
Sosyal Medya’da çevrilen filmleri biz önceden TV kanallarında ve gazetelerde görmüştük. Şimdi onun bir başka versiyonunu sahneliyorlar. Bizler Avrupa seçimlerini, gerek sokakta ve gerekse Parlamento’daki tartışma kültürünü de yakından takip ediyoruz. Türkiye’de sokakta gayet normal ve sakin başlayan programlarda insanların nasıl fitili çekilmiş bombaya dönüştüklerini de görebiliyoruz. Peki bunun nedeni nedir?
Benim kanaatime göre iki nedeni var: İlki doğal olarak insanların kendi yaptıkları siyasi tercihler ve ikincisi de ekonomik nedenler. Siyasi tercihlerin gerisinde özellikle insanların dünya görüşü, onun da arkasında ise insanın kendi karakter yapısı rol oynuyor. Ekonomik nedenler ise %100 bir etkene sahip de diyemiyoruz. Açalım: Türkiye’de ekonomik durumu çok iyi olanlarla hiç de iyi olmayanlar neden aynı paydada birleşebiliyorlar? Üstelik bu buluşma herhangi bir parti aidiyetiyle doğru orantılı değil. Çıkardığım sonuç, sizin kendi karakteriniz ve akabinde tercih ettiğiniz dünya görüşü aslında sizin siyasete, ekonomiye, kültüre, insana yani dünyaya bakışınızda belirleyici oluyor.
Burada dikkat edilecek en önemli nokta bence şu: Allah, Kur’an’da, “insanın öfkesinin onu adaletsizliğe sürüklememesini” ifade ediyor (Maide 8). Aynı durum birilerine olan sevgi için de geçerlidir. Bir yerde, Konuşma Teknikleri Ve İletişim üzerine konuşurken böyle bir soru gelmişti. Nasıl adil olacağız, eğer karşınızda çok sevdiğiniz ya da sevmediğiniz birisi varsa ve arabulucu olmak zorundaysanız ya da hakem olacaksanız? Ölçü; sadece ve sadece konunun taraflarından uzak içeriğine odaklanmaktan geçiyor. Kimin yaptığından ziyade neyin yapıldığına odaklanmak. Devamında ancak kimin yaptığı, hangi sebeplerden, nasıl gibi sebepler değerlendirmeye girebilir, ama ilk etapta değil. Seçimlerle ne alakası var? Bazen insanlar serzenişte bulunuyorlar, ya bir insan nasıl şöyle ya da böyle düşünebilir diye. Düşünceler adil ve objektif değil, tam tersine sübjektif ve görecelidir, bunun nedenini yukarıda anlattık. Bunu fark etmenin şöyle bir avantajı var: Sahnede sergilenenler ile sahne arkasındaki kulisi ve yazılan senaryoyu, yazarını kavradığınız zaman durum analizi yapmanız kolaylaşıyor ve taşları yerine rahat oturtabiliyorsunuz.
Dr. Rıza Nur’un Hatıratı
Hani bazı kitaplar ve yazarları vardır, daha siz okumadan, sağda solda duyduklarınızdan bir algı oluşur ya, Dr. Rıza Nur’un hatıratı da aslında böyle ve içimde ‘kendim okumalıyım’ düşüncesi oluşmuştu. Geçenlerde sevgili bir abimiz bana kütüphanesini gösterirken, yeşil renkli 3 ciltlik kitaplar hemen dikkatimi çekti ve ödünç alıp alamayacağımı sormuştum. O da hemen hediye etti. (Tekrar teşekkürler Mustafa abiciğim.) Ramazan’da ancak 1. cildini okuyabildim ve kendim okuyarak kendi algımı oluşturmanın ne kadar doğru olduğunu bir kez daha gördüm.
Aslında ne kadar tuhaf değil mi? Bir önceki konuda olduğu gibi, yine kendi karakterimiz ve dünya görüşümüz bir yazara ve onun yazdığı kitabı değerlendirirken ne kadar belirleyici oluyor! Düşünsenize aynı kitabın yazarı için bir kesim “zırdeli” diyebilirken başka bir kesim de bir döneme “ışık tutan” önemli bir hizmet olarak değerlendirebiliyor. İnşallah bitirdiğim zaman daha detaylı bir değerlendirme yapabilirim. Fakat şu an için söyleyebileceğim: Kesinlikle okunmalı. Hatta görebildiğim kadarıyla Youtube’da sesli kaydı bile var. Youtube derken…
Youtube ve Zaman
Güzel bir bayram geçti elhamdülillah. İki çocuklu ve çok yoğun bir hayat yaşayan çok değer verdiğim genç bir aile ile dünyadan, ekonomiden, sağdan soldan ve hayatın keşmekeşinden konuşurken konu hayatın anlamına gelmişti. Çünkü bir gün bana telefon konuşmasında, çocukların camide Kur’an öğrenmeye başladıklarını, kendisinin de onları evde çalıştırırken onun için de unuttuklarının hatırlanmasına vesile olduğunu söylemişti ve ben bundan çok mutlu olmuştum. Tekrar mutluluğumu yüz yüze paylaştım gençlerle. Sonra şunu söylemiştim: Anladığım kadarıyla arabada bir sürü zaman geçiriyorsunuz. Size tavsiyem bol bol Kur’an meali dinleyin… Onlara linkini göndereceğim.
Kur’an Meali’ni cd olarak keşfettiğimde çok mutlu olmuştum. En önemli sebebi, günde ortalama 1.30 saati arabada heba olurken onu şimdi efektif kullanabilecektim. Arabada böyle zamanı değerlendirdiğinizi düşünsenize. Sesli kitap dinleyebilirsiniz, ezber yapmak isteyenler ya da ezberlerini pekiştirmek isteyenler için biçilmiş bir kaftan araç içi zaman. Aracınıza binmeden ayarlayın telefonunuzdan dinlemek istediğinizi ve bağlanın hemen.
Pişman olmayacaksınız.
Ergün Madak —◄◄