
“Ümidim odur ki, insanlar bu süreçten gereken dersi çıkarır”
Doğuş Nieuws adlı dijital medya platformumuz için “Korona/Kovid 19” temalı söyleşiler gerçekleştirmekteyiz. TURNED Toptancı şirketi sahiplerinden Sevgili İlhan Döne ile pandemi sürecini, kendi sektörlerine etkilerini ve toplumsal hayata yansımalarını konuştuk. Dolu dolu bir insan ile yapılan söyleşimizi ilgi ile okuyacağınızı ve istifade edeceğinizi umuyoruz. Söyleşimizin tamamını Youtube kanalından izleyebilirsiniz.
Doğuş: Pandemi süreci sizi ne kadar etkiledi?
“Toplum hayatımızı Korona öncesi ve Korona sonrası diye ikiye ayıracağız” gibime geliyor. Ekonominin nereye evrileceğini henüz bilmiyoruz. Biz gıda ve temel ihtiyaçları karşılayan grupta olduğumuz için, durgunluğun aksine normal seyrinin dışında bir yoğunluk yaşadık bu iki ay süre içerisinde. Aynı işi yapan pek çok firma kapılarını belli bir süre kapatma kararı alırken, biz herkesin ihtiyacına göre elimizdeki ürünleri paylaştırma yoluna gittik.
Biz hiçbir üründe kısıtlamaya gitmedik ancak normalin üzerinde bir talep olunca, elimizdeki stoklar zamanından önce tükendi. Ürün tedariklerinde sorun yaşamadık. Sadece hayatın durması, iş temposunun azalması transport, lojistik kaynaklı ürün tedarikinde sıkıntılar yaşandı. Şimdi normale dönmeye başladı. Bu, yaşanan işin ticari boyutu. Bir de bunun toplumsal boyutu var ki bunu herkes birebir yaşıyor.
Siz neler yaşadınız toplumun bir bireyi olarak?
Çocuklar okullarına gidemiyorlar, bizlerin gidip geldikleri alanlar kısıtlandı, ibadethanelerimiz hizmete kapandı, ziyaretler durma noktasına geldi. Buna alışacağız. Herkes bir şeyler söylüyor ama yeni düzen nasıl olacak, bekleyip göreceğiz.
Bu süreç bizlere kıymetli olan bazı şeylerin farkına varmamızı da sağladı. “Biz” eksenli bir kültür dünyasının bizleri nasıl da zenginleştirdiğini gördük. Arkadaşlarla her hafta cumada, bir düğünde, bir etkinlikte görüşüyorduk. Bu imkânlar elimizden alınınca, alanlar daralınca bunların ne kadar da değerli olduğunu anlamaya başladık.
Aile içerisinde de herkes birbirini keşfetme fırsatı buldu. İlişkilerimizi gözden geçirme imkânı oldu. Ben bu sürecin müsbet, olumlu bir tarafının olduğunu da düşünüyorum.
Bardağın dolu tarafına bakabilirsek, şer/kötü gibi görülen bu durumdan hayırlı/güzel, iyi sonuçlar da çıkarabiliriz.
Bizler iki aylık kısıtlanan hayatımızdan şikâyet etme hakkına sahip değiliz. Zira, bunları ömür boyu yaşayamayan, yapamayan insanlar var. Ümidim odur ki, insanlar bu süreçten gereken dersi çıkarır, o farkındalığın farkına varırlar. Ama işin kötüsü; insanoğlunun her şeyi çok çabuk unutan bir yapısı var.
Meseleye böyle pozitif şeklide yaklaşılırsa, virüs bile sevimli hâle geliyor…
Otomobillerin, uçakların çevreye verdikleri zararlardan zehir soluduğumuzu söylüyorlar, küresel ısınmadan bahsediyorlardı. Şimdi ise o salınımların nereyse durduğu ve doğanın daha temiz bir hâle geldiği konuşuluyor. Demek ki böyle de yaşanabiliyormuş.
Asgari ihtiyaçlarımızı gidererek de hayatta kalabiliyormuşuz. Dünya nüfusunun çok azı böyle refah içerisinde yaşıyor. Ümid ediyorum ki bizleri yönetenler bu süreçten gereken dersi çıkarırlar. Savaşlar, adaletsizlikler son bulur. Sonraki nesillere karşı; onlara yaşanabilir bir dünya bırakma sorumluluğumuzun bilinciyle hareket etmeliyiz. Umarım bu gidişat bizi yönetenlerin uyanmasına, daha adil bir yönetim inşasına vesile olur.
Mesajınızı alarak söyleşimizi
sonlandıralım…
Bize yol ve istikamet gösteren güzel bir Hadis’i Şerif var: “İnsanların en hayırlısı insanlara en çok faydası olandır” diye. Amaç, hayatı bu söz üzerine inşa etmek olmalı. Hayatımızın her alanında bu düsturu ilke edinerek yaşamalıyız. Dünya üzerinde yaşayan insanlar 100 yıl bu dünyadan elini çekseler milyonlarca yıl insanların üzerinde yaşayacakları yer hâline gelebiliyormuş. Ama bizler, burayı yaşanmaz hâle getirmek için elimizden geleni yapıyoruz. İnşallah bu süreç, bu gibi hor kullanımların, haksızlıkların, adaletsizliklerin de sonunu getirir, ders çıkarmamızı sağlar.
Söyleşi – Fotoğraf: Zeynep Aktalan —◄◄