Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin lideri Josef Stalin tarafından 14 Kasım 1944’te Gürcistan’ın güneyindeki Ahıska şehri ve civar ilçelerden Orta Asya’ya sürülen Ahıska Türklerinin kalbinde, sürgünün acısı ve vatan hasreti hala tazeliğini koruyor.(Grafik: Muhammed Ali

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin lideri Josef Stalin tarafından 14 Kasım 1944’te Gürcistan’ın güneyindeki Ahıska şehri ve civar ilçelerden Orta Asya’ya sürülen Ahıska Türklerinin kalbinde, sürgünün acısı ve vatan hasreti hala tazeliğini koruyor. ( Muhammed Ali Yiğit – Anadolu Ajansı )

 

Ahıska Türkleri acı dolu sürgün yıllarını gözyaşlarıyla anlattı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla, 7 yıl önce Türkiye’ye getirilerek Erzincan’ın Üzümlü ilçesine yerleştirilen Ahıska Türkleri, umutla geleceğe baktıkları Türkiye’de, yurtlarından sürgün edilişlerini gözyaşlarıyla anlattı.

Barış Yalçınkaya   |14.11.2022

Ahıska Türkleri acı dolu sürgün yıllarını gözyaşlarıyla anlattıFotoğraf: Barış Yalçınkaya – AA

Erzincan

Sovyetler Birliğince 14 Kasım 1944’te, Gürcistan’ın Ahıska bölgesinden sürgün edilen Ahıska Türkleri, Ukrayna’dan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla Aralık 2015’te Türkiye’ye getirilmeye başlandı.

Kafileler halinde Türkiye’ye getirilen ailelerden bir bölümü Erzincan’ın Üzümlü ilçesindeki dört mahallede kendileri için yaptırılan TOKİ konutlarına yerleştirildi.

Ukrayna’dan sadece kişisel eşyasını getirebilen Ahıska Türkleri’nin yerleştirildikleri evlerdeki tüm eşyası ve ihtiyaçları Türkiye Cumhuriyetince karşılandı.

İlçede ikamet eden 595 aileden oluşan 2 bin 730 Ahıska Türkü, huzur içinde yaşadıkları öz vatanlarında gelenek ve göreneklerini de sürdürüyor.

Ahıska Türkleri, gelenek görenekleri eşliğinde yaşamanın ve ibadetlerini de rahatlıkla yapmanın mutluluğunu yaşıyor.

Üzümlü ilçesinde yaşamlarını sürdüren Ahıska Türkü aileler, sürgünde yaşamını yitiren yakınları için mevlit okuttu, misafirlere şerbet ve kazanlarla pişirilen yemeklerden ikram etti.

“Bir yakının ölüyor sen onun mezarını bilmiyorsun”

Sürgüne 6 yaşında tanık olan 84 yaşındaki 5 çocuk annesi Hayriye Agali, AA muhabirine, gözyaşları içerisinde yaşadıklarını anlattı.

1944’te köylerine gelen Sovyet askerlerinin yakınlarını çağırıp iki saat içerisinde köyü terk etmeleri gerektiğini aktaran Agali, gece askerler tarafından geniş bir alana toplandıklarını, sabah araçlarla taşındıktan sonra yük treninin vagonlarına 5-6 aile olarak bindirildiklerini söyledi.

O günleri kimsenin görmesini istemeyen ve trende halasını kaybeden Agali, şöyle konuştu:

“Bir ay tren yolculuğu yaptık. Halam trende öldü. Bir istasyonda indirip alıp gittiler. Bizim vagonda bir erkek çocuğu hastaydı öldü. Bir yakının ölüyor sen onun mezarını bilmiyorsun. Biz böyle günler gördük. Babam hasta geldi ama iner inmez Özbekistan’da öldü. Kimse yoktu, cenaze namazı kılındı götürüp gömdüler. Bizim gördüğümüzü hiç kimse görmesin. Niye böyle yurtsuz olduk? Neden böyle yersiz olduk? bilmiyorum.”

Agali, gittikleri her yerde dinlerinden kopmadıklarını belirterek, “Biz bize teravih de kıldık, oruç da tuttuk, iftar da ediyorduk. Ne gördüysek atalarımızdan dedelerimizden, onu yapıyorduk. Oralarda cami yoktu cami görmedik. Buraya geldim ezan okundu ağladım.” dedi.

Sürgünde 6 kız kardeş olduklarını, bir kardeşinin başka vagona bindirildiğini ve bir daha haber alamadıklarını anlatan Agali, o kardeşinin sağ mı ölü mü öğrenmek istediklerini belirtti.

Kendilerine sahip çıkan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a her sabah dua ettiğini vurgulayan Agali, “Erdoğan’dan biz çok razıyız, Allah da razı olsun. Anne babasına rahmet, Allah ona uzun ömür versin. 3 sürgün gördük, her şey gördük ama şimdi Allah’a şükür Müslüman memleketine geldik. Çocuklarımız burada, Türk kültürüyle bir olduk Türk olduk.” diye konuştu.

Olayın tanıklarından 97 yaşındaki 7 çocuk babası Köşeli Rical ise yaşadıkları sürgünün ardından Türkiye’de olmaktan duyduğu mutluluğu anlattı.

Sürgün döneminde çok acıların yaşandığını dile getiren Rical, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendilerine sahip çıktığını belirterek, “Allah razı olsun ki bize sahip çıktı da Türkiye’ye yaklaşık 600 ev getirdi.” ifadelerini kullandı.

Sürgün yıllarını unutamayan ve bu acı olaya 14 yaşında tanıklık eden 94 yaşındaki 5 çocuk annesi Fatime Ahmet de o ızdırap dolu yılları gözyaşlarıyla anlattı.

Çocuk yaşta sürgün yaşamanın acısını hala yüreğinde yaşadığını belirten Ahmet, “Bizi gece 12’de kaldırdılar. Trende vagonlara bindirdiler götürdüler. Ölülerimizi sulara attılar. Bizim gördüğümüz günleri hiç kimse görmesin. Yakınlarımız öldü.” dedi.

“Kendi bayrağımızda kendi ülkemize kavuşmuş olduk”

Mimar Sinan Mahallesi muhtarı Gülmira Elisegil de Üzümlü halkıyla geldikleri günden beri iç içe yaşadıklarını, 2019’da Türk vatandaşı olduktan sonra seçimlere girerek ilçe halkının da yaşadığı mahallede muhtar seçildiğini söyledi.

Elisegil, Türk oldukları için sürgüne uğradıklarını, büyüklerinden duyduğu kadarıyla 78 yıl önce insanlara acı bir sürgünün yaşatıldığını söyledi.

Türkiye’nin kendilerine sahip çıkmasıyla Ukrayna’dan Türk olarak en güzel göçü yaşadıklarını ifade eden Elisegil, şunları kaydetti:

“Büyüklerimizden duyduğumuz, her zaman vatan hasreti vardı. Bize çocukluğumuzda çok şey anlatırlardı ve tek istekleri Türkiye’ye kavuşmaktı. Onlara nasip olmadı sürgünden sürgüne, orada vefat ettiler. En sonunda biz torunlarına nasip oldu. Gerçekten biz çok mutluyuz. Onların yaşayamadıklarını Allah bize nasip etti, biz artık vatanımızdayız. Kendi bayrağımızda kendi ülkemize kavuşmuş olduk.”

Elmira Elisegil de Üzümlü halkıyla birlikte kardeşçe yaşadıklarını hiçbir sıkıntılarının olmadığını ve kız alıp verildiğini söyledi.

Dünya Ahıska Türkleri Birliği Erzincan Temsilcisi Vahit Mirza ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla geldikleri Türkiye’de, Ahıska Türkü olarak kendilerini Erzincan halkının bağrına bastığını belirtti.

Mirza, sürgünün 78. yılı münasebetiyle mevlit okutup dualar ederek anma programı düzenlediklerini söyledi.

Ninesinden dinlediği sürgün yılını anlatan Mirza, “Açlıktan ve soğuktan çocuklar, kadınlar ölmüş. Nene ve dedelerimizin anlattığına göre ölüleri hasırlara sarıp kar üstüne atıyorlarmış, ölüleri vermiyorlarmış. Bazı anneler cenazeleri almasınlar diye ölü bebeklerini meme emziriyor gibi gösteriyorlarmış.” diye konuştu.