@perspektif

Marwa el Sherbini, 1 Temmuz’da Dresden’de bir mahkemede, ırkçı Alex Wiens tarafından bıçaklanarak öldürüldü.

Tarek Bey, Marwa ve eşi Almanya’ya geldiğinde siz Mısır’da yaşıyordunuz. Onunla Almanya hakkında konuşuyor muydunuz? Dresden’deki hayatı nasıldı?

Doğu Almanya’da başörtüsünün kabul görmemesine ve bazı ırkçıların başörtüsünden dolayı ona kötü muamele etmesine rağmen, kardeşim Marwa, ailesiyle birlikte Almanya’da mutlu bir hayat sürüyordu.

Oyun parkında katil Alex, Marwa’ya sözlü saldırıda bulunduktan cinayete kadar bir senelik bir mahkeme süreci vardı. Marwa ile mahkeme süreci hakkında konuşmuş muydunuz? 

Maalesef ne kendisi, ne de eşi Elwy, bize oyun parkındaki o sözlü saldırıdan bahsetti. İkisi de polise bu saldırıyı bildirmişlerdi ve zaten kanun gereği haklarını alacaklarını, bu işin de gereğinden fazla büyümeyeceğini düşünmüşlerdi.

1 Temmuz’da Marwa, Dresden’de mahkeme salonunda öldürüldükten sonraki süreç, Mısır’da siz ve aileniz açısından nasıl ilerledi?

Maalesef aile olarak Marwa’nin öldürüldüğünü resmî ağızdan haber almadık. Marwa bıçaklanırken müdahale etmeye çalışan ve ağır yaralanan Elwy’nin durumu çok kötüydü. Sanki güvenlik yetkilileri en başta, Elwy’nin öleceğini, hiç kimsenin de bu olayın detaylarını bilmeyeceğini düşünmüş gibiydiler. Elwy’nin iş arkadaşlarına, Marwa’nin tanıdıklarına, dolayısıyla da bize haber verilmedi. Oysa Elwy’nin mahkemede yanında taşıdığı pasaportunda Dresden’deki Max-Planck Enstitüsünde araştırmacı olarak çalıştığı yazıyordu. Yani çalıştığı yer ve adresi belliydi. Komşularına da saldırıyla ilgili haber verilmedi, hâlbuki Marwa’nin ikamet bilgisi de mahkemede mevcuttu.

Kardeşim çarşamba günü saat 10’da öldürüldü. Mısır’daki ailesi olarak bizler bu haberi ancak ertesi gün, Marwa’nin bir arkadaşından aldık. Bu arkadaşı, onun mahkeme sürecinden haberdardı ve Marwa’nin ailesiyle mahkemeye gittiğini biliyordu. Cinayetin işlendiği gün, onunla irtibat kurmaya çalışmış, çarşamba akşamına kadar ona ulaşamayınca perşembe sabahı Marwa’nin evine gitmişti. Evde kimseyi bulamayınca, evin bulunduğu yere yakın bulunan mahkemeye gitmişti.

Bu arkadaşı, bir gün önce mahkemede birinin katledildiğini duymuş, fakat kimseden bilgi alamamıştı. Sonrasında Mısır’daki bizleri aradı. Biz de Dresden’de o muhitte yaşayan bütün Mısırlı arkadaşlarımızla iletişime geçtik. Oradaki arkadaşlarımız, Marwa ve ailesinin nerede olduğunu araştırdılar ve öğrendiler ki kardeşimin eşi Elwy, mahkemedeki saldırıda aldığı bıçak darbeleri nedeniyle bir hastanede yatıyor.

Hastane idaresi, perşembe günü saat 17’de durumla ilgili bize ancak bilgi verdi. Yani ailesi olarak biz Marwa’nin öldürüldüğünü ve kocasının hastanede hayatıyla mücadele ettiğini ancak olaydan 1,5 gün sonra öğrenebildik. Annesi gözleri önünde öldürülen, babası hastanede yatan 3 yaşındaki yeğenim Mustafa, o süre zarfında bizim hiç tanımadığımız ve bilmediğimiz, yabancı bir ailenin yanında kalmıştı.

Mahkemede olanların bildirdiğine göre Marwa ilk duruşma esnasında kendisini Almanca müdafaa etmiş ve hâkime harfiyen şunu söylemiş: “Biz Müslümanlar müsamahakarızdır. Ben de Alex’e müsamaha gösteriyorum. Çünkü dinimiz, müsamaha dinidir.” Maalesef, yine de Allah’ın iradesine göre bu olay vuku buldu.

Aile olarak bu korkunç olayla nasıl başa çıktınız?

Olayın haberini aldıktan sonra hemen ailemizle, Elwy ve Mustafa ile ilgilendik. Bizim için çok büyük bir şoktu. Allah’ın rahmeti olmasaydı, bu zor dönemden geçemezdik. Hiç kimsenin aklına, böyle bir olayın dünyanın herhangi bir ülkesinde ve üstelik 21. asırda olabileceği gelmez. Marwa’nin babası ise onun ölümünden 6 ay sonra şiddetli eleminden vefat etti.

Marwa’nin öldürülüşü, aynı zamanda Müslüman karşıtı ırkçılıkla ilgili Almanya’da yeni bir tartışmayı başlattı. Bu acıya en yakından tanık olmuş biri olarak, bu konuda neler söylemek istersiniz?

Bizim, kardeşimin öldürülüşü ve ardından gelen mahkeme sürecine ailece bakışımız, “Eğer katil en sert cezayı alsaydı, bu ırkçı saldırılar tekrar etmez.” şeklindedir. Mahkeme, Marwa’nın kocasını “Arap” siması taşıdığı için vuran polisi sadece görevden almakla yetindi.

Bizim mahkemeye bir sorumuz vardı ve bu soru hâlâ cevap bulabilmiş değil. Katil duruşmadan 10 ay önce mahkemeye Marwa’yı öldüreceğini itiraf ettiği bir mektup yazmış. Duruşmadan uzun süre önce gelen bu açık tehdide rağmen herhangi bir güvenlik önlemi alınmadı ve kardeşim vahşice öldürüldü. Neden yeteri kadar güvenlik tedbiri alınmadı? Katil mahkemeye 18 santimetrelik bir bıçağı nasıl soktu? Bunlar geçen 11 sene içinde cevabını hâlâ alamadığımız sorular.

Marwa el Sherbini Kim ve Nasıl Öldürüldü?

Marwa el Sherbini, 1 Temmuz’da Almanya’daki Dresden Mahkemesinde bir ırkçı tarafından bıçaklanarak öldürüldüğünde sadece 31 yaşındaydı. Müslüman karşıtı ırkçılığın en acı kurbanlarından olan Marwa el Sherbini kim ve nasıl öldürüldü?

Mısırlı bir eczacı ve voleybol oyuncusu olan Marwa el Sherbini, 2005 yılında, eşi Elwy Ali Okaz’la birlikte Almanya’nın Bremen şehrine gelmişti. Elwy Okaz, 2008 yılında Dresden’deki Max-Planck Enstitüsünde genetik alanında araştırma görevlisi olarak çalışmaya başlayınca aile, oğulları Mustafa ile birlikte Dresden’e taşındı.

21 Ağustos 2008’de, oğlu ile birlikte Dresden’deki bir oyun parkına giden Marwa, orada Rusya’dan Almanya’ya göç etmiş olan Alex Wiens ile karşılaştı. Wiens, yeğeni ile salıncakların ikisinde oturuyordu. Mustafa beklemekten sıkılıp salıncakta sallanmak isteyince, Marwa, Wiens’e, oğlu için salıncakta yer açıp açamayacağını sordu. Bunun üzerine hakaret ve küfürlerle karşılaştı. Wiens, Marwa’ya, “İslamcı” ve “terörist” diye bağırdı. Mustafa’yı göstererek, “oğlunun da büyüdüğünde onun gibi bir terörist olacağını” söyleyerek ekledi: “Eğer salıncakta sallanacak olursa onu ölümüne sallarım.”

Oyun parkındaki diğer aileler olaya şahit olup, polisi araması için Marwa’ye telefon verdiler. Marwa, Alex Wiens hakkında şikâyetçi oldu. İlk mahkemede para cezasına çarptırılan Wiens, Müslümanlar hakkında hakaretlerine devam etti. Marwa’yi kastederek, “Bunun gibi canavarlara hakaret edilemez, çünkü bunların yaşamaya bile hakkı yok.” dedi. Ayrıca Alman ırkçı partisine sempatisini belirterek, “Ben oyumu NPD’ye verdim. Onlar iktidara geldiğinde bu iş bitecek.” dedi.

“Bizim Dinimiz Müsamaha Dinidir, Alex’e Müsamaha Gösteriyorum”

Wiens kendisine hakaret nedeniyle kesilen para cezasına itiraz edince, 1 Temmuz 2009’da istinaf mahkemesinde ikinci duruşma düzenlendi. Marwa’nin erkek kardeşi Tarek el Sherbini’nin Perspektif’e yaptığı açıklamaya göre Alex Wiens, 1 Temmuz’a kadar tehditlerine devam etmişti. Wiens, Marwa’yi öldüreceğini söyleyen bir tehdit mektubu yazmıştı. Fakat bu tehdit mektubu dikkate alınmadı.

Marwa, kendisinin de şahit olarak davet edildiği 1 Temmuz’daki duruşmaya eşi Elwy Okaz ve o sıralarda 3 yaşında olan oğlu Mustafa ile birlikte gitti. Mahkemede, “Bizim dinimiz müsamaha dinidir, ben de Alex’e müsamaha gösteriyorum.” diyen Marwa, eşi ve oğluyla mahkeme salonundan ayrılırken, Alex Wiens çantasından çıkarttığı 18 santimlik bıçakla Marwa’ye saldırdı. 3 dakikada 16 bıçak darbesi alan Marwa’yi saldırgandan kurtarmaya çalışan Elwy de aynı şekilde bıçak darbeleriyle ağır şekilde yaralandı. Hâkim, daha sonra cinayeti anlatırken Alex Wiens hakkında “çıldırmış gibi saldırıyordu” diyecekti.

Mahkeme salonundakiler, bu vahşi saldırı esnasında şok olmuş, ilk etapta Alex’in elindeki bıçağı fark etmemiş ve alarm düğmesine basmamışlardı. O sırada başka bir dava için mahkemede bulunan bir polis memuru, saldırı seslerini duyup duruşma salonuna girmiş ve Elwy Okaz’ı saldırgan zannederek onu silahla bacağından vurmuştu. Marwa, aldığı bıçak darbeleriyle oracıkta hayatını kaybetmiş, Elwy Okaz da bilincini kaybederek onun yanına düşmüştü. Bütün bunlara şahit olan 3 yaşındaki Mustafa ise, hâkimin ifadesine göre “tek bir ses bile çıkartmadan” anne ve babasının yanında kalakalmıştı. Marwa öldürüldüğünde 3 aylık hamileydi. Otopsi raporunda kalbine, sırtına ve kollarına isabet eden bıçak darbelerinin çok derin olduğu, kendisini savunacak zamanı bile bulamadığı ve olay yerinde kalbine aldığı yarayla iç kanamadan hayatını kaybettiği yazacaktı.

Kişisel Bir Trajedi Mi, Irkçı Bir Saldırı Mı?

Marwa’nin öldürüldüğünü Mısır’daki ailesi ancak ertesi gün, resmî kanallar dışında kendi çabalarıyla öğrendiler. Cenaze 5 Temmuz’da Mısır’ın İskenderiye kentinde defnedildiğinde, Elwy Okaz, Dresden’deki bir hastanede yaşam mücadelesi veriyor, oğulları Mustafa ise yabancı bir bakıcı ailenin yanında kalıyordu.

Almanya’da Marwa el Sherbini cinayeti ilk etapta “kişisel bir trajedi” ve “bireysel bir eylem” olarak değerlendirilip, cinayetteki ırkçı motif önceleri göz ardı edildi. Ancak daha sonra, cinayetin Mısır ile Almanya arasında diplomatik bir mesele olarak ele alınmasıyla ve saldırıyla ilgili detayların kamuoyuna yansımasıyla birlikte Marwa el Sherbini cinayeti, Almanya’daki ırkçılık ile ilgili yeni bir tartışma başlatabildi.

Alex Wiens, 11 Ekim 2009’da “yabancı düşmanı aşırıcı bir motivasyonla” işlediği cinayet gerekçesiyle müebbet hapis cezasına çarptırıldı ve suçun özel ağırlığı tespit edilerek 15 yıldan önce hapisten çıkamayacağına hükmedildi. Bu duruşmaya Alex Wiens yüzünde bir kar maskesiyle, Elwy Okaz ise koltuk değnekleriyle katıldı.

Dresden’de cinayetten sonra mahkeme girişine metal dedektörler konulup güvenlik tedbirleri arttırılsa da bugün, Dresden’deki mahkemeye bir ırkçının çantasında 18 santimetrelik bir bıçağı nasıl sokabildiği sorusu hâlâ cevaplanabilmiş değil. İçeriye girip, “Arap görünüşü” nedeniyle Elwy Okaz’ı “saldırgan” zannederek vuran polis hakkında açılan soruşturma ise durduruldu. Bu durum, ülkede kurumsal ırkçılıkla ilgili eleştirileri de beraberinde getirdi.

Bugün Elwy Okaz ve Mustafa’nın Kanada’da yaşadığı biliniyor.

Elif Zehra Kandemir

Lisans eğitimini Münster Üniversitesinde Sosyoloji ve Siyaset Bilimi bölümlerinde çift anadal olarak tamamlayan Kandemir, Duisburg-Essen Üniversitesinde sosyoloji yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. Ağırlıklı çalışma alanları göç sosyolojisi ve ırkçılık araştırmaları olan Kandemir Perspektif dergisi editörüdür.