DENK Partisi Arnhem Belediye Meclis Üyesi Yıldırım Usta’nın, PEGIDA’nın Arnhem’deki nefret gösterisinin yasaklanmasına yönelik çabalarının kulak asmayan Arnhem Belediye Başkanı Ahmed Marcouch’a yönelik sert eleştirileri, şehrin gündemini sarsarak geniş bir yankı buldu.
Usta, belediye meclisini acil bir toplantıya çağırarak, Marcouch’un olaydaki tutumunu sert bir şekilde sorguladı.
Toplantı, 300’e yakın Arnhemli Müslüman’ın ilgi gösterdiği ve genel kurula sığmayan kalabalığın yan salonlarda izlediği yoğun bir katılımla gerçekleşti.
Tartışmaların uzun süre devam ettiği toplantıda, DENK Partisi tarafından sunulan 6 önerge üzerinde kararlar alındı. Ancak, sadece ülkesel düzeyde Kur’an yakma eylemlerini yasaklamayı öngören ve belediye meclisinin Kur’an yakma eylemini kınamasını talep eden önergeler kabul edilirken, yerel düzeyde Kur’an yakma yasağını talep eden 4 önerge çoğunluk desteği bulamadı.
13 Ocak’da yaşanan olaylar, Arnhem’in sadece bir şehir olmanın ötesinde bir toplum meselesiyle yüzleşmesine neden oldu.
Belediye Başkanı Marcouch’un, PEGIDA elebaşısı Edwin Wagensveld’in şehir içinde rahatça dolaşmasına imkân sağladığı bir polis minibüsü skandalı, kamuoyunda büyük bir infiale yol açtı.
Bu duruma sert tepki gösteren Yıldırım Usta, “Bizim vergilerimizle alınan bir polis minibüsü, âdeta bir taksi gibi kullanılarak PEGIDA elebaşısı Edwin Wagensveld’i şehir içinde dolaştırdı ve ona hizmet etti. Polisler, alçağın rahatça minibüs içinde canlı yayın yapabilmesi için âdeta imkân sağladılar.” diyerek Marcouch’un tutumunu kınadı.
Yıldırım Usta: “Devlet, dinî barışı korumak ve farklı inançlara saygılı bir ortamı sağlamak adına sorumluludur”
Belediye başkanının sadece nefret eylemini kolaylaştırmakla kalmadığını, aynı zamanda bu nefret eyleminin organizasyonunun bir parçası hâline geldiğini iddia eden Usta, bu durumun Müslümanlar için üzücü bir gerçek olduğunu belirtti. Marcouch’un, eyleme yasak getiremediği için Kur’an yakma eylemine izin verdiğini açıklaması, Hollanda’da yaygın olan çifte standartların bir kez daha ortaya çıkmasına neden oldu. Usta, geçtiğimiz hafta Müslüman bir din adamı olan Hoblos’un Utrecht’teki etkinliğinin önceden iptal edilmesi ve LGBTI bayrağının yakılmasının cezalandırılması gibi örneklerle çifte standartları vurgulayarak, “Bu durum, konu Müslümanlar olunca çifte standartların ne kadar belirgin olduğunu göstermektedir.” ifadelerini kullandı.
PEGIDA’nın Kur’an’a yönelik nefret eylemlerini, toplumsal barışa zarar veren iğrenç bir uygulama olarak nitelendiren Usta, bu eylemin sadece ifade özgürlüğüne değil, aynı zamanda insan hakları ve din özgürlüğü ilkelerine de karşı bir saldırı olduğunu vurguladı. Ünlü Alman şair Heinrich Heine’in meşhur sözlerine atıfta bulunan Usta, “Bugün kitap yakanlar, yarın insan da yakarlar” diyerek bu tür eylemlerin geçmişte nasıl karanlık dönemlere yol açtığını hatırlattı.
Yıldırım Usta: Kur’an-ı Kerim’i yakma eylemleri toplumun temelini sarsan bir saldırıdır”
Son zamanlarda, İslam karşıtı PEGIDA’nın düzenlediği nefret gösterilerinde gerçekleştirilen Kur’an yakma eylemlerinin, bir kitabın yakılmasının ötesinde milyonlarca Müslüman’ın kutsal saydığı bir metnin tahrip edilmesi anlamına geldiğini söyleyen Usta, bu eylemlerin toplumun temelini sarsan bir saldırı olduğunu vurguladı.
Usta, PEGIDA’nın Kur’an’a yönelik eylemlerinin sadece bir ifade özgürlüğü meselesi olmadığını, aynı zamanda toplumsal barışa ve hoşgörüye yönelik bir tehdit olduğunu savundu.
“Ülkemiz Hollanda’da, bu tür eylemlerin ifade özgürlüğü kapsamında görülmesi, insan haklarının ve dinî özgürlüklerinin arasındaki hassas dengeyi bozmaktadır.” diyen Usta, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin dinî nesnelere yapılan saldırıları ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirmediği gerçeğini vurguladı.
Kamu Gösterileri Yasası ile din özgürlüğü arasındaki çatışmaya dikkat çeken Usta, bu yasanın dinî barışın ve düzenin korunması adına uygulanmasının öncelikli bir görev olduğunu ifade etti.
Avrupa hukuku, devletin dinî barışı koruma yükümlülüğünü net bir şekilde belirtirken, gösteri yapma hakkının meşru olduğunu ancak bu hakkın din özgürlüğünün ve toplumsal barışın ihlali anlamına gelmemesi gerektiğini vurgulamaktadır.
Usta, bu noktada hukuki çatışmaların çözümünde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin öncelik tanınması gerektiğini hatırlatarak devletin, dinî barışı korumak ve farklı inançlara saygılı bir ortamı sağlamak adına sorumluluk taşıdığını belirtti.
Usta’nın yaptığı açıklamada, Kur’an yakma eylemleriyle mücadele etmenin, demokratik değerleri, din özgürlüğünü ve toplumsal barışı korumak adına kolektif bir çaba gerektirdiği vurgulanarak, ifade özgürlüğünün yıkıcı eylemleri haklı çıkaran bir mazeret olmaması gerektiği üzerinde duruldu. Aksine, bu eylemlerin toplumsal barışa ve hoşgörüye yönelik bir tehdit oluşturduğu belirtilerek, çeşitli inançlara saygı gösteren ve hoşgörüyü merkeze alan bir diyaloğun inşa edilmesi çağrısında bulunuldu.
Usta’nın açıklamaları, Arnhem’deki Kur’an yakma olaylarına karşı toplumsal bir tepkinin öncüsü olarak değerlendirilirken, DENK Partisi’nin olaya dair aldığı tutum ve yapıcı öneriler, siyasetin toplumsal meselelere etkili bir çözüm getirme potansiyelini bir kez daha ortaya koydu. DENK partili siyasetçi önümüzdeki süreçte bu konunun peşini bırakmayacağını ifade etti.
DENK Basın Masası