Değerli okuyucular ve özellikle gençler!

Günümüzde İslam’daki kurban ibadetine olumsuz bakanlar var.  Olabilir, herkesin kendine göre görüşü, bakış açısı, algı biçimi vardır.

Ancak bazı şeyler hakkında olumlu veya olumsuz karar (hükûm) vermek için kişinin elinde sağlam bilgi (delil), tutarlı gerekçe olmalı.

Bize göre kurban ibadeti Hz. İbrahim’in ve Hz. İsmail’in (as) samimiyetini, fedakârlığını, gönülden Allah’a bağlılığını bu zamana taşımaktır. Bunu bazı Müslümanlar kurban keserek sembolik olarak yaparlar. Yani sahip oldukları neleri varsa bunun bir kısmını Allah yolunda vererek, feda ederek gerçekleştirmeye çalışırlar.

Mü’minler kurban keserler ve İsmail (as)in ulaştığı manayı yakalamaya çalışırlar.

Böylece Allah (cc) için yaptıkları bütün işlerde diri bir bilinç (takva duygusu) ve Allah’a yakınlık sevinci kazanmak isterler.

Kurban ibadeti aslında eylemle (amelle) yapılan bir itiraftır. Nasıl bir itiraf? Şöyle: Allah (cc) âlemlerin Rabbidir. Mülk, yani her şey O’nundur, hatta insan bile… Yaratan O, yaşatan O, hayat için gerekli şeyleri var eden O… Biz O’ndan geldik ve günün birinde O’na döneceğiz. O insanları yalnızca kendisine kulluk yapmaya çağırıyor.

Kurban ibadeti bu davete uymaktır, O’nun Rab oluşunu ve davetinin hak olduğunu itiraftır, imanı dile getirmektir, yani fiilen şehâdet getirmektir.

Kurban kavramı, Arapçada yakınlık anlamına gelen bir kelimedir. Kur’an’da ve hadislerde Allah’a yaklaşmak bu fiille anlatılıyor. Peygamber (sav); Allah (cc) kul için, onun Allah’ı nasıl düşündüğü gibidir. O Allah’ı hatırlarsa, Allah da onu hatırlar (Bakara 2/152). Kim Allah’a yakın olursa, Allah ona ondan daha yakın olur diye haber veriyor. (Buharî, Tevhid/15, 35. Müslim, Zikr/2, Tevbe/1)

Kurban kelimesi, maddî ve manevî her türlü yakınlaşmayı anlatır. Ancak İslam’da kendisiyle Allah’a yaklaşılan şey (ibadet) anlamındadır.

Esasen Allah (cc) insana kendisinden daha yakındır.

“Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne fısıldadığını biliriz, çünkü biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kâf 50/16)

Burada önemli olan insanın O’na yaklaşma çabası, O’nu algılama biçimidir. Allah’ı hakkıyla takdir edemeyenler, elbette O’nunla ilgili her konuda yanılırlar, yanlış yaparlar, kurban ibadetini de yanlış anlarlar.

Günümüzde –maalesef- insanlar eşyaya, diğer insanlara, ideolojilere, dünyalıklara, çıkarlara kul ve kurban oluyorlar. Varlıklarını bunlara armağan edip, ömürlerini bunlara uğruna harcayabiliyorlar.

İslam’ın getirdiği kurban ibadeti bu çarpık zihniyete bir tavır alıştır. Bu yanlışlığa, bu bozulmuşluğa, bu aldanmışlığa teslim olmamaktır. Zamanımızda, İslam’ın kurban ibadeti daha bir anlamlı hâle geliyor.

 

– Kurban ibadetinde niyet mi et mi öncelikli?

Kur’an, kurbanların etleri ve kanları değil, mü’minlerin takvasının (sorumluluk bilincinin) Allah’a ulaşacağını açıklıyor. Bu vurgu kurban

ibadetindeki asıl amacı haber veriyor.

“Onların (kurbanların) ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşır; fakat O’na sadece sizin takvanız ulaşır. Sizi hidâyete erdirdiğinden dolayı Allah’ı büyük tanıyasınız diye O, bu hayvanları böylece sizin istifadenize verdi. Güzel davrananları müjdele!” (Hacc 22/37)

Kurban bayramında özellikle sorulması gereken soru şu olmalı: Kurbanla birlikte ‘et’ mi ‘niyet’ mi ön plana çıkmalı? Kurbanda ‘et’i öncelemek asıl amaç değildir. Öyleyse önemli olan eti için hayvan kesmek değil, Allah sevgisi ve O’na yakınlık kazanmak için belli bir malı, belli bir zamanda Allah için feda edebilmektir.

Kurbanın hangi amaçla emredildiğinin farkına varanların derdi elbette samimi bir niyetle ‘cennet’i kazandıracak bir ibadeti yerine getirmektir.

Kurbanın davar, sığır ve deve cinsinden olmasının da hikmetleri vardır. Bu hayvanlar eti helâl ve evcil olan hayvanlardır. Yani ya insanlar onları çalışarak yetiştirirler, ya da emek vererek kazandıkları paralarıyla alırlar. Onlar, sahipleri için bir değer hâline gelirler.

Kurbanın anlamını tam anlayanlar Allah’tan gelenlerden, O’nun emirlerinden razıdırlar ki değer verdikleri mallarının bir kısmını O’nun yolunda feda edebiliyorlar.

Hz. Adem’in (as) çocuklarının kurban adama olayını anlatan âyette (Mâide  5/27) hem kurban ibadetin ilk örneğini, hem de bu ibadetin arka planındaki hikmeti görüyoruz. Onların kurban sunma olayının sebebi Kur’an’da anlatılmıyor. Ama kurban olayındaki ‘takva bilincine’ vurgu yapıyor. Buradaki vurgu ile Hacc/37. âyet arasında bir bağlantı vardır. Öyleyse kurban; yani Allah’a yaklaşma sebebi; kulun Rabbi için vazgeçebildiğidir, O’nun yoluna verebildiğidir. Kurban bayramında kesilen kurbanlar buna sadece bir vesiledir, bir semboldür.

Allah için verilmesi, infak edilmesi istenenler, insanın değer verdiği şeylerdir. Asıl bunlardan vermek fedakârlıktır, takvaya daha uygundur. Asıl bunlardan vazgeçebilmek babayiğitliktir.

Kurbanla ilgili âyetler, bilinçli şekilde kurban kesmeyi ve ihsan sahibi olmayı öne çıkarıyorlar. Kurban Müslümanlığın sembollerindendir. Bu sembollere saygı, Müslümandaki takva bilincinin sonucudur. (Bkz: Mâide 5/2. Hacc 22/36-37)

Kurban ibadeti aynı zamanda Kur’an’ın muhataplarına bir uyarıdır. Neyi, ne kadar ve hangi amaçla adarsanız, verirseniz onun karşılığını alırsınız demektir. Tıpkı diğer ibadetler gibi…

Kurbanınızı ister burada bu niyetle kesin, isterseniz başka bir beldeye gönderin, niyetiniz ne ise onu geri kazanırsınız.

H. kerim Ece            —◄◄