Sevgili okurlarımız,
Ramazan’ın 27’inci akşamı, cumartesi günü teravih namazında, Apeldoorn-Arnhem yakınlarındaki bir camide yaşanan ve akıllara durgunluk veren olayı sizlerin de takdirine sunmak için paylaşıyorum.
Özellikle saatlerin ileri alınmasıyla geç saatlere kalan teravih namazını, yaşları 9 ile 13 arasında olan ve kalpleri ramazanın feyiz ve rahmetiyle dolu bir grup çocuk, sevgi ve mutluluk içerisinde namazlarını kılmaya çalışırlarken, içlerinden birinin arada sırada öksürmesi sebebiyle cemaatten bir kişinin tepkisine maruz kalıp teravih namazları yarıda kesilerek camiden dışarı çıkartılmışlardır.
Tasvip ve kabul edilmesi mümkün olmayan ve şiddetle kınadığımız bu olayın ardından imamın sadece “çıkmayın” demekle yetinip daha sonra hiçbir şey olmamış gibi dönüp teravi namazına devam etmesi cemaatin de olaya kayıtsız kalması , gurbette yaşayan bu çocuk ve gençlerimizin gerek İslami gerek ahlâkî gerekse insani bütün değerlerine vurulmuş çok büyük bir darbe olarak görmekteyiz.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın özellikle Avrupa’da yetişen gençlerin başka cemaat ve grupların kontrolüne geçmemesi için verdiği bunca çaba ve gayret varken, camilerdeki çocuk ve genç nüfusun artırılmasına yönelik bunca emekler verilirken, böyle bir olayın yaşanması sadece çocuklarımıza değil İslam’a yapılan büyük bir hakarettir. Zira dinimizin devamı bugünkü çocuklarımızın geleceğine bağlıdır.
Yaşanan bu olayı çok sesli bir şekilde bir çok platformda dile getireceğimizi belirtip başta Diyanet İşleri olmak üzere Konsolosluk ve Ataşeliğin acil bir şekilde bu olayın üzerine gitmesi ve sessiz kalmaması, aile şirketi gibi yönetilen bu tür camilere gerekli teftiş ve kontrollerinin bir an evvel yapılması en büyük temennimizdir.
Lütfen camilerimizde çocuklarımıza yer ayıralım…
Gerek gazetemiz gerekse sosyal medya aracılığıyla olayın takipçisi olacağımızı belirtir dini İslam’ın yüceliği ve büyüklüğü için çocuk kahkahalarının eksik olmayacağı nice camiler temenni eder, saygılar sunarız.
Selam ve dua ile…
Editörün notu:
Benzer bir hadiseyi maalesef ben de bir ramazan akşamı teravih namazı esnasında yaşadım.
Arka saflarda namaza durmuş olan birkaç çocuk, gülme ve ses çıkarma sonrasında mescidden dışarı atıldılar. Namaz sonrası çocuklara müdahale eden kişiye bu yaptığının nelere mal olacağını anlattım. Onlara kucak açmamız gerektiğini, aksi takdirde onların camilere ve cemaate küsmelerinin bedelinin ağır olacağını söyledim. Onları kovmak yerine, karşımıza alıp, birer limonata ikram edip, cami kurallarını usulüne göre anlatmanın çok daha yerinde olacağını anlattım.
“Onları kovmak, onların İslam’a, Kur’an’a, camiye olan mesafelerini açmaktır. Bizim düsturumuz onları bağrımıza basıp, kucaklamaktır. Senin kovduğun başkalarının kucağına düşecek, onun yaşayacağı her olumsuzluğun, hatanın, günahın ortağı olacaksın. Lütfen bir daha camilerimizde böyle can sıkıcı olaylar yaşanmasın, dikkat edelim” diye uyardım.
İmamların görevi…
İmamlarımızın görevi sadece namaz kıldırmak olmamalı.
Cemaatle iç içe olmalı, onları dinlemeli, sorunlarına çözüm yolları aramalı, çevredeki sıkıntı içerisinde olanları bulup, cami olarak yardım etmeli, darda kalanlara, zorda olanlara kucak açmalı.
Cami adabı üzerinde gençleri aydınlatmalı. Cemaatin camiye gelirken kimseyi rahatsız etmeyecek şekilde giyinmelerini söylemeli. Kısa şort ve tişörtlerle, daracık pantolonlarla geldiklerinde; rüku ve secdeye giderken avret mahallerinin göründüğü için herkesi rahatsız ettiği, hem kendi ibadetlerinin hem de diğerlerinin geçersiz hâle geldiği hatırlatılmalı.
Öyle ki, bazen secdeye giden birinin belden aşağısı tamamen açılıyor ve arkada namaz kılanların namazları ifsada uğruyor.
Cuma’nın farzından sonra cami terk ediliyor. Cuma’nın son sünnetinin hükmü, önemi anlatılmalıdır.
İmam hutbe irad ederken, yanındaki ile konuşmalar sürüyor, telefonla görüşmeleri oluyor, sosyal medya hesapları kontrol ediliyor. İmamın uyarmasına rağmen tekbirden hemen sonra telefon zili ile tekrar namazın dışına çıkıyoruz.
Aynı hatayı imam efendiler de yapıyor: Hutbe sonunda elini açıp cemaate dua ettirip “amin” dedirtiyor.
Oysa “Cuma hutbesinde dua edilmez, amin denmez!. Cuma günü hatip minbere çıktığı zaman artık ne konuşma vardır ne namaz. Amin denmez, eller dua için açılmaz. Cemaat hutbeyi dinler, imam içinden dua eder. Toplu ve sesli dua namaz bitince, tesbihatta yapılır. Hatta konuşana sus bile denmez.” (Cevat Akşit) Halil Yanar —◄◄