“Hayat inanan ve salih ameller işleyenler dışında hiç kimsenin kazanamadığı bir oyundur.” “Sloganımız şu: Kendinden olanı sev, ötekine saygı göster.” İslâm korkakların değil cesur ve atılgan Müslümanların omuzlarında yükselecektir.” (Aliya İzzetbegoviç)

“İnandığınız gibi yaşamazsanız yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız” buyuran adalet timsali Hz. Ömer’in yaşadığı bir hatıra, merhameti, adaleti, sadakati, vefayı unutan insanlığın önüne âdeta bir ışık tutmakta…

Önce İnsanız!..

Hz. Ömer, sadaka isteyen bir ihtiyarın zımmi, yani Müslümanların idaresi altında yaşayan gayrimüslim olduğunu öğrenince sordu:

“Niçin dileniyorsun?”

İhtiyar: “Cizye (vergi) verecek bir kazanca sahip değilim, bunun için dilenmek zorundayım” dedi.

Hz. Ömer, ihtiyarı ‘Beytülmal’e götürerek ona maaş bağlattı ve yanındakilere şöyle dedi: “Genç ve kuvvetliyken bunların çalışmalarından faydalanıp, ihtiyarladıkları zaman onları sokağa atmak, bizim işimiz değildir…”

Hollanda’nın imarı ve inşasında kullanılan çimentoyu alın teriyle, gözyaşlarıyla yoğuran, bu uğurda sağlığını yitiren, çilenin en katmerlisini çeken, eşini kaybeden, çocuklarından birini kurban veren İsmail amcayı dinleyince, yukarıdaki kıssa geldi aklıma. Eşinin ölümünden sonra Türkiye’den ikinci evliliğini yapan İsmail amca, Hollanda’nın koyduğu katı kurallar nedeniyle eşini yanına aldıramıyor.

İslam’ın asırlar önce öngördüğü adalet, hak ve özgürlükler anlayışını, Batı’nın, ömrünün sonunda bile ikame etmesi asla mümkün görünmüyor. Neden mi? Kendi insanının diliyle Batı’yı biraz tanımaya çalışalım o zaman…

“Üstünlüğü, öndeliği, vazgeçilmez ve paylaşılmaz bir hak olarak kendine mâl eden Batı, hak edilebileceklerin de en aşağılığına tutsaktır aslında: “Madde…” Batılı, hayatını maddeyle örer. Onun bütün yapıtaşları maddedir. Madde ve onun türevleri tek amaç, tek hedef, tek araçtır batılı için. Bu yüzden, Batı’nın maddî üstünlükleri hariç, diğer bütün üstünlükleri hayaldir” diyor, René Guénon, “Doğu ve Batı” adlı eserinde. Batı ve batılının resminin çizildiği bu tesbite katılmamak mümkün mü?

“Batı sömürerek geçinir, çalarak beslenir. Batı “hukuktur” denilemez, çünkü o aynı zamanda kaba kuvvettir. Batı “demokrasi” denilemez, çünkü o aynı zamanda baskıdır, ezmedir. Batı “ölçü” demekse, ölçüsüzlük de aynı derecede batılı bir özelliktir. Batı “akıl” demekse, akıl düşüncesinin kendi de dahil olmak üzere, efsane en az onun kadar batılılık demektir. Batı kendi kendisiyle savaşarak doğar, gelişir ve kendini ortaya koyar” diyor bir başka batılı, Edgar Morin, “Avrupa’yı Düşünmek” adlı kitabında.

60’ıncı yılını kutlayacağımız göçün bize kazandırdıklarını, kaybettirdiklerini Doğuş Gazetesi olarak düzenleyeceğimiz 3 günlük kültürel programla sorgulamaya çalışacağız.

Sizlerin bu programa katkı ve desteğini bekliyoruz. O salonu doldurmanızı, göç ile alakalı hatıralarınızı, her türlü objelerinizi salonumuzda sergilemek ve katılımcılarla paylaşmak adına istiyoruz, bekliyoruz. 23-24-25 Şubat tarihlerinde 3 gün boyunca sergi, seminer, konferanslarla dolu dolu gün geçirmek için hepinizi davet ediyoruz. Yapılacak olan etkinlikle alakalı bilgiler gazetemizde…

 

Kurulacak hükûmetlerin ilk yapacakları…

DENK Partisi milletvekili Doğukan Ergin ile bir davette ayak üstü sohbet ettim. Meclis konuşmaları için tebrik ettim. Sanki yılların siyasetçisi gibi kürsüde meclis üyelerine hitap ediyor, âdeta adil bir idare için yol gösteriyor, ders veriyordu. Sohbette kurulması düşünülen hükûmetler hakkında son gelişmeleri sordum. O da gelişmeleri paylaştı sağ olsun. İşte o sohbetten akılda kalanlar:

“Wliders’in içerisinde olduğu ya da olmadığı hükûmetlerin bugüne kadar gelmiş yönetimlerden hiçbir farkı yoktur. Hepsi de göçmenlerin haklarını budama peşindeler. Kim daha çok antidemokratik onu göreceğiz ilk hükûmet ile birlikte.

Özellikle İslam ve Müslümanlara yönelik hak (ç)alma uygulamaları kendini çok daha belirgin bir hâle gelecek. Daha şimdiden pazarlıklar bu alanda yaşanıyor.

İlkokullarda dar gelirli ailelerin yükünü hafifletecek özel destekleri durdurmayı düşünüyorlar.

Herhangi bir sebepten dolayı dil ve öğrenim geriliği yaşayan öğrencilere ayrılan özel bütçe dondurulacak.

Hafta sonu camilerde yürütülen eğitim müfredatına bile denetim yapılması öngörülüyor.

Yani Wliders’in içinde olduğu hükûmet de olmadığı hükûmet de istisnasız hak gaspını sürdürecektir.”

….

İyi ki yeryüzünde merhametliler var…

Siyonist İsrail terör örgütü katliamlarını, soykırımını sürdürüyor. Gözü kör, kukağı sağır, vicdanı topal insanlık da bu zulmü, vahşeti film izler gibi seyrediyor.

İstisnasız bütün ülke liderleri de, kendilerinin bile duymayacağı bir ses ile kınamayla yelteniyorlar; ağababaları da “o koltuklarda oturmak istiyorsanız, çenenizi kapatıp oturun ve susun” diyorlar. Onlar da “emir büyük yerden” deyip, susup oturuyorlar. Ama bu zulme rıza göstermeyen, susmayan; “katil İsrail” diye haykıran, aylardır sokaklara çıkıp bu ölüme, yıkıma dur diyen yiğit insanların varlığı bir nebze olsun yüreğimizi serinletiyor, korkak idarecilerin suratında bir Osmanlı tokadı gibi şaklıyor. Özellikle Avrupa Gençlik Derneği’nin (AGD) öncülüğünde Hollanda’da her hafta sonu farklı kentlerde düzenlenen protesto gösterilerine, farklı din ve etnik kökenden insanların katılımı ile devam ediyor.

Bir de içimizi rahatlatan Güney Afrika’nın İsrail’e karşı açtığı soykırım davası var ki, kendini İslam ve Müslüman diye tanıtan nice yüceleri(!) cüceye çevirdi. Neredeyse bu cüceler -şimdi İsrail’i dava etmenin sırası mıydı diyerek- Güney Afrika’ya kafa tutacaklardı. Uluslararası Adalet Divanı’nın, Güney Afrika’nın açtığı soykırım davasında, İsrail’in Gazze sakinlerine yönelik öldürme, saldırı ve yıkımla ilgili her türlü eylemden kaçınmasına ve soykırımı önlemek için tüm tedbirleri almasına hükmetti.

Ey işbirlikçi, zalim destekçisi sözde idareciler, sizi nerenizden bağladı bu emperyalist çeteler bilmiyorum ama bildiğim tek şey bu suskunluğunuzun bedelini çok ağır ödüyoruz ve ödeyeceksiniz.

Masum ve mazlumların esenliği, kurtuluşu, zalimlerin, katillerin, eşkıyanın ve onlara destek veren herkesin kahrolması için duacıyız.

“Zalimler yakında nasıl bir inkılâpla devrileceklerini göreceklerdir.”(Şuara, 227) ayeti bir muştu gibi hepimizi kuşatıyor.

Bu zulmü, kınamayı, bu vahşeti anlatmayı “antisemitizm” olarak niteleyen Siyonist İsrail, bu yolla da kendini eleştirenleri susturmak ve mahkûm etmek istiyor. Susmayacağız, senin katilliğini dünyaya ilan etmeye devam edeceğiz.

Klavye kahramanları…

Adam oturduğu yerden dünyaya hükmediyor, ama kendi aklıyla, gücüyle değil; üst aklın yönlendirilmesiyle. İ.T. adındaki bir herif, FOX TV’de yayınlanan bir diziye tepki gösteriyor. O kadar kolay yapıyor ki bu işi; birileri dizi afişinin üzerine “RTÜK iş başına, bu dizi yasaklansın” diye bir yazı eklemiş, bu herif de sayfasında paylaşıyor. Diziyi izlediğini belirtse ve kısa bir yorumla neden kaldırılması gerektiğini yazsa, görüşüne saygı duyup, destek vereceğim ama fikrini belirtmediği ve sırf FOX TV’de yayınlandığı için karşı çıktığı o paylaşımından dolayı nabzını yoklayan şu cümleyi yazdım altına: “Diziyi izledin mi, diye sorsam, FOX TV’ye bakmadığını belirtmek için “hayır” diyeceksin. İzlemediğin bir dizinin neden kalkmasını istiyorsun?” diye sorduğumda da alacağım cevap belli: “FOX, benim siyasi düşüncemi eleştiriyor”

“Peki madem bu kadar dinî ve millî değerlere bağlısın, çok duyarlısın da, FOX TV’den daha çok ağır bir tahribatı olan, aile mefhumunu sarsan, dinî değerleri ayaklar altına alan diğer yandaş kanalizasyonlara neden ses çıkarmıyorsun?” diye yazdığımda, benim yazı paylaşım listesinden kaldırıldı ve bu soruma cevap yerine siyasi görüşüm nedeniyle saldırılar başlatıldı. O gibi anlayışta olanlara şunu demek istiyorum: Samimi olursanız, yol alırsınız. Savunduğunuz davada(!) gerçekten şuurlu iseniz bunca ahlaksızlığı, hayasızlığı özendiren, değerlerimizi değersizleştiren onca programa ısrarla yer verenleri karşınıza alırdınız Oysa onca rezil, kepaze, seviyesiz program varken, dinimizin üzerinden makam, para ve şöhret sahibi olanları eleştiren bir diziyle uğraşmak ancak aklı kirada olanların işidir ve siyasidir…

Az biraz insaf, edep ve sağduyu lütfen…

Memurun biri amirinin çok adil olduğunu söylüyor ve onu  övüyormuş… Duyanlar da “Ne tür bir meziyeti var ki bu kadar övüyorsun?” diye sormuşlar… O da, kendinden emin olarak cevaplamış: “Allah hakkı için aldığı rüşveti çalışanları arasında adilce paylaştırır”

Şimdi de aynı düşünceye sahip olan aklı kiralıklar var. “Bizim hırsız çalıyorsa az çalıyor… Bizim lider, şeyh, başkan, idareciler yapıyorsa bir hikmeti var… Bizim televizyon pislik de akıtsa kabulümüz” diyen, kafası kumun içerisinde hipnoz edilmiş bir sürünün hezeyanı ile her şeyimiz alt üst edilmiş durumda…

—◄◄