Hollanda’da TICF, IGMG Güney ve Kuzey Hollanda Federasyonları, Hollanda Türk Federasyon, UID Hollanda, HOTİAD ve TOVER’dan oluşan Türk Sivil Toplum Kuruluşları (STK), aşırı sağ-merkez sağ koalisyon hükûmeti tarafından, hafta sonu 4-17 yaş çocuklara verilen Kur’an, din ve Türkçe dil kurslarını da kapsayan yaygın eğitimin denetlenmesi için hazırlanan yasa tasarısına tepki gösterdi.
Hollanda Parlamentosu geçici binası önünde toplanan Türk STK’lerin yetkilileri, hükûmetin hazırladığı ülkedeki yaygın eğitimi denetlemeye yönelik yasa tasarısına tepki amaçlı Hollandaca ve Türkçe basın açıklaması yaptı. Buluşmada, DENK Partisi milletvekili Doğukan Ergin ve Arnhem Belediye Meclis Üyesi Yıldırım Usta da hazır bulunarak STK’lara destek verdi.
Ömer Altay: “Hepimiz bu ülkenin birer parçası olarak eşit haklara sahibiz”
STK’ler adına bildirinin Hollandacası TICF Başkanı Ömer Altay, Türkçesi de TOVER Başkanı Durmuş Doğan tarafından okundu. Organize sözcüsü Ömer Altay, söz konusu yasa tasarısının inanç özgürlüğüne ve temel haklara aykırı olduğunu belirterek yasanın yürürlüğe girdiği takdirde eğitim haklarının kısıtlanmasının yanı sıra toplumsal yapının da olumsuz etkileneceğini söyledi.
Altay “Hafta sonu yaygın eğitimin denetlenmesi, anayasal hakkımızın ihlali anlamına gelmektedir. Toplumun tüm bireylerinin eşit fırsatlarla gelişebilmesi için daha adil ve daha demokratik bir yaklaşım talep ediyoruz. Hepimiz bu ülkenin birer parçası olarak eşit haklarla varız.” dedi.
Yasanın toplumda ayrışma oluşturacağını ve insanları birbirinden uzaklaştıracağını dile getiren TOVER Başkanı Durmuş Doğan da, “Eğitim ve kültür, toplumu birleştiren temel unsurlardır ancak bu yasa tasarısı çeşitliliği tehdit etmekte ve toplumsal huzursuzluğu artırmaktadır. Unutulmamalıdır ki bu topraklarda 60 yıldır birlikte yaşamayı sürdüren Türkler ortak bir gelecek için birlikte çalışan insanlardır.” ifadelerini kullandı.
– “Yaygın eğitimin denetlenmesine yönelik yasa tasarısı adalet ve eşitlik ilkeleriyle çelişiyor”
Doğan, toplumun her bireyinin eşit haklara sahip olması gerektiğini vurgulayarak “Yaygın eğitimin denetlenmesine yönelik yasa tasarısı adalet ve eşitlik ilkeleriyle çelişiyor. Hükûmetin toplumun her kesimiyle istişarede bulunarak, kararlarını daha kapsayıcı ve adil bir şekilde almasını talep ediyoruz.” diye konuştu.
Hükümetin, toplumun birliğini ve huzurunu koruyacak, eşitlik ve adalet temelinde bir siyaset izlemesini istediklerini ifade eden Doğan, “Toplumun her kesiminin haklarına saygı gösterilmesi, adaletin ve eşitliğin sağlanması yalnızca hükümetin değil tüm toplumun sorumluluğudur. Bu sorumlulukların yerine getirilerek, toplumsal barışın pekiştirilmesini temenni ediyoruz.” dedi.
– Yaygın eğitimi denetlemeye yönelik yasa tasarısı
Yaygın eğitimi denetlemeye yönelik yasa tasarısı, yasal olarak denetlenmesi mümkün olmayan Kur’an, din ve Türkçe dil kurslarını da kapsayan, 4-17 yaş çocukların hafta sonu takip ettiği yaygın eğitimi denetlemeyi içeriyor.
Aşırı sağ-merkez sağ koalisyon hükümeti, söz konusu yasayla “nefret, şiddet veya ayrımcılığa teşvik eden” kursların denetlenmesini amaçlıyor.
Yasaya göre, suç teşkil eden kurslara veya eğitimcilere ağır yaptırımlar uygulanacak.
…
Parlamento önünde okunan bildirinin tam metni:
Bugün burada bulunmamızın temel nedeni, ülkemizde alınan son kararların, sadece eğitim hakkımızı kısıtlamakla kalmayıp, toplumsal yapıyı da olumsuz etkileyecek sonuçlar doğuracağına dair derin kaygılarımızı sizlere iletmek istememizdir. Hükümetinizin, devletin sosyoekonomik ve diğer büyük sorunlarla mücadele ettiği bir dönemde, bilinçli şekilde aldığı bazı kararların, toplumun geniş kesimlerinin haklarına zarar verdiği ve bu kararların toplumsal barışı tehdit ettiği kanaatindeyiz.
Özellikle hafta sonu eğitimlerinin kısıtlanması gibi bir uygulama, bizlere verilmiş olan anayasal hakkımızın ihlali anlamına gelmektedir. Bu eğitim hakkı yalnızca bireysel bir hak değil, aynı zamanda toplumsal gelişim için kritik bir unsurdur. Hepimiz, bu ülkenin birer parçası olarak eşit haklarla varız. Eğitim, kültürel gelişim ve toplumsal dayanışma anlamında hepimizin fırsat eşitliği temelinde yararlanması gereken bir haktır. Bu nedenle, bu kısıtlamalar, sadece bireyleri değil, toplumun genel yapısını da olumsuz yönde etkileyecektir.
Bu tür kararlar, topluluklar arasında ayrışma yaratacak, insanları birbirinden uzaklaştıracak ve ülkenin birlikteliğine zarar verecektir. Unutulmamalıdır ki, bu topraklarda 60 yıldır birlikte yaşamayı sürdüren bizler, farklı kültür ve kökenlerden gelen, ancak ortak bir gelecek için birlikte çalışan insanlarız. Bizim varlığımız bu ülkenin kültürel ve toplumsal dokusunun zenginliğini oluşturuyor. Ancak, alınan bu kararlar, bu çeşitliliği tehdit etmekte ve toplumsal huzursuzluğu artırmaktadır.
Bu kısıtlamalar, kültürel ve eğitimsel zenginliklerimize vurulmuş bir darbedir. Hükümetin, bu kararları alırken toplumsal bütünlüğü gözetmediği, aksine, topluluklar arasında yeni bir kutuplaşma yarattığı açıktır. Ayrıca, diğer etnik ve kültürel topluluklar arasında bu tür kısıtlamaların neden uygulanmadığını ve hangi gerekçeyle bu adımların sadece belirli bir kesime yönelik alındığını merak etmekteyiz. Bu, adalet ve eşitlik ilkeleriyle çelişen bir durumdur.
Burası bir hukuk devletidir. Eğitim hakkı, ifade özgürlüğü ve temel insan hakları, anayasamız ve yasalarımızla güvence altına alınmıştır. Toplumun her bireyinin eşit haklara sahip olması gerektiğini unutmamalıyız. Eğitim hakkına yönelik bu tür darbe niteliğindeki adımlar, yalnızca eğitim sistemini değil, ülkenin geleceğini de karanlığa sürükleyecektir.
Ayrıca, Türk toplumunun girişimcilik ruhu ve mali gücü göz ardı edilmemelidir. Ülkenin ekonomik kalkınması ve refahı, girişimci bir toplumun varlığına ve katkısına bağlıdır. Türk toplumu, yıllar içinde büyük bir ekonomik birikim ve başarıya imza atmış, iş dünyasında önemli roller üstlenmiştir. Bu gücün, toplumun daha geniş kesimleriyle de entegrasyon içinde olması gerekmektedir. Kısıtlamalar ve daraltıcı politikalar, girişimcilik ve ekonomiye olan katkıyı engelleyecek, bu gücün potansiyelini sınırlayacaktır. Ülkemizin kalkınması için bu enerjinin, toplumsal uyum içinde ve eğitimli bireyler aracılığıyla daha verimli bir şekilde kullanılabilmesi gerekmektedir.
Bizler, hükümetin toplumun her kesimiyle istişarede bulunarak, kararlarını daha kapsayıcı ve adil bir şekilde almasını talep ediyoruz. Hükümetinizin bu adımlarla, toplumda birliği ve dayanışmayı güçlendireceğine olan inancımızı kaybetmemek istiyoruz. Ancak, toplumsal bütünlüğün bozulması, daha fazla kutuplaşmaya yol açarak, ülkemizin geleceği açısından ciddi tehditler yaratacaktır.
Eğitim ve kültür, toplumu birleştiren temel unsurlardır. Bizler, toplumun tüm bireylerinin eşit fırsatlarla gelişebilmesi için, daha adil ve daha demokratik bir yaklaşım talep ediyoruz. Bu, sadece bizlerin değil, bu topraklarda hep birlikte yaşayan tüm bireylerin ortak hakkıdır.
Son olarak, bizler, toplumun birliğini ve huzurunu koruyacak, eşitlik ve adalet temelinde bir politika izlenmesini talep ediyoruz. Toplumun her kesiminin haklarına saygı gösterilmesi, adaletin ve eşitliğin sağlanması, yalnızca hükümetin değil, tüm toplumun sorumluluğudur. Hükümetinizin bu sorumlulukları yerine getirerek, toplumsal barışı pekiştirmesini temenni ediyoruz”
…
….