
“300 kere maşallah” demek lazım. Dile kolay, 300. sayı. Her sayının hazırlanması bütün bir ayı kapsıyor. Son 2 hafta ise sayfa düzeni, röportajlar, yazarlara ulaşmak, geç gelen yazıların peşine düşmek, onları tashih etmek vs. vs. derken 300 sayıdır bu macera devam ediyor.
Zeynel ve arkadaşları ile başlayan bu yolculuk döndü dolaştı tekrar Zeynel’in çabalarıyla devam ediyor. Biz de 12 yıla yakındır ısrar ediyoruz “illa her ay yazmaya devam edelim” diye ve Allah bilir daha ne kadar yazma ömrümüzün olduğunu. Bizlere böyle bir imkân verdiği için ben çok teşekkür ediyorum Doğuş ailemize, çünkü beni disipline ediyor, düşünmeye, gözlemlemeye, not almaya ve hepsini bir bütün hâline getirip yazıya dökmeye sebep oluyor. Zihinler sürekli okumak ve düşünmekle beslendiği müddetçe daha berrak kalabiliyor.
Küflenme hatta daha da geriye gitme riskine karşı inatla okumak, gözlemlemek gerekiyor. Ama bunları paylaşma platform sağladığı için Doğuş’a teşekkür ise bir borç.
- sayımız hayırlı ve gelecek daha nice güzel sayıların da habercisi olsun.
Gitmek mi zor kalmak mı?
Bu yıl Türkiye’den örneğin Almanya’ya, Hollanda’ya beyaz yakalıların başvurusunda rekor seviyelere ulaşıldı. Bu ne demek? Türkiye’de yapılan bir araştırmaya göre, 18-24 yaş arasındaki gençlerin % 48,8’i Türkiye’de yaşamaktan memnun değil.
Aynı yaş grubundaki Suriyeli gençlerin ise % 11,8’i Türkiye’de yaşamaktan memnun değil.
İnsanların yaşadıkları yerlerde memnun olup olmamalarındaki en büyük etkenlerin başında ekonomik durum belirleyici oluyor.
Refah seviyesi iyi olanlar ise gerek aile durumu gerekse sağlık, yaş etkenlerinden yaşadıkları yeri sevebiliyor ya da sevmeyebiliyorlar. Türkiye’deki büyük şehirlerden insanların Ege’ye doğru taşınmalarındaki sebeplerin başında da, şehirlerin yoğunluğu, pahalılığı ve huzursuzluğu gibi etkenler rol oynuyor.
Türkiye’de bir tren yolculuğu esnasında karşımdaki biri öğretmen diğeri meslektaşım olan psiko-sosyal danışman genç, ileride Malta’ya taşınmak istediklerini söyleyince, ‘ne kadar güzel’ demekten başka bir şey diyemedim. Eğer insan kendi ülkesinde ekonomik olarak mutlu, hayatın geneli olarak huzurlu hissetmiyorsa, yapacak hiç bir şey yok maalesef. Üstelik bütün ülkeler için geçerli bu.
Yaşadığımız Hollanda’da ekonominin altüst olduğunu hele bir düşünün. Aynı saiklerle insanların mutsuz, huzursuz olduklarına doğal olarak şahit olacaksınız. Oysa biz genelde Hollanda’da çok yağmur yağdığından dolayı insanların örneğin Fransa, İspanya, İtalya ya da Asya’ya göç ettiklerini izliyoruz ‘Ik Vertrek’ programında. Çok nadiren İskandinav ülkelerine gidenlere şahit olduk bu zamana kadar. Siyasi ve ekonomik nedenlerle göç etmek ile hava şartlarından dolayı göç etmek arasında ciddi bir konfor farkının olduğunu fark etmişsinizdir. Hele hele meseleyi Ekim ayının başından beri devam eden Gazze savaşına getirirsek, konu çok daha başka bir boyuta gelecektir (geçen ayki yazıda düşüncelerimizi paylaşmıştık.) Allah kimseyi zorla yerinden göç etmek zorunda bıraktırmasın.
Camiler ve Kütüphaneler
Genelde camilere girdiğim zaman kütüphanesine bakıp kitapları gözden geçiririm. Hollanda’daki camilerdeki kitapların hemen hemen hepsinin birbirine benzediğini fark ettim. Benzerlikleri, kitapların büyük bir çoğunluğunun 1. Nesil döneminde alındığı ve bir çok kitabın Türkiye’de baskılarının bile tükenmiş olduğu. Neyse, eldeki kitaplara bakacak olursak, daha çok mushaflar, fıkıh kitapları (Ömer Nasuhu Bilmen) ve İslam Tarihi gibi kitaplar. Millî Görüş camilerinde ise bunların yanında bir de 1. Nesil döneminin popüler siyasi kitaplarını da görmek mümkün (Yalan Söyleyen Tarih Utansın gibi.)
Son dönemde ise Millî Görüş’ün kendi bastığı hafta sonu ders kitaplarını bir yenilik olarak göze çarpıyor.
Diyanet camilerinde ise Diyanet Vakfı’nın bastığı kitaplar dikkatimi çekiyor.
Bir de Kur’an mushafları ve hatta bazılarının ciltlerinin çok kötü olduğunu da görmeniz mümkün. Bazen vatandaş da bu kitapları ne yapacağını bilemediği için gelip camilere bıraktığına da şahit olduk (oysa Türkiye’ye giderken yanınızda götürün, verin bir matbaaya ve sizin için yeniden ciltlesinler. Sonra okumak mı istersiniz, yoksa hediye mi etmek istersiniz sizin bileceğiniz iş.)
Özetle; son dönem gerek Türkiye’de ve gerekse Hollanda’da çıkan kitaplara rastlamak neredeyse imkânsız. İmkânsız çünkü bunları okuyan kitleler az ya da hiç olmayınca manzara böyle oluyor maalesef. Prensip olarak hatta inatla günlük okumalar bence çok önemli. Okuduklarınızın da paylaşılıp üzerinde konuşulması ise daha başka bir konu. Benim yeni bir okuma grubuna ihtiyacım var anlaşılan. Ne okumalı acaba?
Ergün Madak —◄◄ …