İsmail niyetine Nemrutlar yetiştirilen bir çağa giriş yapmaktasınız. Aklınıza, yüreğinize mukayyet olun. Cahiliye devri kadınlarının haya ettiği, adamlarının cesaret edemediği işler yapıyor evlatlarımız… Her şey günden güne kötüye gidiyor. Canlarımız düşmanımız saydığımız insanlara özeniyorlar. Onlar gibi yemek yiyorlar. Onlar gibi konuşmaya çalışıyorlar. Onlar gibi giyiniyorlar. Onlar gibi yaşıyorlar ve onlar gibi ölüyorlar…

Evlatlarımız, toplu taşıma araçlarında bırak büyüklerine yer vermeyi, artık sosyal medya akımları için yaşlıları dövüyorlar. Baba odaya girdiğinde ayağa kalkması gereken canlar, babalarını fırçalıyorlar. Ana kıymeti bilen evlat hak getire… Hanım hanımcık kızcemiz kalmadı. Hepsi makyajlı artık… İlahiyatçısı, tarikatçısı dâhil… Sözde dindar ailelerde yetişen evlatlar dahi kalp kırmaktan, namaz kılmamaktan hatta zina etmekten ar etmiyor. Kızlarımız ağırlığı, asaleti, oğullarımız imanı, azameti yekten bırakmışlar. Sadece dış görünüşü için yaşayan, sosyal medya hesaplarında sürünen, alışveriş bağımlısı müptezel anne adayları… Günübirlik hazları peşinde koşan, üç satır kitap okuyup hayatına uygulamayan, beceriksiz sözde baba adayları… Klasik senaryo yükleniyor. Anne-baba feryat eder. Ama iş işten geçmiştir. Kayıt! Bunca pisliğe bulaşmış bu nesilleri hak edecek ne yaptık biz ya Rab! Nerede hata ettik!

Nerede hata yaptığınızı açıklayalım, sevgili iyi niyetli evlat katilleri…

Yıllardır aileler bir türkü tutturmuşlar gidiyorlar. Nereden çıktı bu nesil? Bu çocuklar nasıl bu hale geldi? Buram buram enaniyet ve gaflet kokan bir yaklaşım… Öncelikle sevgili ağabeylerim, ablalarım bu çocukları leylekler getirmedi. Kur’an-ı Kerim’e göre de, modern bilimlerdeki Tabula Rasa mantığına göre de, kültürel yaklaşıma göre de bu çocukları siz bu hale getirdiniz. Bu çocuklar sizin eseriniz, sizin eğitim anlayışınızın ürünü, sizin ahlâkınızın yansıması, sizin hesaplamalarınızın sonucu… Bu çocuklar sizsiniz. Bir hata varsa da sizsiniz. Bir boşluk veya beceriksizlik varsa da sizin yanlış yönlendirmelerinizden…

Siz cimri iseniz oğlunuz para için adam öldürebilir. Çünkü bu erdemi küçükken sizden öğrendi. Siz menfaatçi iseniz çocuğunuz büyüdüğünde insanlara her konuda ihanet edebilir. Çünkü kendi menfaatleri doğrultusunda her şeyin mübah olduğunu sizden öğrendi. Sizin mahremiyet konusunda gerekli hassasiyetiniz yoksa çocuğunuz zina edebilir… Çünkü hassas olmamayı sizden öğrendi. Siz profesör değilseniz, çocuğunuz da astronot olmayabilir. Çünkü küçükken ilmi çalışmalara özendiren bir aile ortamı sunmadınız. Siz inatçı iseniz çocuğunuz çok kalp kırabilir. Çünkü inadı uğruna kavga etmeyi sizden öğrendi. Yani bir eksiklik bir günah bir ahlâksızlık varsa da ilk hesap vermesi gerekenler sizlersiniz!

Sorumluluğun asıl sizde olduğunu, bu çocukların sizin eseriniz olduğunu kabullendiğinizi umuyorum. Sürekli eski gençlerin ahlâkını konuşuyoruz. İsterseniz şimdi de eski ebeveynler ile yeniler arasındaki farkları biraz konuşalım. Ne dersiniz? Bismillah. Eskilerin çocuk eğitiminde başarılı olmalarının en temel sebeplerinden biri tutarlılıktır mesela… Özlerinin sözlerinin bir olmasıdır. Modernist Müslümanlığın, damarlarımıza kadar tesir ettiği bu çağda, günümüz ebeveynleri kendileri ne kadar tutarlı ahlaki davranışlar sergileyebiliyorlar ki… Daha bir de evlatlara örnek olacaklar…

Ailesinden Allah’ın selamını esirgeyen, doğru düzgün ibadet bile etmeyen, fikir nedir zikir nedir bilmeyen baba, sufi evlat yetiştiremez… Küçükken hayrını evladının gözü önünde hatta evladının eli ile yapmayan, peygamberin sofrasına oturmaktan mutluluk duyacağı o cömert yiğidi yetiştiremez. Evladı küçükken, onun gözü önünde annesine iltifat etmeyen baba, babasına hürmet etmeyen anne, evladı büyüdüğünde evladının boşanma ihtimalini engelleyemez. Evladının yanında, gıybet yapan anne babanın, evlatlarını fitnecilikten kovuculuktan uzak tutması mümkün değildir. Faizle ev alan sözde Müslüman, evladını iddiadan kumardan uzak tutamaz. Gündemi alışverişten başka bir şey olmayan anne kızının açılıp saçılmasına kızamaz!

Eskiler beş beden fazla gelir bizim gibi ebeveynlere. Dursun onlar şimdilik. Fedakârlık konusuna gelelim. Teknolojinin, gelişen imkânların ortaya çıkardığı ahlaki problemler ile baş edebilmenin yolu her şeyi tamamen yasaklamak değildir… Lütfedip öğrenmeye çalışmaktır. Çözüm aramaktır. Fedakârlık yapmaktır! Çocuk eğitimi ile diktatörlük rejimini karıştırmamak lazım. Bir hastalığın tedavi edilebilmesi için öncelikle teşhis edilmesi gerekir. Çocuğunuzun izlediklerini izlemiyorsunuz. Dinlediği müzikleri dinlemiyorsunuz. Çocuğunuzun takıldığı ortamları bilmiyorsunuz.

Arkadaşlarının ahlâkı hakkında hiçbir fikriniz yok. Çocuklarına nasılsın, günün nasıl geçti sorusunu sormayan yığınlar tanıyorum… Evladınız ile tanışmadan, onu nasıl içerisinde bulunduğu sıkıntılardan kurtarabilirsiniz ki?

Ona sorumluluk vermiyorsunuz. Ona adam gibi hanımefendi gibi davranmıyorsunuz. Bebek gibi çocuk gibi davranıyorsunuz. Sonra kırk yaşındaki insan aygırı, ortaokul öğrencisi gibi davranıyor… Suya sabuna dokunmasın, zorluk görmesin, acı çekmesin diye ipeklere sararak büyütüyorsunuz. Bu yüzden birçok temel insani beceriden mahrum kalarak büyüyor. Sonrası malum, sizin saçının teline zarar gelmesin istediğiniz çocuğunuzun, hayat ağzını burnunu kırıyor… Onu hayırlı yerlere yönlendirmek için çabalamıyorsunuz. Evladınız ile ilgileneceğiniz ekstra faaliyet alanları üretmiyorsunuz. Beraber bir şiir okumuyor, bir ezgi söylemiyorsunuz… Çocuğunuza tarihi bir anekdot aktarmıyorsunuz. Gelişimi için ekstra çabalamıyorsunuz. Çocukta açtığınız tek ufuk memuriyet. Notlarını önemsediğiniz kadar ahlâkını önemsemiyorsunuz. Çocuğunuzun hayallerini “aç kalmamak” üzerine tasarlamasını sağlıyorsunuz. Sonra da oturduğunuz yerden, hiçbir fedakârlık yapmadan evladınızın,  tüm haramlardan uzak yaşayan bir mücahit olmasını hatta Kassam Tugayları’nın başına geçmesini bekliyorsunuz… Daha çok beklersiniz efendim…

Çocuk eğitimi, eş seçimi ile başlar. Çünkü çocuğunuzun ahlâkını sizin ahlâkınız, özellikle de annesinin ahlâkı belirler. Şunu kabullenmek zorundayız. Çocuk doğduktan sonra anne babalık görevi bitmez. Yeni başlar. Anne ve babalar olarak evlatlarımıza karşı çok büyük sorumluluklarımız var. Bu yüzden birçok alanda kendimizi sürekli geliştirmek zorundayız. Bir annenin görevi sadece evin hizmetçiliği, bir babanın görevi sadece para vermek değildir. Temel düzeyde; İslami bilgi, örf, adet, psikoloji bilen insanlar bu dönemde mükemmel çocuklar yetiştirebilirler. Ama problem şu ki anne babalar bunları bilmeleri gerektiğini bilmiyorlar. Kafa üremekten öteye gitmiyor. Ahlâklı bir çocuk yetiştirmenin zor olduğunu bu yüzden kendini geliştirmesi gerektiğini bilmiyor ve umursamıyor. Çocuğumuzu daha iyi yetiştirmek için sürekli kendimizi geliştirir vaziyette olmak zorundayız.

Z kuşağı diye nitelendirilen mazlumların manifestosu niteliğindedir! Biz nerede hata yaptık sorusunu sorarken bari azıcık samimi olalım da yaptığımız yanlışları toparlama fırsatı bulalım. Kibrimiz, tembelliğimiz, cehaletimiz yüzünden evlatlarımızdan olmayalım… Aksi takdirde hocamızın dediği gibi, toprak ayaklarımızın altından kayıyor.

İman edenleri ve onların nesillerinden makbul bir iman ile kendilerinin izlerini takip edenleri cennette birbirlerine kavuşturacak, bu kavuşturma sebebiyle kimsenin sevabından da bir şeyi eksiltmeyeceğiz. Her kişi, kendi kazandığına karşılık bir rehindir!” (Tur-21)

Rabbim bizlere, nesillerimizin takip edileceği sağlam izler bırakabilmeyi nasip eylesin.

Halil İbrahim Yetim

Milli Gazete