
Hollanda Türk İş Adamları Derneği HOTİAD, dünyada yine bir ilki gerçekleştirdi. Akademisyenler ve Sosyal Uzmanlar tarafından oluşan bir Jüri 60 yılın kahramanlarını onurlandırdı.
Hollanda’nın ünlü kabare sanatçısı Nigün Yerli’nin renklendirdiği ödül töreninde, ‘İz Bırakan Kahramanlar’ için anlatılanlar, duygusal anlar yaşattı.
İşte İz Bırakan 10 Kahraman: İlhan Karaçay, İbrahim Görmez, Mustafa Ayrancı, İnanç Kutluer, Emin Ateş, Bekir Cebeci, Cemal Kapıkıran, Necati Genç, Rahime Gülcü ve Anneler.

İlhan KARAÇAY’ın analizi:
Fotoğraflar: Zeynel Abidin-Mehmet TOPÇU
Önceki gün servise koyduğum haberimde, Hollanda Türk İş Adamları Derneği HOTİAD’ın, Karayiplerin incisi Curaçao’ya yapmış olduğu bir iş çıkarması yaparak, dünyada bir ilki gerçekleştirdiğini belirtmiştim.
Aynı HOTİAD, iki gün sonra yine bir başka ilke imza attı. Zira HOTİAD, ülkelerinin dışında yaşayan gurbetçiler arasında topluma yararlı olmuş kişileri, akademisyenler ve sosyal uzmanlardan kurulu bir jüriye seçtirmiş ve bir noter tarafından tastikletmiştir.
Hollanda ve Türkiye arasında 60 yıl önce imzalanan işgücü anlaşmasından sonra, 60 yıllık dostluk ve göç hikâyesi, sayısız başarı öyküsüyle doludur. Bu uzun süreçte, Türk toplumu yalnızca sayısal bir varlık olmaktan öteye geçmiş; sanattan bilime, iş dünyasından spora, siyasetten sivil topluma kadar pek çok alanda iz bırakan bireyler yetiştirmiştir.
Seçilen bu özel kişiler sadece kendi bireysel başarılarıyla değil, aynı zamanda toplumun ortak hafızasında bıraktıkları kalıcı izlerle de anılmayı hak ediyorlar. Onlar, geleceğe umut aşılayan öncüler, yeni nesillere yol gösteren rol modeller, toplumun kalbinde yer eden onur insanları ve tarih sayfalarına adlarını yazdıran gerçek birer miras bırakandır.
Bu seçki, yalnızca geçmişin başarılarını hatırlatmakla kalmayıp, aynı zamanda geleceğe ilham olma gücünü de taşımaktadır. Çünkü bu isimler, zorlukların üstesinden gelerek hayallerin nasıl gerçeğe dönüşebileceğini bizlere kanıtladılar.
Şimdi onların hikâyelerine birlikte kulak verelim…
Rotterdam’ın dünyaca ünlü ‘DÜNYA MÜZESİ’ salonlarında gerçekleştirilen ödül töreni, Hollanda’daki ünlü Kabare sanatçımız Nilgün Yerli’nin muhteşem skeçleri ile çok renkli bir havada geçti.

Sahneye, kucağında bir yığın kağıt ile çıkan Nilgün Yerli, jüri tarafından seçilenlerin, binlerce sayfalık okumalardan sonra tespit edildiğini şu cümleler ile anlattı:
“Binlerce iz birakan var… Her birinin öyküsü farklı…1000’den 50’e, 500’den 100’e,100’den 10 İz Birakanı seçmek zaten imkânsızdı.
Çünkü her insan kendi adımlarıyla, kendi mücadelesini vermiş, hepimizin bugünlere gelebilmemiz için.
Ama yine de bugün bazı önemli isimleri onurlandırmak istedik.
Ve bugün sizlerle, hepinizin azmini, inancını, kuvvetini, basarısını kutlarken…
Aslinda 60’larda, 70’lerde, 80’lerde ve 90’larda, her başarının en önemli en kutsal duygusunu kutluyoruz…Sabır duygusu….
SABIR
Ego onun kölesi
Gurur ise köle ötesi
Sessizliğin denizi
Esir almış nefsi
SABIR:
Suyun verdiği hayat örneği
Hayatın akımına kendini bırakma gereği
Beklentisiz bekleme yeteneği
Ama her şeyden çok O’na güven seçeneği
Ogünlerde adım atan ve bugün iz bırakanların sabrı ve azmi, hepimizi bugünlere getirdi.
HOTİAD BAŞKANININ KONUŞMASI
Nilgün Yerli, bu kısa sunuştan sonra HOTİAD’ın Başkanı Hikmet Gürcüoğlu’nu sahneye davet etti.
Gürcüoğlu, konuklara şöyle hitap etti:
“Hotiad olarak 20 yıldır özellikle öğrenciler ve Hollanda Türk iş dünyasına yönelik proğramlar yaptık. Bu defa Hollanda Türk Toplumunun bize verdiği tarihi bir görevi yerine getiriyoruz.
Göçtük, konduk ve tutunduk diyoruz:
Bugünden geçmişe baktığımızda, aldığımız mesafenin büyüklüğünü görüyoruz.
Her fırsatta, ülkenin ileri gelenlerine ‘Hollanda’nın geçmişinde belki yoktuk ama bugün buradayız.
Ve hollandanın geleceğine sizinle birlikte talibiz’ diyoruz.
Göçtük, konduk, tutunduk diyoruz:
Bu tutunmada birinci neslin önemi ayrıdır.
Tabii ki birinci neslin tamamı bir göç emektarıdır. Fakat onların içindebirileri olmuştur ki onlar bir adım öndedir.
Yaptıkları ile toplumu sahiplenmişler, toplumsal kazanımlar sağlamışlar
ve yollar izler açmışlar. İşte bu çalışma ile birinci neslin tamamı adına bu gruba emekleri için plaket vereceğiz.
Peki onlar kim? Nasıl seçildiler?
HOTİAD olarak biz seçmedik.
Biz fasiliter kuruluş olduk.
Hollanda Türk Toplumunu temsilen tamamen bağımsız, her sosyal gruptan oluşan bir jüri seçti.
Seçimlerin duyurusunu bir yıl önceden sosyal medya yazılı ve görsel Türk medyası ve kurum ve kuruluşlar üzerinden yaptık.
Önerilen büyük sayıdaki isimler önceden belirlenmiş kriterler süzgecinden geçti.
35’e inen liste bir komisyon elemesi ile 20 ye indi. Ve bu isimler ilgi bilgiler ie beraber jüri üyelerine paket halinde gitti.
Her jüri üyesi kendi evinde incelemesini yaptı ve 9 kişilik bir seçme listesi yaptı.
Bu listeler doğrudan notere gönderildi.
Noter bizim için listeleri derleyerek en çok sayıda öne çıkan isimlerden 9 kişilik bir nihai liste çıkardı.
İşte bu isimler burada tüm GÖÇ EMEKTARLARI adına, gösterdikleri fedakarlık için plaketlerini alacaklar.
Biz de Hollanda Türk Toplumu olarak görevimizi yapmış, en büyük özelliklerimizden biri olan ahde vefa davranışımızı gösterip, onlara duyduğumuz saygımızı ifade etmiş olacağız.
İçlerinde vefat etmiş olanlar var Rahmetle anıyorum.
Bugün aramızda olanlar varonlara şükranlarımı sunuyor , sağlık dolu bir ömür diliyorum.
Selam olsun hepsine.”
Gürcüoğlu, daha sonra Jüri üyelerini tanıttı ve seçilenlerin isimlerini belirtti
(Bunların tamamını haberimin altında bulacaksınız)
ÖDÜL DAĞITIMI
Nilgün Yerli, program arasında yaptığı skeçler ile salonu kahkahalara boğarken, seçilen İz Bırakmış Kahramanlar için de tanımlayıcı sözler ediyordu.
Her ‘İz Bırakan Kahraman’, bir dost tarafından beş dakika anlatıldıktan sonra, sahneye davet edildi ve ödülü Hikmet Gürcüoğlu tarafından verildi.
60 yıllık göç tarihinin en yararlıları olarak ödüllerini alan İz Bırakmış Kahramanlar:
Üstte: İlhan Karaçay, İbrahim Görmez, Mustafa Ayrancı, Emin Ataş, Rahime Gülcü adına. Altta: İnanç Kutluer, Necati Genç adına oğlu, Cemal Kapıkıran, Bekir Cebeci ve Anneler adına kadınlarımız ödüllerini Hikmet Gürcüoğlu’dan alırlarken.
(İz Bırakan Kahramanlar’ın öykülerini, haberimin altında bulacaksınız.)

İşte seçilen, İz Bırakmış 9 Kahraman, HOTİAD Başkanı Hikmet Gürcüoğlu ve yönetmen Fadime Örgü ile toplu halde.

9 İz Bırakan Kahramanlar’n anneleri 10’nuncu olarak seçildiler. Anneleri temsilen sahneye eşler ve dostlar çıktılar.

Skeçleri ile ödül törenini renklendiren Nilgün Yerli’nin hoş skeçlerinden biri, Hollanda’da hak arayışını öğrenmiş olma skeci idi. Yerli elindeki iki protesto afişi ile şunları anlattı:
“Sabah salona girerken kapıdakiler, ‘Buraya protesto afişleri ile giremezsiniz’ diye beni durdurdular. Ben de durumu izah edince bıraktılar.”
Nacizane şahsımı muhteşem bir şekilde anlatan Yazar ve şovmen Yavuz Nüfel, daha önce dağıttığı 60’ıncı Yıl madalyalarından birini, Hikmet Gürcüoğluna benim boynuna geçirmemi istedi. İşte o andan bir fotoğraf.
60 YILLIK GÖÇ TARİHİNDE, HOLLANDA’DA TÜRK TOPLUMUNA YARALI OLAN “10 İZ BIRAKAN KAHRAMAN”I TANITAN YAZILARI ALTTAKİ KİTAPÇIKTA BULACAKSINIZ. HER ANLATIM ÖNCESİNDE, NİLGÜN YERLİ’NİN DE İLGİNÇ SKEÇ VE SUNUMLARI YER ALIYOR.
****************
İZ BIRAKAN KAHRAMANLAR İÇİN HAZIRLANAN KİTAPÇIK

Ödül töreni için hazırlanan bu kitapçıkta, ödül kazananların, Türk toplumana nasıl yararlı oldukları uzun uzun anlatılıyor.
Ben de burada bir atraksiyon yaptım ve Nilgün Yerli’nin, her anlatım öncesindeki tanımlamalarını yerleştirdim.
Ama önce kitabın girişinde yer alanlar:
HOTİAD, BİRİNCİ NESİLDEN İZ BIRAKANLARI SEÇTİ VE ÖDÜLLENDİRDİ
Hollanda Türk Toplumunun Hollanda’ya göç ve yerleşim sürecinde, birinci nesilden bazı isimler öncü olma görevi yapmışlardır. Bu isimler, değişik alanlarda, bir toplum emektarlığı yaparak, büyük bir özveri ve adanmışlık ruhu ile çalışıp, toplumsal kazanımlar sağlamışlardır.
Aynı isimler, bu kazanımlarla sürecin daha hızlı ve sağlıklı gelişmesine katkı sunmuşlardır.
Geçtiğimiz yıl, Türkiye ile Hollanda arasında imzalanan İşgücü Anlaşması’nın 60. yılını kutlamanın gururunu yaşadık. 19 Ağustos 1964’te atılan bu imzalar, sadece iki ülke arasındaki iş gücü alışverişini değil, aynı zamanda bir milletin cesaret ve kararlılığının, bir başka coğrafyada kök salışının hikâyesini de başlattı. Bu hikâye, her biri ayrı bir destan olan binlerce hayatın birleşiminden oluşan büyük bir destandır.
60 yıl önce, Türkiye’nin dört bir yanından yola çıkan ilk kuşak Türk işçiler, bilinmeyene doğru cesur bir adım attılar. Arkalarında sevdiklerini, alışkanlıklarını ve memleketlerini bırakarak, Hollanda’nın fabrikalarında, tarlalarında ve atölyelerinde yeni bir hayat kurmaya çalıştılar. Bu topraklarda, dilini bilmedikleri, adetlerine yabancı oldukları bir ülkede, yalnızca daha iyi bir gelecek umuduyla mücadele ettiler.
Onların hikâyeleri, zorluklarla baş etmenin, engelleri aşmanın ve yeni bir dünyada var olmanın hikâyeleridir. O ilk işçilerin fedakarlıkları, sadece kendi ailelerinin değil, gelecek nesillerin de kaderini değiştirdi. Bugün Hollanda’da kök salmış, başarılı olmuş, topluma katkı sağlamış pek çok Türk iş insanı, sanatçı, akademisyen ve girişimci varsa, bu, o ilk kuşağın teri ve gözyaşı sayesindedir.
Bu broşürde, topluma en çok yararı olmuş 10 değerli ismi onurlandırmak istedik. Seçilen 9 kıymetli kişi ve bunlara ek tüm annelerimiz, bu toplumun temellerini atan, değerlerimizi ve kültürümüzü bu yeni topraklarda yaşatan kahramanlardır. Annelerimiz, evlerinin sıcaklığını koruyarak, çocuklarını iki kültür arasında köprü kurarak yetiştiren adsız kahramanlardır. Bu nedenle 10’nuncu sıraya annelerimizi seçtik.
Ayrıca, 60’ıncı yıl nedeniyle, ilk 10’a giremeyen adaylarımızdan 60’ının adını da sizlere sunuyoruz. Onların da emeklerine ve katkılarına minnetlerimizi sunuyoruz. Bu isimler, Türk toplumunun ne denli geniş ve güçlü bir temel üzerine kurulu olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.
Bu ödül töreni, yalnızca geçmişin bir kutlaması değil, aynı zamanda geleceğe dair bir ilham kaynağıdır. Bizler, ilk kuşağın bıraktığı mirası devralarak, onların emeklerini ve özverilerini asla unutmadan, daha aydınlık yarınlara doğru yürümeye devam edeceğiz.
Türk işçisinin Hollanda’daki 60 yıllık öyküsü, her birimizin yüreğinde ayrı bir yer tutan, derin izler bırakan bir hikâyedir. Bu hikâyeyi anlatmak, yaşatmak ve gelecek kuşaklara aktarmak bizim en büyük sorumluluğumuzdur.
Bu anlamlı törende, birinci nesil Türklerin ve onların izinden gidenlerin hikâyelerini onurlandırırken, hep birlikte daha güçlü ve daha bağlı bir topluluk olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Hepinize katılımınız ve destekleriniz için teşekkür ediyor, bu özel günün anılarına ve değerlerine sahip çıkmanızı diliyoruz.
HOLLANDA TÜRK GÖÇ ABİDESİ’NE TEMEL TAŞI KOYANLAR…
Pek çok kişi ve kuruluş, yaşadıkları yörelerde topluma yararı olmuş, başarılı insanları seçmek ve öne sürmek için çeşitli düzenlemeler ve yayınlar yaparlar.
Kimisi ‘En başarılı politikacı’yı seçer, kimisi ‘En güzel kadını veya erkeği’ seçer, kimisi de, ‘En Yararlı İnsan’ı….
Yaşadığımız Hollanda’da da, bu ‘En iyi, en güzel veya en yararlılar’ defalarca seçilmiş ve ilan edilmiştir. Tabii ki, ‘En büyük işadamları’ da…
Bu gibi etkinlikleri iyi niyet ile yapmaya çalışan kuruluşlar da vardır elbette.
İşte biz, HOTİAD olarak, belki de bir ilke imza attık ve Hollanda Türk göç tarihine altın harflerle geçmesi gereken insanları uzun araştırmalardan sonra, 11 kişilik jüri heyetine seçtirdik.
Hollanda’daki Türk toplumuna ülke çapında yararlı olmuş kişileri ilk 10 sıraya yerleştirmeyi tercih ettik. İlk 9’dan sonra 10’nuncu sıraya, bu fedakâr insanlara annelik yapmış cefakâr anneleri yerleştirmeyi uygun bulduk.
Bu yarışmanın adını da ‘İz Bırakanlar’ olarak saptadık.
Ayrıca, Hollanda’ya göç’ün 60’ıncı yılı olması nedeniyle, Türk toplumuna yöresel olarak yararı olmuş yüzlerce kişinin içinden 60’ının isimlerini de sizlere sunmayı yeğledik.
1964 yılında başlayan Hollanda’ya göç, kimi zaman olumlu, kimi zaman da olumsuz olaylar ile gelişmiştir. Acısı ve tatlısı ile bu ülkeyi kendilerine vatan olarak seçmiş olan Türkler, adeta bir ‘Göç Abidesi’ oluşturmuşlardır.
Mübalağa etmiyoruz, zira Türkler böyle bir ‘Göç Abidesi’ni Rotterdam’da dikmişlerdir.
JÜRİ ÜYELERİ
Hikmet Gürcüoğlu Hotiad, Songül Akkaya Hotiad, Fadime Örgü Siyasetçi, Veyis Güngör Sosyal Uzman ve Yazar, Bedri Doğaner Akademisyen, Kutlay Yağmur Akademisyen, Adil Akaltun Basın Danışmanı, Günay Uslu Eski Bakan ve girişimci, Zeki Baran IOT, Salih Dadak Kültür Danışmanı, İsmet Özkara Hukukçu.
(ve Bedri Doğaner )
Aşağıda onurlandıracağımız 9 kişinin listesi bulunmaktadır. Bu insanlar, çevreleri ve toplulukları üzerinde kalıcı bir etki bırakmışlardır.
“İz Bırakanlar” programı, çevreleri ve toplulukları üzerinde kalıcı bir etki bırakmış dokuz kişiyi onurlandırmaktadır. Ayrıca, tüm öncülerinin başarısının arkasındaki “sessiz güçler” olarak annelere özel bir takdir sunulmaktadır.
Annelerle ilgili bölüm, programın duygusal bir zirvesini oluşturmakta ve onların önemli rolü takdir edilmektedir. Bu program bölümü, annelerin katkılarına karşı minnettarlık ve saygı duygusu uyandırmaktadır. Tüm öncülerin başarısının arkasındaki “sessiz güçler” olarak annelere özel bir takdir sunulmaktadır.
… Ve işte kazananların hikâyeleri
Nilgün Yerli, sergilediği adımlar skecinden sonra, İlhan Karaçay’ı anlatacak olan Yavuz Nufel’i sahneye davet ederken şunları söyledi:
Soyadı gibi her yerde sevilen ve bulunan Karaçay…
Havada, karada ve suda adımlarını atmaktan korkmayan, hayatı haber olarak yaşayan ve yaşatan,
Çin’e giden vapurla başlayan gazetecilik serüveni, ve bugüne dek, halen adımlarını sağlam ve güçlü atmaya devam eden İlhan Karaçay’ı, buyrun hep birlikte
Yavuz Nufel beyden dinleyelim…
İLHAN KARAÇAY

İlhan Karaçay, 1942 yılında Mersin’de doğdu. Hollanda’daki Türk toplumunun en önemli ve etkili seslerinden biri olarak tanınan Karaçay, elli yılı aşkın bir süredir devam eden gazetecilik kariyeri boyunca Türk göçmenlerin haklarını savunmuş ve onların hikayelerini Hollanda toplumuna duyurmuştur.
1966 yılında ilk kez Hollanda’ya gelen Karaçay, kısa bir süre sonra Türkiye’ye geri döndü. Ancak, 1967 yılında Hollanda’ya yeniden dönüş yaptı ve burada Tercüman gazetesinde muhabirlik kariyerine başladı. 1969 yılında Hürriyet gazetesine geçiş yaptı ve aynı zamanda TRT için muhabirlik yaparak Türk toplumunun sesi oldu. Onun çalışmaları, Hollanda’daki Türk göçmenlerin yaşadıkları zorlukları ve karşılaştıkları sorunları gündeme taşıyarak topluma önemli bir katkı sağladı.
1975 yılında, Hollanda televizyonunda yayınlanmaya başlayan Pasaport programı ile ününe ün kattı. Bu program, Hollanda’daki Türk göçmenlerin sorunlarını sergileyerek geniş bir izleyici kitlesine ulaştı. Karaçay, sadece bir gazeteci olarak değil, aynı zamanda topluma hizmet eden bir ‘Ombudsman-Marko Paşa’ olarak da tanındı. Türk göçmenlerin karşılaştıkları bürokratik sorunları çözmek için onlara rehberlik ve yardım etti.

Karaçay’ın en dikkat çeken başarılarından biri, Hollanda’daki yasadışı Türk işçileri için gerçekleştirdiği genel af kampanyası oldu. Bu kampanya sayesinde birçok göçmen oturma izni aldı ve Hollanda toplumuna daha kolay entegre olabildi. Karaçay, bu başarı nedeniyle “Mr. General Pardon” olarak anılmaya başlandı.

Karaçay, Hollandalı siyasiler ve kraliyet ailesi ile doğrudan iletişim kurarak Türk toplumunun haklarını savundu. Kraliçe Juliana ve Beatrix’e yazdığı mektuplarla Türk göçmenlerin sorunlarına dikkat çekti ve bu sorunların çözümü için çalışmalar yaptı. Onun bu aktif rolü, Türk-Hollanda ilişkilerinde önemli bir köprü oluşturdu ve Hollanda medyası tarafından sürekli takip edildi.
İlhan Karaçay’ın gazetecilik kariyerindeki bir diğer önemli kilometre taşı, Hollanda’daki Türk toplumunun tarihini ve geleceğini ele alan bir kitap yayımlamasıdır. 2012 yılında, Hollanda’ya Türk göçünün 50. yılı anısına bir kitap yayımlamış ve bu kitapta Türk toplumunun geçmişini, bugününü ve geleceğini derinlemesine incelemiştir. Karaçay, aynı zamanda sosyal ve kültürel etkinliklere de öncülük ederek Türk ve Hollandalı topluluklar arasında köprüler kurmuştur.
KARAÇAY’IN DE TELEGRAAF İLE MÜCADELESİ
Çoğu zaman Türkler’e yapılan her haksızlığın karşısında artık Karaçay vardır. Öyle ki, Türkler’e ve Türkiye’ye karşı her zaman acımasız davranan, kasıtlı haberler yayınlayan bir milyon tirajlı en büyük gazete De Telegraaf’a âdeta savaş açar Karaçay. “Boşuna uğraşıyorsun, De Telegraaf’ı yola getiremezsin!” derlerse de aldırmaz, mahkemelere verilir; yılmaz, yıldıramazlar.
Çünkü Karaçay haklıdır ve adalet tecelli edecektir, eder de.
De Telegraaf’ın yöneticileri, Karaçay’ın kendilerini eleştiren yazılarına ilgisiz kalmaz.
Zamanın Genel Yayın Yönetmeni redaksiyonda bulunanlara sorar: ‘İçinizde Karaçay’ı tanıyan var mı’ diye sorar. Ünlü muhabir Jos van Noord, ‘Ben tanıyorum’ der. Genel Yayın Yönetmeni, ‘Davet et, konuşalım kendisiyle’ der. Sonunda bir öğle yemeğinde buluşma gerçekleşir.
İlhan Karaçay, gazetenin sürekli Türkiye ve Türk aleyhtarlığı yayınlarını dile getirir ve ‘Turizmcilerimiz size yılda 5 milyon euroluk ilan veriyor. Siz ise Türk turizmini baltalamaya çalışıyorsunuz’ der. Karaçay, kendisi ile bir röportaj teklifini geri çevirir ve ‘Büyükelçimiz ile röportaj yapın’ der.
Karaçay’ın bu mücadelesi sonucunda aynı gazete T.C. Lahey Büyükelçimiz ile yapılan röportajı tam sayfa olarak yayınlar. Hem de olumlu bir yaklaşımla.

İlhan Karaçay’dan, ‘gazeteciliğin Van Gogh’u
olarak söz ediliyordu artık…
2017 yılında Türkiye ile Hollanda arasındaki diplomatik kriz sırasında arabuluculuk yaparak barış ve uzlaşı çağrısında bulunan Karaçay, sadece gazeteci kimliğiyle değil, aynı zamanda bir barış elçisi olarak da öne çıkmıştır. Onun bu yapıcı ve uzlaştırıcı yaklaşımı, Türk ve Hollanda toplumları arasındaki ilişkilerin güçlenmesine katkı sağlamıştır.
İlhan Karaçay, öncü çalışmalarıyla hem Türk toplumu hem de daha geniş Hollanda toplumu üzerinde kalıcı bir etki bırakmıştır. Gazetecilik kariyeri boyunca doğru ve tarafsız habercilik anlayışıyla tanınmış, göçmen hakları savunucusu, köprü kurucu ve toplum lideri olarak her iki toplumda da büyük takdir toplamıştır. Onun azmi ve kararlılığı, birçok genç gazeteciye ilham kaynağı olmuştur.
*******************************************************
Nilgün Yerli, Kırşehirli olmak ve Neşet Ertaş skecinden sonra Bekir Cebeci’yi anlatması için Funda İleri’yi sahneye çağırdıktan sonra şunları söyledi:
Bekir Cebeci kendini bir çok önemli işlere adamış, ve çifte vatandaşlık konusunda başarılı olmuştur.
Tabii her başarıya halkımız hemen adapte olacak diye garanti yok.
Hem Türk hem Hollanda pasaportuna sahip olan bir delikanlımıza kız istemeye gidildiğinde, kızın babası, “Benim gâvura vercek kızım yok” cevabı ile karşılaşınca tabii ki afallar insan…
Bekir beyin bir çok attığı adım iz bıraktı. Bunları size hakkıyla anlatacak kişi, Sayın Funda İleri hanımefendiyi sahneye davet ediyorum.
BEKİR CEBECİ
Bekir Cebeci, 1947 yılında Türkiye’de doğmuştur ve Hollanda’daki Türk toplumu içinde önemli bir figürdür. 1980 yılında Hollanda’ya gelişinden bu yana, Cebeci Türk göçmenlerin eğitimsel, kültürel ve toplumsal gelişimi için çalışmıştır. Türk dili ve kültürünün korunması ile Türk göçmenlerin Hollanda toplumuna entegrasyonu üzerindeki etkisi derin ve kalıcıdır.
Cebeci kariyerine öğretmen olarak başlamış ve kısa sürede Türk çocukları için ek eğitim desteğinin gerekliliğini fark etmiştir. Bu çocuklar, dil engelleri ve kültürel zorluklar nedeniyle Hollanda eğitim sisteminde tam anlamıyla başarılı olamamaktaydı. Eğitim ve kültüre olan tutkusu ile 1980 yılında Türk Danışma ve Eğitim Vakfı’nı (SİOT) kurmuştur. Bu organizasyon, Türk ebeveynler ve çocukların Hollanda eğitim sistemine uyum sağlamalarına yardımcı olurken, kültürel kimliklerini korumalarını da sağlamıştır. Ayrıca, yetişkinler için dil becerilerini ve toplumsal katılımlarını artırmayı amaçlayan eğitim programları sunmuştur.
1988 ile 1996 yılları arasında, Cebeci Hollanda’da Türkçe konuşan yetişkinlerin eğitimi koordinatörü olarak görev yapmıştır. Bu rolüyle, Türk yetişkinlerin dil ve iletişim becerilerini geliştirmeye katkıda bulunmuş ve toplumda daha kolay entegrasyonlarını sağlamıştır.
Cebeci, Türk toplumu içinde bir lider olarak da önemli bir rol oynamıştır. 1990 ile 1995 yılları arasında Türkler için Danışma Organı (IOT) sekreteri ve geçici başkanı olarak görev yapmıştır. Liderliği altında, IOT ulusal düzeyde daha fazla etki kazanmış ve Türk göçmenlerin siyasi ve toplumsal katılımı güçlenmiştir.
Eğitim ve toplum çalışmaları dışında, Cebeci üretken bir yazardır. Yayınları çocuk haklarından vatandaşlığa kadar çeşitli konuları kapsar ve Türk göçmenlerin Hollanda toplumundaki hak ve yükümlülüklerini anlamalarına yardımcı olmuştur. Kitapları ve makaleleri, Hollanda’nın hukuki ve siyasi yapılarını daha iyi anlamaya katkıda bulunmuştur.
Siyasi alanda da aktif olan Cebeci, 2003 ile 2007 yılları arasında Güney Hollanda eyaletinde PvdA için eyalet meclis üyesi olarak görev yapmıştır. 2011 yılında Demokratlar Birliği adlı siyasi partinin başkanı olmuştur. Topluma yaptığı katkılar, 2012 yılında kendisine verilen Oranje-Nassau Şövalyesi unvanı ile tanınmıştır.
Bekir Cebeci’nin hayat çalışmaları, Hollanda’daki Türk toplumu üzerinde kalıcı bir etki bırakmıştır. Eğitime, kültüre ve toplumsal entegrasyona olan bağlılığı, birçok kişi için ilham kaynağı olmaya devam etmektedir.
**********************************************
Nilgün Yerli, Güvercin uçuverdi şarkısı ve skecinden sonra, Cemel Kapıkıran’ı anlatması için, kızı Yasemin’i sahneye davet etti ve şunları anlattı:
Hollandaya geldiğimde pazara gittik oda arkadaslarimla. 52 kişi bir yatakhaneyi paylaşıyoruz
Bir gün pazara gittik.Yav böyle pazar mı olur?
Bir tane hamal bile yok…Sonra anladık ki iş güvenliğine aykırıymış birini hamal olarak kullanmak.
İlk gördüğüm dükkân Vroom Dreesman marketiydi.
Hayatımda sadece bakkal görmüşüm. Bakkal Hasan’a ‘sigara ver’ diyom veriyor, ‘ekmek ver’ diyom veriyor.
Burda biri yok, ‘kendin pişir kendin ye’ gibi, alıp kasaya gidiyon….Garip bir sistem ama çalışan bir sistem.
İlk satın aldığım şey, kağıt ve kalem oldu…Memlekete mektup yazdım habire….
‘Bazen utanıyom baba, bu Türkler ne doymaz millet demesinler diye…
Bir tavuk almıyorlar…1 but, yada 1 kanat …Tüm tavuk alan yok…
1 ekmek alan yok baba, yarım ekmek alıyorlar…Biz 20-30 ekmek alıyoruz…Utanıyom almaya baba, Türkler ne doymaz millet demesinler diye.
Bugünlerimde nerden bilebilirdim, bir gün tüm bu yaşadıklarım gördüklerimin, kendi evladıma da yansıycağını…
Elbette ogünlerden bugünlere geleceğimizi bilemezdi Cemal Kapıkıran…
Kızı Yasemin’den dinleyelim Cemal Kapıkıran’ı kızı Yasemin’den dinleyelim:
CEMAL KAPIKIRAN

Cemal Kapıkıran, 1941 yılında Türkiye’nin Adana ilinde doğdu. Kasım 1964’te, Hollanda ile Türkiye arasındaki anlaşmanın imzalanmasından üç ay sonra, Hollanda’ya gelen ilk Türk işçilerden biri olarak Deventer’e ulaştı. 23 yaşında Ankersmit şirketinde çalışmaya başladı ve kısa sürede Türk göçmenler ile Hollanda toplumu arasında bağ kuran rolüyle dikkat çekti.
Kapıkıran, kısa sürede Hollandaca öğrendi ve bu sayede diğer göçmenlerin dil engellerini aşmalarına ve resmi kurumlarla ilgili sorunlarını çözmelerine yardımcı oldu. Bu alandaki çabaları, onu toplum içinde saygı duyulan bir figür haline getirdi. Aile birleşimi konusunda önemli bir rol oynayarak göçmenlerin aile üyelerini Hollanda’ya getirmelerine destek sağladı.
Kapıkıran’ın katkıları dil desteğiyle sınırlı değildi. Türk kadınları için dikiş ve dil kursları gibi eğitimler organize etti ve Deventer’deki Türk toplumu için spor aktivitelerine liderlik etti. Bu sayede kısa sürede toplumun “koruyucu meleği” olarak anılmaya başlandı. Öyle ki, çatışma ve diğer sorunlarda yardım talebiyle gecenin bir yarısı bile aranır hale geldi.
Kapıkıran ayrıca, profesyonel tercüme hizmetleri sunan bir seyahat acentesi kurarak öncülük etti. Bunun yanı sıra, Deventer’de bir Türk konsolosluğu kurulması için yapılan lobi çalışmalarında kritik bir rol oynadı. Konsolosluk için bir yer buldu ve şehre gelen Türk diplomatlara destek oldu.
Hollanda hükümeti, gösterdiği çaba ve bağlılığı Kraliyet nişanı ile ödüllendirdi. Kapıkıran, Türkler arasında “Türklerin belediye başkanı” olarak anılmaya başladı. Bu, onun Türk ve Hollanda toplulukları arasında köprü kuran rolüne verilen bir övgüydü.
Günümüzde Cemal Kapıkıran, hayatını Deventer’deki evi ile Türkiye’nin Mersin ilindeki tatil evi arasında bölerek sakin bir şekilde sürdürmektedir. Mirası, yardım ettiği sayısız insan ve öncülük ettiği projelerle yaşamaya devam etmektedir. Kapıkıran, Hollanda iş göçü tarihinin önemli bir figürü olarak, Türk toplumunun entegrasyonu ve refahı üzerinde kalıcı bir etki bırakmıştır.
*********************************************
Nilgün Yerli, Emin Ateş’i anlatması için, eşi Mirjam’ı sahneye davet ederken şunları söyledi:
Emin’ini anlatan kişi Harm van Zuthem olacaktı. Ama maalesef gelemedi ve bir mektup gönderdi.
Övgü dolu sözlerin bulunduğu bu mektubu okuması için eşi Mirjam Ateş’i sahneye davet ediyorum.
EMİN ATEŞ
Emin Ateş, Hollanda’daki Türk toplumu içinde öne çıkan bir isimdir. Hayatı boyunca Türk göçmenlerin ve onların çocuklarının Hollanda toplumundaki konumunu iyileştirmeye adanmıştır. Farklı sivil toplum kuruluşlarındaki çalışmaları, siyasi alandaki aktif rolü ve iş dünyasındaki kariyeriyle, Türk-Hollanda toplumunda kalıcı bir etki bırakmıştır.
Ateş, Hollanda’da Türk toplumunun çıkarlarını savunan bir organizasyon olan Türkler İçin Danışma Kurulu İOT (Inspraak Orgaan Turken) bünyesinde merkezi bir rol üstlenmiştir.
İOT, Türk azınlığı ile Hollanda hükümeti arasında bir köprü görevi görerek istihdam, eğitim ve toplumsal uyum gibi önemli konulara odaklanmıştır.
Onun liderliğinde İOT, Hollanda’daki Türklerin karşılaştığı zorluklara yönelik stratejik çözümler geliştirmiştir.
Ateş’in entegrasyon vizyonu, Türk kimliğini korumayı savunurken, aynı zamanda Hollanda toplumuna aktif katılımı teşvik etmiştir.
Emin Ateş ayrıca, uzun yıllar boyunca Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyonu (TİKF) başkanlığı yapmıştır. Onun liderliğinde bu federasyon, Türk toplumunun dini ve kültürel çıkarlarını temsil eden etkili bir organizasyon haline gelmiştir. Ateş, dinler arası diyaloğu ve kültürel alışverişi teşvik etmiş, TİKF’yi Hollanda’da Türk-İslam kimliğini güçlendiren bir platforma dönüştürmüştür.
Toplumsal katkılarının yanı sıra Emin Ateş, iş dünyasında da başarılı bir kariyer yapmıştır. Uluslararası teknoloji şirketi Ricoh’da uzun yıllar çalışmış, Orta Doğu’daki ticari faaliyetlerden sorumlu olmuştur. Bu rolde stratejik projelere liderlik etmiş ve bölgedeki iş geliştirme faaliyetlerinde önemli katkılar sağlamıştır. İş dünyasındaki liderliği ve uzmanlığı, ona uluslararası düzeyde de etki alanı yaratmıştır.
Emin Ateş, Hollanda toplumuna yaptığı yıllarca süren katkılar ve hizmetler nedeniyle kraliyet nişanı ile onurlandırılmıştır. Bu ödül, onun Türk toplumu adına liderlik rolünü ve farklı topluluklar arasında diyalog ve anlayışı geliştirme çabalarını resmen tanımıştır.
Emin Ateş’in mirası, Hollanda’daki Türk toplumunun toplumsal konumunun iyileşmesinde yatmaktadır. Eşitlik, kapsayıcılık ve Türk kökenli Hollandalılar için eşit fırsatlar için mücadele etmiş ve bu çalışmaları, gelecekte herkesin eşit bir sese sahip olduğu bir toplum inşa etmeye çalışan nesiller için ilham kaynağı olmaya devam etmektedir.
******************************************
Nilgün Yerli, İbrahim Görmez’i takdim ederken önce
Tanrı bir gün toprağa, ‘Bir cayir doğur dedi’
Doğurdu toprak ana, çayır sanki cennetti… şiirini okudu ve şunları söyledi: Dini önyargılar birbirimizi ötekileştirmenin en kolay, aynı zamanda en acı yolu.
İnsanları birbirinden ayıran ama aynı zamanda insanları birleştiren din, elbette doğru bir şekilde sunulmalı. Hollanda Türk toplumunda adeta Din ve Kültür Ateşemiz olan İbrahim Görmez’in de büyük emeği var…Bugün burada olamasa da Süleyman Koyuncu, İbrahim bey adına bir film düzenlemiş…Buyrun birlikte izleyelim.
Görmez, bu filmde yaptığı hizmetleri anlatır.
İBRAHİM GÖRMEZ

25 Eylül 1939’da İzmir, Türkiye’de doğan İbrahim Görmez, 1964 yılında Hollanda’ya gelişinden itibaren Türk toplumu içinde öncü bir rol üstlenmiştir. Saygıdeğer bir lider olarak, Türk Müslümanlarının haklarını savunmak ve kültürel ile dini kimliklerini güçlendirmek için yorulmadan çalışmıştır. Görmez’in etkileyici kariyeri, toplumu güçlendirme ve kültürler arası diyaloğu geliştirme konusundaki derin bağlılığını yansıtmaktadır.
Hollanda’ya gelir gelmez, toplumsal organizasyona yönelik adımlar atan Görmez, Amsterdam’da Bozkurtlar Derneği’ni kurarak Türk göçmenler için önemli bir sosyal ve kültürel platform oluşturdu. Bu dernek, Türk toplumu için daha iyi organize olmanın temelini attı ve ilerleyen yıllardaki yapılanmalar için bir model oluşturdu.
1979 yılında Görmez, Hollanda’daki Türk İslam ve Kültür Dernekleri Federasyonu (TİKDF)’nin kurulmasında kilit bir rol oynadı. Bu federasyon, binlerce üyesiyle etkili bir ağ haline gelirken, Hollanda’da yüzlerce caminin inşa edilmesine öncülük etti. Söz konusu camiler sadece dini merkezler değil, aynı zamanda topluluk inşası ve kültürel dayanışmanın önemli birer sembolü oldu.
1986 yılında Görmez, İslam Yayın Kurumu (Islamitische Omroep Stichting – IOS)’nu kurarak Hollanda’daki Müslüman toplumu için medya alanında bir temsil platformu oluşturdu. IOS, Türk toplumunun sesini duyurmasına katkıda bulunurken, aynı zamanda Hollanda toplumunda Müslümanların daha iyi anlaşılmasını sağladı ve kültürel görünürlüğü artırdı.
Görmez’in Türk toplumuna ve Hollanda toplumuna yaptığı katkılar geniş yankı uyandırdı.
2016 yılında, TÜRYAK (Türk Yaşlı Hakları Derneği) tarafından Örnek Kıdemli Vatandaş ödülüne layık görüldü. Bu ödül, topluma yaptığı üstün hizmetleri ve yarattığı kalıcı etkiyi takdir eden önemli bir onur oldu.
Görmez, Türk İslam ve Kültür Dernekleri Federasyonu başkanı olarak, stratejik vizyonu ve organizasyonel becerileriyle fark yarattı. Onun liderliğinde birçok kültürel ve dini etkinlik düzenlenirken, kültürler arası uyum ve dini özgürlükler teşvik edildi. Görmez, farklı topluluklar arasında köprüler kurmada önemli bir rol oynadı ve çalışmaları Hollanda’daki Türk toplumu üzerinde kalıcı bir iz bıraktı.
İbrahim Görmez, topluma olan bağlılığı, vizyoner liderliği ve kültürler arası işbirliği ile dini özgürlükleri destekleme konusundaki katkılarıyla takdir edilmektedir.*
*************************************************
Nilgün Yerli, Gülpembe skecinden sonra, İnanç Kutluer’i anlatması için kızı Alev’i sahneye davet ederken şunları söyledi:
Olduğum ben, olduğun sen,Gördüğün ben, gördüğüm sen,
Gördüğünü sandığın ben, gördüğümü sandığım sen,
Çünkü arada bir sürü yargı perdeleri vardır…
Gördüğümüz ve göremediğimiz gerçeklerle uzlaşmak, şimdi de zor almasına rağmen, 60-70 ve 80’lerde daha da zordu.
1969’da Hollanda’ya ve sonsuz azmiyle hedefleri ile mücadele eden pes etmeyen ve bizleri radyoda bilgilendiren İnanç Kutluer’i kizi Alev Kutler’den dinleyelim.
İNANÇ KUTLUER
İnanç Kutluer: Hollanda’daki Göçmen Organizasyonlarının Önde Gelen İsmi
İnanç Kutluer, Hollanda’daki göçmen organizasyonlarında etkili bir figür olarak tanınmakta ve göçmen hakları ile refahı konusundaki özverili çalışmalarıyla öne çıkmaktadır. Ankara’da doğan Kutluer, 1969 yılında Hollanda’ya yerleşmiş ve hem Türk toplumu hem de daha geniş Hollanda toplumu için önemli katkılarda bulunduğu etkileyici bir kariyer inşa etmiştir. Kendisi, Göçmenlere Yardım Organı, NOS ve Utrecht’teki Hollanda Göç Enstitüsü gibi kurumlarda üstlendiği rollerle tanınır.
Kutluer, toplumsal kariyerine Utrecht’teki Göçmenlere Yardım Organı’nda başlamıştır. Burada, göçmen topluluğunun entegrasyonunu ve desteklenmesini sağlamak için çalışmış; özellikle eğitim, istihdam ve sosyal katılım gibi temel konulara odaklanmıştır. Çalışmaları yalnızca pratik destek sağlamaya yönelik olmayıp, aynı zamanda göçmenlerin Hollanda toplumundaki sesini güçlendirmeyi de hedeflemiştir. Bu çabalar, onun göç politikaları üzerindeki erken ve kalıcı etkisini vurgulamaktadır.
Erkan Tapan’ın Türkiye’ye dönüşünden sonra, Kutluer NOS’taki Türkçe radyo programının sorumluluğunu üstlenmiştir. Bu görevde, Türk toplumuna Hollanda ve Türkiye’deki sosyal, siyasi ve kültürel meseleler hakkında önemli bilgiler sunmuştur. Radyo programı, entegrasyon ve göçmen hakları tartışmaları için bir platform sağlarken, topluluğun kültürel bağlarını koruma konusunda da kilit bir rol oynamıştır.
Kariyerinin ilerleyen dönemlerinde, Kutluer Utrecht’teki Hollanda Göç Enstitüsü’nün (NMI) direktörlüğünü yapmıştır. Bu kurumda, 45 yaş ve üzeri göçmenlerin Türkiye’ye dönüşlerini desteklemek için yenilikçi bir geri dönüş programı geliştirmiştir. Program, göçmenlere finansal ve lojistik destek sunarak, onların memleketlerinde yeni bir hayat kurmalarına olanak tanımıştır. Bu girişim, Kutluer’i Türk diasporası içinde saygın bir figür haline getirmiş ve göç politikası ile entegrasyon üzerindeki etkisini pekiştirmiştir.
NOS ve Göç Enstitüsü’ndeki rolleri dışında, İnanç Kutluer, Hollanda’daki göçmen politikalarına önemli katkılar sağlamıştır. Özellikle sosyal ve ekonomik entegrasyon ile eşit fırsatlar konularında göçmenlerin adil bir şekilde muamele görmesi için mücadele etmiştir. Politika yapıcılar, araştırmacılar ve toplum liderleriyle iş birliği yaparak, göç ve göçmenlerin karşılaştığı zorluklar hakkında daha iyi bir anlayış geliştirilmesine katkıda bulunmuştur.
İnanç Kutluer, Hollanda’da kapsayıcılık, adalet ve göçmenlerin refahını artırma konularındaki çalışmalarıyla ilham kaynağı olmaya devam etmektedir. Onun çalışmaları, hem Türk toplumu hem de genel Hollanda toplumu üzerinde kalıcı bir etki yaratmıştır.
***********************************
Nilgün Yerli, Davul ve Müzik skecinden sonra, Mustafa Ayrancı’yı anlatması için Zeki Baranı sahneye davet ederken şunları söyledi:
“70’lerde İnsan hakları denen mefhumu keşfettik…Haksızlığı keşfettik, hakkımızı aramayı keşfettik, demokrasiyi keşfettik… Özgürlüğü keşfettik…. Çocuk parası denen yasayı, işsizlik ödeneğini keşfettik..
01 Kasım 1979’da meclise gittik…
Davul zurna ve binlerce kisiyle ….
Mücadele ve azim davul zurnanın sesinden dahada yüce ….
1979’da hep birlikte Parlementoyu işgal ettik, davulla zurnayla… Başlangıc da olsa başardık… Eşitliğin tadını keşfettik… İnsan olmanın, dini, dili, ırkı, rengi, tercihi ne olursa olsun, yargısızca insan olmanın güzelliğini keşfettik…
Haklarmızın güzelliğini keşfettik!
(sonra haklarımızı suistimal etmeyi de keşfettik… Köyümüzden 5-10 çocuğu üzerimize yazdırmayı, işsizlik ve hastalık ödeneğini suistimal etmeyi de keşfettik…)
İnsan olmann renk, ırk, din, dil, ne olursa olsun, insanlığın eşitliğini keşfettik…
…ve hâiâ bugüne dek, bunun keşfi ile meşgulüz.”
Bunlar tabii kendiliğinden olmadi…
Bunlari arastiran mücadele eden ve Yasatan Mustafa Ayranciyi sizlere anlatmak uzere: Zeki Baran beyi sahneye davet ediyorum.
MUSTAFA AYRANCI