Kültür Perspektifi Serisi’nde illüstrasyon, grafiti, belgesel yapımı gibi sanatın farklı dallarıyla ilgilenen Nürnbergli mimar Muhammet Mustafa Salihoğlu ile konuştuk.
Bize öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?
Merhaba, ben Muhammet Mustafa. 28 yaşındayım ve Almanya’nın Nürnberg kentinde yaşıyorum. Göçmen mahallesi Gostenhof’taki bir Türk ailesinin en büyük çocuğu ve tek oğlu olarak büyüdüm. Yaklaşık bir senedir bir mimarlık ofisinde mimar olarak çalışıyorum.
“Kendi Duygu ve Hatıralarımdan Yola Çıkarak Aktarım Aracı Seçiyorum”
Meşgul olduğunuz sanat dalından kısaca bahsedebilir misiniz? Neden bu alanı seçtiniz?
Belirli bir sanat dalı ile uğraşmıyorum. Kişiliğim gibi sanatım da farklı farklı parçalardan oluşuyor. Karıştırmayı ve farklı medyalar kullanmayı çok seviyorum. Genelde kendimi bu anlamda açıklamakta zorlanıyorum. Bakış açımı, duygularımı veya o anki durumu en iyi yansıtabileceğim ve aktarabileceğim aracı seçmeye çalışıyorum. Çoğu zaman kendi duygu ve hatıralarımdan yola çıkıyorum.
Dile getiremediklerimi videolarım, fotoğraflarım veya illüstrasyonlarım aracılığıyla ifade etmeye gayret gösteriyorum. Eserlerim belirli bir tarzın sonucu değil, pek çok şeyin bir harmanı olarak gün yüzüne çıkıyor. Kendimi görsel sanatlara adadım ve bu yolda yürümeyi seçtim. Fakat henüz yolun başında olduğumu düşünüyorum.
Sosyal medya hesabınızdaki çalışmalarınız oldukça başarılı. Yolunuz yaptığınız işle nasıl ve ne zaman kesişti? Bu yolda sizi kim/ler destekledi?
Çok teşekkür ederim! Küçük yaşlardan beri sürekli farklı sanatlara ilgi duyduğumu hatırlıyorum. Boş bulduğum kağıtları ders kitaplarımın altına saklayıp çizimlerle doldurduğumu, evde yalnız olunca babamın dijital kamerasını alıp kardeşlerimi ve kendimi kaydettiğimi veya okul yolunda film müzikleri dinlerken aklımda canlanan sahneleri hatırlıyorum. Aslında hayatımı ister istemez sanat ile süslemişim.
Ailem sanata olan sevgimden her zaman haberdardı ve hiçbir zaman önüme engel koymadı. Fakat ailemde, özellikle bir erkek olarak sanatla uğraşan kimse olmadığından, sanat alanları meslek olarak değerlendirilmiyordu. Bu nedenle ilk zamanlar çok zorlandım. Sonradan sosyal medya aracılığıyla yavaş yavaş destek görmeye başladım. En büyük desteği de kadın meslektaş ve arkadaşlarımdan gördüm.
Yaptığınız sanatla ne kadar büyük bir kitleye ulaşıyorsunuz?
Aslında çok büyük bir kitlem yok. Yavaş yavaş büyüdüğünü görüyorum. Yaptığım çizimlerde kültürümü resmettiğim için, daha çok Türk kökenli ve Türk diasporasından olan kişiler tarafından ilgi görüyor. Fakat yaptığım ilk kısa belgeselim (‘childhood dreams’) ile ilk kez daha geniş bir kitleye ulaşmış oldum, çünkü işlemiş olduğum konu sadece Türkleri ilgilendiren bir konu değildi.
“Anlaşılamama Korkusu Beni Bir Süreliğine Frenlemişti”
Gelecekte sanat alanında bir kariyer düşünüyor musunuz?
Yaptığım sanat ile bir kariyer inşa etmek benim en büyük hayallerimden biri. İki sene önce, mimarlıkta yüksek lisansımı bitirdikten sonra anladım ki sanatımı yapmadan özgürlüğüme ulaşamıyorum. Öğrenciyken her boş vaktimi sanatla değerlendirdim. Buna rağmen bir şeyin eksikliğini hep hissettim.
Aslında eğitim almak istediğim başka alanlar vardı. Bir çoğu sanat dallarıydı. Okuldan sonra yoğunlaşmak istediğim sanat dalını seçmekte zorlandım diyebilirim. Ailemden ilk üniversiteye giden ben oldum ve kendimi daha klasik bir meslek seçmeye zorlanmış gibi hissettim. Okuduğum bölüm mimarlık oldu. Sanatla temas hâlinde ve aynı anda toplum tarafından kabul edilen bir meslek seçip bir orta yol bulmuş oldum. Mimar olarak çalışsam bile, ileriye dönük hayallerimi gerçekleştirmek için boş vakitlerimi feda etmeye hazırım.
Yaptığınız çalışmalarda şimdiye kadar aldığınız tepkilerde sizi en çok şaşırtan/üzen/sevindiren ne oldu?
Belgesel çekme fikri en az iki senedir aklımdaydı ama kendimi düşüncelerimde yalnız hissettiğim için bu filmi gerçekleştirememiştim. İnsanlar tarafından anlaşılmama, söylemek istediklerimi aktaramama korkusu beni bir süreliğine frenlemişti. Fakat çalısmalara başlayıp farklı insanlarla konuştukça özgüvenim arttı. Kısa belgeselimi ilk kez tanıttığımda tarifi olmayan bir sevinç ve heyecan hissetmiştim. Farklı çevrelerden ummadığım tepkiler ve geri dönüşler geldiği an aslında birçok insan ile aynı fikirleri paylaştığımı ve yalnız olmadığımı gördüm. İnsanların göz yaşlarını gördüğümde baya şaşırdım. Yaptığım işle insanların üzerinde güzel bir etki bırakabilmiş olmak bana hâlâ inanılmaz geliyor.
İllüstrasyon sanatını, Almanya’da yaşayan Müslüman bir genç bir olarak icra etmenin avantajları ve dezavantajları neler?
Maalesef Almanya’nın Müslüman-Türk toplumunda, sanatla iştigal eden -özellikle illüstrasyon alanında- pek fazla erkek bulunmuyor. Tabii, bu durumda daha çabuk ilgi görüyorsunuz ya da tam tersi tepkiler söz konusu oluyor. Erkek olarak illüstrasyon yapmanız toplum tarafından nedense farklı algılanabiliyor. Cinsiyetçi bakış yaygın, ne yazık ki.
Bunun ötesinde Müslüman kız kardeşlerimi bu alanda görmek benim için çok daha güzel. İslam’ı tüm yönleriyle ne kadar güzel temsil ediyorlar. Bu alanda onların desteğiyle buraya kadar geldim.
Kendinizi nasıl bir sanatçı olarak tanımlarsınız? Türk-Müslüman-Alman sanatçı?
Kendimi kategorize etmekte zorlanıyorum ama Almanya’da yaşayan, sanata gönül vermiş Müslüman ve Türk kökenli bir insan olarak tanımlayabilirim.
Avrupa’da birçoğu göçmen kökenli olan Müslüman sanatçı ve zanaatkarlar, klasik İslam sanatlarından başlayıp çağdaş sanata kadar uzanan geniş bir yelpazede eserlerini üretiyorlar. Peki onları ve eserlerini ne kadar tanıyoruz? Kültür Perspektifi Serisi’nde sanat ve yaşama dair soruları muhataplarına soruyoruz. Serideki diğer söyleşilere buradan ulaşabilirsiniz.
“Modern Hayat, Kültürü ve Dini Yok Saymayı Gerektirmiyor”
Sanatınızı ve kendi geleceğinizi Avrupa’da nasıl değerlendiriyorsunuz?
İnsanlara kendi kültürlerine ve dinlerine yönelmenin olumsuz bir şey olmadığını anlatmak istiyorum. Elbette her kültürün olumsuz yanları da olabilir. Ama mesela dinimiz hakettiği gibi temsil edilmiyor. Sadece Müslüman olmayan toplumlar tarafından değil, biz Müslümanlar da dinimizi temsil noktasında başarısız ve kötü örnekler sergileyebiliyoruz. Bu nedenle gayrimüslim insanlarla konuştuğumda genellikle olumsuz şeyler duyuyorum ve birçoğu da dindar olmama ve dinime göre yaşamaya çalışmama şaşırıyorlar.
İnsanlara göstermek istediğim şey aslında tam olarak bu: Modern hayatın, kültüre ve dine sırt çevirmekle aynı şey olmadığı. Biri diğerini yok saymayı gerektirmiyor. Elbette kültüre ve geleneğe bağlı olarak yaşamak zorunda değilsiniz. Bu tamamen kişisel bir tercih. Ama bence kültür ve din hayatınızı daha da keyifli hâle getirebilir. Bu fikirleri yerine göre çalışmalarıma dahil etmeye çalışıyorum.
İllüstrasyon/grafiti ile ilgilenmek isteyenlere neler tavsiye edersiniz?
İçinizden sanat yapmak geliyorsa yapın, çok düşünmeyin, beklemeyin. Çevrenizdeki negatif seslere çok önem vermeyin. Sanat icra etmek için en iyi araçlara sahip ve zengin olmanız gerekmiyor.
Hemen pes etmeden, çok çalışıp yaptığınız işin arkasında durmanız önemli. Ve son olarak: Herkese kendinizi beğendirmeniz gerekmiyor. Kendiniz için yapın, gerisi yavaş yavaş gelir, inşallah.
PERSPEKTİF.EU/ Hüdanur Sarar