Bosna Hersek, 29 Şubat-1 Mart 1992’de yapılan referandumla Yugoslavya’dan ayrılarak kazandığı bağımsızlığının 32’nci yılını kutluyor.
Müslüman Boşnakların nüfusun yarısından fazlasını oluşturduğu Bosna Hersek’te, 1992-1995 yıllarında yaşanan savaşın izleri tam anlamıyla silinemedi. Savaşın sona ermesini sağlayan Dayton Barış Antlaşması, getirdiği karmaşık siyasi yapıyla ülkenin istikrara kavuşmasına engel oluyor.
Bosna Hersek, zengin kaynaklara, önemli yatırım projelerine, ucuz iş gücüne sahip olmasının yanı sıra işsizlik ve göç nedeniyle nüfusunu günden güne kaybediyor.
BAĞIMSIZLIK REFERANDUMU
Yugoslavya ülkesi Hırvatistan’ın 1991’de bağımsız olmasının ardından büyük oranda Sırpların kontrolünde olan Yugoslav Halk Ordusu (JNA) ile Hırvat güçleri arasında başlayan çatışmalar, komşu Bosna Hersek’e de sıçradı.
JNA, Bosna Hersek sınırları içinde kalan ancak nüfusunun çoğunluğunu Hırvatların oluşturduğu Ravno’ya saldırdı. Yugoslavya’nın bölünmesini kendi lehine kullanmak isteyen Bosnalı Hırvatlar ve Sırplar da ülke topraklarını aralarında pay etmek istedi. Hırvatlar, 18 Kasım 1991’de Hersek Bosna Hırvat Cumhuriyeti’ni, Sırplar ise 9 Ocak 1992’de Sırp Cumhuriyeti’ni ilan etti.
HALKIN YÜZDE 99,44’Ü BAĞIMSIZLIK İÇİN “EVET” DEDİ
O yıllarda ülkenin büyük çoğunluğunu oluşturan Müslüman Boşnakların bağımsız bir Bosna Hersek’ten başka çıkış yolu bulunmazken, Slovenya ve Hırvatistan’ın Yugoslavya’dan ayrılmalarının akabinde Bosna Hersek’te de bağımsızlık referandumu kararı alındı.
Bosnalı Sırpların büyük oranda boykot ederek katılmadığı referandum, 29 Şubat-1 Mart 1992’de yapılırken, halkın yüzde 64,31’inin sandığa gittiği halk oylamasında kullanılan oyların yüzde 99,44’ü bağımsızlık için “evet” oldu. “Bağımsız” olan Bosna Hersek, 22 Mayıs 1992’de Birleşmiş Milletler (BM) üyeliğine kabul edildi.
PARAMİLİTER SIRP BİRLİKLERİ, MÜSLÜMAN BOŞNAKLARA KARŞI ETNİK TEMİZLİK BAŞLATTI
Bağımsızlık referandumunun hemen ardından JNA’nın yanı sıra Bosna Hersek ve Sırbistan’dan paramiliter Sırp birlikleri, Müslüman Boşnaklara karşı etnik temizlik başlattı.
Bağımsız Bosna Hersek’in ilk cumhurbaşkanı olan Boşnak lider Aliya İzetbegoviç’in liderliğinde ülkenin toprak bütünlüğünü, egemenliğini ve bağımsızlığını korumak için bir araya gelen farklı dini ve etnik kökenlerden Bosna Hersekliler, kuzeyde ve doğuda Sırplar, güneyde ve batıda ise Hırvatlarla mücadele etti.
Dünyanın gözü önünde 3,5 yıl süren savaşta çok büyük sivil katliamlar, işkenceler, etnik temizlikler, sürgünler ve soykırım gerçekleşirken, başkent Saraybosna, tam 44 ay Sırpların kuşatması altında kaldı.
Savaş suçlusu Sırp komutan Ratko Mladic’in emrindeki birlikler, Temmuz 1995’te ülkenin doğusundaki Srebrenitsa şehri ve civarında sadece birkaç günde en az 8 bin 372 Boşnak sivili katletti. Prijedor, Foça, Zvornik ve Vişegrad gibi birçok şehirde yapılan etnik temizlik nedeniyle neredeyse hiç Boşnak bırakılmadı.
DAYTON BARIŞ ANTLAŞMASI ÜLKEDEKİ SAVAŞI SONA ERDİRDİ
Yüz binlerce insanın hayatını kaybettiği, milyonlarcasının evlerini terk etmek zorunda kaldığı, kadınların tecavüze uğradığı, sivillerin toplama kamplarında işkence gördüğü kanlı savaş, ABD’de günler süren müzakerelerin ardından 21 Kasım 1995’te paraf edilen ve 14 Aralık 1995’te Fransa’da dönemin Bosna Hersek Cumhurbaşkanı Aliya İzetbegoviç, Sırbistan Cumhurbaşkanı Slobodan Milosevic ve Hırvatistan Cumhurbaşkanı Franjo Tudjman’ın imzaladığı Dayton Barış Antlaşması’yla sona erdi.
Antlaşma ile Boşnak, Hırvat ve Sırplar “ülkenin kurucu halkları” kabul edilirken, ülke, nüfusunun büyük çoğunluğunu Hırvat ve Boşnakların oluşturduğu Bosna Hersek Federasyonu (FBIH) ile Sırp nüfusun yoğun olduğu Sırp Cumhuriyeti (RS) entitelerinden ve özel bir statüye sahip Brcko bölgesinden oluşuyor. FBIH entitesi de her birinin kendi hükümeti ve meclisi bulunan 10 kantondan meydana geliyor.
Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi, Boşnak, Sırp ve Hırvat üyeleriyle ülkedeki en üst makamı oluştururken, 4 yıllığına halk tarafından seçilen Konsey üyeleri, dönüşümlü olarak 8 aylığına “Konsey Başkanlığı” yapıyor. Konseyin Hırvat ve Boşnak üyeleri, FBIH’de yaşayanlar, Sırp üye ise RS’de yaşayanlar tarafından seçiliyor.
Dayton Barış Antlaşması gereği ülkede geniş yetkilerle donatılmış yabancı bir diplomat olan “Yüksek Temsilci” bulunuyor. Yüksek Temsilci, Devlet Başkanlığı Konseyinin üyeleri dahil olmak üzere ülkedeki tüm diğer devlet yetkililerini görevden alma ve yasalarda değişiklikler yapma hakkını da elinde bulunduruyor.
Antlaşmanın getirdiği karmaşık yapıda; kanton, entite ve devlet düzeyinde 5 başkan (üçü konsey üyeleri), 13 başbakan ve 130’dan fazla bakan bulunuyor. Bu karmaşıklık, birçok kez hükümetler arasında yetki kargaşasına neden oluyor, karar alınmasını zorlaştırıyor.
BOSNALI SIRPLARIN AYRILIKÇI AÇIKLAMALARI
Bosna Hersek, genç nüfusunun göç etmesi ve ekonomik sorunların yanı sıra bir de ülkedeki iki entiteden RS yetkililerinin “ayrılıkçı” açıklamalarıyla karşı karşıya kalıyor.
Bosnalı Sırp yetkililerin, RS’nin Bosna Hersek’ten bağımsızlığını ilan edebileceği yönündeki açıklamaları zaman zaman gün yüzüne çıkıyor.
RS, ülkedeki taşınmaz mülklerin Dayton Barış Antlaşması çerçevesinde entitelere verildiğini savunurken, konuya ilişkin tartışmalar, Bosna Hersek Anayasa Mahkemesinin bu husustaki kararlarında taşınmaz mülklerin kullanım hakkının entitelere, mülkiyet hakkının ise devlete ait olduğuna yönelik kararına rağmen devam ediyor.
BOSNA HERSEK’İN AB HEDEFİ
Diğer Batı Balkan ülkelerinin de olduğu gibi Bosna Hersek’in de dış politikadaki öncelikli hedefleri arasında, Avrupa Birliği’ne (AB) üye olmak yer alıyor. AB’ye resmen 2016’da üyelik başvurusu yapan Bosna Hersek, 15 Aralık 2022’de AB “aday ülke” statüsü alırken, gerekli koşulları yerine getirmesi durumunda Mart 2024’te AB ile katılım müzakerelerine başlaması bekleniyor.
Bosna Hersek’in NATO üyeliği ise Rusya’ya yakınlıklarıyla bilinen Bosnalı Sırp yetkililer tarafından istenmezken, diğer Bosnalı yetkililer NATO üyeliğinin “zorunluluk” olduğunu düşünüyor.
Ülkenin nüfusu, 2013’teki son sayıma göre 3 milyon 531 bin 159. Nüfusun yüzde 50,11’ini Boşnaklar, yüzde 30,78’ini Sırplar, yüzde 15,43’ünü Hırvatlar ve yüzde 3,68’ini ise diğer etnik gruplara ait vatandaşlar oluşturmaktadır. Ülke nüfusunun yüzde 50,7’si Müslüman. (aa)