“Udi”, “Ahmet Cevdet Paşa ve Zamanı”, “Muhadarat”, “Enin” ve “Muhazarat” adlı kitapların da aralarında olduğu çok sayıda esere imza atan, ilk Türk kadın roman yazarı Fatma Aliye Topuz’un vefatının ardından 88 yıl geçti.
İlk kadın felsefeci olarak da bilinen yazar, yaşadığı dönemde kadın hakları için çaba harcadı ve eserlerinde bunu işleyerek bugüne ışık tuttu.
Topuz, son devir Osmanlı devlet adamlarından hukukçu ve tarihçi Ahmed Cevdet Paşa ile Rabia Adviye Hanım’ın en büyük kızı olarak, 22 Ekim 1862’de İstanbul’da dünyaya geldi.
Çok kısa sürede okuma ve yazmayı öğrenen Topuz, ağabeyi Ali Sedat Bey için dil bilgisi, kozmografya, astronomi öğretmesi adına tutulan Mustafa Efendi’nin derslerini dinleyerek, kendini geliştirdi.
Babasının resmi görevleri dolayısıyla Halep, Şam ve Beyrut vilayetlerinde bulunan yazar, iyi derecede Fransızca ve Arapça öğrendi.
Başarılı yazar, matematik, tarih, felsefe ve edebiyat alanında farklı hocalardan eğitim aldı, abisi için konaklarında hazırlanan laboratuvarda kimya deneyleri yaptı.
Udi eserinde Halep’te tanıştığı kadının hikayesini işledi
Fransızcadan çevirileri ve tarih alanında araştırmaları bulunan Topuz, 1866’da babasının tayini sebebiyle gittikleri Halep’te, yaşamına tanık olduğu udi bir kadının hikayesini “Udi” romanında ele aldı. Eser 1899’da yayımlandı.
Topuz, Osmanlı haremini görmek isteyen ve bunun için evlerini ziyaret eden gezgin eşlerine refakat ederek, çevirmenlik yaptı.
Türk edebiyatında bir romanı Türkçeye çevirip yayımlayan, hakkında monografi yazılan ilk kadın yazar da olan Topuz, 1877-1878 Osmanlı Rus harbindeki Plevne Savunması ile ünlü Gazi Osman Paşa’nın yeğeni Kolağası Faik Bey ile 1879’da evlendi ve Hatice, Ayşe, İsmet Zübeyde ve Nimet adında dört kızı oldu.
Başarılı yazar, evliliğinin ilk 10 yılında eşinden gizli, kitap okudu. Eşinin bu konudaki tutumunun değişmesinin ardından tercümeler yapmaya başlayan Topuz, bir taraftan çocuklarını yetiştirirken diğer taraftan yazı hayatına yoğun şekilde devam etti.
Fatma Aliye Topuz, sonraları “üstat” dediği, Ahmed Midhat Efendi’nin eserlerinin etkisinde kaldı.
“Bir Hanım” mahlasını kullandı
Kardeşi Emine Seniye ile yazı hayatına atılan usta edebiyatçı, İstanbul’da 1895-1906’da yayınlanan kadın dergisi “Hanımlara Mahsus” ile dönem dergilerinde “Bir Hanım” imzasıyla yazılarını kaleme aldı.
George Ohnet’in “Volonte” romanını, “Meram” adıyla Fransızcadan Türkçeye çeviren Topuz, Servet ile Tercüman-ı Hakikat gazetelerinde bu tercüme hakkında bazı yazılar çıkması sebebiyle edebi çevrelerle okuyucuların büyük ilgisini çekti.
Çevirisiyle babasının da dikkatini çeken yazar, babasından da eğitim alarak, edebiyat müzakereleri yapmaya başladı. Daha sonra Ahmed Midhat Efendi, Tercüman-ı Hakikat gazetesinde Topuz’dan övgüyle bahsederek, kendisini manevi kızı kabul etti. Topuz hakkında, “Bir Muharrire-i Osmaniyye’nin Neş’eti” adlı eseri de kaleme alan Ahmed Midhat, Osmanlı toplumunda bir kadın yazarın hayatını anlatan ilk monografiyi kaleme aldı.
8 Ekim 1890’da yayın dünyasında ilk kez gerçek kimliğiyle yer aldı
Fatma Aliye Topuz, Tercüman-ı Hakikat gazetesinde, “Meram” ismiyle yazılar yazdı. “Sürat: Eiler’in Prensese Yirmi Birinci Mektubu” başlıklı yazısında Fatma Aliye imzasını kullanarak, 8 Ekim 1890’da yayın dünyasında ilk kez gerçek kimliğiyle yer aldı.
Tercüme çalışmaları yanında telif eserlere de imza atan yazar, mektuplaştığı Ahmed Midhat Efendi ile 1891’de “Hayal ve Hakikat” adlı romanı kaleme aldı. Ardından Avrupalı kadınlara, Müslüman Osmanlı aile hayatına dair doğru bilgiler vermek amacıyla, bizzat görüştüğü kişilerle yaptığı konuşmaların hatıralarına dayanan “Nisvan-ı İslam” adlı eseri okurla buluşturdu.
Başarılı yazar, 1892’de “Muhadarat” adlı ilk romanını kendi adıyla yayımladı. Eserlerinde kadın gözüyle evlilik, eşler arasındaki uyum, aşk ve sevgi kavramı, birbirini tanıyarak evlenmenin önemi gibi konuları işleyen Topuz, “Ref’et”, “Enin” ve “Levayih-i Hayat” adlı eserlere de imza attı.
Romanlarında bireyleşme çabasında olan, çalışan, para kazanan, erkeğe ihtiyaç duymayan kadın kahramanları ele alan Topuz, kadın sorunlarıyla ilgili makaleler de kaleme aldı.
Yardım kampanyaları başlattı ve kadın haklarını savundu
Mahasin, Ümmet ve İnkılab adlı gazete ve dergilerde de yazan Topuz, İslamiyet’in aydınlık döneminde olduğu gibi kadınların hak ettiği konuma gelmesini, kadın erkek ayrımı yapılmadan bilimden herkesin yararlanmasını, İslamiyet’te kadının eğitimini engelleyici bir buyruk bulunmadığını savunan yazılara imza attı.
Usta edebiyatçı, kadınlara özel verdiği konferanslarda, eğitimin okullarda düzenli bir biçimde yapılmasının gerekliliğine değinerek, kadın-erkek eşitliğini savundu, kadınların çalışma yaşamına katılıp üretken olmalarına ilişkin konuşmalar yaptı.
Dönemin çeşitli sosyal faaliyetleri içinde de yer alan yazar Topuz, 1897 Türk-Yunan Savaşı’ndaki şehit ve gazilerin ailelerine yardım amacıyla Cem’iyyet-i İmdadiyye derneğini kurarak, bir yardım kampanyası başlattığı için 2. Abdülhamid tarafından bir beratla takdir edildi.
Fatma Aliye Topuz, Hilaliahmer Cemiyeti’nin ilk kadın mensubu olarak Trablusgarp ve Balkan Savaşı şehitlerinin aileleriyle savaş malullerine yardım toplanması çalışmalarında gösterdiği başarı dolayısıyla da bir madalyayla ödüllendirildi.
Eserleri yurt dışında da ilgi gördü
Düz yazının yanı sıra şiirler de kaleme alan Topuz, sevgi, vatan uğruna fedakarlık, vatan sevgisi, terbiye ve Allah sevgisi gibi temaları şiirlerinde işledi. Eserleri ve yazıları, yurt içinde olduğu kadar yurt dışında da ilgi uyandıran yazarın birçok eseri yabancı dile çevrildi.
Tiyatro ve sinema oyuncusu Suna Selen’in anneannesi olan Topuz, sağlığının bozulması sebebiyle 1924’ten itibaren yazmayı bıraktı, hayatının son günlerine kadar sanat ve edebiyat çalışmalarını takip etti. 13 Temmuz 1936’da İstanbul’da vefat eden yazar, Feriköy Mezarlığı’na defnedildi.
Romanları ve diğer çalışmaları ile Avrupa ve Amerika basınında kendisinden söz ettiren Fatma Aliye’nin bazı eserleri Fransızca ve Arapçaya çevrildi. Yazarın biyografisi ve eserleri, 1893’te Chicago’daki Dünya Kadın Kütüphanesi Sergisi ve Kataloğunda yer aldı.
Vefatının ardından Fatma Aliye Hanım’ın adı, Beyoğlu’nda ve Çankaya’da birer sokağa verildi. Sanatçının resmi, 2009’da dolaşıma çıkan 50 liralık banknotların arka yüzünde de yer aldı.