
Yaptığımız araştırmalar, bu bağımlılığın çoğunlukla ortaokul çağında sigarayla başladığını gösteriyor. Bu tehlikeli başlangıç, kısa sürede haşhaş, uyuşturucu haplar, esrar ve eroin gibi daha güçlü ve tehlikeli maddelere dönüşüyor. Bağımlılığın pençesine düşen gençler, uyuşturucu temin etmek için her yolu denemeye başlıyorlar. Anne babalarını döven, evdeki eşyaları satan ve daha da ileri giderek aile içinde şiddet yaratan gençler, bağımlılığın aile yapısında nasıl yıkıcı bir etkiye sahip olduğunu gözler önüne seriyor.
Bu durumu yaşayan birçok aileyle karşılaştık. Çocukları bağımlılık yüzünden değişen anne babalar, çocuklarının para bulamayınca nasıl kendilerine saldırdığını, evdeki eşyaların çalındığını ve satıldığını anlatıyorlar. Bağımlılık, sadece gençleri değil, aileleri de parçalıyor. Ebeveynler, kendilerini korumaya çalışırken aynı zamanda çocuklarını da bu bataktan kurtarmak için çabalıyorlar. Ancak, her çaba yeterli olmuyor ve bazı gençler daha da kötüye gidiyor; uyuşturucu krizine girdiklerinde annelerine, babalarına zarar veriyor, evde şiddet olayları artıyor. Daha da kötüsü, bu bağımlılık batağından kurtulamayan gençler, bunalıma girip intihara sürükleniyorlar.
Ancak, bu karanlık tabloya rağmen umut ışığı olanlar da var. Bu bataktan kurtulmayı başaran ve şimdi diğerlerine yardım eli uzatanlardan biri de Yasin Yener. Yasin, “20 yılımı verdim bu uyuşturucu müptelasına. Şimdi 4 yıl klinikte çalışarak çok gence yardım ettim. Rabbim bana bunları yaşattı ki, başkalarına faydam olsun diye,” diyor. Yasin’in hikayesi, bağımlılıktan kurtulmanın mümkün olduğunu gösteren umut dolu bir örnek.
Yasin gibi birçok genç, şanslıydı ve yardım alabildi. Onlara destek olanlardan biri de halkla ilişkiler uzmanı Zafer Gültekin. Gültekin, “Gençlerimizin düştükleri bataktan kurtulabilmeleri için 7/24 telefonum açık. Gelen sorulara yanıt arayıp elimizden gelen yardımı yapmaya çalışıyoruz. Çok sayıda gencimizi bu uyuşturucu batağından kurtardık,” diyerek, bu mücadeledeki rolünü vurguluyor.
Bu yazı, bağımlılıkla mücadele edenlerin sesine kulak vermek ve ailelerin yaşadığı çaresizliği toplumla paylaşmak amacı taşıyor. Konunun uzmanlarından aldığımız bilgiler ışığında, bu hassas konuyu daha geniş bir perspektifte ele alarak, toplumun dikkatini bu önemli soruna çekmek istiyoruz. Bu trajedi yalnızca bireysel bir sorun değil; hepimizin ortak meselesi. Toplum olarak bu trajediyi durdurmak için el birliğiyle hareket etmemiz gerekiyor.
Uyuşturucu bağımlılığı, bireyleri hem fiziksel hem de psikolojik olarak tüketen bir hastalık. Hollanda’daki Türk toplumu içinde, bağımlılık batağına saplanmış birçok genç, kendilerini çıkmaz bir sokakta buluyor. Yaşadıkları umutsuzluk, çevrelerinden gördükleri baskı ve dışlanma, aile içi sorunlar ve sosyal izolasyon, bağımlı bireyleri karanlık düşüncelere ve nihayetinde geri dönülmez yollara sürüklüyor. Bu süreçte, bağımlılık yalnızca bir sağlık sorunu olarak kalmıyor; aynı zamanda sosyal ve psikolojik bir kriz haline dönüşüyor.
Son bir yılda, intihar eden 14 Türk gencinin hikayesi, bu sorunun ne kadar derin ve karmaşık olduğunu gözler önüne seriyor. Her biri, bağımlılığın pençesine düştükten sonra toplumdan uzaklaştı, aile bağları koptu ve yalnızlaştılar. Uyuşturucu bağımlılığı, onların hayatlarını kontrol etmelerini engelledi ve ne yazık ki, çıkış yolu olarak intiharı seçtiler. Bu gençlerin intiharları, sadece bireysel trajediler olarak değil, toplumun bütününü etkileyen büyük bir kayıp olarak da değerlendirilmelidir.
Uzmanlara göre, uyuşturucu bağımlılarının intihara meyilli olmasının birçok sebebi var. Uyuşturucular, beynin kimyasını bozarak depresyon ve anksiyete gibi zihinsel sağlık sorunlarını tetikler. Bağımlılık sürecinde yaşanan maddi sıkıntılar, iş kayıpları, sosyal destekten yoksun kalma ve aile içi çatışmalar da bu durumu daha da kötüleştirir. Özellikle eroin, kokain ve sentetik uyuşturucuların etkisi altında olan bireyler, umutsuzluk ve çaresizlik duygularını yoğun şekilde yaşarlar ve intiharı bir çıkış yolu olarak görmeye başlarlar.
Bu intihar vakalarının artışı,
Bağımlılıkla mücadelede, profesyonel yardım ve destek ağlarının güçlendirilmesi, gençlerin bu çıkmazdan kurtulmaları için hayati bir rol oynayacaktır. Ailelerin ve yakın çevrenin farkındalığı artırılmalı, bağımlılık konusunda eğitimler verilmeli ve bu bireylerin topluma yeniden kazandırılması için rehabilitasyon süreçleri güçlendirilmelidir. Ayrıca, devletin ve sivil toplum kuruluşlarının da bu mücadeleye daha aktif katılım göstermesi, bağımlılık sorununu çözmede kritik bir adım olacaktır.
Hollanda’da 2023-2024 yılları arasında yaşanan bu trajik intiharlar, bağımlılık krizinin ne kadar acil bir çözüm gerektirdiğini bir kez daha gözler önüne serdi. Her hayat değerlidir ve kaybedilen her bir birey, toplumumuz için büyük bir kayıptır. Bu nedenle, bağımlılık sorunuyla topyekün bir mücadele başlatılmalı ve gelecekte benzer trajedilerin yaşanmaması için her türlü önlem alınmalıdır. Unutulmamalıdır ki, her birey bir umuttur ve o umudu yaşatmak hepimizin ortak sorumluluğudur.