Almanya’daki ana akım medya kuruluşları, şiddet haberlerinde yabancı kökenli fail ve şüphelileri, polis kayıtlarındaki oranlarına kıyasla yaklaşık üç kat daha fazla öne çıkarıyor. Yeni bir araştırma, özellikle Müslüman ülkelerden gelen kişilerin medya haberlerinde dört kat fazla temsil edildiğini ortaya koyuyor.

Almanya’daki ana akım medya kuruluşları, haberlerinde yabancıların işlediği şiddet suçlarını polis kayıtlarına kıyasla orantısız biçimde öne çıkarmakla eleştiriliyor. Göç, uyum ve kültürel çeşitlilik konularında düzenli araştırmalar yayımlayan Mediendienst Integration için gazetecilik akademisyeni Prof. Dr. Thomas Hestermann tarafından hazırlanan son analiz, 2025 itibarıyla bu eğilimin şimdiye kadarki en yüksek düzeyine ulaştığını ortaya koyuyor.

2007’den bu yana sürdürülen uzun dönemli bir medya analizi dizisinin son ayağı olan bu araştırma, hem televizyon hem de yazılı basında yabancı suç şüphelilerinin aşırı temsil edildiğini gösteriyor. 2025 yılına ait çalışmada yaklaşık 1600 televizyon haberi ve 350 yazılı basın haberi incelendi.

Her haberde failin kökenine yer verilip verilmediği, etnik ya da dinî kimliğinin açık biçimde belirtilip belirtilmediği, failin “yabancı” olarak sunulma biçimi ve aynı döneme ait polis suç istatistikleriyle kıyaslamalar kodlandı. Hestermann, verileri her yıl güncelleyerek medya temsiliyle resmî istatistikler arasındaki farkı ölçüyor.

Televizyon Haberlerinde Üç Kat Fazla “Yabancı Şüpheli”

2025 verilerine göre televizyonlardaki şiddet haberlerinin dörtte biri (yüzde 25,4) failin kökenine atıfta bulunuyor. Bu haberlerdeki şüphelilerin yüzde 94,6’sı yabancı uyruklu. Oysa polis kayıtlarında aynı dönemde yabancı şüpheli oranı yalnızca yüzde 34,3. Yani, televizyon haberlerinde yabancı şüpheliler yaklaşık üç kat fazla yer alıyor.

Araştırma, kamu yayıncıları (ARD, ZDF) ile özel kanallar (RTL, Sat.1, ProSieben, Kabel Eins, Vox, RTL Zwei) arasında neredeyse fark olmadığını da tespit ediyor: Kamu kanallarında oran yüzde 95,7, özel kanallarda ise yüzde 92,9. Her iki grupta da yalnızca birer haberde failin “Alman” olduğu belirtilmiş.

Yazılı Basında da Aynı Eğilim Var

Araştırmanın odaklandığı beş büyük ulusal gazete de (Bild, Süddeutsche Zeitung, Frankfurter Allgemeine Zeitung, Welt ve TAZ) incelendiğinde, haberlerin üçte birinde (yüzde 33) failin kökeni belirtiliyor. Bu haberlerdeki şüphelilerin yüzde 90,8’i yabancı.

Gazeteler arasında farklılıklar olsa da genel eğilim değişmiyor: Welt ve taz yalnızca yabancı şüphelilerden söz ederken, Süddeutsche Zeitung ise görece daha dengeli bir tablo çiziyor (yüzde 72,7 yabancı şüpheli).

Müslüman Ülkelerden Gelen Şüpheliler Dört Kat Fazla Haberleştiriliyor

Hestermann’ın analizine göre, haberlerde öne çıkarılan yabancı şüphelilerin büyük bölümü Müslüman çoğunluklu ülkelerden. Televizyon haberlerinde failin kökeni belirtilmişse bu kişilerin yüzde 70,3’ü, basılı medyada ise yüzde 70,1’i Müslüman ağırlıklı ülkelerden geliyor.

Oysa polis istatistiklerinde bu oran yalnızca yüzde 15,8 seviyesinde kalıyor. Diğer bir deyişle Müslüman kökenli şüpheliler, medyada dört kat fazla temsil ediliyor. Bu da kamuoyunda “suç ve göç” arasında abartılı bir ilişki algısı yaratıyor.

Aynı Suç, Farklı Yankı: Milliyet Etkisi

Analizde örneklenen iki yakın tarihli olay bu temsil dengesizliğini çarpıcı biçimde ortaya koyuyor. 13 Şubat 2025’te Münih’te Afgan kökenli bir erkek bir gösteriye araçla dalarak üç kişiyi öldürdü. Bu olay hakkında yaklaşık 1000 haber yayınlandı ve ARD aynı akşam özel bir “Brennpunkt” programı yaptı.

Üç hafta sonra benzer bir saldırıda iki kişi öldü. Sosyal medyada “mülteci fail” iddiası yayıldı, ancak failin 40 yaşında bir Alman olduğu açıklandı. Bu kez haber sayısı yarıya düştü, ARD özel yayın yapmadı. Hestermann’a göre bu fark “istisna değil, Alman medyasının sistematik bir yansıması.”

Haberlerin Odağı ve Dili, Var Olan Stereoptipleri Pekiştiriyor

Araştırma, haberlerde failin kökeninin çoğu zaman “suçun anlamını” belirleyen bir unsur gibi sunulduğunu gösteriyor. Bu durum, göçmenlik ve suç arasında nedensel bir bağ varmış izlenimi yaratıyor. Sonuçta özellikle Müslüman göçmenlere yönelik olumsuz algı artıyor, siyasal tartışmalar “güvenlik” teması etrafında daha da kutuplaşıyor.

Hestermann bu tabloyu şöyle özetliyor: “Yabancıların suç oranı polis verilerinde üçte bir düzeyindeyken, medyada neredeyse her şiddet olayıyla ilişkilendiriliyor. Bu, toplumda korku ve önyargıyı besliyor.”

Gazetecilik ilkelerine göre failin milliyetine yalnızca haberin bağlamı açısından açık bir gerekçe varsa yer verilmesi gerekiyor. Ancak araştırma, bu ilkenin sık sık ihlal edildiğini ortaya koyuyor. Bazı medya kurumları “toplumsal ilgi” gerekçesine sığınırken, eleştirmenler bunun göçmenleri sistematik biçimde kriminalize eden bir habercilik pratiğine dönüştüğünü söylüyor.

Hestermann’ın önceki çalışmaları da bu temsil dengesizliğinin, göçmen karşıtı söylemleri güçlendirdiğini gösteriyordu. Mediendienst Integration’un yeni verileri ise bu eğilimin artarak sürdüğünü ortaya koyuyor. (Perspektif.eu)