İtalyanca dilinin Bolongo lehçesinden girmiş bir kelime var. Umarell. İlginç bir anlamı var. “İhtiyarların inşaat veya yol çalışması seyredip tavsiye vermesi” demek.
Ülkede Umarells adında bir telefon uygulaması da var. Bu sayede ihtiyarlar, çevredeki inşaat çalışmalarından haberdar olabiliyormuş.
İnsanlar iş makinelerinin çalışmasını neden seyr/eder. Seyr/edenlerin gözlerinden içine ne akar acaba? Bak telefon hizmeti de var.
Elleri arkada bağlanmış, iş makinelerinin çalışmasını izleyen insanların barbarlıkla bir alakası yok. Gayet masumane bir durum. Biraz dikkatlice bakınca aslında bir durumdan daha öte bir işleyiş var. Seyr/ederken dışarıda akan bir hayat ve içlerinde akan bir hayat.
Bir daha soralım: İnsanlar neden iş makinesi seyr/ederler? Bununla nasıl/ bir fayda temin etmiş olurlar? Ortada seyr/eden insan ve seyr/ederken geçirdiği zaman var. İnsan eşref-i mahluk, zaman ise en değerli hazine.
Devasa iş makineleri çalışırken çıkardıkları sesler, onu yapanın yanında küçük kalması, onu yönetenin insan olması, koca koca binaları kısa sürede yerle yeksan etmesi, toprağın bağrına demirden kütleleri saplayıp toprağı alt üst etmesi seyr/edilecek şeyler olabilir mi? Birde telefon açıp sizi davet etmeleri var…Koşuyorlar insanlar bu davete.
Kocaman binaların arasında kalmış başka bir kocaman binanın yerle yeksan edilmesi için bir prosedürün olması gerekli. Zira dağ başı değil ve taş devrinde yaşamıyoruz. Binayı yıkacak şirketin bu işte mahir olması, yıkım konusunda tecrübe sahibi olması lazım. Ne kadar eski bir şirket ise o kadar tecrübesi var demektir.
“….den beri bu işi yapıyoruz” diyenler bunun için seçilirler genellikle. Sonra izinler alınır. O binanın temelinin olduğu yerin meclisi toplanır ve gerekli izinleri tartışarak karara bağlarlar. Bu görünen taraf. Bunun birde mutfak kısmı var. Bağlantılar devreye girer, masum hediyeler! konuşulmaya başlanır.
Mesela resimleriniz önemli, kimin yanında poz verdiğinize göre izinler daha çabuk alınır. Bu bağlantılara can suyu olan inançlarda işin içine girer, ideolojiler de. Ortada büyük bir pasta var ve kimse pastayı sizin insafınıza bırakmaz. Bir şirket tek başına bu yıkımın altından kalkamayacağını düşünürse yanına güçlü ortaklar alır.
Güçlü ve aynı suyun balığı olmasını tercih eder. Ortada bir büyük yıkım işi var ve bu yıkım işini, baş ağrısına sebebiyet vermeden halletmek gerekir. Her şey halledildikten sonra yıkım yapılacak alan harita üzerinde belirlenir. Aksaklık olması durumunda neler yapılacağı planlanır, kullanılacak malzeme ve elemanlar ayarlanır. Yıkım yapılacak binanın etrafı çeşitli metotlarla çevrilir. Mesela reklam panolarıyla. İçerde yıkım vardır, reklam panolarında mutlu mesut insan resimleri olabilir. Ha unutmadan Umerells uygulamasına kaydedilen bu yıkım için, sizi arayarak seyr/edebileceğinizi haber ederler. Evet meraklılar bu reklam panolarının uygun görülen yerlerinden yıkımı bazen çekirdek çıtlatarak, bazen koyu bir tartışma eşliğinde seyr/ederler. Çoğu defa yıkımı yapanlara akıl verirler. Bir bina yıkılırken, toprağın bağrı demir taraklarla yarılırken akıl vermek insana geçici bir farklılık hissi verir.
Bu yıkımı seyr/edenleri bir fotoğraf karesine sıkıştırıp, büyük resimden söküp aldığınızda geriye kalan resimdeki akışı ve insanların durumunu nasıl izah edeceğiz?
En başından en sonuna kadar bu bina yıkımının işlerlik kazandığı sistemi öğrenip kendimize bir yol mu çizeceğiz, yoksa sisteme dâhil olmak için adımızı Umarells uygulamasına mı kaydedeceğiz?
Bir bina sadece bir bina değildir, bir şehir sadece bir şehir değildir. İnsan ve toprak birlikteliğidir. Yer ile gök uyumudur.
En sonunda bina yıkılırken, çekirdek çıtlatıp seyr/edenler de yıkılacaklar.
Gökler ile irtibatını kesmediysen ne ala, yoksa çekirdeğini alıp Umarells’e kaydolabilirsin.
Behçet Ali Şeker—◄◄