
Okurlarımızdan gerek Hollanda’da gerekse Türkiye’de yaşadıkları sorunlarla alakalı gözlemlerini paylaşmaya devam ediyoruz. Bu sayıda herkesin ortak sorunu olan Türkiye’deki araç kullanımı sırasında okurumuz Osman Samur’un yaşadığı ilginç ve hayli manidar olan bir sorununu paylaşıyoruz. Umarız ilgililer bu sorunlara dönük çözümler üretirler ve bu çağrıyı duyarlar. Özellikle insanlarımız arasına örülen suni duvarları yıkarlar, kutuplaşmaları önlerler…
Uyarı, yetkililere çağrı!…
Arkadaşlar geçen günlerde Kayseri’de Kale yanına (Bankalar Caddesinde) park etmek için girdim. Orada bir trafik polisi; sadece yurt dışı plakalı araçları durduruyordu ve tabi ki beni de durdurdu.
Aracımdan indim, “ehliyet” istedi ben de Hollanda ehliyetimi verdim. Kaba bir üslup ile “araç kimin?” diye sordu. Ben de “benim” dedim. Daha fazla açıklama yapmama müsaade etmeden “derhâl bu aracı bağlamam lazım” dedi.
Ben de “hayırdır, sebebi nedir?” dedim. O da yine ukala ve tepeden bakan bir yaklaşımla “bu aracı kullanamazsın” diyerek çirkin bir şekilde “gümrüğe çektiriyorum” dedi. Ben de “yapamazsın” dedim; o da “yaparım” diyerek çekici çağırdı ve çekici geldi.
Biz hâlâ tartışma içindeyiz ve ekledi: “Bu araç R.S. adına giriş yapılmış, siz bu kişi değilsiniz”
Ben de “evet, o kişi eşim olur” dedim. O da “eşiniz sistemde yurt dışında gözüküyor” dedi. Hâlbuki eşim iki aydır buradaydı, Türkiye’deydi.
“O hâlâ Türkiye’de, henüz çıkış yapmadı” dedim. O da “sistemde öyle gözüküyor, arabayı çekiyorum” dedi ve beni dinlemeden aracım gümrüğe çekildi.
Ben bu olaydan bir gün önce, “aracımı yurt dışına çıkaracağım” diye eşimle, ilgili kuruma gitmiştik.
Gümrükte çalışanlar ise yine diktatör bir şekilde yardımcı olmayı bırakın, dinlemiyorlar bile…
Oradaki görevliler de “bu aracı kullanamazsınız, eşiniz yurt dışında” dediler. Hâlbuki bir gün önce aynı kişilerle konuştuk, durumdan haberdar ettik.
“Oradan da aracı gümrük parkına çekeceğiz” dediler. Benim konuşmama müsaade etmiyorlar, konuştuklarımı da dinlemiyor, duymuyorlar bile.
Ben de kendi meramımı anlatmak için “Bakın Hanımefendi, biz dün buraya eşimle geldik, sizinle konuştuk” diyorum. Ama ne fayda. Hâlâ “ben sizi ve eşinizi tanımıyorum, sizi de görmedim” diye ayak diretiyor.
Sonra 50 bin TL ceza yazmışlar. Yani her şeyi tıkır tıkır ayarlamışlar, uusulüne göre düzeni kurmuşlar; ukala ve keyfi bir uygulamayla insanları mağdur etmenin, soymanın peşindeler, hesabındalar.
Eşimin Türkiye’de olduğunu ispat etmem gerekiyormuş. Abimi aradım ve 100 km uzakta olan eşimi Kayseri’ye getirmesini söyledim. Sağ olsun o da eşimi getirdi ve gümrüğe gittik.
Bize tepeden bakan, keyfi uygulama ile canımızı yakanlara “Bakın, dün gördüğünüz bu kişi benim eşim” dedim. Daha cümlem bitmeden aynen şöyle dediler: “Hah, tamam, şimdi hatırladım”.
Sistemde hata varmış, o yüzden eşimin girişi Türkiye’de görünmüyormuş, ondan dolayı cezayı ödemem gerektiğini söylediler.
Ben de tabi ki bu dümeni yemedim. “Devletin sisteminden çıkan sorundan dolayı beni mağdur edemezsiniz, bir kuruş ödemem” dedim ve aracımı aldım.
Ve bugün tekrar aynı yere gittim. Aracımla aynı görevlinin gözüne sokarak önüne durdum. Valeye anahtarı bıraktım, işlerimi hallettik sonra aracı almaya geldim.
Bir de ne göreyim o ahlâksız kişi benim aracın motor kaputunun üstüne yiyeceğini, içeceğini vs. başka şeyleri koymuş, masa olarak kullanıyor.
Sinir tepeme çıktı, o kızgınlıkla “Bakın memur bey, izin almadan bir başkasının malına nasıl dokunursunuz, nasıl kullanırsınız? Bir tek piknik tüpü eksik, aracımı piknik masası yapmışsınız” dedim.
Bana şöyle bir baktı hiçbir şey olmamış gibi “ha sizinle dün tartışmıştık” dedi.
Ben de “bu terbiye dışı hareketinizi ve dünkü üslubunuzu size aynı şekilde iade ediyorum. Lütfen biraz medeni olun” dedim…
Şunu da belirtmek isterim:
Sorunun bizden kaynaklı olmadığını öğrenmelerine, bilmelerine rağmen ne trafik polisi ne de gümrük memuru bizden özür dileme ihtiyacı duymadılar.
Yurt dışından gelen gurbetçilere düşman gözüyle bakıyorlar; bir açığını arıyorlar, bulamasalar bile sorun meydana getiriyorlar.
Her yerde bir çekememezlik var.
Esnafı, memuru, komşusu, akrabası vs.
Olayları biraz kısaltarak yazmak mecburiyetindeyim.
Selam olsun yurt dışından gelen emekçilere.
65 yıldır sağıldılar ama yine de kıymet verilmedi, değeri bilinmedi.
Arkadaşlar, amacım Türkiye’yi karalamak değil. İnsanlarımız neden yozlaşıyor gitgide hoyratlaşıyor? Neden insana insan muamelesi yapılmıyor? Devlet Dairelerinde memurlar, hastanelerde doktorlar insanların yüzüne bakmıyorlar. Hizmet yerine insanları aşağılayıcı hareketlerde bulunuyorlar.
Yemin ederim, muayene etmeden, rahatsız olduğun yeri incelemeden reçete yazıyorlar ve iyi bir ücret talep ediyorlar. Sıra dersen, Rotterdam’ın Amsterdam’ın pazarı gibi; hatta Hong Kong tren istasyonu gibi!
Bu güzel vatanımıza ne olmuş böyle?!
Dağlardaki kayalar, taşlar bile insana saldıracak gibi duruyor.
Başkanla görüştüm ve sordum: “Neden böyle bir çifte standart ve keyfi uygulamalar var?” diye… O da nazik bir şekilde “Hocam, belediyemizin şikâyet bürosu var, oraya gidin söyleyin” dedi.
Şu bilinsin ki, bizler yine bu vatanımıza sahip çıkarak, burada yatırım yaparak ve kendimiz olarak yaşayarak, insan değerlerimizi (Evrensel Ahlâk) koruyarak; ayrımcı zihniyete karşı gelerek, güzel günlere ulaşacağız ve bu zengin harmoni içinde, birlikte yaşamaya devam edeceğiz.
Osman Samur
Okur Mektubu —◄◄