, yaşam sanatında, varoluşu anlamlandırmasında ve bu yönde bir hayat sürmesinde ve mücadele etmesinde gizli. Yani, Muhsin Başkanda Türk Töresinin, Türk İslam dünya görüşünün, Türk aklının tezahür etmesinin, milyonlar tarafından müşahede edilmesinde, bu değerlerin Türk milleti ve kültür coğrafyamızdaki soydaş ve akrabalarımızın vicdanında ve gönlünde karşılık bulmasında gizlidir.
Bu girişten sonra, Muhsin Yazıcıoğlu Ontolojisi/hayat anlayışından bazı örnekler ve bizim Avrupa’da ortaya koyacağımız kimliğimizi besleyecek bazı değerler üzerinde kısaca durmak istiyorum.
Çile ve zorluklarla dolu bir dünya
PUSUDAN SONRA kitabını okurken, Muhsin Başkanın, ömrünün her döneminde çile ve zorluklarla karşı karşıya kaldığını görmekteyiz. Adeta ona bu dünyada rahat yok.
Semiha Ayverdi hanımefendinin işaret ettiği üzere, Bu dünyada rahat yoktur. Ancak üç yerde rahat vardır: Allah’ı Tealaya dua ederken, Kur’an-ı Kerimi okurken, ihvanla, dostlarla sohbet ederken. Kitapta yer alan ilk zorluk, çile çocuk yaşta yani okul yıllarında köyden yürüyerek orta okula gitmesiyle başladığını görüyoruz. Başkanın hayatı bize, ‘Dünyada rahat yoktur’ hadisini hatırlatıyor.
Haksızlık karşısında asla susmamak
Haksızlık karşısında asla susmamış, ama her şartta, karşısında kim olursa olsun doğru bildiklerini ve iman ettiği değerleri savunmuş, öne çıkarmış. Tabi ki çoğu zaman bu cesur çıkışın bedelini de ödemiş. Bu çerçevede, kitapta yer alan onlarca hatıradan bir kaçını burada zikretmek gerekiyor. Daha ortaokula giderken, coğrafya öğretmeniyle yaşadığı olay, onun haksızlık karşısında susmadığını gösteriyordu. Malum bir 28 Şubat sabahında tankların yürütüldüğu bir anda, Muhsin Başkan Partide Divan Toplantısı yaparak, Mustafa Çalık’ın kaleme aldığı bildireye “Namlusunu halkına çevirmiş tanklara selam durmam” ibaresini yazdırmaktaydı. Cezaevinde bir gence askerlerin acımasızca yaptıkları işkenceye şahit olan Muhsin Başkan, “siz Türk askeri olamazsınız” şeklinde haykırıyor.
İyilik etmek, yardım etmek, gariplerin gönlünü okşamak
Muhsin Başkan’ın çile dolu hayatında, her zaman garip gurabayı kolladığı, fakir ve düşkünlere el uzattığı, onları dinlediği, yardım ettiği bilinmektedir. Bu ahlak, esasen bir Peygamber ahkalıdır. Biliyorsunuz, Şanlı Peygamber Miraç’tan inince ilk sorduğu ve merak ettiği garipler, fakirler olmuştur. Bu aynı zaman da bir Hoca Ahmet Yesevi ontolojisi, aklı ve davranışıdır. Zira Piri Türkistan Hoca Ahmed Yesevi de, o önemli eseri Divanı Hikmetinde, bize sürekli garipleri, fakirleri hatırlatarak onlarla ilgilenmemizi söylemektedir.
Divanı Hikmet’ten:
Sözü söyledim, her kim olsa cemale talip
Canı cana bağlayıp, damarı ekleyip,
Garip, yetim, fakirlerin gönlünû okşayıp
Gönlü kırık olmayan kişilerden kaçtım ben işte.
Nerde görsen gönlü kırık, merhem ol
Öyle mazlum yolda kalsa, yoldaşı ol
Mahşer günü dergahına yakın ol
Ben-benlik güden kişilerden kaçtım ben işte.
Garip, fakir, yetimleri Rasul sordu
O gece Mirac’a çıkıp Hakk cemalini gördü
Geri gelip indiğinde fakirlerin halini sordu
Gariplerin izini arayıp indim ben işte.
Garip, fakir, yetimleri her kim sorar,
Râzı olur o kulundan Allah.
Ey habersiz, sen bir sebep, kendisi saklar;
Hak Mustafa öğüdünü işitip dedim ben işte.
İnsanlar arasında ayırım yapmamak ve vefalı olmak
İnsanı eşrefi mahlukat olarak gören, insanı Allah’ın yarattığı için seven Muhsin Başkan, insanları inanışları, görünüşleri, siyasi görüşleri, mezheplerinden dolayı hiç bir zaman ayırmadan, kucaklayan bir anlayışa sahiptir. Kitapta anlatılan hatıralar arasında bu anlayışının tezahür ettiği bir çok örneği var. TRT’de çalışan, Sivas’ın Haydar köyünden bir memurun tayini, kendisine oy vermediğini belirten Sivas’lı bir kadının hastanedeki sorununu anında çözmesi, bu örneklerden sadece ikisi.
Verdiği sözde durmak
Verdiği sözünde duran, en kötü şartlarda bile olsa verdiği sözü yerine getiren birisi olarak karşımıza çıkıyor Muhsin Yazıcıoğlu. Malatya Belediye Başkanı, ki sonra komünistlerce şehit edilir, Hamido’ya seçim çalışmalarında yanında olacağı sözünü vermesi ve Malatya’ya giderken araçlarının kaza yapmasına rağmen, hastaneden çıkıp, sadece söz verdiği için toplantıya yetişmesi, Muhsin Başkan’ın verdiği sözde durduğunun en açık örneğidir.
Paylaşım
Muhsin Başkan, hem öğrencilik döneminde hem Ülkü Ocakları Başkanlığı ve cezaevi döneminde hem de sonraki siyasi hayatında cebinde ne varsa paylaşan bir Türkmen delikanlısı olarak biliyor ve kitapta bu şekilde anlatılıyor. Hayatının her sahfasında paylaşımcı olarak hatırlanıyor ve anılıyor. Kitapta bu çerçevede Ankara’da öğrenci evinde kalan ev arkadaşlarının önekleri yer almakta. Sadece öğrencilik döneminde değil, siyasi hayatında da elindekini paylaşan bir mümin karşımızda. Bunun yaşanmış onlarca örneği var. Gece saat 23.00’te ülkücü bir şehidin annesinden gelen telefon ve o gece odun ve kömürcünün işyerinin açtırılarak, annenin ihtiyacının giderilmesi bir başka örnek.
Kısacası, Türklük gurur ve şuuru, İslam ahlak ve faziletini yaşam felsefesi yapan, Türklüğe biçilen kutlu görevin farkında olan, mücadelesi ve duruşuyla örnek olan, en zor şartlarda dahi kaynağı belli olmayan parayı elinin tersiyle iten, az uyuyan, çok çalışan, siyasi iktidardan ziyade gönül iktidarına önem veren, hiç bir arkadaşını unutmayan, vazgeçmeyen, tek cümleyle ‘kültür ve iman tarihimizi’ hatırlatan Allah’ın sevdiği bir kul, bir Anadolu delikanlısıydı.
Bütün burada anlatılan değerler, hayat anlayışı, ontolojisi, hayat modeli, Töre’ye riayet yani Allah’ın koyduğu sistemden hareketle, bizim, Avrupa Türklerinin Avrupa’da oluşturacakları yeni bir gelecek perspektifi ve kimlik örneğinde, Muhsin Başkan’ın hayatı boyunca karşı karşıya kaldığı çile, ızdırap, zorluklar, hep hayatmızın bir parçası olacak. Nasıl bu dünyada insana rahat yoksa, bize de, Avrupa’daki yaşamımızda sürekli bir rahatlık olmayacaktır. İşte, geçen hafta Sctokholm’da yakılan, Den Haag’da yırtılan ve ayaklar altına alınan Kur’an-ı Kerim olayında olduğu gibi. Benzeri zorluklar farklı şekillerde karşımıza çıkacaktır.
Her türlü zorluklara ve olumsuzluklar karşısında, asla iyilik yapmaktan, komşumuzun hal ve katırını sormaktan, yaşlılara, muhtaçlara, zorda kalmışlara, Türk-Müslüman-Avrupalı demeden yardım etmeye gayret edeceğiz. Elimizdeki, avcumuzdaki, hafızamızdakileri paylaşmaya devam edeceğiz. İnsanlar arasında asla ayırım yapmayacağız. Mahallemizde, köyümüzde, şehrimizde halka hizmet eden kurum ve kuruluşlarda gönüllü olarak görev alacağız, hizmetimiz tüm mahlükat için olmalı. Böyle bir anlayış, bir duruş, bir ahlak geliştirmek durumundayız.
Avrupa’da oluşacak kimliğimiz, özet olarak Türk tarih şuuru ve İslam ahlak ve faziletini üzerine kurulan bir dünya görüşünü, ontolojisini, duruşunu, felsefesini, düşüncesini ve yaşam sanatını yansıtacaktır. Bu akşam, bu yönde geliştirilecek bir düşünceyi, Muhsin Yazıcıoğlu’nun yaşam felsefesini ele alan PUSUDAN ÖNCE kitabını özet olarak anlatmakla, bir nebze de olsa, hatırlamaya gayret ettik.
Türkevi
Amsterdam 27 Ocak 2023