Hollanda’da 22 Kasım’da yapılacak olan milletvekili seçimleri yeni kurulacak hükûmeti belirleyecek.
Hollanda’nın Den Bosch şehrinde bulunan Edelstaal Group İnternational Simtronic şirketinde DENK Partisi milletvekili adayları kendilerini tanıttı.
Ertan Torunoğulları: “Bizim şirketimiz okul gibidir, her parti programını anlatabilir”
Edelstaal Group İnternational Simtronic şirketi CEO’su Ertan Torunoğulları, konuşmasında “Hollanda’da 42 yıldır şirketimizde 650’den fazla menajerler ve satış elemanları Avrupa geneleninde bulunmaktadır. Hollandalı Türkler olarak hepimizin sosyal sorumluluğu vardır, haklarımıza sahip çıkmak için siyasete önem vermeliyiz. Oyunu kullanmayanın söz hakkı olmaz, geleceğini inşa edemez, mutlaka oyunuzu kullanın!.. Ben buradan tarafsız olarak hepinize sesleniyorum: Kimsenin baskısı altında olmadan, özgür iradenizle sizlerin hakların hangi parti savunuyorsa, o partiye oyunuzu kullanın. Bu akşam şirketimizde bilgilendirme toplantısı düzenledik, parti ayırımı yapmıyoruz, kapımız her partiye açıktır. Bizim şirketimiz okul gibidir, her parti programını anlatabilir. Hiçbir zaman ayrımcılık yapmadık. kimsenin görüşüne müdahale etmeyiz; burası özgür, serbest kürsü”. dedi.
Funda İleri: “DENK Partisi’nin azınlıklara ve Türklere karşı kucaklayıcı vizyonu, tüm Hollanda vatandaşlarını için de bir umut oldu”
DENK Partisi 25. sıradan milletvekili adayı Funda İleri de konuşmadında şunlara değindi:
“Birçok vatandaşımız seçimlerde size tercihli olarak oy kullanmak isteyecektir. Dolayısıyla sizi daha yakından tanımak isterler. Funda İleri kimdir? Funda Ileri (38), Aydınlı bir ailenin ferdi olarak Hollanda’da dünyaya geldim. Sosyal toplumsal sorunlarla etkin olan bir hukukçu olarak ve burada doğmuş yetişmiş bir vatandaş olarak milletvekilliği için 2023 Kasım genel seçimlerinde Denk partisi 25. sıradan adayım. Eğitim hayatım ve yaşamım boyunca temsil görevlerinde aktif olarak bulunmam ve soruların çözümü konusundaki aktif duruşumla beraber siyasette yer almamda kaçınılmaz oldu. Farklı uluslararası Avukat ve hukuk bürolarında Den Haag’ da çalıştım, çeşitli derneklerde insanlarımızın sorunlarıyla birlikte her daim yanlarında olup bu sorunları çözüm aşamasında tam destek sağlayıp yanlarında bulundum, bunu ailemden de böyle gördüm. Özürlü bir bireyi ailemize katarak ona destek olup 20 yıldan fazla bir süredir maddi manevi fedakarlık ederek hayatta kalmasını sağladık ve sahip çıktık. Bu deneyimler benim için zorlu hayat mücadelesinin güçlenme fırsatına dönüşebileceğini öğretti. Şu anda siyasete atılan bir kadın olarak buradayım yılmadan en iyi şekilde her görevin üstesinden geleceğime inanıyorum. Geçtiğimiz dönem Güney Hollanda eyalet seçimlerine katılan Denk partisinin ilk kadın adayı olarak listede yer aldım ve 4. sıradan katılım sağladım. Politikaya atılarak buradaki insanlarla daha çok buluşma fırsatı yakaladım ve onların sorunlarını anladığımda gerçekten onlar için çalışmak ve bilgilerimi onlar için kullanmak istediğimin farkına vardım. Bu fark ve özveri benim seçimlerde iyi çıkış yapmamı ve başarılı bir kampanya sürmemi sağladı. Ayrıca Hollandalı kadın Avrupa Parlamenteri ve kadın hakim bayanların koçlukları eşliğinde seçimlere hazırlanmaktaydım. Bunun devamında temsilci olarak farklı alanlarda da görev yapmak için hazırlanmaktayım. Türk Girişimci Derneği ilk kadın başkanı olarak Lahey’de görev üstleneceğim.
Son yıllarda Avrupa’da sağ kesimin milliyetçi duruşu, bölgede yaşayan azınlıkların hukuksal haklarını, temel hak ve hürriyetlerini, ve toplumun huzurunu herkes için tehlikeye sokmaya başladı. Bu durum maalesef sol partiler tarafından engellenemedi. Denk partisinin azınlıklara ve Türklere karşı kucaklayıcı vizyonu, tüm Hollanda vatandaşlarının kendilerini eşit ve duyulmuş hissetmesi açısından beni bir hukukçu olarak Denk partisine yönlendirdi. Denk Partisiyle birlikte özellikle azınlık haklarına sahip çıkılacağına, birlikte hareket ederek sorunlarımızı daha geniş kitlelere duyurabileceğimize inanıyorum. Denk partisi gibi cesur bir oluşumun insan hakları ve demokratik surecin her kesimin sesini duyurabilmek ve daha adil bir Hollanda için Filistin konusunda, kurumsal ayrımcılık ve islamofobiyle mücadelemizle birlikte neden gerekli olduğu daha da belirgin hale gelmiştir. Kadınların Hollanda politikasındaki rolü, sadece kadın olarak değil, taşıdıkları makamın hakkını vererek halkı temsil etmeleri gerektiğini düşünüyorum. Yeni oluşturulacak yasaların katkı sağlanması açısında eşitliğine dayalı olması, yarının dünyasında fark yaratabilmek adına ve toplumumuzu ileriye taşımak için daha fazla kadın temsilciye ihtiyaç olacaktır. Ne kadar çeşitlilik sağlanabilirse, temsil makamlarında aynı zamanda insanların seslerini de duyurmuş olacaklardır. Dışardan göç alan Hollanda’da yaşayan kadınların da sesi olmaları gerekiyor. İnsan hakları ve ekonomik açıdan bu çok önemli. Kadınların umudu olmak ve yeni nesillerimizi yetiştiren annelerimiz ve toplumun yarısı oluşturmak kadınlarımızın varlığı için çalışmalıyız”
Ahmet Yıldırım: “Seçilirsem, toplumun duyulmayan sesi olacağım”
DENK Patisi 35. sıradan Milletvekili adayı Ahmet Yıldırım da özetle şunları dile getirdi: “Hollanda’nın 13 yıllık Rutte hükümetleri sayesinde getirildiği çıkmaza ve aşılması güç olan sorunları aşma için çalışacağız”.
Seçilmem hâlinde toplumun sesi olacağım. Sorunların çözümü ve eski Hollanda’nın yeniden inşası noktasında çalışmalar yapacağım.
Öncelikli sorunlarımızı şu 4 ana başlıkta toplayabiliriz: Yoksulluk, sağlık, konut ve esnaflar ile alakalı sorunlar. Bunları çözmeye dönük ciddi plan, program ve projeler hazırladık.
Bize olan haklı güveni boşa çıkarmayacağız. Büyük bir motivasyon ve enerji ile bu yola çıktık. Sıra seçmende, seçme hakkı olan herkesi oy vermeye davet ediyorum.
Bilgi ve birikimimi paylaşmayı çok önemsiyor ve seviyorum. İnsanlarımızın sorunların çözümüne dönük belli bir görüşümüz, duruşumuz var. Bunun farkında olan hem siyaset camiası hem de bizim etrafımız, benim siyaset arenasında da olmam ve sorunların çözümüne dönük olarak mücadele etmem gerektiği hususunda uyardılar, tavsiye ve telkinlerde bulundular. O zamanlar CDA Partisi’nden Chorlois Belediye Meclis Üyesi olan Lionel Mattijn tarafından partiye davet edildik ve siyaset hayatımız bu şekilde 2006 yılında başlamış oldu. O zamanlar da ırkçı bir partinin muhalefeti ile karşılaştık ve çok zorlu bir dönem atlattık. Bu benim için büyük bir siyasi tecrübe ve deneyim oldu. Hamit Karakuş, Zeki Baran ve ben o dönemde Rotterdam Belediyesinde meclis üyesi idik, Rotterdam Türk toplumuna en yüksek seviyede hizmet verdik. Haklarını savunma, koruma ve yeni haklar elde etmeleri için büyük mücadeleler verdik. Bu mücadeleyi şimdi de DENK Partisi çatısı altında sürdürmek istiyorum. Zira çok badireli, zorlu bir süreçten geçiyoruz. Toplumumuzun haklarını savunmada da en önlerde oldum. Haklarının alınması, korunması noktasında mücadelem sürecek. Kimse bu manada beni yıldıramaz ve çıktığımız bu yolculuktan döndüremez. Büyük bir motivasyon ve enerji ile bu yola çıktık. Hollanda’da yaşayan Müslüman Türk toplumunun sesi olacağım ve onları ezdirmeyeceğim. o gücü toplumdan alıyorum. 13 yıllık yönetim sonucu ülke çok berbat bir hâlde bir sonraki yeni yönetime teslim edilecek. Her şey yenilenecek. Parlamentonun yüzü değişecek, başbakan da, bakanlar da, koalisyon da yenilenecek. Ben de bunca yıllık deneyimlerimle ve toplum için yaptığım hizmetlerle yenilenen parlamentoda çok iyi işler yapacağıma inanıyorum. Olaylara farklı bakış açımla bu dönemde fark oluşturacağımı düşünüyorum. Sorunlarımız belli, çözümleri de parlamento olduğuna göre, insanlarımız bizi destekleyerek bu sürece ortak edecek; el ele vererek sorunlarımızı çözeceğiz. Ben yerimi, haddimi bilen biriyim. Eski bir siyasetçiyim ancak DENK Partisi’nde yeniyim. Beni parti yönetimi 35. sıraya koymuşlar, hiç gücenmedim, kırılmadım. Bunca yıl DENK içerisinde çalışmış onlarca insanın önüne geçmeyi ben kendime yakıştıramazdım. Benim adaylık durumum çok geç netleşti. Ama bunu sorun olarak görmem. Partimizin bir yönetimi ve programı var. Bunlar benim için çok daha önemli. Partimiz insanlara neler vadediyor, neler sunuyor, bunlarla ilgilenmek lazım. Bir de ben o meclise gireceksem tercihli oylarla girmeyi önemiyor ve istiyorum. Nedeni de aldığınız oy kadar söz ve güç sahibi oluyorsunuz. Mecliste konuşma yaparken “Ahmet buraya 100 bin seçmenin oyuyla girdi” dedirtmek ve karşınızdakini o şekilde dinletmek çok daha etkilidir. Benim tercihli olarak seçilebilmem için de 20 bin civarında oy gerekiyor. Oy hakkı olan Hollanda Türk toplumunun yüzde 10’u bile oyunu verse, biz çok rahat bir şekilde meclise gireriz. Türkiye seçimlerini önemseyen kardeşlerimizden aynı duyarlılığı, hassasiyeti bekliyoruz. Zira her geçen gün Hollanda’da yaşam şartları ağırlaşıyor, zorlaşıyor. Her bir yurttaşımızın ayrı bir sorunu, sıkıntısı var. Bu sorunları çözmek için lütfen 22 Kasım günü 5 dakikanızı ayırın ve sandığa gidip, oyunuzu kullanın”.
Haber-Fotoğraflar: Mustafa Koyuncu