22 Kasım 2023 Hollanda genel seçimleriyle Hollanda keskin bir değişime tanıklık etti. İslam düşmanı Geert Wilders’in Özgürlük Partisi (PVV) 2021 seçimlerinde 17 sandalyeye sahipken bu seçimlerde sandalyeye sayısını 37’ye yükselterek en yüksek oyu alan parti oldu. Böylece Hollanda 13 yıllık Rutte döneminden sonra yeni bir başbakana sahip olacak.

22 Kasım 2023 Hollanda genel seçimlerinden İslam ve göçmen karşıtı söylem ve vaatleriyle tanınan aşırı sağcı Geert Wilders’in Özgürlük Partisi (PVV) en yüksek oyu alan parti oldu. Böylece Hollanda 13 yıllık Rutte döneminden sonra yeni bir başbakana sahip olacak gibi görünüyor. Her ne kadar Wilders geçtiğimiz günlerde İslam düşmanlığı hakkında “başka önceliklerimiz var” dese de başbakanın Wilders olması Hollanda göç ve göçmen politikalarında kısıtlamalara gidileceğinin ve göçmenler ve Hollandalı Müslümanlar için zor zamanların beklendiğinin bir göstergesi. Hollanda’daki Müslüman kuruluşlar PVV’nin zaferinden endişe duyduklarını, anayasada yer verilen eşitlik ve din özgürlüğü haklarına sığınacaklarını  ifade ettiler. Müslüman kuruluşların yanı sıra merkez sol da Wilders’in başbakan olmasından rahatsızlık duyuyor.

Seçim sonuçlarının keskin bir şekilde aşırı sağa kaymasını önceki hükûmetin sağ politikaları normalleştirmeye başlamasının bir sonucu olarak görmek mümkün. Geçtiğimiz yıllarda İslami okulların ve camilerin hedef alınması, çocuk bakım ödeneği konusunda birçok göçmen ailenin mağdur edilmesi sıkılaştırılmaya çalışılan politikaların bariz örnekleriydi. Bunun yanı sıra Wilders’in yükselişi münferit bir olay değil. Avrupa’nın diğer bazı ülkelerinde göç karşıtı partiler benzer şekilde yükselişte.

Yeni Seçim Sürecine Nasıl Gelindi?

Rusya’nın 24 Şubat 2022’de Ukrayna’ya karşı açtığı savaş sonucunda Ukraynalı göçmenler ülke içinde yer değiştirdi veya Hollanda gibi Batı Avrupa ülkelerine göç etmek zorunda kaldı. Zaten var olan göç akışının üzerine Ukrayna’dan gelen sığınmacılar Hollanda’daki sığınma merkezlerinde şimdiye kadar benzeri görülmemiş bir yoğunluk oluşturdu. Bu da göçmenlerin barınma ve temizlik gibi temel ihtiyaçlarında büyük problemler yaşamasına böylece göç yönetiminin açık vermesine sebep oldu. Avrupa Birliği’nin (AB), Macaristan Başbakanı Viktor Orbán’dan sonra en uzun süre hizmet veren Mark Rutte liderliğindeki koalisyon hükûmeti göç politikası, çatışma bölgelerinden gelen mültecilerin savaşın sona ermesiyle geri gönderilmesi ve bu kişilerin aile birleşiminin sınırlanmasına yönelik görüşmelerin ardından düşmüştü. Rutte, çatışma bölgelerinden gelen mültecilerin savaşın sona ermesiyle geri gönderilmesi ve bu mültecilerin oturum izni aldıktan ancak iki yıl sonra aile birleşimi müracaatında bulunabilmesini savunurken, CU ve D66 liderleri ülkede gittikçe artan göçmen karşıtlığına karşı aile kurumunun önemini vurgulayan insani bir duruş sergilemişti. Hükûmetin düşmesi ile sonuçlanan benzer bir istikrarsızlık 2021 seçimlerinden kısa bir süre önce çocuk bakım ödeneği meselesinde de yaşanmıştı. Art arda gelen koalisyon hükûmeti düşüşleri sonrasında Hollanda, kısa aralıklarla yeni bir seçim serüvenine daha şahitlik etmiş oldu.

Öne Çıkan Partilerin Vaatleri Nelerdi?

PVV’nin seçim kampanyasının ana teması göçmen karşıtlığı üzerineydi ve seçim programının önsözünde “Hollanda İslam ülkesi değildir” söylemi açıkça vurgulanıyor. Her ne kadar seçim konuşmalarında İslam’dan daha önemli olarak göç ve iltica, sağlık ve sosyal güvenliğe odaklanacağını belirtse de Hollanda’nın “İslamsızlaştırılması” PVV’nin temel meselesi. Parti programında hâlâ Hollanda’daki camileri ve İslami okulları yasaklamak, hükûmet binalarında Kuran’ı ve İslami başörtüsünü yasaklamak istediği ve çifte vatandaşlığın kaldırılması gerektiği belirtiliyor. Wilders’in beklenmedik zaferini Fransa ve Macaristan’daki aşırı sağ liderleri şimdiden tebrik etti. Ancak partinin “Nexit” ile Avrupa Birliği’nden çıkma kararını referanduma sunması Brüksel için kaygı verici. Ayrıca Wilders İsrail’in Gazze işgalinde büyük bir İsrail destekçisi. Seçildiğinde, İsrail’i desteklemek için büyükelçiliğini İsrail’den Kudüs’e taşıyacağını söyledi.

Hollanda’da art arda gelen istifalar sonucunda parti bünyelerinde değişiklikler oldu. Rutte’nin istifası sonrasında göçmen kökenli Yeşilgöz’ün Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi (VVD) lideri olarak seçilmesi çok konuşulmuştu. Seçilmesi halinde ilk kadın Hollanda başbakanı olması beklenen Yeşilgöz göçü, sınırsız sığınma iznini kısıtlamak istediğini birçok konuşmasında belirtti. Sıkılaştırılmaya çalışılan göç politikası, Hollanda’daki göçmen toplumunun Yeşilgöz tarafından tam anlamıyla temsil etmediğinin bir göstergesi. VVD için Avrupa Birliği, rakiplerin olduğu güvensiz dünyada Hollanda’nın çıkarlarını desteklemenin önemli bir aracı olarak görülüyor. Bu bakımdan AB, göçü sınırlandırmada da işlevsel bir şekilde kullanılmak isteniyor.

İşçi Partisi (PvdA) – Yeşil Sol Parti (GL) ittifakının hazırladığı seçim programında önceki iki partinin aksine göç doğrudan ana başlık olarak ele alınmasa da savaştan ve zulümden kaçan insanların haklarının korunması gerektiği vurgulanmış. İsrail’in Gazze’deki insanlık dışı tutumunun bir an önce durdurulması gerektiğine, İslam düşmanlığı için Hollanda’da farkındalığın artırılacağına ve yüzü kapatan kıyafetlere yönelik kısmi yasağın kaldırılacağına da parti programında yer verilmiş. İttifak partisi güvenli bir gelecek için güçlü bir AB’nin olması taraftarı.

Çok kısa süre önce kurulan Yeni Sosyal Sözleşme (NSC) Partisi’nin seçim programında göç ana başlık olarak yer alıyor. Parti, toplum üzerindeki artan baskının dikkate alınarak ülkeye girişlerin ve vatandaşlık kabul konusunda sınırlamaların getirileceğine yer vermiş. Ancak parti Ukrayna’ya yardımların devam edeceğini, jeopolitik kırılganlığı azaltmak için de diğer AB ülkelerle birlikte çalışma içinde olacağını belirtmiştir.

Muhtemel Koalisyon Nasıl Olur?

Parçalanmış Hollanda siyasetinde seçimi kimin kazandığı kadar koalisyonun kimlerle kurulacağı da bir o kadar önemli. Ipsos sandık çıkış anketine göre 37 sandalye ile sağcı Wilders liderliğindeki PVV birinci sırada, Frans Timmermans liderliğindeki GL-PvdA ittifakı 25 sandalye ile ikinci sırada, Dilan Yeşilgöz liderliğindeki VVD 24 sandalye ile üçüncü sırada yer alıyor. Çocuk bakım ödeneği skandalını gün yüzüne çıkararak 2021’de Rutte hükümetini düşüren Pieter Omtzigt’in Ağustos 2023’te kurduğu partisi NSC tahminlere göre 20 sandalye ile en yüksek oya sahip partilerden biri. Dikkat çeken bir diğer parti de 2023 Hollanda Eyalet Seçimleri’nde en kalabalık sandalyeye sahip olan Çiftçi Vatandaş Hareketi (BBB) partisi. BBB, 75 sandalyelik Senato (Eerste Kamer)’da 16 sandalye kazanmıştı. Bu seçimlerde BBB, şimdilik 7 sandalye kazandı. Hollandalı Türklerin kurduğu DENK Partisi ise bu seçimlerde 3 sandalye ile sandalye sayısını sabit tutmuş görünüyor. 2021 seçimlerinden bu yana 15 sandalye kaybeden D66 ve 10 sandalye kaybeden VVD ise bu seçimde en çok kayıp veren partiler.

Hollanda’da bir siyasi partinin iktidara gelebilmesi için 150 sandalyelik parlamentoda en az 76 sandalyeye sahip olması gerekiyor. Seçim sonucu tahminlerine göre şu an matematiksel olarak üç partinin bir araya gelmesi yeterli gözüküyor. Çünkü PVV, VVD ve NSC ile birlikte 81 sandalyeye sahip ve Temsilciler Meclisi (Tweede Kamer)’nde çoğunluğu oluşturabilir. Böyle bir koalisyonun oluşturulması ile bilhassa PVV’den kaynaklı olarak AB, din özgürlüğü ve göç politikalarındaki büyük farklılıkların uyumlaştırılması gerekecek.

BBB, PVV ile özellikle sağlık ve sosyal alanlarda ortak noktalarının olduğunu vurgulayarak koalisyona kapı araladı. PVV de benzer bir şekilde BBB, VVD, JA21 ve NSC gibi merkez sağ partilerle ülkeyi yönetmeyi tercih edeceğini vurguladı. Bazı partiler Wilders ile ortak hükümet kurmayacağını açıklamıştı. Pieter Omtzigt, PVV’nin din özgürlüğüne saygı göstermediğini vurgulayarak bunun PVV ile iş birliğinin önünde engel olduğunu ifade etti. Benzer şekilde Dilan Yeşilgöz de VVD’nin PVV ile ortaklığına sıcakken sonrasında koalisyona sıcak bakmadığını söyledi. Wilders hükümet binalarında Kuran’ın ve başörtüsünün yasaklanması, İslam okullarının kapatılması gibi konularda uzlaşmacı olacağı mesajını vererek muhtemel ortaklara karşı kabul edilebilir olmaya çalışıyor. Ancak öngörülen Wilders başkanlığı ile Hollanda demokratik bir ülke olmaktan uzaklaşabilir.

Son iki Hollanda seçimlerini PVV ikinci ve üçüncü sırada tamamlamasına rağmen koalisyonun dışında tutulmuştu. Dolayısıyla VVD, GL-PvdA, NSC ve D66’nın birlikte 79 koltuğu sahip olması PVV’in dışarıda bırakılarak bu partilerle kurulabilecek koalisyon hükümetine kapı aralıyor. Bu bakımdan kenara atılmamak adına Wilders’in temel insan hakkı olan din özgürlüğü, Müslüman ve İslam düşmanlığı gibi hassas konularda muhtemel ortaklarını zorlamaması da seçenekler arasında. Yine yüksek sandalye sayısına sahip partilerin yer almadığı bir koalisyon hükümetinde parti sayısının daha da artması koalisyonu imkânsız kılabilir. Bir sonraki Hollanda hükümeti bir önceki koalisyon çabalarına benzer şekilde aylarca sürebilecek müzakerelere tanıklık edebilir.

Bahar Cebe

Bahar Cebe, lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde yüksek lisans eğitimini İstanbul Medeniyet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde tamamlamıştır. Hollanda’daki Türkler ve yurt dışındaki Hollandalılar konularında araştırmalar yapan Bahar Cebe, Yıldız Teknik Üniversitesi’nde başladığı doktora eğitimine devam etmektedir.

(Perspektif)