“İletişim” denilince tasavvuftan öğrenmemiz gereken çok şey olduğunu düşünüyorum. İnsanlar arasındaki iletişimimize ne güzel aynalar sunmuş İslam âlimlerimiz. Nefis mertebelerini anlatarak, hangi mertebede hangi duygular, hangi imtihanlar içinde olabileceğimizi açıklamışlar kadim kitaplarında.
Mesnevi de geçen bir sözdür. ‘Önemli olan gül tabiatlı olabilmektir. Yani bu dünya bahçesinde, dikenleri görüp, onlardan incinip, dikenleşmek değil, araya kış gibi çileler girse bile onları bahar iklimiyle kucaklayarak, bütün aleme bir gül olabilmektir.’
Gülden alınacak çok dersler vardır. Gül, o güzel kokuyu diken ile hoş geçindiği için kazanır. ‘Bu hakikati gülden işit. Bak, o ne diyor: Dikenle beraber bulunduğum için neden gama düşeyim, neden kendimi kedere salayım? Ben ki gülmeyi, o kötü huylu dikenin beraberliğine katlandığım için elde ettim. Onun vesilesiyle, aleme güzellikler ve hoş kokular sunma imkânına kavuştum.’
İnsanın karşılaştığı zorluklar ve zahmetler insanı olgunlaştırmak içindir aslında. Başımıza gelen imtihanların bizim için bir hayır olacağını bilmek, her şeyin Allah’tan olduğunu idrak etmek ve ‘Hoştur bana senden gelen, ya gonca gül yahut diken. Kahrında hoş, lütfunda hoş.’ diyebilmektir asıl marifet.
Bu seviyeye gelebilmek için tabi ki bir çok mertebeden geçmiş olmak gerek. İşte anlamamız gereken bir yer de burası. Eşimizle, çocuğumuzla, akrabalarımızla yaşadığımız sorunlarda ‘Rabbim bana neyi öğretmek istiyorsun, buradan hisseme ne düşüyor, hangi yönde kendimi terbiye etmem gerekiyor’ diye sorgulayabiliyor muyuz?
Yukarıda ifade edildiği gibi, gül dikenlerle güzel kokuya kavuştu. Ona rağmen, onunla iyi yaşamayı öğrenerek, geçim yolunu bularak, kendi güzelliğinden taviz vermeden, başı yukarda, etrafa hoş kokular bırakarak, insanlar tarafından bilindi ve sevildi. Bizlere ders verir nitelikte değil mi?
İletişimin en önemli dersinden biri bu olmalı: “Yüce gönüllülük!” Popüler kültüre rağmen affedici olmayı seçebilmek. Modern psikolojinin aksine sadece kendini düşünmek değil, fedakârlık yaparak, Allah’ın rızasını kazanmayı ummak. Rabbine sığınarak, O’nun intikam alıcıların en iyisi olduğunu bilerek, hesap soranların ve adil olanların en hayırlısı olduğunu bilerek.
Hz. Aişe’ye iftira atıldığı dönemde yaşanan bir olay beni çok etkilemiştir. Hz. Aişe’ ye iftira atanlardan biri de Hz Ebubekir’ in, himayesini ve bakımını üzerine aldığı çok fakir olan teyzesinin oğlu Mistah’tı. Mistah’ın iftira edenlerle beraber hareket ettiğinin farkına varan Hz. Ebubekir, bir daha ona yardım etmeyeceğine dair yemin etmişti. Oysa Mistah’ın bu konuda kötü bir niyeti yoktu ve kendisi tevbe etmişti. Bu sebepten Nur suresi 22. ayet nazil oldu. ‘İçinizden faziletli ve servet sahibi kimseler akrabaya, yoksullara, Allah yolunda göç edenlere (mallarından) vermeyeceklerine yemin etmesinler; bağışlasınlar; feragat göstersinler. Allah’ın sizi bağışlamasını arzulamaz mısınız? Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir.’ Allah’u Teala kullarından affedici olmalarını ve her ne olursa olsun, önce akraba, yoksul ve yolcuları gözetmelerini istiyor. Bunun karşılığında Allah kendi affediciliğini hatırlatıyor. Sübhanallah! Bu ayet hepimiz için bir ibret.
Gelelim modern psikolojiye, ‘Sana kendini iyi hissettirmeyen kişilerden uzak dur.’ ‘Negatif enerji aldığın kimseleri evine sokma’ sözlerini çokça duyar olduk. Misafirlikler eskisi gibi değil, akraba, komşuluklar, ebeveyn-çocuk ilişkileri maalesef eskisi gibi değil. Bağlarımızı sıkı tutmanın, birbirimize destek olmanın zamanı gelmedi mi?
Sevdiğim bir kişinin sözü kulağımda küpedir. ‘Evladım, iyiyle herkes geçinir. Sen kötüyle geçinmeye bak!’ Çocuklarına her zaman bu öğüdü verir. Bazı kusurları görmemek, bazı hataların üzerini örtmek, yapılan iyiliğe teşekkür etmek, karşındakinin güzel huylarını dile getirmek, cömert olmak, bir Müslümanın olması gerektiği gibi olmak ne güzel. Ve gerçekten bu erdemlere sahip olan kişiler Gül gibi etrafına güzellikler sunuyor. Yüzleri bile parlıyor. Varsa böyle tanıdıklarınız onların yanından ayrılmayın. Güzel kokuları elbet size de sirayet edecektir.
İnsan ne kadar kötü şeyler yaşarsa yaşasın. İyi olmayı seçmek bir tercihtir nihayetinde. Ve günün sonunda her zaman iyiler kazanacaktır. Bu dünyada olmasa bile ahirette mükafatı olacaktır. Seçim sizin!
Uzakta olsa, bu güzel ahlâklarıyla bizlere örnek olan, şehadetleriyle tüm ümmete cesaret ve iman dersi veren Gazze ve diğer tüm İslam ülkelerindeki şehitlerimize selam olsun.
Elif Bayraktar
—◄◄