Her Daim Ümitvârız Biz

Bir yılın daha sonuna geldik.

Göç, tarihsel olarak insanlık tarihinin ayrılmaz bir parçası olmuştur. İnsanlar, çeşitli sebeplerle yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kalmışlar ve yeni yerleşim alanlarına doğru hareket etmişlerdir. Bu hareketler, bazen doğanın, bazen savaşların, bazen de ekonomik ve sosyal koşulların zorlamasıyla gerçekleşmiştir. Hollanda ile Türkiye arasında imzalanan İşgücü Anlaşması’nın 60. yıl dönümü Hollanda Türk Toplumu tarafından farklı programlarla kutlandı. İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa ülkeleri, savaşta zarar gören ekonomilerini yeniden inşa etmek amacıyla, yoğun bir iş gücü arayışına girmişlerdi.

Bu süreçte, Türkiye ve Hollanda arasındaki iş gücü anlaşması 19 Ağustos 1964 tarihinde imzalanmıştır. Bu anlaşma çerçevesinde, ilk Türk işçileri 1964 yılı içerisinde Hollanda’ya göç etmeye başlamış ve “Birinci Nesil” diye adlandırdığımız babalarımız veya dedelerimiz Hollanda’ya gelmişlerdir. Bu süreçte, birçok Türk işçisi kalıcı olarak Hollanda’ya yerleşmiş, aile birleşimi yoluyla göç akışları sürmüştür. Özellikle 1970’li yıllardan itibaren göçmenlerin

büyük bir bölümü Hollanda’da kalmayı tercih etmiş, bu da Türk topluluğunun Hollanda’da büyümesine yol açmıştır. Hollanda’ya daha sonra gelen ve İngilizce ‘EXPAT’ ya da ‘yeni gelenler’ diye tabir edilen kesimi de eklersek Hollanda Türk toplumunun 550.000’i geçtiğini tahmin edebiliriz. Bu nüfus, Hollanda’nın toplam nüfusunun yaklaşık olarak %3’üne tekabül etmektedir. Eurostat’ın 2023 verilerine göre, Hollanda’daki Türk kökenli nüfusun yaklaşık %50’si bu ülkede doğmuş, yani ikinci veya üçüncü nesil göçmenlerdir. Göçmen işçilerin Hollanda’daki varlığı ve kalıcılaşması Hollanda’nın yalnızca ekonomisine değil toplumsal hayatına ve çok kültürlülüğüne de etki etmiştir. CBS tarafından yayınlanan rapora göre, Hollanda’da yetişen ikinci nesil Türk gençleri arasında, üniversite öncesi yüksek düzey ortaöğretim ve lise düzeyinde üniversiteye hazırlık eğitimi okullarına giden gençlerin sayısının arttığı da belirtilmektedir.

Her Daim Ümitvarız Biz

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) tarafından “İnsani ve İktisadi Boyutuyla Göç” temasıyla düzenlenen 28. Uluslararası İş Forumunun (International Business Forum-IBF) 25 Kasım Pazartesi günü İstanbul’da gerçekleşen programına katıldım. MÜSİAD Genel Başkanı Sayın Mahmut Asmalı, IBF’nin ekonomi ve ticari ilişkileri geliştirmesinin yanı sıra küresel anlamda dünyada yaşanan sorunları ele almak ve bunlara çözüm bulabilmek adına çeşitli adımlar attığını belirterek, her yıl gerçekleştirdikleri toplantılarda uluslararası anlamda sancılara neden olan meselelere değinmeye özen gösterdiklerini, bu yıl da etkinliğin temasının “İnsani ve İktisadi Anlamda Göç” olduğunu söyledi.

Göçün, tarihin her döneminde insanlığın gündeminde yer aldığını, toplumsal, kültürel ve ekonomik dinamikleri şekillendiren güçlü bir olgu olduğunu dile getiren Asmalı, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bugün ise modern dünyanın karmaşık sorunları arasında, göçün insani ve iktisadi boyutları daha da belirgin hale gelmiştir. Temel olarak bakıldığında göç, insanlığın yeni fırsatlar arayışı, hayatta kalma mücadelesi ve refah arzusunun somut bir tezahürüdür. Ne yazık ki günümüzde göç, sadece ekonomik sebeplerle değil, savaşlar, yoksulluk, iklim değişikliği ve siyasi baskılar gibi zorunlu sebeplerle de gündeme gelmektedir. Her yıl milyonlarca insan, daha iyi bir yaşam umuduyla yollara düşmekte, bazen bu yolculukta yaşamını yitirmekte, bazen de gittikleri yerlerde zorlu koşullarla karşılaşmaktadır. Göçmenlerin içinde bulunduğu bu durum, sadece insani değil, aynı zamanda büyük bir ekonomik potansiyeli ve sorumluluğu da beraberinde getirmektedir”

MÜSİAD Genel Başkanı Sayın Mahmut Asmalı, küresel ekonominin bir parçası hâline gelen göçün, doğru şekilde ele alındığında ülkeler için çeşitli fırsatlar da sunabildiğini işaret ederek, göçmenlerin gittikleri ülkelere sadece iş gücü değil, aynı zamanda girişimcilik ruhu, yenilikçi fikirler ve kültürel zenginlik de taşıdığını bildirdi.

Göçün küresel dünyanın ortak bir gerçeği olduğunu vurgulayan MÜSİAD Genel Başkanı Sayın Mahmut Asmalı, “Dolayısıyla bu gerçeği hem insani hem iktisadi boyutlarıyla dengeli bir şekilde ele almalıyız. Şunu hiçbir zaman unutmayalım; göç dediğimiz olgu sadece rakamlardan ibaret değildir, her göçün ardında bir insan hikayesi, her göçmenin ardında bir umut öyküsü bulunmaktadır.” dedi.

Her Daim Ümitvarız Biz

İslam, insanın toplumsal yapısını ve toplumlar arasındaki ilişkileri düzenleyen bir dindir. İslam’ın temel öğretileri, insan hakları, adalet ve merhamet gibi evrensel değerlere dayanmaktadır. Göç meselesi de, İslam’da hem bireysel hem de toplumsal boyutlarda ele alınmıştır. Göç, İslam tarihinde de önemli bir yer tutar. Peygamber Efendimiz’in (sav) Mekke’den Medine’ye yaptığı Hicret, İslam’ın erken döneminde göçün ne kadar önemli bir kavram olduğunu gösterir. International Business Forum Başkanı Sayın Erol Yarar’da Hazreti Adem’in cennetten çıkarılmasıyla göç ettiğini dile getirerek, son peygamber Hazreti Muhammed’inde (sav) Mekke’den Medine’ye göç ettiğini söyledi. Peygamberlik tarihinin göçle başlayıp göçle bittiğini aktaran Sayın Erol Yarar, şöyle devam etti: “İster gönüllü ister gönülsüz olarak gidin, göçün hiçbir yerinde büyük bir neşe göremezsiniz. Çünkü göç, bir belirsizliğe adım atmaktır, bilmediğiniz yerlere gitmektir, bilmediğiniz dili konuşmaktır, bilmediğiniz kimselerle iç içe yaşamaktır. Göç, bütün boyutlarıyla içinde hüzün ve zorunluluk barındıran bir olgudur”.

İslam, göçü sadece bir zorunluluk ya da kaçış olarak görmez. Aksine, göç, insanların inançlarını özgürce yaşayabilmeleri ve daha adil bir yaşam kurabilmeleri için bir fırsat olarak da ele alınmıştır. İslam’da, bir yerden başka bir yere göç etme hakkı, kişilerin daha iyi yaşam koşulları bulma arayışı ve dinî inançlarını özgürce yaşama hakkı ile ilişkilidir. Örneğin, Mekke’de zulme uğrayan Müslümanların, Medine’ye hicret etmeleri, İslam’ın dini ve toplumsal anlamda yeniden şekillenmesine vesile olmuştur.

Her Daim Ümitvarız Biz

Hollanda Ticaret Odası tarafından yapılan araştırmaya göre 1 Ocak 2023 tarihinde Türkiye doğumlu olup ve Hollanda Ticaret Odasına kayıtlı girişimci sayımız 33.746 şirket. Bunun üzerine bir de Hollanda doğumlu olan Türk girişimcilerimizi de eklersek ciddi bir girişimci rakamı ortaya çıkıyor. 1960 yıllarında işçi olarak gelen ve 2024 yılının sonlarında Hollanda Ticaret Odasına kayıtlı girişimci sayımızın şahsen ben 50.000’lerde olduğunu tahmin ediyorum. Bu varlığın daha da etkili olabilmesi için Hollanda’daki Türk girişimcilerin mevcut İş Adamları Derneklerinde, MÜSİAD Nederland ve MKB Derneklerinde daha da aktif rol almaları gerektiği kanaatindeyim. Yeni iş birliklerinden yeni fırsatlar oluşacağına ve böylelikle içinde yaşadığımız Hollanda ekonomisine ve ticaretine daha etkili katkıda bulunacağımıza inanıyorum.

Kalın sağlıcakla,                                   —◄◄…