Millî Gazete İmtiyaz Sahibi ve Genel Müdürü Ömer Yüksel Özek, vefatının sene-i devriyesinde Mehmed Zahid Kotku Hazretleri ile ilgili anılarını ve bilinmeyenleri anlattı.

Mehmed Zahid Kotku Hazretleri (r.a.) bundan tam 44 yıl önce bugün rahmet-i Rahman’a kavuştu. Millî Gazete İmtiyaz Sahibi ve Genel Müdürü Ömer Yüksel Özek, milligazete.com.tr’ye Mehmed Zahid Kotku Hazretleri’yle tanışıklığını ve mahiyetinde geçirdiği süredeki yaşadıklarını anlattı.

-Mehmed Zahid Kotku Hazretleri ile nasıl tanıştınız?

Ben İstanbul Teknik Üniversitesi Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) Gemi İnşaat Fakültesi Talebe Derneği başkanıydım. 1975-1976 yılında MTTB Genel Kurulu yapıldı. O zamana çift liste çıktı; bizim adayımız eski MSP Gençlik Kolları Başkanı Mustafa Öztürk’tü, Ömer Öztürk’lerin adayı da Rüştü Ecevit’ti. Biz kongreyi kaybettik, onlar da dernekleri lağvettiler, kongre üyeliğimizi lağvettiler. Biz de onun üzerine “bu işler böyle olmaz ancak manevi kalkınma ile olur” diyerek, İskenderpaşa’ya gelip gitmeye başladık. O zaman İskenderpaşa’ya gelip giderken Ali Yücel Uyarel vardı, daha sonra Esad Coşan Hocaefendi’nin damadı oldu. Daha sonraları teknik üniversitede makine bölümünde yüksek lisans yapıyordu. “Ömer, gel sana ders aldırayım” dedi. “Tamam abi” dedim ben de. Ali abi çok muhterem, derviş birisiydi. Hocaefendi’nin yanına gittik, ikindi namazını kıldırmıştı İskenderpaşa Camii’nde. Cemaat çıktıktan sonra Ali abi “Efendim, arkadaşımız ders almak istiyor” dedi.

 

 

 

“Gel evladım” dedi Mehmed Zahid Kotku Hazretleri. Dizini dizime dayattı, ellerini dizimin üzerine koydu, teberru derslerini okuttu. Ondan sonra derviş olmaya başladık, devamlı cemaate gelip gidiyorduk. Ahmet İleri abimiz vardı, benim bu ilgi ve alakamı görünce “Ömer, gel seni İskenderpaşa’ya alalım” dedi. O zaman İskenderpaşa’nın öğrenci yurdu vardı, caminin yanında 20-25 kişilik. Ben de tabii seve seve kabul ettim. Beş sene Hocaefendi’nin vefatına kadar hizmetinde bulundum. 81-82 yıllarında da HAKYOL ve Seyha Neşriyat’ın İstanbul temsilciliğini de yaptım. Elhamdülillah beş sene İskenderpaşa’da cemaate devam ederek çok güzel yıllar geçirdim.

MİT BÖLGE BAŞKANI, HOCAEFENDİ’NİN VAAZI SONRASI TEŞEKKÜR ETTİ

-Unutamadığınız bir sohbeti var mı?

Hocaefendi Hazretleri, rahatsız olduğu için Balıkesir’de bulunan Ilıca Kaplıcaları’na geldi. Balıkesir MTTB Ortaöğrenim Komisyon Başkanlığı yaptığım için ben de oradaydım. Hocaefendi bir hafta, on gün kaldı. O sırada sohbet yapılması için bir organizasyon yaptık. Baktık konferansa Balıkesir başsavcısı ile MİT başkanı da gelmiş. Ben Esad Coşan Hocaefendi’ye durumu izah ettim. Hocaefendi, o gün öyle bir vaaz verdi ki; sigara içmenin kötülüğü, çevre temizliği, vesaire… Çok sayıda kişi sigarayı bıraktı mesela. O sohbet çevre derneklerinin kurulmasına da öncülük etti. Konferans sonrası başsavcı ile MİT başkanını uğurlarken bize, “bu zamana kadar bu kadar güzel bir sohbet, bu kadar güzel bir vaaz dinlemedik” diyerek teşekkür ettiler.

 

 

 

-Kimler gelirdi tekkeye?

1980 ihtilali sonrası Turgut Özal, Dünya Bankası’ndan istifa edip Türkiye’ye geldi. Ekonomiden sorumlu başbakan yardımcısı görevine getirildi. TRT’de “Özal, Lüksemburg’a bir milyon TL para bulmaya gidecek” diye haberler vardı. Ben de İskenderpaşa şadırvanda devamlı nöbet beklerdim. Hocaefendi’nin sağlık durumu iyi olmadığı için gelen gideni karşılamak için nöbet tutardım. Bir gün baktım, İskenderpaşa’nın aşağıdaki merdivenlerde üç tane uzun boylu inzibat, ortasında Turgut Özal, merdivenlerden yukarı çıkıyorlar. Hemen yanına gittim. Kendini tanıttı, “Ben Turgut Özal, Lüksemburg’a gitmeden Hocaefendi’yi ziyaret edip, elini öpüp hayır duasını almak istiyorum” dedi. “Tamam, biraz bekleyin” dedim.

Kapının ziline bastım, Esad Coşan Hocaefendi çıktı. “Efendim” dedim, “Turgut Özal geldi, Hocaefendi’nin elini öpüp hayır duasını almak istiyormuş.” “Tamam, sen misafirleri salona al” dedi. Efendi Hazretleri’nin salonu vardı, misafirlerini orada ağırlardı. Turgut Özal, içeriye girdi fakat askerler de postalla içeriye girmeye çalışıyor. “Böyle olmaz efendim” dedim. Özal da askerlere dönerek, “Siz dışarıda bekleyin” dedi. Turgut Özal’ı da böyle misafir etmiş olduk.

MAHMUD EFENDİ HAZRETLERİ’Nİ DE AĞIRLADIK

Bir gün yine şadırvanda bekliyorum; yanında beş on kişiyle Mahmud Efendi Hazretleri geldi. Ben tabii kendisini tanıyorum, hemen “Efendim sizi içeri alalım, salona” dedim. “Yok” dedi. “Sen önce bir sor bakalım müsaitler mi, bizi kabul edecekler mi” dedi. “Biz de camide tahiyyetü’l-mescid namazını kılalım” dedi. Esad Coşan Hocaefendi hep oradaydı, Mehmed Zahid Kotku Hazretleri’nin vefatına kadar. “Mahmud Efendi Hazretleri geldi” dedim. “Hemen salona alalım” dedi. Onu da ağırlamak nasip oldu.

 

 

 

 

EFENDİ HAZRETLERİ VEFAT EDİNCE SAAT BAŞI SES VEREN SAAT DURDU

-Mehmed Zahid Kotku Hazretleri’nin yanındayken yaşadığınız sıra dışı bir olay oldu mu?

Efendi Hazretleri’nin vefatında şöyle bir olay oldu. Vefat edeceği gün Ahmet İleri abi, “Hocaefendi’nin durumu ağırlaştı, siz gelin salona Kur’an okuyun” dedi. Biz de yirmi beş üniversite öğrencisi Kur’an-ı Kerim okumak için salona girdik. Biz içerde salonda tesbih çekiyoruz, Kur’an okuyoruz. Prof. Dr. Osman Çataklı da orada. Hocaefendi’nin saati var, saat başı çalıyor, yattığı odanın duvarında. Çataklı da bu saati nasıl engellerim, yine çalacak saat başında, Hocaefendi’yi rahatsız edecek diye düşünüp duruyormuş. Osman Çataklı’nın söylediğini anlatıyorum. Tam o sırada biz de içerideyiz. Kuşlar ağaçlardan nasıl uçar ya öyle bir ses dışarıda, içeride ise sessizlik oldu. Osman Çataklı geldi, “Çocuklar Hocaefendi rahmetli oldu” dedi. O sırada enteresan bir hava oldu dışarıda; kuş kanatlarının çırpıntısı her yeri kapladı. Duvardaki, her saat başı öten o saat Hocaefendi vefat ettiği zaman durmuş. Nasıl durmuş kimse bilmiyor. O günden itibaren çalışmamış, tam Hocaefendi’nin şehadete eriştiği sırada.

ERBAKAN HOCA’NIN ANNESİNİN VEFAT ETTİĞİ GÜN ERBAKAN HOCA İSKENDERPAŞA CAMİİ’NDEYDİ

-Erbakan Hoca ile Zahid Kotku arasındaki ilişkiye ilişkin neler söylemek istersiniz?

Erbakan Hoca, sık sık İskenderpaşa Camii’ne gelirdi. Erbakan Hoca’nın annesinin vefat ettiği gün Erbakan Hoca İskenderpaşa Camii’ndeydi. Hatimler yapılmış, Kur’an-ı Kerim okunmuştu. Erbakan Hoca, parti çalışması olduğu için daha çok Ankara’daydı ama İstanbul’a gelince mutlaka uğrardı. Hocaefendi ile itikâfa girdiği, halvet yaptığını bilirdik.

-Erbakan Hoca, Zahid Kotku Hazretleri’nin cenazesine katılamadı değil mi?

Evet… 1980 ihtilali olduğu için Erbakan Hoca o zaman hapisteydi, o yüzden katılamadı.

-Cenazede neler yaşandı?

Biz Hocaefendi Hazretleri’nin cenazesini İskenderpaşa’dan Süleymaniye’ye götürürken, askerler etrafımızda çemberler halindeydi. Süleymaniye’ye götürdük, musalla taşına koyduk; bir baktık ki İstanbul Üniversitesi duvarında askerler var, silahları cemaate doğrultmuşlar ve duvar komple askerlerle doluydu. Vezneciler’de Esnaf Hastanesi’ne kadar her taraf doluydu, kalabalıktı. İhtilalin havasıyla biraz zorluklar yaşandı

-Efendi Hazretleri’nin sizi en çok hangi yönü etkiledi?

Mehmed Zahid Kotku Hazretleri üniversite camiasına hitap ediyordu, akademik tonda vaazlar veriyordu. Yanında hep üniversite hocaları vardı. Üniversite gençliğinin yetişmesinde büyük katkıları oldu. Cihadın öneminden bahsediyordu. Hem ehl-i tarikti hem de cihad üzerine bayağı aktif vaazlar veriyordu. Üniversite gençliği 80 öncesi çatışma halindeydi. Mesela bizim teknik üniversitede 26 kişi öldürüldü, üniversite bir buçuk sene kapalı kaldı. Elinden geldiği kadar gençlerin teröre katılmaması, silahlı faaliyetlere katılmaması, bu tip oyunlara gelmemesi hususunda telkinlerde bulunuyordu. Üniversite gençliği, Türkiye’nin dört bir yanından Hocaefendi’yi ziyarete geliyordu. Mesela Konya’dan Mehmet İncili abi, Ankara’dan Zekeriya Karaman organize ederdi bu ziyaretleri. Otobüs dolusu öğrenciler gelirdi. Hocaefendi’nin sağlığında İskenderpaşa Camii tıklım tıklım dolardı, bahçe de dolardı. Pazar günü ikindide hadis sohbetleri olurdu, insanlar yollara taşardı.

-Hatırınızda kalan bir anı var mı?

Ben İskenderpaşa Camii’nde kalmaya başladıktan sonra Hocaefendi’nin sağlığında itikâfa girmiştik. Camide o zaman Temel Karamollaoğlu, Muharrem Dolmacı, Kemal Unakıtan vardı. Biz de üniversite son sınıftayız, bir de Tayfun arkadaşımız vardı. Hocaefendi Hazretleri devamlı cemaate gelirdi. Hocaefendi, son zamanlarda camiye geldiği zaman ayaküstü 5-10 dakika kadar sohbetler yapardı. O sohbetler de çok güzeldi. Hocaefendi Hazretleri’nin manevi yönü çok kuvvetliydi, o manevi yönü hissediyorsunuz. Onun huzurunda olduğunuz zaman manen huzurlu oluyordunuz.

Milli Gazete