22 Kasım 2023 tarihinde yapılan genel seçimlerde DENK Partisi’nden milletvekili olarak parlamentoya giren Doğukan Ergin ile istifade edeceğiniz keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Meclisin daha ilk oturumlarında bile yılların siyasetçisi gibi bir birikim ve deneyim ile halkların haklarını savunması, Filistin halkının haklı davasında önde yürümesi, insani ve kurumsal ilişkilerde sağlam durması onu ve partisini güçlü kılan en önemli etkenlerden bazıları “Evet kapımız herkese sonuna kadar açık, ama bu kırmızı çizgilerimizden şaşacağımız anlamına gelmez. DENK, sesi duyulmayanların, vicdanı Hollanda siyasetinde ciddiye alınmayanların partisidir. PVV İslam düşmanlığı yaptığı her anda karşısında bizi buluyor.” diyen Doğukan Ergin’le geniş bir yelpazede yaptığımız söyleşi ile sizleri baş başa bırakıyoruz…
Doğukan Ergin’i kısaca tanıyabilir miyiz?
Doğukan Ergin ‘92 yılında Schiedam şehrinde dünyaya gözlerini açtı. Dedem 60’lı yılların sonunda cam fabrikasında çalışmak üzere Afyon’dan Hollanda’ya gelen gurbet emekçisidir. Kamu yönetimi okuduktan sonra DENK partisine dâhil oldum ve Schiedam şehrinin ilk Türk kökenli Encümen Azası(Wethouder) olarak şehri yönetiminde yer aldım. 2023 yılında gerçekleşen genel seçimlerde ise yüksek sayıda tercihli oylarla Hollanda parlamentosunda milletvekili olarak seçildim. Evli ve 2 çocuk babasıyım.
– Son genel seçimlerde Denk Partisinin 3 milletvekili ile mecliste temsil edilmesi sevindirici bir durum. Bu 8 aylık dönemde partinizin meclis içi ve dışı çalışmalarından bahseder misiniz?
DENK partisi adına milletvekili olmak büyük bir sorumluluğu beraberinde getiriyor. Diğer partilerin milletvekilleri aylar sonra meclis genel kurulunda ilk konuşmalarını gerçekleştirirken bendeniz 2. gün dopdolu genel kurul salonunda konuşmamı gerçekleştirdim. Konuşmamda Hollanda siyasetinin son 20 yılda gerçekleşen fikir iflasından tutun, yabancı düşmanı partilerin normalleşme sürecine ve beraberinde getirdiği tehlikeli siyasetten bahsettim.
Ayrıca DENK partisinin milletvekili olmak toplum ile birebir yaşamayı beraberinde getiriyor. Son 8 ayda her cuma başka bir halk buluşmasında seçmenimiz ile birebir buluştuk. Yabancı kökenli Hollandalıların yoğun katılım sağladığı bütün festivallere katıldık ve parti tarihindeki en fazla üye kazandığımız bir döneme şahit olmak nasip oldu.
– DENK Partisi bir umut olarak doğdu, umudun yeşermesi, dal budak salması için etnik ve dini bir parti konumundan çıkması gerekiyor. Toplumun tamamına hitap etmesi için neler yapılıyor? Bu alanda nasıl bir çalışma yürütülüyor?
Bizim parti programımız geniş bir kitleye hitap ediyor. Mecliste katıldığım oturumların çoğunda hayat pahalılığını çözmek için öneriler sunuyorum. Aynı zamanda bizim kapımız oy veren vermeyen herkese sonuna kadar açık ve bize ulaşmak isteyen herkes kolay bir şekilde ulaşabiliyor.
Evet kapımız herkes için sonuna kadar açık, ama bu kırmızı çizgilerimizden şaşacağımız anlamına gelmez. DENK sesi duyulmayanların, vicdanı Hollanda siyasetinde ciddiye alınmayanların partisidir. PVV İslam düşmanlığı yaptığı her anda karşısında bizi buluyor. Yabancı kökenli Hollandalıların kendi öz kimliklerinden vazgeçmeleri gerektiği belirtildiğinde hiçbir şekilde taviz vermeden öz duruşu sergiliyoruz ve sonuna kadar devam edeceğiz.
– Koalisyonun oluşma süreci de çok sancılı geçti. O süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Koalisyon sürecinin uzamasının tek sebebi Wilders’in beceriksizliğinden kaynaklanmakta. Uzun çaba sonrası hükûmeti kurdular ama boks maçına çıkmadan dayak diyen boksör misali başlayacak hükûmet görevine. Karizması ve inandırıcılığını yitirerek maça başladı.
– 22 Kasım Seçim sonrasında PVV’nin birinci parti çıkması ve hükümetin büyük ortağı olması ülkeyi nasıl bir geleceğin içerisine sürükleyecek?
Seçim sonucunu doğru okumak gerekir. 22 Kasım seçim sonuçları Hollanda’da imkânsızı mümkün hâle getirdi. İslam düşmanı ve ırkçı bir parti olan PVV seçimi açık ara önde bitirdi. Normal olmayan ve Hollanda’nın toplumsal yıkımının bir başlangıcını ifade ediyor. Merkeziyetçi ve vatandaş hukukunu dikkate alan siyasetin iflasının göstergesi.
2 Temmuz tarihinde göreve başlayacak olan hükûmet güven vermiyor ve Wildersi koalisyonun içerisinde tutmak için önümüzdeki yıllarda birçok tavizlerin verileceğini gösteriyor.
– Plastkerk’in ardından başbakan olarak isminde uzlaşılan, deneyimi, tecrübesi, vizyon ve profili olmayan Schoof, yaptıklarıyla yeni koalisyonun bir umudu oldu sanki. DENK olarak bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Schoof istihbarat kökenli bir memur. Yıllarca camilere ajan yetiştirip camii cemaatini fişleten bir istihbarat daire başkanı olarak tarihe geçti. Yine yıllarca hukuksuz bir şekilde kanaat önderlerini istihbarat birimleri tarafından takip ettiren bir memurdan bahsediyoruz. İslam okullarını bir tehlike olarak gören ve sayısızca insanı haksız yere mağdur eden bir memur başbakanlık ile taçlandırıldı.
Schoof gibi birisinin başbakan yapılması önümüzdeki dönem vatandaş haklarının ihlal edileceğinin sadece bir ön gösterisi. Ben ise mecliste bulunduğum her an hukuksuzluğa karşı tam mücadele edeceğim.
– Koalisyon protokolünü nasıl değerlendiriyorsunuz ve ülkeye, insanlara yansıması nasıl olacak?
Tam bir hezeyan. Koalisyon protokolü hayatın daha da pahalılaşacağı, yoksulluğun artacağı ve benzin fiyatlarının bariz bir şekilde yükseleceğini göstermekte. Ama bundan daha tehlikeli maddeler var. Mesela Wilders sözde camii ve diğer kültür derneklerini kapatma planını rafa kaldırdı ama protokolü incelediğimizde bu derneklere yönelik teftiş uygulamasına başlanılacağı yazıyor. Yani din özgürlüğüne ciddi bir kısıtlama getirilecek. Çocuklara yönelik verilen eğitime devlet müdahale edecek.
Öngörülen yeni yasa ile birlikte camilerde ders veren eğitimcilerden tutun ders kitaplarına kadar devlet karışacak. Bu yasa yürürlüğe girdikten sonra bir sonraki adım ne? Kuran yasağımı? Onu zaman gösterecek ama zamanla dernekleri engelleyici politikalar normalleşecek, yani bir sonraki adım daha da kolaylaşacak.
Aynı zamanda Hollanda’da birçok insanın süresiz oturum izni var. Protokolde süresiz oturum izni uygulamasının sonlandırılacağı yer alıyor. Bu hezeyanı ifade etmek için tüm gazeteyi doldurabiliriz ama peyderpey toplum ile paylaşıyoruz.
– Filistin’de yaşanan soykırıma dikkat çeken, o konuda önerge veren tek partisiniz. Sizin bu hassasiyetiniz mecliste ve kamuoyunda Nasıl bir karşılık buluyor?
Hollanda siyaseti Filistin konusunda net bir şekilde sınıfta kalmıştır. Birçok parti sonuna kadar İsrail’in yanında yer aldığını her fırsatta zaten beyan ediyor. Asıl sınıfta kalanlar ise her şeyi görüp duyan ama sesini çıkarmayan partilerdir. Biz ise yine her konuda olduğu gibi Filistin konusunda da hak ve adaleti temsil ediyoruz. Kısık seslerin meclisteki sesi oluyoruz. Hollanda siyaseti sınıfta kaldı evet ama toplumdaki algıda ciddi bir farklılık söz konusu. Toplum artık insan katline dur diyor. Vicdanları artık sessiz kalmaya el vermiyor. Önümüzdeki yıllarda bu değişimin etkisini siyaset arenasında da göreceğiz.
– Avrupa Parlamentosu seçimlerine katılmanızı çok istedik, neden geri durdunuz?
Biz attığımız her adımda tavizsiz bir şekilde seçmenimizi temsil etmenin derdindeyiz. Avrupa parlamentosunda katılan partiler başka bir fraksiyona dâhil olması gerekiyor. Her ülkeden 300’e yakın parti 6 fraksiyonda birleşiyor. Biz bu kararı alırken hangi fraksiyona dâhil oluruz diye araştırdık. Birde baktık ki Helal kesimi yasaklamak isteyen, Israil ve PKK gibi terör örgütlerine terör listesinden çıkarmak isteyen fraksiyonlar var. Biz o fraksiyonlara dâhil olamayız ve olmayacağız. Bir sonraki seçimlere kadar çeşitli Avrupa ülkelerinde oluşmakta olan DENK’e yakın partiler ile dostluk bağı kurup kendi fraksiyonumuzu kurup daha sonra katılmayı amaçlıyoruz.
– Son olarak neler söylemek istersiniz?
Hollanda’da geleceğimiz çok parlak gözükmüyor. Vatandaşlık haklarımız ciddi manada tehlikede. Birçok insan Hollanda’yı terk etmek için planlar yapmakta. Biz ise Hollanda’da herkese yer olduğuna inanıyoruz. Ve bu inancı Behçet Necatigil’in şiiri ile tekrar tekrar altını çizmek istiyorum: ‘Ya ümitsizsiniz ya da ümit sizsiniz, ya çaresizsiniz ya da çare sizsiniz’. Biz hem ümitliyiz hem de bu ülkenin karanlığa sürüklenmemesi için tek çareyiz. Ve sonuna kadar bu mücadeleye devam edeceğiz. Bizim dedelerimiz bu ülkeden kovulmak için yaban ellere göç etmedi. Bu topraklara kök saldı ve dolayısıyla Hollanda’nın geleceğine biz yön vereceğiz. DM —◄◄