Hollanda’da Ter Apel Sığınma Merkezindeki hamile sığınmacı kadınların ölü doğum yapma ihtimalleri, Hollandalı kadınlara göre 7 kat daha fazla. Bu korkunç durum, ülkedeki sağlık ve iltica sistemiyle ilgili yeni soruları gün yüzüne çıkarıyor.
Dünya çapında zorunlu göç artarak devam ederken ev sahibi ülkelerde mülteci kadınların hamilelik ve doğum sırasındaki özel ihtiyaçlarına yönelik politikaların üretilmesi de zorunlu hâle geliyor. Sadece Hollanda’da sığınma merkezlerinde yılda yaklaşık 600 bebek dünyaya geliyor. Ancak Hollanda’daki sığınma merkezinde doğan bebekler hayata 1-0 geride başlıyor.
Anouk Verschuuren’in Groningen Üniversitesi’nde yaptığı “Hollanda’daki Mülteciler ve Sığınmacılar İçin Doğum Bakımı” başlıklı doktora araştırmasına göre, Hollanda’nın Ter Apel sığınma merkezinde perinatal [1] ölümler Kuzey-Doğu Groningen bölgesindeki Hollandalı kadınların ortalamasından 7 kat daha fazla. Yine Ter Apel’de sığınmacılar doğum sonrasında hastanede daha uzun süre kalıyor ve bebeklerinin doğum ağırlığı genellikle çok düşük oluyor.
Hollanda Mülteci Politikası Bebek Ölümlerinde Önemli Role Sahip
Hollanda’nın kuzeyinde Ter Apel ve Musselkanaal olmak üzere iki büyük sığınma merkezi var. Ancak Ter Apel ülkeye giren sığınmacıların ilk etapta barındırıldığı tek lokasyon olması nedeniyle kadın yoğunluğu bu bölgede nispeten daha fazla. Verschuuren araştırmasında Ter Apel’deki sığınma merkezindeki kadınların hamilelik sonuçlarını Kuzey-Doğu Groningen’deki Hollandalı hamile kadınlarınkilerle karşılaştırdı. Ter Apel’deki 344 anneden 11’i yeni doğan bebeğini kaybederken araştırmaya katılan 2 bin 323 Hollandalı anneden 14’ü yeni doğan bebeğini kaybetmiştir.
Yenidoğan bebeklerde ölüm oranlarını artıran etkenler arasında kötü yaşam koşulları, akıl sağlığı, dil engeli, kültürel farklılıklar, Hollanda’da sığınmacıların sık yer değiştirmesi, planlanmamış veya istenmeyen hamilelik ve Hollanda sağlık sistemini bilmeme öne çıkıyor. Ayrıca perinatal ölümlere derinlemesine bakıldığında kadın sığınmacıların sıklıkla ebelik randevularını kaçırdıkları ve doğum belirtilerini tanımakta zorluk yaşadıkları görülüyor.
Kadın sığınmacılar gebelikle ilgili sorunlar ortaya çıktığında çoğu zaman doğru yardımı bulamıyorlar. Verschuuren’e göre Hollanda mülteci politikası bebek ölümlerinin doğrudan sebebi olmasa da ölümlerde önemli bir rol oynuyor. Ayrıca Verschuuren’in çalışması sadece Ter Apel’i kapsıyor. Çalışmanın ülke genelini kapsaması aynı zamanda ölüm oranlarının daha da fazlalaşması ihtimali demek. Bu nedenle, Hollanda doğum bakım sisteminin savunmasız hamile kadınlara yeterli bakımı sağlamak için yeterli donanıma sahip olmadığı sonucuna varmak mümkün.
Mülteci Hamile Kadınlar ve Çocuklar Nasıl Daha İyi Bir Başlangıç Yapabilir?
Mültecilik başlı başına savunmasız bir statüyken buna kadın ve hamilelik faktörleri eklenince savunmasızlık seviyesi daha da artıyor. Bu bakımdan hem mülteci hamile kadınlara uygun hizmeti sunmak hem de mülteci çocukların daha iyi bir başlangıç yapması için bazı uygulamaların hayata geçirilmesi şart. Verschuuren’ e göre hamile mülteci kadınlarda perinatal ölümlerin önüne geçilmesi için grup bakımı ve ruh sağlığı taraması başlatılmalı. Grup bakımı sayesinde hamilelik ve doğum hakkında kadınların daha fazla bilgiye ulaşması ve sosyal güvenlik ağı oluşturulması hedefleniyor. Ancak Ter Apel’de grup bakımının geçici olması grup bakımını uzun vadeli bir çözüm olmaktan çıkarıyor.
Gelecek vaat eden bir diğer girişim de bu hedef grup arasında ruh sağlığı taramalarının yapılması fikri. Birçok mültecinin göç yolunda yaşadığı ruhsal sıkıntının tespiti ve tedavisi için hizmet sunmak ve sağlık hizmetlerine ulaşım yolları hakkında mültecileri bilgilendirmek önem arz ediyor. Birçok kadın göç sürecinde taciz ve tecavüz gibi korkunç durumlarla karşılaşabiliyor ve yanlarında bu durumu anlatacak kimse bulamadıklarında ruhsal sıkıntıya girme ihtimalleri daha yüksek oluyor.
RTV Noord gazetesine röportaj veren ebe Rebecca Nott’a göre hamile kadınların başka kabul yerlerine transferi özellikle de danışılmadan yapıldığında riskler doğuruyor. Verschuuren’in araştırmasında da bu durumdan bahsediliyor çünkü yer değişiklikleri, bakımın sürekliliğini tehlikeye atıyor. Hollanda’daki bir sığınma merkezinde 2016 ile 2020 yılları arasında doğum yapan kadınların yüzde 70’i en az bir kez taşınmış durumda. Yüzde 30’unun ise iki veya daha fazla kez ikamet yerini değiştirdiği tespit edilmiş. Hatta bazı hamile kadınlar yedi kez taşınmak zorunda kalıyor. Hamile kadınların sık yer değiştirmesinin bebeklerin sağlık kontrollerinin düzensiz yapılması, bu konudaki bilgilerin kaybolması ve anne ile oluşacak güven bağının kurulamamasına yol açması sebebiyle Verschuuren, Hollanda’daki hamile kadınların iki veya üç yerde barındırılması gerektiğini düşünüyor.
Çözüm Alternatifleri: Daha Fazla Tercüman ve Refakatçiler
Sığınma merkezlerindeki dil engeli, kötü yaşam koşulları, sığınma politikası ve Hollanda sağlık sisteminin bireysel sorumluluğa dayanması da hamile kadınların sağlığını etkiliyor. Dil engeli ve Hollanda sağlık sistemi hakkındaki yetersiz bilgi nedeniyle sığınmacıların ve mültecilerin sağlık hizmetine ulaşması, doğru bilgi ve yardımın nereden alınacağını bilmesi zorlaşıyor.
Sağlık çalışanları, daha fazla tercüman kullanılarak ve hamile sığınmacılara aynı kültürel altyapıya sahip bir “refakatçi” verilerek bu alanda çok şeyin iyileştirilebileceğini düşünüyor. Bu bakımdan kültürel açıdan duyarlı sağlık hizmeti eğitiminin verilmesi öncelikli hedefler arasında gösteriliyor. Dil bilmemenin yanı sıra farklı kültürden biriyle sorunları paylaşmak da aynı oranda zorluk teşkil ediyor. Tercümanlık hizmetini kullanmama nedenleri arasında öncelikle tercümanlık maliyetleri öne çıkıyor. Verschuuren’e göre yapılması gerekenler arasında hamileleri tedavi eden sağlık çalışanlarının tercümanları daha fazla kullanması ve hükûmetin gerekli kaynakları sağlaması yer alıyor. Uygulamada bu yaklaşım, yapısal finansman eksikliği de dâhil olmak üzere pratik ve politik zorluklarla karşı karşıya.
Argos (VPRO/Human), küçük çocukların ebeveynleri için tercümanlık görevini üstlenmeleri hakkında Şubat 2021’de bir rapor hazırladı. Rapora göre resmî olmayan tercümanların ve reşit olmayan çocukların, aileleri için yaptığı tercümanlık kötü sonuçlara yol açabiliyor. Yine raporda, hamilelik konusunda ebelerin hamile kadına sorması gereken bazı özel soruları çocuklara soramayacağı ifade ediliyor. Bir ebe, röportajında dil bilmeyen hamile kadınlarla el işareti veya çizimle anlaşmaya çalıştığını ancak çizim yeteneğinin de yetersiz olduğunu ifade ediyor. Sözsüz iletişim alternatifi de kadınların tıbbi konuları yeterince anlayamamasına neden olduğu için tercüman kullanmanın önemi bir kez daha öne çıkıyor.
Verschuuren, bu tür somut gelişmelere ek olarak, Hollanda’da hem mülteci hem de doğum bakımı sistemlerinde kapsamlı uygulamaların ve kapsayıcı göç politikasının gerekli olduğunu düşünüyor. Ancak Hollanda’da sığınmacılara karşı mevcut olumsuz algı toplumu kutuplaştırarak yeni krizlere sebep oluyor ve bu da uzun vadeli planların önünde engel teşkil ediyor. Bu bakımdan ahlaki sorumluluk bilinciyle hareket edilerek bakımda eşitliğin sağlanması mülteci kabul eden tüm ülkelerde önemli bir sağlık hedefi olmalı.
Sağlık Hizmetinde Görevli Tercümanların Finansmanı Kesilmişti
Sağlıkta iyi iletişim temel bir haktır. Hatta Tıbbi Tedavi Sözleşmesi Kanunu’nda doktorların hastaları doğru şekilde bilgilendirmekle yükümlü olduğu da düzenlenmektedir. Ancak Hollanda’da Birinci Rutte kabinesi sağlık sektörünün uyarılarına rağmen 2012 yılında sağlık hizmetlerinde tercümanların ücretsiz kullanımını durdurdu. Dönemin Sağlık Bakanı Edith Schippers, göçmenlerin dil engelini aşma sorumluluğuna dikkat çekerek Temsilciler Meclisi’nde 19 milyon avroluk sağlık hizmetleri tercümanlarının kesintisini savundu. 2012’den önce sağlık hizmetleri tercümanlarının masrafları merkezî hükûmet tarafından karşılanıyordu. 1 Ocak 2023’te alınan kararla artık ebeler, tercüman masraflarını sağlık sigortasına beyan edebilecek.
24 Ağustos 2022’de Ter Apel’deki sığınma merkezinin spor salonunda üç aylık bebek hayatını kaybetmişti. Anne çocukları ile oturum izni başvurusu için birkaç gün öncesinde Ter Apel’e gelmişti. Ancak 700’den fazla sığınmacı düzgün bir barınak ve sıhhi imkanlar olmadan geceyi kayıt merkezinin önünde geçirdi. Güvenlik gerekçesiyle sığınma merkezinin dışında çadır kurmak yasaklandı. Sığınmacıları Kabul Merkezi Ajansı (COA), savunmasız insanların spor salonunda geçici olarak barınmasına müsaade edince anne, bebeği ve diğer çocukları ile spor salonunda kaldı. Spor salonu, yer sıkıntısı nedeniyle bir süredir ek bakım alanı olarak kullanılıyordu. Avrupa Birliğinin yürütme organı olan Avrupa Komisyonu, Hollanda’dan üç aylık bebeğin ölümüyle ilgili kapsamlı bir soruşturma yürütmesini istedi. Salondaki sağlık koşullarının yetersizliğinin aşikâr olmasına rağmen bebeğin ölüm nedeni bulunamadı ve spor salonundaki sağlıksız koşullara bağlanmadı. Bazı siyasi partiler bebeğin ölüm nedeninin araştırılması ve Dışişleri Bakanı’nın geçici önlemler almak yerine sığınma krizine mümkün olan en kısa sürede yapısal bir çözüm getirilmesini talep etmişlerdi.
Hollanda Mülteciler Konseyi’nin 2023 yılı için hazırladığı rapora göre Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin mülteci tanımından yola çıkarak Hollanda’da 218 bin 457 mülteci 31 bin 594 sığınmacı bulunuyor. Hollanda İnsan Hakları Enstitüsü (CvdRM), belediyelerin Ukraynalı mültecilere barınma imkânı sunarken diğer sığınmacılara karşı bu konuda gönülsüz davrandığını ve sığınmacıların Ter Apel’de insanlık dışı koşullarda kaldığını ifade ederek belediyelerin kökene dayalı ayrımcılık yaptığını dile getirdi.
Bunun yanı sıra Hollanda’da göç krizi, hükûmetin düşmesine sebep oldu. Rutte’nin göç ve iltica konusunda kendi parti tabanına verdiği sözü yerine getirmeye çalışması hükûmetin düşmesi ile sonuçlandı. Konut yetersizliği ise sığınmacılar için barınma sorununu ortaya çıkarıyor. Yetersiz barınma alanı sebebiyle Hollanda’da önce Silja Europa, sonrasında Ocean Majesty isimli lüks yolcu gemisi sığınmacıların barınma merkezi hâline getirildi. Ancak gemide yüzme havuzu, alışveriş merkezi ve barların kapalı olması tepkilere sebep olmuştu. COA ise geminin “tatil beldesi değil, sığınma yeri” olduğu açıklamasında bulundu.
Dipnotlar
[1] Perinatal, doğumdan birkaç hafta önce başlayan ve doğum ile doğumdan sonraki birkaç haftayı kapsayan dönemle ilgili anlamına gelmektedir.