
Randstad Letselschade & Advies CEO’su Ethem Emre’den Vergi Dairesi mağdurlarına çağrı: “Haklarınızı birlikte arayalım, yeni mağduriyetlerin yaşanmasına meydan vermeyelim!”
Hollanda Vergi Dairesi’nin göçmen kökenli ailelere yönelik yapılan fişleme ve ırkçı uygulama nedeniyle binlerce aile çok büyük mağduriyetler yaşadı.
Kimi işini, kimi eşini, kimi aşını kimi de canını kaybetti. Bir özür dilemek bile bunları yaşatanların gücüne gitti, sadece sus payı niteliğinde parasal bir destek verilerek işin içinden çıkılmaya çalışıldı. Onca mağdur insan, yaşadığı acı, travma, hak etmedikleri suçlama, karalama ve iftira ile baş başa kaldılar.
Randstad Letselschade & Advies Yönetim Kurulu Başkanı Ethem Emre, hükûmetin bile istifasına sebep olan bu rezaletin neticesinde mağdur olan insanların sesine kulak vermek, onları dinlemek, yaşadıkları acıya ortak olmak, çıkmayan seslerini kamuoyuna duyurmak ve sorumlulardan hesap sormak için bir kampanya başlatıyor.
Doğuş olarak bu hizmetin içerisinde olacağız ve sesinizin daha gür çıkmasına yardım edeceğiz.
“Sus Payı Olarak Verilen Tazminatlar Hiçbir Kaybı Karşılamaz”
Hollanda eski Hollanda değil…
Vergi Dairelerinde, hükümetin istifasına sebep olan çok ciddi, skandal bir kurumsal ayrımcılık olayı yaşandı.
Sayıları 200 bine varan bir mağdur kitlesi oluşturuldu. Irkçılığı yapanlar yaptığı zulümle kaldılar. Siyasilerin, bürokratların arkasına saklanarak âdeta aklandılar.
Bu ayrımcılık sadece Vergi Dairesi’nde değil, polis teşkilatında, sağlık sektöründe, eğitim hayatında, iş pazarında, konut alım ve kiralamasında da sık sık alenen yaşanmakta ve ilgililer maalesef bu gidişata seyirci kalmaktalar.
Yetkililerin seyirci kalışı, suskunluğunu anlayabiliyorum da bu toplumun öncülerinin, kanaat önderlerinin, STK temsilcilerinin ve bu haksızlığı, zulmü yaşayanların seyirci kalıp susmasını anlamakta zorlanıyorum.
Bu konuda çok duyarlı, sağduyulu, cesur bir ses var. Ona kulak verelim istedim.
Bu kişi, olaylardan hemen sonra bu yapılan rezaletin cezasız kalmaması gerektiğini haykıran, yapanların bedelini ödemesi için çırpınan, mağdurların karışıksız haklarının savunuculuğuna soyunan Türk Hukuk Bürosu Yönetim Kurulu Başkanı Sevgili Ethem Emre’den başkası değil.
Sık sık konuyla alakalı gazetemize bilgi aktaran Emre’yi ofisinde ziyaret ettim.
Her zaman olduğu gibi yoğunluğuna rağmen en güzel şekilde ağırladı ve daha önce vergi mağdurlarına yapılan çağrının sonucunu öğrenmek; bu kurumsal ırkçılık meselesi için toplumun ve toplum önderlerinin bugüne kadar neler yapıp yapmadıklarını sordum. Ethem Bey yine tek başına, yapayalnız haksızlıklara göğüs germeye, ayrımcılık, ırkçılık ve haksızlıklar karşısında mücadele vermeye devam ediyor. Umudunu yitirmeden kamuoyunun gündemine bu sorunu getirmeye ve çözümü için toplumsal bir uzlaşının yollarını aramaya çalışıyor….
Skandaldan, hak gaspından, kurumsal ırkçılığın belgelenmesinden sonra değişen bir şey var mı?
Mağdurların bireysel haklarını vermek için bir şeyler yapılıyor ancak bu bana göre bir sus payıdır. Onca yaşanan mağduriyetin bedeli para olmamalı. Bu, bireysel bir mesele değildir. Toplumsal bir tepkinin henüz verilmediğini düşünüyorum. Çünkü anayasanın birinci maddesi bu insanlar tarafından ihlal edildi. Hükümetin istifasına sebep olan olaydan sonra yine aynı partiler iktidarda. Sorumlu kişiler maalesef işlerinin başındalar. Sanki yeni mağduriyetlerin meydana getirilmesi için uğraşıyorlar. Sanki danışıklı dövüş gibi. Birbirlerinden haberleri varmış gibi bir yol izleniyor.
Kaldı ki bu sadece bu kurumla olan bir sorun da değil. Hastanelerde aynı sorun yaşanıyor. Bizim şu anda yürüttüğümüz hizmet alanında sigorta şirketlerinde, poliste, emlak bürolarında, iş pazarında, eğitim hayatında da ayrımcılığın en ağırını en incitici ve acı verenini yaşıyoruz. Bunlar sadece duyduklarımız. Çoğu da korkudan yaşadığı, muhatap olduğu ırkçı, ayrımcı davranışları sineye çekiyor, saklıyor.
Vergi Dairesinin sebep olduğu kurumsal ırkçılığın insanlara verdiği zarar parayla telafi edilecek boyutta değil. İnsanların ailesi dağıldı, canlarına mal oldu.
Büyük bir önyargıyla bakılıyor. “Yabancıysa, burada mutlaka bir üçkağıtçılık vardır” düşüncesiyle hareket ediliyor. Bu önyargılı düşünceyi bitirmeliyiz ve asla gelecek nesile bu bakış açısı taşınmamalı.
Neler yapılmalı ki bu acılar bir daha yaşanmasın… Herkes suskun. STK’lar, siyasetçiler, kanaat önderleri bu konuda tek bir laf etmiyorlar. Belgelenmiş, kanıtlanmış bir haksızlık var.
Suçlular suçunu kabul ettikleri hâlde bu duruma seyirci kalıp, susmak ne ile açıklanabilir?
Kimse devlete karşı hedef olmak istemiyor. Hukukçularımız bir araya gelip kolektif bir çalışma başlatmalılar. STK’lar seslerini daha gür çıkarmalılar.
IOT ve benze çatı örgütleri parlamento üzerinden bu haksızlığı kamuoyunun gündemine taşımalı.
Mağdurların da dernekleşerek haklarını aramaları gerektiğini düşünüyorum. Ferdi hak aranmaz. O şekilde ancak bireysel hakkını ararsın. Toplumsal haklar dernekleşerek aranır. Toplumun menfaatlerini koruyacak şekilde bir araya gelinmesi gerekiyor.
Ben de mağdurlara danışmanlık yapacağımı, altyapı sunacağımı söyledim. Ben mağdurlar değilim, onlar kendi kendilerini organize edecek bizler de tavsiyelerde bulunacağız, yol göstereceğiz.
O zaman güç olursun, toplu olarak; sorumlu devlet de olsa mahkemeye taşır, hakkını ararsın ve alırsın. Devlet bünyesinde pek çok denetleme organı var. Bir özür dileyerek bu işi kapatmak, gelecekte yeni haksızlıkların, yanlışlıkların oluşmasına zemin hazırlamaktır. Ve bu kötü gidişatın önünü kesemezsiniz. İlgisizlik, sahipsizlik hâli de insanımızı büyük bir yalnızlığın ve sıkıntının kucağına atar. Ondan sonra da haklı olan davalarında bile hakkını aramayı bırakır, boş verir. Biz bu fırsatı değerlendiremezsek gelecek nesillere de yanlış bir miras bırakmış olacağız. Benim bu manada verdiğim mücadele hem şu an mağdur olanların haklarını alması hem de gelecek kuşağın bizi onurla, güzellikle anması içindir.
Bu nedenle bu manada sorumluluk alabilecek herkese her kuruma açık bir çağrıda bulunuyorum: Siyasiler, STK temsilcileri, elçilik ve cami üst kurulları, iş adamları sayıları yüzleri aşan hukukçularımız bu davayı sahiplenin ve mağdur olanların sesini ilgili mercilere duyurun ve gasp edilen haklarının iadesini sağlayın… Bunların hepsi söz almalı; aksi taktirde vatandaşın temsilciliğine soyunan herkes bu sorunun bir parçası olmaktan kurtulamaz. İsrail ve vatandaşlarıyla alakalı bir sorun, sıkıntı yaşansa ilgili bir-iki kurum çıkıyor, bir şeyler söylüyor, sorun çözülüyor. Bizler ise suskunluğu tercih ediyoruz. Bunun da bedeli ağır oluyor ve her geçen gün ağırlık artıyor, sorunlarımız büyüyor.
Bizim vatandaşlarımızla ve Türkiye ile alakalı en küçük bir olumsuzluğu medya manşete taşırken, böylesine insan hak ve onurunu zedeleyen bir durum maalesef sessizce geçirilmeye çalışılıyor. Bu durum aslında Hollanda-Türkiye ilişkilerinde de gündem olmalı ve devletimiz bizlere sahip çıkmalıdır.
Mağdurlardan nasıl bir izlenim edindiniz?
Aralarında cesaretli olanlar da vara ama toplumsal bir hareket başlatılmadıkça maalesef o birkaçı da köşesine çekiliyor. Kimi utanıyor, kimi duyulmasın istiyor ama haksızlığa uğradığını kabul ediyor.
Bilgi paylaşımındaki amaç nedir?
Türk Hukuku Büromuzda çalışan arkadaşlarımızla Türkiye’ye gitmeden her türlü davanızı buradan sonuçlandırmak için gayret gösteriyoruz. Özellikle son günlerde Otomatik Bilgi Paylaşımında kafalar çok karışık. Bu düzenleme kimleri ilgilendiriyor, nelere dikkat edilmeli, nasıl bir yol izlenilmeli, tedbir alınacak konular nelerdir gibi soruların cevapları ve diğer sorunlarınız için hukukçu arkadaşlarımız hazırlar. Vatandaşlarımız konuyla alakalı en azından şunları bilmelidir: “Bu bilgi paylaşımı bana nerelerde dokunur, sınırları nedir, nereye kadar bilgiye ulaşılabilir?” sürpriz yaşayacaklarına Türk Hukuku kapsamında bunun ana hatları nedir, bu araştırmalar nereye kadar varır, o gibi konularda hukukçu arkadaşlarımız vatandaşlarımızı bilgilendirmek ve doğru yönlendirmek için bekliyorlar.
Hesaplardaki paraların takibi için geriye dönük araştırmalar da yapılıyor. Bu nedenle en doğru yol, bir bilene danışmak ve onunla beraber yol almaktır.
Gümrükten çıkarken de 9999 avronun dışındaki paranın bildirimini istiyorlar. Bence hem bunun hem de bilgi paylaşımın amacı; Hollanda Devletinin bu paraların vergisine ihtiyacı yoktur. Buradaki yegane amaç, Hollanda’da yaşayan insanlarımızın Türkiye ile olan ekonomik bağını kesmektir; bunun da özeti budur. Yoksa Hollanda bu paraların peşinde olsa bunu çoktan farklı bir formül ve yolla hallederdi.
DM Z. A. K