
Değerli okuyucularım,
Hollanda Müslümanlarının Ebu Talibi, Gazeteci Peter R. De Vries Suikasta Kurban Gitti..
Yazıma, Temmuz ayında yaşanan bir olayla başlamak istiyorum. 4 Temmuz’da Hollanda’nın önde gelen gazetecilerinden Peter R. de Vries, Amsterdam’da bir TV programı çıkışı yol ortasında arkasından haince vurularak öldürüldü. Hollanda’yı şok eden bu olay sonrası, uzun süre komada kalan ve yaşam mücadelesi veren de Vries maalesef 15 Temmuz’da hayata gözlerini yumdu. Kriminal olayları araştırmakla ünlenen ve çözülememiş, kapanmış birçok dosyayı yıllar sonra araştırmaları ile sonuca ulaştıran, usta gazetecinin ölümü gerçekten acı bir kayıptı. Yeraltı dünyası ile de önemli bağlantıları olan ünlü gazeteci polisin koruma teklifini defalarca reddetmişti. Yabancıların, zayıfların ve Müslümanların yanında olmakla ünlü, doğru bildiğini korkmadan söyleyen gazeteci, ırkçı politikacıların da âdeta korkulu rüyası idi. Ailesinin, “bunun bir gün olacağını biliyorduk” dediği olay maalesef 4 Temmuz 2021 tarihinde oldu. Ne acıdır ki, kendisini vuran kiralık katil ise Peter R. de Vries’in ömrü boyunca haklarını savunduğu yabancılardan biri idi.
Sezonunun ilk yazısında sizlerle olmaktan mutluluk duyuyorum. Yoğun geçen bir yılın ardından Allah’ın izni ile tatilimizle birlikte sıla-i rahimi de yaptık. Sizler de nasıl oluyor bilmiyorum ama ben Türkiye’ye gitmeden, köyüme uğramadan, mezarlığa girip ana babamla hasbihal etmeden dinlenemiyorum. Söylediklerime cevap vermeseler de mezarlığın kapısından çıkarken çok rahat çıkıyorum; sanki onlarla oturmuş çay içmişim de evimden ayrılıyormuşum gibi geliyor bana hep… Allah’ın hikmeti…
Sessizce Geçip Giden Hicri Yılbaşımız..
Miladî yılbaşının kutlama hazırlığına âdeta yeni yılın girmesi ile başlıyoruz. Hayatımız o takvime göre şekillenir âdeta. Okullarımız, işlerimiz, haftalarımız ve tatillerimiz, hep o takvime göre işleyişe konur. Ne olurdu miladî takvime verdiğimiz önemin yarısını da hicri takvime, hicri yılbaşına verebilseydik. Miladî yılbaşı hep görkemli, hep önemli, hicri yılbaşımız ise hep mahzun hep öksüz. Miladî yılbaşının kutlanmasına Avrupa’da, neredeyse iki ay önceden başlanır. Evler, işyerleri, sokaklar süslenir, aralık ayının son haftası ise âdeta kıyametin kopmasına hazırlanılır. Hicri yılbaşının geçtiği ise sonradan duyuluyor.
8 Ağustos’ta girdiğimiz, Hicri 1443 yılımız hepimize kutlu olsun.
Gelin, dünyanın âdeta yeniden kurulduğu hicreti yad edelim, o kutlu yolculuğu tekrar hatırlayalım. Gelin, Mekke’den Medine’ye hicret eden Resulallah’ı ufukta gördüklerinde sevinçle “Taleal- Bedru” isimli ilahîyi söyleyen Medineli Müslümanlarla, Ensar ile birlikte tekrar söyleyelim…
“Ay doğdu üzerimize
Veda tepesinden
Şükür gerekti bizlere
Allah’a davetinden
Sen güneşsin sen aysın
Sen nur üstüne nursun
Sen sureyya ışığışın
Ey sevgili Ey Rasul
Ey bizden seçilen elçi
Yüce bir davetle geldin
Sen bu şehre şeref verdin
Ey sevgili hoş geldin
Ey Rasul sana söz verdik
Doğruluktan ayrılmayız
Sen ey esenlik yıldızı
Senin sevginle doluyuz”
Yaz tatili ve Sıla-i Rahim
Önceki yıllarda tatilimizi temmuz ayında yaparken son yıllarda ağustos ayında yapmaya başladık. İyi de yapmışız, tarihimizde, Malazgirt Zaferi, 30 Ağustos Zaferi gibi zaferleri içinde barındıran ağustos ayında, birçok meyveyi da yeme fırsatını buluyoruz.
Türkiye’ye varışlar hep sevinçli, ayrılışlar ise hep hüzünlü oluyor. Tatil için biriktirdiğimiz bütçemizi çok çabuk bitiriyor, kendimizi Avrupa’daki evimize zor atıyoruz.
Her şeye rağmen, tatil ve sıla-i rahim bizler için olmazsa olmazlarda ilk sırayı alıyor.
7 Ağustos’ta Antalya havaalanında başlayan tatilimize bir sürprizle başladık. Havaalanına inişimizden 1 ay kadar önce kiraladığımız araba indiğimizde anlaştığımız fiyattan biraz fazla çıkınca zaten geceyi Antalya’da bir otelde geçirecek olduğumuz için, “başka bir arabaya bakalım” dedik. Fakat o tarihte şehirdeki kiralık arabaların tamamı kiralanmıştı ya da yüksek fiyat vermek için bize öyle söyleniyordu. Bir sürü şirketi aramama rağmen normal fiyatta tek bir araba dahi bulamadık. Sonunda daha önceden arabayı kiraladığımız şirketle bir orta yol bulduk ve sorunu çözmüş olduk fakat araba kiralarının bu kadar yüksek olmasının ülke ekonomisine faydadan çok zararı olduğuna inanıyorum.
Yöneticiler bu konuya el atmalı gerekirse önlemler almalı.
Bizim tatilimiz de birçoğumuzun tatili gibi üç bölümden oluşuyor:
- Mekânsal ziyaret:
Doğduğumuz, büyüdüğümüz köyü, Yeşildere’yi (Acıpayam, Denizli) ziyaret. Yeşildere’de de, mutlaka okuduğum ilkokulu, doğduğum evi ve büyüklerimin meftun olduğu mezarlığı ziyaret etmeliyim. Bu mekânlara gitmezsem Türkiye’ye gitmiş olmam.
- Akraba ve Komşuları ziyaret:
İki kardeşim Türkiye’de yaşıyor. En büyük ağabeyim ve en küçük kız kardeşim. Ömrümüz birbirimize hasretle geçti. Şükürler olsun ki her yıl birbirimizi görüyoruz. Bunun yanında hayatta kalan 90’ına merdiven dayamış bir Ayşe teyzem ve 65-70’lerde 3 dayım var. Onları, çocuklarını, köydeki ve Denizli’deki akrabalarımızı, komşularımızı görmek bizleri mutlu ediyor. Onların gözlerindeki sevgi bize 1 yıl boyunca enerji olarak yetiyor.
- Ege, Akdeniz Kıyısı, Deniz ve Kum:
Acıpayam ilçesine bağlı köyümüz, Yeşiledere (eski adı Dereköy) Ege ve Akdeniz kıyısına çok uzak değil. Tatil için genelde Muğla Fethiye’yi seçiyoruz.
Geçen yıl, Çeşme, Ilıca, Alaçatı’yı seçmiştik.
Bu yıl tekrar Fethiye’yi, Ovacık, Ölüdeniz’i seçtik. Birkaç yıl önce Ovacık’ta kaldığımız sade otel bize iyi bir ev sahipliği yaptı fakat son gün İngilizlere satıldığını duymak da bizi çok üzdü.
Üzülsek de “hayırlısı” demekten başka elimizden başka bir şey gelmedi..
Ailecek pahalı lüks oteller yerine sade ve uygun bütçeli otelleri tercih ediyoruz. Dinimize uygun yerlerde yüzüyor,
kaldığımız tatil yerini iyice tanımaya çalışıyoruz. Elimizden geldiği kadar gemi turlarına ve diğer aktivitelere katılmaya çalışıyoruz.
Cennet vatanımızda yılda sadece 3-4 hafta vakit geçirmek yetmese de tatil bütçesini bitirince kaçış yollarını da arıyoruz
fakat bir gerçek var ki ülkemizi her hâli ile seviyoruz. Recep Soysal —◄◄