Hollanda, yeni bir döneme giriyor ve bu dönemle birlikte âdeta kendine bembeyaz bir siyasi sayfa açıyor. Son seçimlerde, aşırı sağcı partilerin yükselişi, ülkedeki ırkçı ve ayrımcı duyguların arttığını gösteriyordu. Geert Wilders liderliğindeki PVV’nin kazandığı sandalye sayısındaki artış, bu endişeleri daha da derinleştirdi. Bu durum, zaten var olan sosyal ve ekonomik zorluklarla birleştiğinde, özellikle gençlerimizin ve çocuklarımızın geleceği için sağlıklı günlerin beklenebileceği umudu zayıflıyor.

Bugün yeni hükûmetin kurulmasıyla birlikte, sağ kesimin politikaları ve yeni hükümetin uzun ömürlü olup olmayacağı hala spekülasyonların odağında. Kısa zamanda tekrar seçimlere gidilebileceği ihtimali bile ortaya atılıyor. Ancak umut ediyorum ki bu seçimler, seçmenlerimizin çocuklarının geleceği için verdikleri ve vermedikleri oyun ne kadar önemli olduğunu anlamalarına vesile olur.

Hollanda’nın yeni kurulacak hükümetiyle birlikte âdeta kendine bembeyaz bir sayfa açması, siyasi manzarada önemli bir değişimi işaret ederken, bu değişim seçimler sonrasında belirlenen kabineyle de daha da belirginleşti. İsimlere göz attığımızda, özellikle Türk kökenli kadın bakanlarımızın önceki seçimlerden sonra dikkat çektiği görülüyordu. Ancak yeni listede, bu manzaranın izine rastlamak mümkün değil; sadece Hollandalı isimlere yer verilmiş ve böylelikle Hollanda’nın yeni beyaz rotası tescillenmiş oldu.

Şu anda koalisyon anlaşmaları şu yönde ve tanımlamaları aynen şöyle: PVV, VVD, NSC ve BBB’nin insanlara dayanak ve destek sağladığı bir program kabinesiyle. “Cesaret gösteren ve gurur veren bir hükûmet”. “Umut veren bir hükûmet” adı altında bize ve çocuklarımızın geleceği için sundukları bariz bir şekilde ortada.

2025’ten itibaren, orta gelirli çalışanlar, genç ve yaşlılar gibi sıkı çalışan Hollandalılar için vergi azaltma. Ve sıkıntı içinde olan insanlar ve geçim güvenceleri için.

Sığınma için en sıkı kabul rejimi ve şimdiye kadar göçü kontrol altına almak için en geniş paket.

Konut inşaatına, altyapıya, ulaşılabilirliğe ve enerji dönüşümüne büyük bir teşvik.

2027’de sağlık sektöründeki kendi katılım payını 165 euro seviyesine kadar yarıya indirme ve yaşlı bakımına yatırım.

Tarım ve balıkçılık sektöründe kendi işinin patronu olmak; bu sektörlerin ve hepimizin gıda güvenliği için bir gelecek için bir teşvik.

Vatandaşların daha fazla söz hakkı için farklı bir seçim sistemi ve anayasal bir mahkeme aracılığıyla temel hakların güçlendirilmesi.

Suç ve terörle sert bir şekilde mücadele edilerek Hollandalıların güvenliği sağlanmaktadır.

Yeni hükûmet, bu başlıklar anlaşmasına dayalı bir hükûmet programı oluşturacak.

Avrupa Parlamentosu Seçimleri…

“Her bir seçmenin, Avrupa’nın birliğini ve değerlerini korumak için sorumluluk alması gerekiyor”

Bu arada, daha da önemlisi, farklı ülkelerin birliğinden oluşan Avrupa Birliği’ne üye 27 ülkedeki yaklaşık 400 milyon seçmen bulunmakta ve 6-9 Haziran’da sandığa gidecekler. Seçimde, gelecek 5 yıllık dönem için AB’nin yasalarını yapacak ve bütçesini onaylayacak kurumun üyeleri belirlenecek. Bu nedenle, AB’nin geleceğini şekillendirecek bu seçimlerin ne kadar önemli olduğunu hatırlatmadan edemem. Yine aşırı sağın yükselmesiyle Hristiyan demokratlar, muhafazakarlar ve aşırı sağdan oluşan bir koalisyon, ilk defa AP’de çoğunluğu elde edebileceği olasılıklar arasında ve ön görülmekte ve AB politikasına yön verebileceği olasılık görülmekte. Bunun Hollanda’nın geleceğine yön vereceğini unutmamak gerek, zira 4 yıl öncesinde Avrupa Parlamentosu’nda da bu etki görülmüştü.

Avrupa Parlamentosu’yla birlikte, onunla yasama yetkisini paylaşan karar alma organı AB Konseyi ve AB’nin yürütme organı Komisyonun da üyeleri değişecek. Her ülkenin nüfusu oranında milletvekili çıkardığı seçimlerde bu kez ilk defa 720 milletvekili seçilecek. Bazı ülkelerde oy verme yaşının düşürülmesi nedeniyle 18 yaşından küçük seçmenler de ilk kez oy kullanacaklar.

Bu seçimler, Avrupa’nın geleceği açısından kritik bir dönemeç olacak. Üye ülkelerin ve vatandaşların tercihleri, Avrupa Birliği’nin hangi yönde ilerleyeceğini belirleyecek. Dolayısıyla, AB’nin demokratik değerleri, ekonomik kalkınması ve küresel rolü açısından bu seçimlerin sonuçları oldukça önemli olacak. Avrupa’nın birlik ve dayanışma içinde güçlenmesi, küresel sorunlara etkin çözümler bulabilmesi için bu süreçte sağlam adımlar atılması gerekiyor.

Avrupa Parlamentosu’ndaki değişimler, Avrupa Birliği’nin iç ve dış politikasını şekillendirecek ve gelecekteki adımlarını belirleyecek. Bu nedenle, seçmenlerin sandığa giderek tercihlerini belirlemesi, Avrupa’nın kaderini belirlemede kritik bir rol oynayacak. Her bir seçmenin, Avrupa’nın birliğini ve değerlerini korumak için sorumluluk alması gerekiyor.

Sonuç olarak, Hollanda’nın siyasi dönüşümü ve Avrupa’nın geleceği arasındaki bağlantı giderek daha belirgin hale geliyor. Hollanda’daki iç politika değişimleri, Avrupa’nın genel politikalarını etkileyecek ve Avrupa Birliği’nin geleceğini belirleyecek. Dolayısıyla, hem Hollanda’da hem de Avrupa genelinde yaşanan gelişmelerin yakından takip edilmesi ve demokratik süreçlere aktif katılımın sağlanması son derece önemlidir.

Funda İleri