
Türkiye, Lahey Grubu’nun İsrail’e karşı alınacak önlemlere ilişkin Bogota Bildirisi’ni imzaladı.
Anadolu Ajansı 29 Temmuz’da, Türkiye’nin Birleşmiş Milletler (BM) Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne yapılan atıflara bağlı olmadığını bildiren bir notayı Kolombiya hükümetine ilettikten sonra bildiriye imza attığını duyurdu.
Aynı gün BM Genel Kurulu’nda yapılan Filistin için iki devletli çözüm konferansına katılan Dışişleri Bakan Yardımcısı Nuh Yılmaz da Türkiye’nin eylem planına katıldığını açıkladı.
Başta Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) olmak üzere muhalefet, hükümetin tepkiler üzerine geri adım atmak zorunda kaldığını öne sürdü.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’na bağlı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM) ise bu iddiaları yalanlayan bir açıklama yaptı.
Bogota Bildirisi nedir?
Lahey Grubu, İsrail’in Gazze’deki uygulamalarının cezasız kalmaması amacıyla kuruldu.
Grup 15-16 Temmuz tarihlerinde Kolombiya’nın başkenti Bogota’da Acil Durum Konferansı topladı.
30 ülkenin katıldığı konferansta Türkiye’yi Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Levent Gümrükçü temsil etti.
Konferansın en fazla ses getiren sonucu, Bogota Bildirisi‘nin yayımlanması oldu.
30 ülkeden 12’sinin (Bolivya, Kolombiya, Küba, Endonezya, Irak, Libya, Malezya, Namibya, Nikaragua, Umman, Saint Vincent ve Grenadinler ve Güney Afrika) imzaladığı eylem planı İsrail‘e tüm silah satışının yasaklanmasını, İsrail ordusunun kullanacağı yakıt ve ürünleri taşıyan gemilerin limanlara sokulmamasını da öngörüyordu.
Eylem Planı’nda İsrail’e karşı şu önlemler yer almıştı:
- İsrail’e silah, mühimmat, askeri alanda kullanılacak yakıt ve çift kullanımlı ürünlerin gönderilmesinin tümüyle engellenmesi,
- İsrail’e silah ya da mühimmat taşıyan gemiler, bandırası ne olursa olsun limanlara sokulmaması, yakıt ya da herhangi bir hizmet verilmemesi,
- İmzacı ülkelerin bandırasındaki yük gemilerinin İsrail’e hiçbir şekilde askeri malzeme, yakıt ya da çift kullanımlı malzeme taşımaması; taşıyan gemilerin bandıralarınin iptal edilmesi,
- İmzacı tüm ülkelerın İsrail’le halihazırda yürürlükte olan tüm kamu anlaşmalarını gözden geçirmesi, gerektiğinde iptal etmesi,
- İmzacı ülkelerin, uluslararası hukuk kuruluşlarının İsrail hakkında aldığı ceza ve yaptırım kararlarına tam olarak uyması,
- İmzacı ülkelerin, işgal altındaki Filistin topraklarında suç işleyenlerin kendi mahkemelerinde de ceza alabilmelerini sağlamak için hukuk sistemlerinde gerekli değişiklikleri yapması.
İsrail’in bölgedeki en önemli müttefiki Azerbaycan’ın Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı üzerinden İsrail’e petrol satışına devam ettiği öne sürülüyor. Türkiye bu iddiayı reddediyor.
Ankara’nın reddettiği bir diğer iddia da bazı üçüncü taraflar üzerinden İsrail’e çelik satışının sürdüğü.
Türkiye’nin bildiriye imza atmadığı haberleri başta muhalefet partileri olmak üzere kamuoyunda ciddi eleştirilere neden oldu.
CHP, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’, kamuoyuna İsrail’e yönelik sert açıklamalar yapmalarına karşın, özellikle ABD Başkanı Donald Trump’ı karşılarına almamak için İsrail’e somut yaptırımlara yanaşmadığı iddiasıyla eleştirdi.
Dışişleri Bakanlığı, 19 ve 20 Temmuz’da iki açıklama birden yaparak eleştirilere yanıt verdi.
Bakanlık, eylem planında Türkiye’deki farklı kurumlar arasında eşgüdümü gerektiren unsurlar bulunduğunu, ayrıca bildiriye 20 Eylül’e katılma olanağı olduğunu vurguladı.
Dışişleri Bakanı Fidan: ‘BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’yle ilgili şerhimizi koyduk’
Dışişleri Bakanlığı’nın açıklaması sonrası da süren eleştirilere yanıt, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan geldi.
25 Temmuz’da NTV’nin yayınına katılan Bakan Fidan, Türkiye’nin eylem planına imza atmamasının nedeninin, bildiride BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne atıf yapılması olduğunu açıkladı.
Fidan, “Eğer benim gönderdiğim temsilci merkeze gelip istişaresini yapmadan orada bu çıktı diye tak diye imza atsaydı, biz yıllardır takip ettiğimiz bir hususta kendimizi çok dezavantajlı bir duruma sokardık. Bir yerde bir şey yapıyoruz derken öbür yanda başka bir denklemi bozardık” dedi.
Türkiye’nin BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne Yunanistan ile Ege Denizi’nden kaynaklanan sorunlar nedeniyle taraf olmadığını hatırlatan Fidan, “O metin geldi, biz baktık, UNCLOS’la (BM Deniz Hukuku Sözleşmesi) ilgili şerhimizi koyduk, içeride hukukçularımızla, Uluslararası Hukuk Genel Müdürlüğümüzle, ilgili kurumlarımızla konuştuk. Baktık, dedik ki, buna şerh koyarak bu metnin genelini tanımakta bizim için problem yok” diye konuştu.
Türkiye, imzacı devletlere karasularını 12 mile kadar çıkarma hakkı sağlayan BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne, Ege Denizi gibi özgün coğrafi ve tarihi koşullara sahip yarı kapalı denizlerin hassasiyetlerini dikkate almadığı gerekçesiyle taraf değil.
Türkiye, 1995’te TBMM’nin aldığı kararla, Yunanistan’ın karasularını 12 mile çıkarmasını “savaş nedeni” sayacağını dünyaya duyurmuştu.
Bildiride hangi maddelere şerh kondu?
Anadolu Ajansı’nın haberine göre Türkiye, bildirinin iki maddesine şerh koydu. Her iki maddede de BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne atıf yapılıyor.
Bu maddelerden ilki şöyle:
“Gemilerin İsrail’e silah, mühimmat, askeri yakıt, ilgili askeri teçhizat ve çift kullanımlı malzemeleri taşıma amacıyla kullanılma riskinin açıkça bulunduğu tüm durumlarda; kara sularımız ve limanlarımızın soykırım, savaş suçları, insanlığa karşı suçlar ve diğer uluslararası hukuk ihlallerini mümkün kılan veya kolaylaştıran faaliyetlere aracılık etmemesini teminen; kendi yetki alanımızda, uygun olduğu hallerde, BMDHS dahil olmak üzere ilgili uluslararası hukuk kurallarına tam riayetle, herhangi bir limanda gemilerin geçişine, demirlemesine ve hizmet almasına engel olunması.”
Diğer madde de aynı sözleşmeye atıf yapılıyor:
“Bayraklarımızı taşıyan gemiler aracılığıyla İsrail’e silah, mühimmat, askeri yakıt, ilgili askeri teçhizat ve çift kullanımlı malzemelerin taşınmasının önlenmesi; bu yasağın ihlali halinde, bayraktan çıkarma dahil olmak üzere tam hesap verebilirliğin sağlanması; bu süreçte BMDHS dahil olmak üzere ilgili uluslararası hukuk kurallarına tam riayetle hareket edilmesi ve İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarındaki hukuka aykırı varlığının sürdürülmesine hiçbir surette yardım veya destek sağlanmaması.”
Özel-Fidan polemiği
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan NTV’ye verdiği röportajda, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’i ve danışmanlarını eleştirmiş, partinin söylemlerinin Yunanistan’ın Ege tezlerine destek gibi algılanabileceği uyarısında bulunmuştu.
Özel, 29 Temmuz’da Fidan’ı sert bir dille eleştirmişti.
“Hakan Fidan, konuyla hiç ilgisi olmayan 1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ni bahane ederek, ‘Biz bildiriye imza atsaydık Yunanistan’ın Ege tezleri güçlenecekti’ gibi manasız bir açıklama daha yapıyor” diyen Özel, sözlerini şöyle sürdürmüştü:
“İşin aslında, sadece serin salonlarda İsrail ile kayıkçı kavgası yaptıklarını, cayır cayır devam eden ticareti kesmeye cesaret edemediklerini herkes biliyor.”
Özel, Türkiye’nin Bogota Bildirisi’ne katılma kararı alması sonrası Fidan’a, “CHP’nin kurumsal kimliğinden özür dilemesi” çağrısı yapmıştı.
Muhalefetin eleştirilerine yanıt ise 29 Temmuz’da DMM’den gelmişti.
Merkezden yapılan açıklamada, iddiaların gerçek dışı olduğunu, somut temele dayanmadığı ve kamuoyunu yanıltmaya yönelik açık bir dezenformasyon örneği oluşturduğu belirtilmişti.
DMM, Türkiye’nin, “İsrail’in Gazze’de sivil halkı hedef alan soykırımcı savaş politikalarına karşı uluslararası hukuk ve insan hakları temelinde net bir duruş sergilediğini” kaydetmişti.
BBC Türkçe