Merhaba değerli dostlar ve okuyucular.

Şu an Medine’den sizlere selam ve dua ederken Mescid-i Nebi’nin avlusunda nereden geldi gönlüme bilmiyorum ama cümlenin sonunda, “Bu bizim kavuşmalarımız yârim, mahşere kaldı.” Yani, “Bir Fırtına tuttu bizi” türküsü geliverdi.

Sanırım bu duygu önce Efendimiz (sav.) sonra sevdiklerimiz ve kaybettiklerimizin özlem ve firkatinden doğdu. Ama bu kaygıyı giderecek haberi de yine Efendimiz (sav.), “Kişi sevdiği ile beraberdir.” diyerek dünyada değilse bile mahşerde/ahirette kavuşacağı müjdesini veriyor.

Akla, hayale gelmeyecek kadar insanların ilginç ve o kadar da acı hikâyelerini dinliyoruz. Herkes zannediyor ki, ‘dünyanın en dertli ve sorunlu insanı kendisi.’ Tabii bu dertler gerçekten de paylaştıkça azalıyor. Çünkü anlaşılır ve çözülür hâle geliyor. Anlaşılması için de aynı dertleri yaşamak veya en azından karşıdakine saygı ve ciddi bir empati gerekiyor. “İki acı ruh birbirini tanır ve iyileştirir” Değilse, siz siz olun yaşadığınız acıları hissiyatı olmayan, gadanızı almayan, keyfini kaçırmak istemeyen kişilere anlatıp sırrınızı bari ifşa etmeyin.

Hani “akıl, bilim, realite” deyip dini bunun dışında tutmaya çalışan cahil nasipsizler var ya..

Bakınız Cebrail (as.) nasıl bir realite ile efendimize hitap ediyor?..

“Ey Muhammed, dilediğin kadar yaşa! Sonunda öleceksin! Dilediğini sev, bir gün ondan ayrılacaksın. İstediğini yap, sonunda mutlaka karşılığını göreceksin. Şunu iyi bil ki müminin şerefi gece namaza kalkmaktır. İzzeti ise, insanlardan istememek(onlara karşı müstağni davranmak)tır.” (Hâkim, Müstedrek, 4/360)

İlk duyduğum da çok etkilendiğim cümlelerdi bunlar…

1- “Ya Muhammed, ne kadar yaşarsan yaşa sonunda öleceksin.”

Yani, sende fanisin. Ölüm gerçeğini kabullen, ona göre yaşa ve ölmeye değer bir hayatın olsun. Sorgu/suali hesaba katarak yaşa. Eğer bunu bilirsen tüm haklara riayet eder dünyanın albenisine aldanmaz ve hata yapmazsın.

Çünkü, “Dünya sevgisi tüm hataların başıdır.” (H.Ş.)

Gafletten, hırstan ve vefasızlık gibi erdemlerden koparacak tüm dünya tutkusunun ilacı, acı da olsa, keyfi de kaçırsa ölüm ve sonrasını hesaba katmakla olur. İşte bu da bir realitedir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor; “Ağızların tadını kaçıran ölümü, çokça hatırlayın.” (Hadis-i Şerif Tirmizi 2307.)

2-“Dilediğini sev, bir gün ondan ayrılacaksın.”

Ne acı bir söz. Evet acı ama gerçek. Çocukluğumuzdan bu yana sürekli ayrılıklar yaşıyoruz. Hatta ben şimdi çocuklarımın 3 veya 5 yaşlarında çekilmiş videolarını izlemek istemiyorum. Çünkü artık o çocukla bu delikanlı bile aynı değil. Nerde o çocuklar, (tekrar gelmeyecekler)  nerede bizim yirmi veya kırk yıl önceki hâlimiz?.. Nerede ana baba ve atalarımız?.. Nerede seksenler, doksanlar… Yaşanmış hatıralar nerede?..

Sanki herkes hatta zaman ve mekân bile ölmüş gibiler.

3- “İstediğini yap, sonunda mutlaka karşılığını göreceksin.”

İşte asıl mesele bu. Hani İmam Şafi (r.aleyh.) “Kur’an’dan sadece Ve’l Asr süresi inseydi insanlara yeterdi” buyurmuş ya… Onun gibi, gerek Zilzâl sûresinde geçen, “Kim zerre kadar hayır işlerse onu görür. Kim de zerre kadar şer/kötülük yaparsa onu görür.” ayeti tüm insanlığa ‘insan gibi yaşamak’, ‘değer üretmek’, haksızlık ve zulümden kaçınmak için yeterli olması gerekir.

Cebrail’in (as.) nasihat içeren hikmetli cümlelerinin devamı ise; haysiyetin, onurun, izzet ve şerefin nerede aranması gerektiğini işaret ve ifade ediyor. Fakat inancından dolayı kendini ezik hisseden imanı zayıf ve ilmi de yetersiz olanlar bu şerefi başka vadilerde arayabilirler.

Bu bir makam, bir ideoloji veya statü olabilir. Allah’a dayanmayan, O’nu referans almayan, O’ndan bağımsız her kişi, her kurum, (yani her inanç) sönmeye ve zillete / rezalete mahkûmdur.

Çünkü Allah cc, “Kim izzet/şeref istiyorsa, bilsin ki, şerefin tamamı Allah’ındır. Güzel söz Allah’a yükselir. İyi amel de güzel sözü yüceltir…” buyuruyor. (Fatır 10.)

Bu gün Müslümanların bir kısmının bir çok etki ve sebepten dolayı zayıf, cahil ve şuursuz kalmaları bunu (Yani İslam’ın izzetli oluşunu) etkilemez, değiştirmez.

Son dakika yetiştirmem gereken bu ayın yazısını hızlıca yazıp bir dua ile bitiriyorum.

Allah cc. cümlemizi hak yoluna hidayet eylesin ve ayağımızı kaydırmasın.

Yaptığımız büyük-küçük tüm amellerimizi ihlas/samimiyetle yapmayı nasip eylesin.

Gerek bedenimize gerek ruhumuza şifalar ve afiyetler versin.

Göz aydınlığı olacak eşler ve evlatlar ihsan eylesin. Adaleti ile değil, affı ve merhamet ile muamele eylesin.

Maddî ve manevî nimetlerini ikram eylesin.

Ve tüm nimetlerine de şükreden kullarından eylesin. Amin.

Mekke ve Medine’den selamlar olsun değerli dost ve kardeşlerim.

Murad Altun —◄◄