Saygıdeğer okuyucular ve özellikle gençler!
Zulüm; eşyayı (şeyleri) ait olmadığı yere koymak, şiddetle muamele etmek, haksızlık, işkence, cevr etmek demektir. Zulmedene, haksızlık yapana, acıya sebep olup ağlatana ‘zalim’, zulme uğrayana da ‘mazlum’ denir.
Haksızlık da tıpkı karanlık gibi çirkin, ürkütücü, siyah ve güvensiz, sonuçları açısından acıdır. Koyu karanlık gecenin insan için neler sakladığını kimse bilemez.
Zulüm, bunu yapana eninde sonunda geri döner. Ama nasıl geri döneceği önceden bilinemez. Çünkü “mazlumun âhı zalimden aheste aheste”, yani yavaş yavaş çıkar. Allah (cc) kimsenin hakkını kimse de bırakmaz. Bugün başkasına gücü yettiği için zulüm yapanlar, acı çektirenler, yarın kim bilir nelerle karşılaşacaklar.
Haksız yere atılan bir tokattan tutun da, gizli ve açık işkence yapmaya, masumlara terör yapmaya kadar, ne kadar hukuk ve ahlâk dışı uygulama, haksızlık varsa hepsi zulümdür.
Kur’an, bütün insanlara şöyle sesleniyor:
“Zalimlere yanaşmayın, yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka veliniz (dost ve yardımcınız) yoktur. Sonra yardım görmezsiniz.” (Hûd 11/113)
“Zalimlere sakın ha yanaşmayın, hiç bir şekilde meyletmeyin! Zalimlerin yanında, taraftarı, destekçisi, seveni olmayın! Onların safında yer almak bir tarafa, onlara kalbinizde en ufak bir meyil, sempati, hoşgörü bile olmasın” demektir.
Ürpertici bir uyarı: “Sakın ha…” “Aman ha” tarzında…Yoksa; evet, yoksa size de ateş dokunur! Ceza, felaket sadece zalimlere gelmez, size de gelir.
Âyette, “zalimlere destek/ortak olmayın!” denilmeyip de ‘meyletmeyin’ denilmesi gerçekten dikkat çekici…
Zalime meyletmenin çeşitli şekilleri olabilir. Mesela;
– Zalimin yanında yer almak, ona arka çıkmak, zulmüne bir şekilde yardımcı olmak,
– Zalimin zulmü karşısında susmak, ‘bana ne’ demek,
– Zalimin emrinde memur, gönüllü olarak çalışmak,
– Zalimlerin yetki sahibi olmalarına yardımcı olmak (mesela, oy vererek),
– Zalimleri savunan yazılı ve görsel basını parayla veya bir başka şekilde desteklemek,
– “Bizimkiler yapıyorsa bir hikmeti vardır” deyip zulme kılıf uydurmak,
– Zalim ülke, şirket ve kişilerin –başka imkânı olduğu hâlde- ürettiklerini tüketmek, dükkânlarının, mağazalarının müşterisi olmak,
– Zalimin zulmünü dile getirmekten bile çekinmek (tıpkı kendisine saldıran köpeğe ‘hoşt’ diyemeyen korkak adam misali),
Hadis olarak rivayet edilen bir tesbit:
“Bu ümmet zalime ‘zalim’ deme cesareti göstermediği zaman kıyâmeti bekle.” (Ahmed b. Hanbel, 2/190. Bir benzeri: Hâkim, Müstedrek, 4/108)
– Mazlum ve mağdurlara ayni veya nakdi yardım söz konusu olduğu zaman ilgilenmemek gibi…
Peygamber (sav) buyurdu ki: “Mazluma da zalime de yardım edin. Soruluyor. “Mazluma yardımı anladık da zalime nasıl yardım edebiliriz?” “Onun zulmüne engel olmaya çalışın, bu da ona bir yardımdır.” (Tirmizî, Fiten/68 no: 2255)
Zulmüne engel olmaya çalışarak zalime yardım edin ki başkasına daha fazla zulmetmesin, kendine de daha fazla zarar vermesin. Tabii ki güç ve imkân nisbetinde…
Zira, zalim zulmüne devam ettikçe Allah’ın lâneti, mazlumların ahı ve bedduası onun peşini bırakmayacaktır. Hem bu dünyada, hem de ötede, yaptığı haksızlıkların karşılığını mutlaka görecektir.
Adalet ve insan hakları savunucuları, merhameti olanlar, bulundukları yerde zalimlere karşı, eldeki imkânlar ölçüsünde karşı gelmeli, zulmü duyurmalı, mücadele etmeli…
Çünkü zalimlerin yaptıkları yüzünden kişiler, toplumlar, tabiat, geçim kaynakları zarar görür.
Maalesef eskiden olduğu gibi günümüzde de farklı yerlerde, farklı şekillerde, hatta modern metodlarla zulümler işleniyor, haksızlıklar yapılıyor, insanların hakları gasbediliyor. Tutuklama, işkence, hayatı dar etme, öldürme, katliam ve yakıp yıkma… Hepsi fazlasıyla var.
Güçlü olanlar işgal ve sömürülerini sürdürmek, kendilerine boyun eğmeyenleri sindirmek, daha fazla çıkar elde etmek için zulümlerine devam ediyorlar. Bu zalimler zulümlerine “adalet, meşru savunma, terörizmle mücadele” diyorlar. Böylece büyük kitleleri aldatıyorlar, manipüle ediyorlar.
Ama ne yazık ki bunu kendileri de anlamıyor, gözleri kör, vicdanı kara olanlar da… Bazı kişiler, ülkeler veya kuruluşlar bırakın zalimlere yanaşmamayı, onları “zalim” olarak tanımıyorlar, onların safında yer alıp bir şekilde destekliyorlar. Böyleleri anlamasalar da ateş günün birinde kendilerine de dokunacak… Rabbimiz şöyle buyuruyor:
“Zalimler, nasıl bir akıbete (sonuca) uğrayacaklarını yakında bileceklerdir.” (Şuarâ 26/227)
“… Kesin olan şu ki, zalimler asla kurtuluşa erişemeyecekler.”
(En’am 6/135. Bir benzeri: En’am 6/21. Yûsuf 12/23. Kasas 28/37)
Hüseyin Kerim Ece —◄◄