Bayramlar, ruhun kemâline bedenin terhisine medar olan müstesna zamanlardır. Her sevinç, hak edilen başarının öyküsüdür.

“Bayramı tam yaşamak” derken içinde yaşadığın toplum ve seni rahatsız eden her şey hakettiğin bir anı yaşamana müsaade etmiyorsa, olayların psikolojik etkilerinin varlığı izin vermiyor demektir.

Bunu maddî ve görsel olarak yaşamak her ne kadar muhteşem olsa da, içinde kopan fırtınaların Bayramı olumsuz  etkileyeceği ihtilaftan varestedir.

Yazmakla zihinlere doğruyu kazımak zor olsa da, bunun yolu, var olan algıyı kaldırıp ve dağıtmakla mümkündür!

Günümüzde her söylenen, yazılan ve görüntüye aktarılan şey zihni işgal ediyorsa, yapılacak bir şey kalmamış demektir.

Mevzuyla ilintili olarak her ortaya konulacak yeni çözümler insan fıtratına uygun düşerse, orada içtima-i değişimlerin yeniden dirilişi tetikleyerek her şeye rağmen Ramazan ayında tutulan oruç ibadetinin bayramla taçlanmasıyla ruhlara serinlik serpintilerini getirecektir.

Unutmayalım ki, “şu bulunduğumuz ortamda bayram mı yapılır” diyenlere söylenecek dostane şey: İnat ve körlük, insanı anlam dünyasından koparır nefsin hevasında dövdürür ve sonra iki dünyasını kaybettirir ruhunu öldürür!..

İnsanın en zayıf yanı, benliğini aşamamasıdır.

Bir topluluğa uymakla, kişinin kendini rahat hissetmeye yönelik beklentileri olmaktadır.

Hâlbuki toplumda yer edinmek için taşınan kimliğin inkârı herhangi bir farkındalık ortaya çıkarmaktadır. İşte unutulan yer burasıdır!..

En sevimsiz söz, muhatabın gönlünü yaralayan Allah’ın kelamına ve Resulullahın beyanına uymayan nefsin ürettiği şeydir! Ne söyleyene ne de dinleyene faydası olmayan gönül kırıcı yorumlar ve aklı yorucu lafügüzaf kabilinden sözlerin insanlara faydası yoktur. Güzellik varken nefrete kaçmak niye?

İnsan acizliğini bila idrak yaşarsa, başkalarına zarar vermekten vareste kalamaz.

Zira meyveye uzanamayan kişinin ağacı kökünden kesmesi, kalan ömrünü şeytanî  dürtülere kurban ediyor demektir.

Egosantrik kişiliklerin dünya tutkusu, doyumsuz ve acımasızdır. Aynı zamanda dinî anlamda yaptıkları hataları kabul etmeyişleri bunların narsistlik tarafını ortaya çıkarmaktadır. Bütün bu sıfatlarının temelinde, merhamet yoksunluğu yatmaktadır!..

Sıkıntılı insanlar, nefsi davrandıklarından dolayı öfkelerinin mağlubu olmaktan kaçamazlar. Onlar, kendilerini kamufle ederek rahatlamayı seçerken muhataplarına  perde çekerek onları duymazlıktan gelmeyi yeğlerler…

Aziz kardeşim!

Fani olduğunu umursamıyor dünyaya meylediyor, ömrünün sınırlı olduğunu ve ölüm denilen hakikatle yüzleşeceğini unutuyorsan, yeniden bu mevzularda tefekküre ve arayışa ne dersin?

On bir ayın sultanı Ramazan ayında ibadetlerle hayat kazanan beden ve ruhumuzun maddî ve manevî kazançlarını artırmak için aynı tempoyla hayata tutunmayı Allah’ın bize lütfu bilerek  yaşamımıza devam etmeliyiz.

Daha nice sağlık ve esenlik Ramazanlara ve Bayramlara inşallah…

İbrahim Turgut                       —◄◄